Mehmet ALTAN
AKP, 2001 yılında Parti Programı’nın sağlık bölümüne şunu yazmış:
“Anne ve çocuk ölümlerinin yüksek olduğu ülkemizde, anne ve çocuk sağlığı özel bir önem arz etmektedir.”
Siyaset sahnesine bu anlayışla başlayan partinin iktidarının 22. yılındayız… Ve bu ülkede bebekleri öldüren doktor çeteleri ortaya çıktı.
Bu döneme, AKP “şahlanış dönemi” diyor.
Ülke, cehenneme doğru şahlanıyor.
xxxxxx
Bebeklerin öldürüldüğünün ilk fark edildiği ve hemen “önlenmediği” dönemde İstanbul Sağlık İl Müdürü olan şahıs, bugün Sağlık bakanı.
Acaba hangi kritere göre bakan yapıldı?
Biraz daha fazla bebek öldürülseydi siyasette daha mı yükselecekti?
Hala koltuğunda oturuyor olmasının açıklaması ne?
xxxxxxx
Bu korkunç bebek cinayetleri sadece siyasetin çöktüğünü değil bu toplumun vicdanen çürüdüğünü de gösteriyor.
Vicdanlı bir toplumda bebek cinayetleri ortaya çıktığında, o toplum o iktidarı hemen gönderir.
Vicdanı acıyan toplumun doğal refleksi siyasi iktidarı derhal görevden uzaklaştırır.
Bu toplumun bu demokratik refleksi gösterememesi, vicdanen sakatlandığını da gösteriyor.
Ülke, bu iktidarla “şahlanarak” kendi siyasal ve toplumsal cehennemine doğru koşmaya devam ediyor.
xxxxxxx
15 Temmuz sonrası ilk çıkan yasa olan “varlık barışı” ile birlikte uyuşturucu ve küresel baronlar yeni dönemin en etkin unsurları haline geldi.
Ve bu sürecin ilk kurbanı da hukuk oldu.
Uyuşturucu ve baronlar içeri girdi, hukuk aynı kapıdan çıktı, yargı öldü.
Ölen yargı sadece muhalifleri tutuklamak için canlılık gösterdi.
Eğer yargıyı öldürürseniz, devlet ve millet çürümeye başlar.
Gerçek bir yargının varlığı, toplumun damarlarında taze kanın dolaşması, hücrelerine oksijen gitmesi demektir.
Yargı, sadece adaleti sağlamaz, sadece insanları güvende tutmaz, aynı zamanda toplumun vicdanının da canlı kalmasını sağlar.
Suça, suçluya, haksızlığa tepki veren bir toplumun hukuki temsilcisi olur.
Ama sokakta kadınları yere yatırıp döverek ırzına geçmeye kalkanları serbest bırakan bir yargı varsa, o toplum cehennem yolculuğuna bebek cinayetleri ile devam eder.
xxxxxxx
Sadece bu yıl, dokuz ayda bu ülkede 299 kadın öldürüldü.
Türkiye, dünyada kokainin merkezi olarak gösteriliyor.
Mafya her yerde.
Neredeyse bütün suçluların ardında bir iktidar gölgesi var.
En büyük suçlular “çakarlı” arabalarla dolaşıyor.
Yolda çakarlı bir araba görsen, gelen polis mi mafya mı bilemiyorsun.
Bizzat yargının mensupları, yargıda çeteleşme olduğunu, rüşvetin başını alıp gittiğini HSK’ya şikâyet dilekçesi yazarak açıklıyorlar.
Bu karanlık yollardan geçerek geldik biz bebek cinayetlerine.
O bebeklerin ölümünde bu toplumun bu yollardaki sessizliğinin de payı olduğu açık değil mi?
xxxxxxx
19 Ekim tarihli siyasal iktidar güdümündeki gazeteden bir cümle okumak yeter:
“112 Acil’deki bazı kişilerle iş birliği yaparak hasta bebekleri önceden anlaştıkları özel hastanelere sevk ettirip ölümlerine neden olan ‘yenidoğan çetesi’ hakkında hazırlanan iddianamedeki suçlamalar çok korkunç.”
Devletin içinde kök budak salmış bir çetenin özel hastanelerde örgütlenip bebekleri nasıl öldürdüğünü artık hepimiz biliyoruz.
Bebek katilliğinden gülerek para kazanan bir canavarlık noktasına ulaşmış sosyal ve siyasal bir ortam var.
xxxxxxx
Çeteyi ortaya çıkaran cesur savcının başına gelenler, bu çetenin devlet içinde nasıl örgütlendiğini de berraklaştırıyor.
Haberden okuyalım:
"Yenidoğan çetesine yönelik soruşturmayı yöneten savcı Y.E.’ye, avukat Aylin A. tarafından çeteye yönelik dava kapsamında tutuklu bulunan bazı şüphelilerin tahliyeleri için baskı yapıldı.
Ardından savcı Y.E.'nin odasında çekilen görüntüde, kendisini eski İçişleri Bakanlığı müsteşarı olarak tanıtan Mustafa Kemal Zengin isimli kişi, savcı Y.E.'nin ailesiyle ilgili bilgi vererek ‘onların başlarına bir şey gelir’ diyerek savcıyı ailesiyle tehdit etti.
Soruşturma savcısına ‘içeridekileri sal, benimle fotoğraf çekip paylaş, sana kimse dokunamaz’ diyen Mustafa Kemal Zengin savcının ailesine yönelik tehditlerini ise şu cümlelerle ifade etti:
‘Seni korumak yetmez, markete giden eşini, camiye giden babanı, çocuklarını da korumak lazım. Bu adamlar devlet için yurtdışında operasyon yapan kişiler, sokakta mermiye kafa atacak 500 adamları var.’"
xxxxxxx
Haberin bundan sonraki bölümü de dehşet verici olmaya devam ediyor:
“Savcı Y.E.'ye yapılan tehditlerin ardından bu kapsamda gizli bir soruşturma başlatıldı. Diğer yandan savcının yakınlarına dair kişisel bilgilerin ne şekilde sızdırıldığına dair de araştırma yapıldı.
Avukat A.A. ile bağlantılı Mustafa Kemal Zengin hakkında fiziki ve teknik takip kararı alınması ve olayın delillendirilmesi için savcı Y.E.'nin odasına kayıt cihazı yerleştirildi.”
Ancak haberdeki bir diğer sarsıcı cümle de şu:
“Savcının kişisel ve yakınlarına dair bilgilerin, tehdit edilmeden önce üç jandarma personeli tarafından sorgulatıldığı belirlendi.”
Hukuka ihanet etmeyen bir savcının özel bilgilerinin 3 jandarma tarafından elde edilmesi, kendisine Bolu’da yemek yerken konum gönderilmesi de bu yeni dönemin edepsizliğinin sonu…
xxxxxxx
Artık devleti dolandırmak için bebek öldürüyorlar…
Çetenin peşine düşen savcıyı tehdit ediyorlar, jandarma elemanlarından yardım alıyorlar…
“Türkiye çürüyor” cümlesinin ne anlama geldiğini kanımız donarak görüyoruz…
Bu toplumun vicdanı ne zaman ses verecek?Ses verecek bir vicdan kaldı mı bu toplumda?
Yoksa bebeklerle birlikte vicdanlar da öldü mü?
Bütün bunlardan sorumlu bir iktidar hala nasıl görevine devam ediyor?
Siyaset, böylesine büyük felaketlere yol açan bir iktidarı görevden uzaklaştırmak için yoksa, ne için var?
Katilleri, kaçakçıları, saldırganları, hırsızları korumak için mi?
Mehmet Altan kimdir?
İlk imzası 15 yaşında yayınlandı. 20 yıl Sabah, 6 yıl da Star Gazetesi'nde baş yazarlık olmak üzere çok uzun yıllar köşe yazarlığı yanında televizyon programcılığı ve yorumculuğu yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var. 15 Temmuz sonrası Anayasa'nın 19., 26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı. 21 ay cezaevinde kaldı. AYM, AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK'lı.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.09.2025
10.09.2025
4.09.2025
28.08.2025
22.08.2025
14.08.2025
7.08.2025
1.08.2025
23.07.2025
17.07.2025