Mehmet Acet
Kuzey Suriye ya da daha bilindik tanımıyla Fırat’ın doğusu meselesinde ilgili aktörlerin aldıkları pozisyonlar, son bir hafta içerisinde daha bir belirgin hale gelmiş durumda.
Türkiye’den başlayarak bunu biraz anlatalım:
Rusların bütün gücüyle sahaya indiği 2015 Eylül ayı sonrası, Suriye meselesinde önceliğini PKK/YPG tehdidini bertaraf etmek olarak güncelleyen Ankara, iki alternatifli güzergah üzerinde ilerleyerek yol katetmek istiyor.
Bu iki alternatifi şu şekilde tanımlayabiliriz:
1-Ankara, ABD Başkanı Trump’ın önerisiyle gündeme gelen 32 kilometre derinliğinde, 450 kilometre uzunluğunda olması hedeflenen ‘güvenli bölgenin’ kontrolünü elinde tutmak istiyor.
2-Rusya Devlet Başkanı Putin’in önerisiyle gündeme gelen ‘Adana Mutabakatı’ çerçevesinde Esed rejiminin PKK/YPG’yi devre dışı bırakması seçeneğine oynuyor.
ABD, TÜRKİYE’YE KAYBETTİRME STRAJETİSİNDEN VAZGEÇMİŞ DEĞİL
ABD’nin tutumunu ise, bu iki konuda da Türkiye’nin hedeflerinin önüne set çekme biçiminde özetleyebiliriz.
Ne Türkiye’nin güvenli bölgeyi kontrol altında tutmasını istiyorlar, ne de Esad rejiminin PKK/YPG’nin üzerine yürümesini.
Soçi’de yapılan Türkiye/Rusya/İran üçlü zirvesinde ‘Adana Mutabakatı’ çerçevesinde senkronize bir tutum birliği ortaya çıkınca, Washington hemen bu ortaklaşmaya bir çomak soktu.
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffry, “Çekilme ani ve hızlı olmayacak, adım adım ilerleyecek. Çekildiğimiz bölgelere Beşar Esad yönetiminin girmesine izin vermeyeceğiz” dedi.
Bu açıklamayla Ankara’ya, ‘Adana Mutabakatı’ meselesini unutun denilmek isteniyordu.
ABD, Trump’ın önerdiği güvenli bölge işinde de Türkiye’nin taleplerini karşılamaktan uzak bir tutum sergiliyor.
Artık iyice alenileştiği gibi, ABD 2 bin civarındaki askerlerini bu bölgeden çekerken, o boşluğu Avrupa ve bazı Arap ülkelerinden oluşan bir ‘koalisyonun’ doldurmasını istiyor.
Bu, her durumda Türkiye’ye kaybettirme ya da daha hafif tabiriyle hassasiyetlerini göz ardı etme tutumunun devam etmekte olduğunu gösteriyor.
Diğer oyuncular, Rusya ve İran’ın tutumuna gelince;
RUSYA VE İRAN TÜRKİYE İLE İŞBİRLİĞİNE HAZIR AMA…
Rusya ve İran arasında Suriye özelinde genel bir anlayış birliği olduğunu görebiliyoruz.
Tabi bunun bazı istisnaları da yok değil.
Mesela İsrail’in Suriye’deki İran hedeflerini havadan bombalarken Rusların S-400 hava sisteminin düğmesini kapalı tutması, bu saldırılarda ciddi kayıplar da veren Tahran’ı ciddi anlamda rahatsız ediyor.
Tabi, biraz da “Ele güne karşı rezil olmamak adına” bu rahatsızlık güçlü bir şekilde dışa yansıtılmıyor.
Ama bu demek değil ki, iki ülke temel konularda ortak pozisyonlarından geri adım atmış olsunlar.
Hem Rusya hem de İran’ın ortak hedefi, Esed rejimini güçlendirerek Suriye topraklarının tamamında hakim hale getirmek.
Geçen hafta yapılan Soçi zirvesinde bunu gördük.
İki ülkenin Türkiye’yi yakından ilgilendiren diğer benzer tutumları ise, Fırat’ın doğusu ile ilgili.
Bunu kendi kelimelerimizle kısaca şöyle ifade edebiliriz:
“Esed gelsin, PKK/YPG tehdidi konusunda Ankara’nın rahatsızlığını giderecek şekilde bu bölgelere hakim olsun, mesele kapansın”.
Nitekim Soçi zirvesi biter bitmez kendilerine iletilen mesajı alan Şam rejiminden, PKK/YPG’nin özerklik taleplerini reddeden beyanatlar geldi.
Tabi bu noktada yine Fırat’ın doğusu bağlamında iki türlü sorun karşımıza çıkıyor:
1-ABD, bu bölgeye Esed rejiminin gelmesine izin vermeyeceğim diye dünya aleme ilan ettiğine göre, bu nasıl mümkün olacak?
2-Öyle bir imkan ortaya çıksa bile, Şam rejimi PKK/YPG’nin üstüne gitmeye gerçekten niyetli mi? Ya da niyetli olsa bile, bunu başarabilecek gücü var mı?
Gördüğünüz üzere, iç içe geçmiş belirsizlikler, nasıl çözüleceği anlaşılamayan sorunlar, açmazlar kabak gibi meydana çıkmış durumda.
Gordion düğümü dediğimiz şey bu.
Şu an için bu düğümün Türkiye’nin askeri harekat planlarını yeniden devreye sokması dışında başka bir yöntemle çözüleceğine dair ortada bir işaret yok.
Diplomasinin incelikleri kimsenin aklına gelmeyen parlak bir fikir ortaya çıkarmadığı takdirde durum bundan ibaret.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.07.2021
28.06.2021
15.05.2021
17.04.2021
20.07.2020
15.07.2020
24.06.2020
20.06.2020
13.06.2020
8.06.2020