Mehmet ALTAN

Mehmet ALTAN
Mehmet ALTAN
Tüm Yazıları
Basın Tarihi: Çözüm sürecinin yargı bacağı
10.09.2025
141
Türkiye’nin ve yönetim zihniyetinin tomografisini mi çekmek istiyorsunuz, Basın Tarihi’i inceleyin. Göreceğiniz hep aynı şey olacak: Cumhuriyet’in demokratikleşmesi yok… Evrensel hukuk yok… Temel hak ve özgürlükler hak getire

“MHP’nin gündeme getirdiği ‘Komisyon Abdullah Öcalan ile görüşsün’ önerisinin karşılık bulduğu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un belirleyeceği Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyesi 5 milletvekilinin İmralı Adası’nda PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşeceği” haberlerini okuyunca Basın Tarihi Treni’nin dolaşmakta olduğu 2013 yılıyla ilgili bilgisayara “çözüm süreci” yazdım.

“Çözüm süreci, açılım süreci, demokratik açılım, Kürt açılımı veya MHP lideri Devlet Bahçeli’nin tabiriyle İhanet Süreci, 2009-2015 yılları arasında Türkiye-PKK çatışmasını çözmeye yönelik olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti tarafından başlatılan ancak hedefe ulaşmadan sonlanan sürecin adıdır,” diye bir yanıt aldım.

“Çözüm Süreci” maddesi başlığının hemen altında bir uyarı vardı:

“2024 yılında başlatılan Barış Süreci ile karıştırılmamalıdır.”

***

Akamete uğrayan Çözüm Süreci’nin zirveye ulaştığı noktalardan biri 2013 yılıydı.

“21 Mart 2013’te, hükûmet ile Abdullah Öcalan arasındaki görüşmelerden aylar sonra, Abdullah Öcalan’ın mektubu hem Türkçe hem de Kürtçe olarak Diyarbakır’da Nevruz etkinlikleri sırasında okundu.

Mektupta PKK’nın silahlı güçlerinin Türkiye topraklarından çekileceği ve silahlı mücadeleye son verildiği bildirildi.

PKK, Öcalan’ın bu emirlerine uyacağını ve Türkiye topraklarından çekileceğini açıkladı. Erdoğan mektubu olumlu karşılayıp, PKK’nın çekilmesiyle daha somut adımların atılacağını duyurdu.

25 Nisan 2013’te, PKK bütün silahlı güçlerini Türkiye topraklarından Kuzey Irak’a çekeceğini resmî olarak duyurdu. Hükûmete, Kürtlere ve basının çoğuna göre bu hareket 30 yıllık çatışmaların sonunu getiren adım oldu.”

Daha sonrası malum…

Nelerin sonunun geldiğini hep birlikte büyük acılarla gördük, yaşadık.

***

2025 yılında ise “Terörsüz Türkiye’nin”  “Hukuksuz Türkiye” ile kurulacağı gibi garip bir iddia var…

Siyasal İktidar Anayasaya ve hukuka iyice boş vermiş durumda…

Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamak anayasal zorunluluk olduğu halde onların bile uygulanmadığı bir ortamda nasıl bir güven oluşur, nasıl toplumsal rıza ürer, bilemiyorum.

Ve neden bir siyasal iktidar kendi meşruiyetini aldığı anayasayı yok sayar?

Maalesef bu soruların yanıtı yok.

***

Bugün durumun ne olduğunu görüyoruz… 12 yıl önce durum nasıldı?

Üşenmedim 12 yıl önce görülen “Kürt Sorunu” ile ilgili davalara baktım.

Acaba yargının 2013 yılındaki “Çözüm Süreci”nde tavrı neydi? İlginç sonuçlar çıktı.

***

Bazı dosyalardaki mahkeme kararları şöyleydi :

“M.K. İstanbul’un Kartal İlçesi’nde bir inşaatta beraber çalıştığı arkadaşı M.K.’nin cep telefonuna “Vatan olacaksa Kürdistan olsun. Bayrak olacaksa kesk ü soru zer (sarı-kırmızı-yeşil) olsun. Başkan olacaksa Abdullah Öcalan olsun. Kürdistan kurulacaksa canımız feda olsun. Bu mesajı tüm Kürtlere yollamayan namert olsun. Be serok jiyan nabe (Öndersiz yaşam olmaz). Yurtsever Gençlik” yazılı kısa mesaj attığı iddia edilen H.A. hakkında “suçu ve suçluyu övdüğü” iddiasıyla açılan davanın sonuçlandığı 28 Kasım 2013’te öğrenildi.

Anadolu 35. Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada mahkeme başkanı, kısa mesajı atan kişinin belirlenememesi üzerine “şüpheden sanık yararlanır” ilkesine göre H.A.’nın beraat etmesine karar verdi.”

***

“Asrın Hukuk Bürosu avukatlarına yönelik ‘KCK Soruşturması’ kapsamında tutuklanan İbrahim Bilmez’e, müvekkili Abdullah Öcalan’la yaptığı haftalık görüşmeleri PKK’ye aktararak ‘kuryelik yaptığı’ suçlamasıyla hakkında açılan iki davada ‘yasadışı örgüt üyesi olduğu’ suçlamasıyla verilen 6’şar yıl 3’er aylık iki ayrı hapis cezasının Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından bozulması üzerine İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülen karar duruşmasında mahkeme heyetinin İbrahim Bilmez hakkında beraat kararı verdiği 17 Aralık 2013’te öğrenildi.”

