Mehmet ALTAN
17 Aralık, siyasal iktidarın itinayla sakladığı kirli çamaşırlarını ortaya döktü. Üstelik bugün öğrendiklerimizin, henüz öğrenemediklerimizin yanında devede kulak kaldığı da her gün yenileri internete düşen konuşma tapelerinden anlaşılıyor. Meclis TV’yi bile sansürleyecek kadar gözleri kararmış.
Boğazına kadar yolsuzluklara batan, adı ardına suçlar işleyen siyasal iktidar, gerçekler ortaya çıktıkça NAZİ’lerin kara propagandacısı Goebbels’in taktiklerine sarılıyor. “Yalan söyle, daha çok yalan söyle, hep yalan söyle” diye özetleyebileceğimiz bir propaganda anlayışıyla yolsuzlukları saklamaya çabalarken, bir yandan da kendilerini sanık sandalyesine oturtacak hukuksal sürecin önünü kesebilmek için 25 Aralık’ta başlattıkları “yargı darbesini” genişletip yaygınlaştırarak koyu bir faşizme yol alıyor.
Herkesi susturmak, her şeyi yasaklamak istiyorlar.
İş, interneti yasaklamaya kadar geldi.
Siyasal iktidar medyayı ve yargıyı kendine bağlamakla kalmıyor, yeni çağın dili interneti de kesmek istiyor.
Yargının vali muavinine bağlandığı bir dönemde internet de TİB Başkanı'na bağlanıyor.
"Küreselleşmenin agorası" olan interneti Çin ve İran gibi yok etmek isteyen bir siyasal iktidar var bugün bu ülkede.
Dilerim Cumhurbaşkanı iyice karanlıklara sürüklendiğimiz bu ortamda bu ürkütücü yeni adıma izin vermez.
Ancak Cumhurbaşkanı bu yasayı imzalasa bile, dünya buna imza atmayacaktır.
İnternet yasasının yürürlüğe girmesi Türkiye'nin dünya sisteminden biraz daha tecrit olmasına neden olacak, AB süreci kötürümleşecektir.
Ne ki yürütmenin hukuk denetiminden kurtulmak için yargı darbesi yaptığı bir ortamda bunları konuşmak belki de teferruattır.
Xxxxxxxxxxxxxxxxx
Siyasal iktidar, yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla suçlanan bakanlara ait fezlekeleri yok etmeye çabalasa da, bu fezlekelerin ortalığa saçılan içerikleri nasıl bir Türkiye’de yaşadığımızı da, Başbakan’ın kendi dışında hiç kimseye tahammül edemeyen garip zihniyetini de sergilemeye devam ediyor.
Başbakanın, televizyon kanallarının alt yazılarından tutun da, grup konuşmalarına, kamuoyu anketlerinden, gazete haberlerine kadar her şeye ama her şeye nasıl karıştığını bütün Türkiye görüyor. Panik sözcüğünün bile tarif edemeyeceği dehşetli bir korkuyla her türlü eleştiriyi susturmaya, her muhalif sesi kısmaya çalışıyor. Gerçeklerin ortaya çıkmasından öylesine korkuyor ki o gerçekleri saklayabilmek için her türlü suçu işlemeye razı oluyor.
Bir başbakanı böylesine korkutan gerçeklerin ne acaba? Bu iktidar bugün gördüklerimizin ötesinde daha neler yaptı ki böyle çıldırmışçasına bir baskı uygulamaya çabalıyor?
Skandallar karşısında yandaş medyanın gösterdiği pişkinlik ise izleyenin yüzünü kızartacak düzeyde… Neredeyse “suç işlemenin”, sansür uygulamanın, hırsızlık yapmanın “siyasetin” bir parçası olduğunu iddia edecekler.
Siyasi analiz diye yazdıkları sefaleti, tinerciler gibi her satırlarıyla kendi kişiliklerini kesip parçalamalarını gördükçe bu adamlarda ahlak duygusu hiç mi yoktu yoksa suçüstü yakalanan bir iktidarın yardakçılığı yüzünden mi ahlaklarını kaybettiler diye insan merak ediyor.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Medyayı tek sesli hale getirmeye uğraşan otoriter zorbalık, 25 Aralık tarihinde, polisin mahkeme kararını yerine getirmesini engelleyerek yargı erkini kötürümleştirip devleti de çökertti.
Anayasayı ve yasaları çiğneyerek hukuk dışına çıktıkları, bir suç zincirine dolandıkları için kendilerini “hukuktan” koruyacak bir güç arıyorlar. O “gücü” ise asker süngüsünde buldukları son manevralarından anlaşılıyor.
“Milli ordumuza kumpas kurulduğunu” iddia ederek darbecilerle ve Ergenekon’la koalisyon kurmaya çabalıyorlar. Mahkemeden ve hukuktan öylesine korkuyorlar ki “askeri vesayeti” hortlatmaktan, orduyla ve darbecilerle işbirliği yapmaktan çekinmiyorlar.
Her şeye ama her şeye razılar yeter ki yargılanmasınlar, yeter ki suçlarının hesabı onlara mahkemelerde sorulmasın.
Ordunun yeniden siyasete dönmesinin önünü bunun için açıyorlar. Orduyu, hukuka karşı bir “badigard” gibi kullanmak peşindeler.
Halbuki AKP, yolsuzluklara , ekonomik zorluklara ve askeri vesayete karşı çare olarak iktidar olmuş, doğru icraatları sayesinde de oylarını arttırmıştı.
Şimdi hepsinden rücu ediyor.
Bir zamanlar CHP’nin sarıldığı eski formülü bu kez kendisi denemeye kalkışıyor, “AKP + Ordu = İktidar” formülünden medet umuyor. Askeri vesayetin kaputunun eteklerine saklanmaya uğraşıyor.
xxxxxxxxxxxxxxxxxx
Acaba bu formül yürür mü?
