Markar ESAYAN

Uludere için tek bir cümle
31.05.2012
3487

 ludere faciası, daha ilk saatlerde işaretlerini verdiği üzere son beş ayda dev bir çığa dönüştü ve vicdanlarımızın üzerine olanca ağırlığıyla düştü. O çığ korkarım büyümeye devam edecek. Başbakan Erdoğan’ın grup konuşmasında Hüseyin Çelik değil de İdris Naim Şahin “ekol”ünü benimsediği, hatta onu bir kaç tık daha yukarı çektiği görüldü çünkü.

Konuşmasında bolca “tasmalar, katiller” gibi sözcükler uçuşsa da, ben oldukça kırılgan bir başbakan gördüm. Vekillerine geçmişte vesayete karşı verdikleri mücadeleyi hatırlatması, iman tazelemeye çalışması ve pek çok “doğru” ile “yanlışı” duygusal, hamasi bir dille karıştırma ihtiyacı hissetmesi bu zayıf pozisyonun göstergesiydi. “Tek adaylı” ve demokrasinin antitezi olan “teklik, birlik” vurgulu İstanbul kongresinde olduğu üzere konuşmasına “Merhum Kanuni Sultan Süleyman”dan başlamadı ama, Sarıkamış faciasına kadar geri gitti. Orada Osmanlı birliklerinin nasıl yanlışlıkla birbirini kırdığını hatırlattı. Yani Uludereler hep oluyordu ve size ne oluyordu ki!

O facia ki, aslında Dağlıca, Aktütün, Hantepe ve Uludere’nin atasıdır. Enver Paşa’nın hem askerî, hem siyasi çılgınlığının mührünü taşıyan büyük bir felakettir. Belki bilmezsiniz, Enver orada yapılan büyük hataları gizlemek için İstanbul gazetelerine sansür koymuş, epey insanın da canını yakmıştı. Sarıkamış’ta gerçekte ne olduğunu insanlar hiç bilemedi. Enver bu nedenle Divan-ı Harp’te yargılanmalıydı. Bunun yerine yükseldi, devletin başına geçti ve yüz binlerce insanın daha ölümüne yol açtı. Sarıkamış faciası üzerinde Enver’in koyduğu sansür zihniyeti hâlâ devam etmektedir. Her sene orada donarak ölen en az atmış bin insanımız anılır, kahramanlık hikâyeleri anlatılır, ama Enver’in rolüne hiç değinilmez. Çünkü TSK hâlâ Enver zihniyetinin kontrolündedir. Bence de Sarıkamış ibretlik bir faciadır, ama Erdoğan’ın gördüğü gibi değil, bu anlattığım yönüyledir o.


Başbakan’ın bu kadar gerilere gitme, milliyetçi ve hamasi bir dile sarılmasının nedeni “basit ve tek bir cümleyi sarf edememiş” ve adaleti sağlayamamış olmasından.
 Kürt vatandaşlar başta olmak üzere, AK Parti’nin inançlı tabanının da beklediği bu tek bir cümleydi aslında. Başbakan bunu sarf ettiğini söylüyor. Ama etmedi. Bunu herkes biliyor. “Özürü otomata mı bağlayacağız” diye isyan etmesinin tercümesi şu: “Neden ısrar ediyorsunuz? Neden özür dilemiş olduğumu var saymıyorsunuz? Memlekete bu kadar hayırlı işler yapmışken, özellikle tabanımdan gelen bu güçlü itiraz nasıl mümkün olabilir?”


Erdoğan bir kere ilkelerden sapınca ve reformdan geçirmediği bir devlete sahip çıkınca, olanlar oldu. İktidardayken mazlum ve muhalefet olma zırhını kaybetti. Liberaller diye adlandırdığı kesimlere duyduğu öfke de bundan.
 Onların kendisine ve tabanına kemalistler, ulusalcılar gibi kategorik bakmadığını, İslam’a saygı duyarak, insan hakları çerçevesinden mücadelede ortaklaştıklarını biliyor. 28 Şubat’ta bedeller ödemeyi göze alarak hakları gasp edilen Müslümanlarla dayanıştıklarını da. Ama o zaman ne yapıyorlarsa şimdi de aynısını yaptıklarında onları ötekileştirme ihtiyacı hissediyor. Çünkü eleştirilerin çoğunun doğru olduğunu biliyor.

Bu anlamda kürtaj ve Çamlıca’da dev cami gibi tartışmalar aslında öze dair değil; sadece dindar tabanın bir yandan kafasını karıştırmak, bir yandan gönlünü almak ve sonuçta gündemi değiştirmek için. Uludere’ye AK Parti tabanının Müslüman vicdanından kaynaklanan ciddi bir rahatsızlığı var ve önemli bir kesim “Başbakan’a ne oldu” şaşkınlığı ve hayalkırıklığı içerisinde. Başkanlık sistemi gibi büyük idealleri olan Erdoğan’ın, tabanı ile gönül bağını yitirme ihtimali korkulu rüyası olmalı. Evet, hâlâ alternatifsiz ve birkaç tane daha Uludere faciasını kaldırabilir gibi görünüyor. Ama 28 Şubat 1997 ile 3 Kasım 2002 arası gibi çok kısa bir sürede Türkiye’nin nasıl 180 derece değiştiğini de en iyi o biliyor.

Öte yandan, Erdoğan mümin bir Müslüman. Yani Uludere’nin bir de Erdoğan’ın manevi dünyasında bir karşılığı var. Türlü soğuk, devletçi argümanlarla yüreğini soğutabilse de, inancı itibarıyla, sorumlu bir yönetici olarak hiçbir dev kongrenin örtemeyeceği bir ahiret sınavına gireceğini biliyorTabii ki Uludere’de 34 vatandaşımızın ölümüne çok üzüldü ve böyle bir şey olmasını istemezdi. Bunun ötesindeki yorumlar Başbakan’a haksızlık. Ama sonraki süreçte takındığı tutum ve kullandığı dil çok sorunlu. Kuran’daki karşılığını bilmiyorum, ama İncil “Yönetici olmaya çok heves etmeyin, çünkü yöneticiler iki kez yargılanacaklar, kendileri ve onlara emanet edilenler için” der. Yani Uludere, Erdoğan’ın belki de hayatının en zorlu sınavı. Ya Dr. Faust gibi iktidar ve güç adına sürüklenip gidecek, ya da Beni Hazare kavmini kıran Halid Bin Velid’den ötürü Allah’a “Ben bu işten azadeyim” diyen İslam Peygamberi’ni örnek alarak adaleti sağlayacak.


Hâsılı, siyasetten, adaletten, demokrasiden, dinden veya vicdandan, nereden giderseniz gidin, Uludere ile saygı, dürüstlük ve adaletle yüzleşmekten başka bir yol yok.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (4)
  • berto

    berto

    9.06.2013 12:47

    Ici zehir dolu bir kafa, zehir sacan bir insan. Ya da: hukumetin tam anlamiyla emrinde. Ya da ikisi. Hepsini de rasyonal dusunce kilifinda sunuyor. Kotu bir koku saciyordu hep ama bu kadar da curumus oldugunu bu yaziyla fark ettim. Son 10 gunun olaylari herkesin yerinin daha acik ortaya cikmasini sagladi.

  • Ad Soyad Giriniz...

    Ad Soyad Giriniz...

    9.06.2013 15:45

    ethen mahçupyan söz hakkı sadece mülk sahiplerinin olsaydı ya mülksüzler ne yapacak.ayrıca çevre,doğa,ağaçlar kimsenin malı değildir.herkes oksijenden faydalanıyorsa hepimizinde söz hakkı vardır.sen demokrasiyi yanlış anlamışsın.demokraside hiçbirzaman güzellikle gelmemiş.hep birileri mücadele vermiş.yani ağlamayana süt yok.

  • mehdi avis

    mehdi avis

    10.06.2013 11:48

    tebrik ve teşekkürler etyen bey aydın namusu budur işte! diğerlerine bakıyorum ya başbakanı yada diğerini takım tutma mantığı ile destekliyorlar

  • horhan

    horhan

    9.06.2013 10:27

    olan biteni en güzel şekilde özetlemiş Mahçupyan...

Yazarlar