Mehmet ALTAN
Basın Tarihi bu hafta Cumhuriyet Bayramı’nın 101. Yıldönümüne rastladı.
Cumhuriyet Bayramlarında daha önce yazdıklarımızı merak ettim… Bütün yazıları taradım.
20 yıl içinde nereden nereye geldiğimizi göstermesi açısından ilginç olabileceğini düşündüğüm 20 yıl önceki bir yazıda karar kıldım.
“'Şimdi Herkes 2. Cumhuriyetçi'” başlıklı yazı şöyle başlıyor: "İkinci Cumhuriyet son on yılın en çok tartışılan kavramlarından biri oldu ve siyasal terminolojiye köklü şekilde yerleşti.
Ne var ki cumhuriyetin demokratikleşmesini amaçlayan bu kavram, özellikle ilk başlarda statükonun egemenleri tarafından hedef olarak gösterildi.
Arşivlere baktığınızda kimin neler yazdığını, demokratikleşme arzusunun nasıl linç edilmeye uğraşıldığını görerek isterseniz hüzünlenebilir, isterseniz Türkiye'nin on yılda aldığı mesafeye sevinebilirsiniz.”
***
Yazı sonra şöyle devam ediyor:
“İkinci Cumhuriyet, Türkiye'yi en azından ‘Cumhuriyet’le ‘demokrasi’ kavramlarının farklı şeyler olduğundan haberdar etti. Bugün de ‘Cumhuriyet’le ‘demokrasi’ arasındaki farkı bir çırpıda söyleme aşamasına gelmiş değiliz.
O aşamaya gelmememize rağmen ‘İkinci Cumhuriyet’ kavramını gerçek ve doğru anlamıyla büyük basında ilk kez Sabah, büyük reformları hedefleyen Abdullah Gül'ün hükümet programı ertesinde manşete çekti.
24 Kasım 2002'de demokratik reformlara yönelik siyasi bir irade ‘İkinci Cumhuriyet gibi’ manşetiyle özetlendi.
Kavramın ikinci kez ulusal basına manşet olması ise son Cumhuriyet Bayramının ertesine rastladı.
Vatan Gazetesi, Avrupa Anayasası'nın imzalanması ertesinde, ‘Avrupa Cumhuriyeti'nin temeline harç koyduğumuzu’ kabulden hareketle ‘İkinci Cumhuriyet’ manşeti attı.
30 Ekim tarihli bu manşet, Vatan'ın dünkü Pazar Eki'nde daha pekiştirilip derinleştirilmişti.
Ek'in birinci sayfasında ‘Bir zamanlar haindiler... Şimdi İkinci Cumhuriyetçilik gözde’ spotu vardı.
İçeride ise, ‘Şimdi herkes İkinci Cumhuriyet’çi' başlığı yer alıyordu.
Buket Aşçı'nın haberi öncelikle ‘İkinci Cumhuriyet’ tanımıyla başlıyordu:
‘1923 Cumhuriyeti'nin demokratik ve çoğulcu bir niteliği bulunmadığı, egemenliğin halka değil bürokrasiye ve orduya ait olduğu, devletçi ekonomik anlayışın 'bir soygun sistemine' dönüştüğü tespitlerinden hareketle ortaya atılan, cumhuriyetin demokratikleşmesi ve siyasi sistemin yeniden yapılanması amacını İkinci Cumhuriyet'in kurulması olarak niteledi…'
‘İkinci Cumhuriyet’in' hedefleri de şöyle netleştiriliyordu:
-Rejimin bürokratik yapısının değiştirilmesi.
-Devletin ekonomik ağırlığının azaltılması.
-Şeffaflaşma.
-Vergi verenlerin vergilerinin nereye harcandığını denetleyebilecek hale gelmesi.
-Rejimin ordu vesayetinden arındırılması.
-Tüm toplumsal katmanların katılımıyla devlet çatısının üretken ve demokrat olarak yeniden çatılması..."
***
Yazının son bölümü de 100 yıldır Cumhuriyet’in neden demokratikleşemediğini anlatıyor:
“İkinci Cumhuriyet kavramının bugün artık hayatımızın doğal bir parçası haline gelmesi, ‘cumhuriyetin demokratikleşme’ ihtiyacının aciliyeti yanında AB sürecinin bu talebin doğruluğunu kanıtlamış olmasından da kaynaklanıyor.
AB süreci, cumhuriyeti demokratikleştirerek, İkinci Cumhuriyet'in kuruluşunu gerçekleştirmekte...
Hepimizin arzuladığı, neticede insanın özgür, zengin ve mutlu olduğu bir Türkiye.
Bunun için de Türkiye'nin öncelikle tarımını AB standartlarına taşıması gerekiyor.
Dört milyonu gizli işsiz, sekiz milyon insanın tarımda çalıştığı, üretimin ve verimliliğin çok yetersiz olduğu bir yapıyla cumhuriyet köklü bir şekilde demokratikleşemez.
Çünkü demokrasi bireyin sürekli olarak yaşam alanını özgürleştirip, zenginleştirmesini talep etmesiyle doğar, büyür ve gelişir.
‘İkinci Cumhuriyet’ rüştünü ispat etti ama tam anlamıyla henüz hayata geçmedi... Sanayileşmesini tamamlayamamış bir tarım ülkesi olmaktan tam anlamıyla kurtulduğumuz ve evrensel demokrasinin tüm gereklerini yerine getirdiğimizde İkinci Cumhuriyet gerçekleşecek.”
xxxxxxx
Bu yazıdan tam 20 yıl sonra demokrasiden, hukuktan, AB standartlarından, ileri teknolojiyi hedefleyen bir eğitim ve üretim sisteminden tamamen koptuğumuz için bataklığın iyice dibine vurduk.
Bir bataklığın içinde “bataklığı kim yönetecek” diye dövüşmenin bir anlamı da bir sonucu da yok… Ne kadar dövüşürseniz dövüşün bataklık gene bataklık olarak kalıyor.
Cumhuriyeti demokratikleştirmeden biz bu sefaletten kurtulamayız.
Zaten kurtulamıyoruz da.
Ne yapılması gerektiğine dair reçete çok belli… Uygulayacak toplumsal ve siyasi iradeyi bekliyor.
Keşke o noktaya altından kalkılamaz bir krizle değil de toplumsal akılla varabilsek.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025
15.03.2025
6.03.2025
27.02.2025