İçerde an be an artan siyasi kaosu bir anlığına yok saysak bile dış politikanın, ekonominin ve Kürt politikasının bu faşizan anlayışla yürümesi imkansız.
Suriye’de akılsızca uyguladığı El Kaide yanlısı dış politika siyasal iktidarı dünya sahnesinde duvara yapıştırmış bulunmakta. Nitekim, birkaç gün önce ABD Hazine Bakanlığı, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu bir dizi ülkedeki şirket ve kişileri, İran'a yönelik yaptırımları deldikleri gerekçesiyle kara listeye aldı.
Söz konusu kişi ve şirketler, İran'ın tartışmalı nükleer programına destek olmakla ve terörizmi desteklemekle suçlanıyor. Onların arasında bir de Türk bulunuyor.
Bakanlık açıklamasında, Suriye'deki El Kaide bağlantılı grupların İran ve Türkiye üzerinden desteklendiği resmen ifade ediliyor.
Daha vahimi ise ABD Hazine Bakanlığı’nın bu açıklamayı, Paris’te başlayacak olan OECD Mali Eylem Görev Grubu (FATF) genel kurulu öncesi yapması.
Genel Kurul’da Türkiye’nin kara listeye almasalar bile bu tehlikeli ihtimali gündeme sokuyorlar… Unutmayın ki Türkiye’nin kara para konusunda kara listeye alınması durumunda, para transferlerinden yurt dışından kredi teminine kadar birçok alanda inanılmaz bir zorluk söz konusu olacak.
Xxxxxxxxxxxxxxxxxxx
“AKP + Ordu = İktidar” formülü, tüm propagandalara rağmen zaten patinaj yapan Kürt sorunundaki “görüşme sürecini” de dinamitleyecek gibi…
İnternetinden gazetesine kadar her şeyi sansürleyen faşizan bir rejimin ülkenin Doğu’suna demokrasiyi ve barışı nasıl getireceğini anlamak pek mümkün değil. Bunun nasıl olacağını anlayıp anlatan da pek yok, “hep beraber hükümeti destekleyelim, onun gizli bir planı var, on yıl daha iktidarda kalmasını garanti ederseniz bu sorunu çözecek” türünden saçmalıklar okuyoruz.
Net bir barış planından, adımları belirlenmiş bir süreçten, hukuki bir alt yapıdan söz eden kimse çıkmıyor. Hukuksuzluğun, yasakçılığın, baskının arttığı ortamda sorular da çoğalıyor.
Batı’daki Türkler esir konumuna sokulurken Doğu’daki Kürtler mi özgürleşecek? Batı’da faşist olan, Doğu’da demokrat mı olacak? İstanbul’da eleştiri yasaklanırken Diyarbakır’da eleştiri serbest mi bırakılacak? Fırat’ın doğusunda demokrat, batısında faşist bir rejim mi kurulacak?
Böyle “parçalı” bir faşizmin ya da “parçalı” bir demokratlığın barışı getireceğine inanmak zor. Faşizm, suya damlatılan mürekkep gibi bütün toplumun rengini değiştirir. Memleketin bir kısmı kirlenirken bir kısmı temiz kalamaz. Nasıl Kürtlerin esareti bütün ülkeyi esir ettiyse, Türklerin esareti de bütün ülkeyi esir eder.
Hukuksal zemini olmayan, yol haritası belirsiz, demokrasiden yoksun bir kalıcı barış mümkün değildir. Barış için sağlam bir hukuki zemin oluşturulması gerekir, bu da ancak demokratik bir anlayışla gerçekleşir.
Nitekim Abdullah Öcalan, çözüm sürecinde gelinen noktanın, iktidarın kendi güvenliğini sağlamaya dönük tek taraflı paketler çıkarmak olduğunu belirterek, "Bu demokratikleşme değil, provokatörlüktür" demekte…
Öcalan, "Hükümet seçim bahanesine sığınarak meselenin ciddiyetinden uzak bir noktaya savrulmaktadır. Bu tutumunu acilen değiştirmemesi durumunda sürecin bitmesinin en önemli sorumlusu olacaktır. Bunun için acilen müzakere heyetleri oluşturulmalı ve demokratik sözleşme hukuku esas alınmalıdır" vurgusunu yapıyor.
Xxxxxxxxxxxxx
Siyasal iktidar bulaştığı yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını faşizan bir baskıyla önlemeye çalışarak Türkiye’yi iyice şirazesinden çıkarıyor.
Devleti çökertiyor, barış ihtimalini zora sokuyor, ekonomiyi batırıyor, ülkeyi bir kaosa itiyor.
Darbecilerle koalisyona giderek kendisini tümden inkar ediyor.
Bütün bunları da yolsuzluk soruşturmalarından kurtulmak için yapıyor.
Ancak ne yaparsa yapsın nafile…
“AKP +ordu = iktidar” formülü onu kurtarmaya yetmez.
Bu formül geçerli olsa, AKP’nin esamisi okunmaz, CHP de hala iktidar olurdu.
Panik içinde kotarılmaya çalışılan bu “çılgın” planlarla siyasal iktidar yırtık bir paraşütle boşluğa atlamış gibi çırpınarak düşüyor... Düşerken ülkeyi de yakasından tutup birlikte çekmeye uğraşıyor.
http://www.gazete360.com/Yazarlar/mehmet-altan/akp-ordu-iktidar-formulu-yurur-mu/1752
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.09.2025
10.09.2025
4.09.2025
28.08.2025
22.08.2025
14.08.2025
7.08.2025
1.08.2025
23.07.2025
17.07.2025