***

“PKK Lideri ‘Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması’ talebiyle yazdıkları dilekçeler nedeniyle Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Baysal Demirhan, Muhammet Akyol ve Vedat Düşküner hakkında 15 Mart 2012’de yargılandıkları İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verdikleri ve aynı talebi içeren dilekçeler nedeniyle ‘suçu ve suçluyu övdükleri’ ve ‘yasadışı örgüt propagandası yaptıkları’ suçlamalarından açılan davanın İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 8 Mayıs 2013’te görülen karar duruşmasında mahkeme heyeti, 3 sanığa 10’ar ay hapis cezası verdi.”

***

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir hakkında, 27-28 Nisan 2011’de Tunceli’nin Pülümür İlçesi’ne bağlı Kızılmescit Köyü’nün kırsal kesiminde çıkan çatışmada yaşamını yitiren HPG militanı yedi kişiden dördü için 4 Mayıs 2011’de Diyarbakır’da yapılan cenaze törenine katıldığı; BDP’nin 30 Nisan 2011’de gerçekleştirdiği yürüyüşte ‘yasadışı örgüt propagandası yaptığı’ ve Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilişinin yıldönümü nedeniyle düzenlenen etkinliğe katıldığı gerekçesiyle dava açıldığı 8 Kasım 2011’de öğrenilmişti.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı ve Osman Baydemir hakkında üç kez ‘yasadışı örgüt propagandası yaptığı’; bir kez ‘yasadışı örgüte üye olmamakla birlikte yasadışı örgüt adına eylem yaptığı’ ve bir kez de ‘2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ettiği’ suçlamalarıyla 28 yıla kadar hapis cezası istenen iddianameyi kabul eden Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Osman Baydemir’in yargılanmasına 31 Ocak 2013’te devam edildi.

Duruşmada mahkeme heyeti, tutuksuz olarak yargılanan Osman Baydemir’in delil yetersizliğinden beraat etmesine karar verdi.

***

“4 Kişi Yüksekova Belediyesi’nin (Hakkâri) 7 Ocak 2011’de başlattığı ‘çok dilli yaşam’ projesi kapsamında Kürtçenin kamu kurumlarında da kullanılması için belediye birimlerine Türkçe ve Kürtçe tabelalar asılmıştı. Söz konusu proje nedeniyle Yüksekova 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından ‘Siyasi Partiler Yasası’na muhalefet ettikleri’ suçlamasıyla haklarında dava açılan Yüksekova eski Belediye Başkan Yardımcısı Reşit Orbay, Tüm Bel-Sen Yüksekova Temsilcisi Tahir Tekinalp ile belediye meclis üyeleri Muhyettin Önal ve Cengiz Rençber’in yargılanmasına 1 Şubat 2013’te devam edildi. Duruşmada sanıkların Kürtçe savunma yapma talebini kabul eden mahkeme başkanı, atanan tercüman tarafından sanıkların Kürtçe ifadelerini aldıktan sonra kovuşturmanın 5 Temmuz 2012’de yürürlüğe giren ve 3. Yargı Paketi olarak bilinen 6352 sayılı yasa uyarınca üç yıl süreyle ertelenmesine karar verdi.”

***

“Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’e ‘yasadışı örgüt üyesi olduğu’ suçlamasıyla yargılandığı davanın 18 Eylül 2012’de İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmasında verilen 8 yıl 9 aylık hapis cezası 27 Aralık 2013’te Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nce oybirliğiyle onandı.

Kararın onanmasının ardından kararın TBMM Genel Kurulu’nda okunması halinde Sebahat Tuncel’in milletvekilliği düşürülecek ve yeniden milletvekili adayı olması yasaklanacak.”

***

Ve bir basın davası:

“Günlük Kürtçe yayımlanan Azadiya Welat Gazetesi’nin eski Yazı İşleri Müdürü İbrahim Güvenç hakkında 2012 yılında görev aldığı 6 aylık sürede çıkan haberlerin 17’sinde ‘basın yoluyla yasadışı örgüt propagandası yaptığı’ iddiasıyla 17 ayrı dava açıldığı ve davaların Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ve Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ettiği 9 Şubat 2013’te öğrenildi. 17 ayrı davanın karar duruşması 22 Mayıs 2013’te görüldü.

Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada İbrahim Güvenç’in son savunmasını alan mahkeme heyeti, İbrahim Güvenç’e 10 yıl 3 ay 22 gün hapis cezası ile 16 bin 500 TL para cezası verdi.”

***

Türkiye’nin ve yönetim zihniyetinin tomografisini mi çekmek istiyorsunuz, Basın Tarihi’i inceleyin.

Göreceğiniz hep aynı şey olacak:

Cumhuriyet’in demokratikleşmesi yok…

Evrensel hukuk yok…

Temel hak ve özgürlükler hak getire…

Ve hukuksal ve mantıksal bir tutarlılık yok… Siyasal iktidarın kararıyla “yasadışı örgüt lideri” Öcalan’ın mektubu meydanlarda okunurken birileri “yasadışı örgüt propagandası yapmakla” suçlanarak 10 yıl hapse mahkûm olabiliyor.

Bunlar yok, peki ne var?

Hukukun siyasi anlayışa göre biçimlendirildiği bir ülke var.

O anlayışla da varılan yer burası oluyor işte.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar