Mehmet ALTAN
Uzun süre Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde çalışmış, AB müzakerelerinde rol almış, dışişleri bakanlığını üstlenmiş olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,Latin Amerika usulü bir faşizm peşinde koşmaya başlayan Başbakan Erdoğan’a kıyasla Özal politikalarına daha yakınmış gibi duruyordu.
25 Aralık’ta polis mahkeme kararını dinlemeyince susup siyasal iktidarın yargı darbesine sessiz kalması, "İnternet yasakları yasasına" onay vermesi,HSYK yasasına karşı sesini fazla yükseltmemesi, böyle bir çizgiden vazgeçip, New York Times’ın deyimiyle “Erdoğan'ın suç ortağı” olma yoluna girdiğini göstermekte….
Türkiye’yi tamamıyla karartacak ve geri dönüşü olmayan bir yola sokacak olan MİT Yasası’na da itiraz etmez ise bu ortaklık iyice pekişmiş olacak.
xxxxxxxxxxxx
Otoriter ve totaliter bir Türkiye felaketinin peşindeki Tayyip Erdoğan’a karşı, daha önceleri uluslararası kamuoyu ve dünya medyası Abdullah Gül’ü güvence sayarken, artık bu yaklaşımdan vazgeçiyor.
Nitekim,“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yasaya onay vererek hükümetin ifade özgürlüğüne karşı yaptığı saldırıda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a katıldığını” söyleyen New-York Times Gazetesi , yeni yasa sayesinde hükümetin özel hayatı koruma kılıfı altında mahkeme kararı olmaksızın internet sitelerini kapatma ve kullanıcıların internet aktivitelerini takip etme hakkını elde ettiğini belirtti.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bu trajik değişimi, iç ve dış basında “Başbakan Erdoğan ile anlaşmasına” bağlandı.
Economist Dergisi, Gül ve Erdoğan'ın gelecek için anlaşmış olabileceği söylerken, bizim basın Gül’ün cumhurbaşkanlığında devam edeceği, Erdoğan’ın ise aktif siyasette kalacağını yazıp çizmeye devam ediyor…
Ankara mahfilleri ise karşılıklı “dosyalar” döneminin başladığını,herkesin önüne bir dosya konulduğu dedikodularıyla çalkalanıyor.
Xxxxxxxxxxxxxxxxxx
Ankara’daki saray oyunlarını ve bunun üzerine yazılıp çizilenleri,yapılan yorumları ciddiye alırsanız,Türkiye’nin mevcut halinin dondurulduğunu,seçmenin,siyasal iktidarın ve mevcut siyasi yapının,çeşitli pazarlıklarla ebediyetekadar var olacağını sanırsınız.
Halbuki, Türkiye ipini kopartmış bir uçurtma gibi, diktatörlük, iç savaş, sokak çatışmaları, polis devleti şimşeklerinin çaktığı fırtınalı bir semada takla atıp duruyor, yırtılıp parçalanması da, demokrasi tarafına geçip canını kurtarması da mümkün.
Kısa vadede nelerin olacağını bilmiyoruz ama bugünkü durumun iyiye ya da kötüye doğru mutlaka değişeceği aşikar. Bugün yaşadıklarımız olumlu ya da olumsuz bir değişimin eşiğindeki çalkantılar.
Herkes kendi meşrebine, zekasına, bilgisine, tecrübesine, çıkarına göre bir öngörüde bulunuyor, Başbakan Erdoğan’dan ve AKP’den beklentisi olanlar Erdoğan’ın iktidarını ve baskısını güçlendireceğine inanıyor.
Benim gibiler, Türkiye’nin bu havaleli günlerden sıyrılıp olumlu bir evreye geçeceğini düşünüyor.
Xxxxxxxx
Cumhurbaşkanı Gül gibi durumun değişmeyeceğini, AKP tabanının oylarının ne olursa olsun hep aynı mecraya akacağını umanlar galiba seçmenin gelişmelerden hiç etkilenmediğini ve etkilenmeyeceğini sanıyorlar.
Başbakan Erdoğan boylu boyunca yolsuzluğa ve hukuksuzluğa batarak siyaseten kirlendi, dokunduğu, değdiği herkesi ve her şeyi de kirletiyor. Onunla ortaklık yapan herkes bu kirlenmeden payını alıyor.
Yakın zamana kadar “Erdoğan’sız bir AKP’nin” mümkün olacağını düşünenler ve cumhurbaşkanlığı seçimini mutlaka AKP adayının kazanacağını umanlar hesaplarını bir daha gözden geçirmeliler.
Erdoğan’ın emirleriyle hareket eden, yolsuzluklara, hukuksuzluklara, baskılara suç ortaklığı yapan AKP’liler, Erdoğan’la birlikte partilerini de bitiriyorlar, bu korkunç zamanda Erdoğan’la atılan her adımda AKP de Erdoğan’la beraber tükeniyor. AKP de Erdoğan’la birlikte tarih sahnesinin dışına sürükleniyor.
Xxxxxxxxxx
AKP tabanının desteğini kaybetmemek için Erdoğan’ın bütün hukuksuzluklarını “tasdik edecek” gibi görünen Gül de verdiği bu kararlarla Erdoğan’ın siyasi kirliliğine bulanıp lekeleniyor. Onun suç ortağı durumuna düşüyor.
Gül’ün bağımsız, ilkeli ve demokrat bir çizgide durması, cumhurbaşkanı seçimini bir AKP’li olarak kazanma ihtimalini güçlendirecekti.
Ama Erdoğan’la aynı çamurlu sipere girmesi, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde seçmene “Abdullah Gül” olarak değil “Erdoğan’ın suçortağı” gibi görünmesine yol açacak.
AKP’nin cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasının belki de tek sigortası olarak görülen Gül’ün de aynı siyasi kirliliğin parçası haline gelmesi, AKP’nin cumhurbaşkanlığı seçimini herhangi bir adayla kazanma ihtimalini de kökünden baltalıyor bence.
Yanılıp yanılmadığımı Ağustos’da göreceğiz ama ben bu baskı ve dehşet rejimiyle yürümeye çalışan AKP’nin cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanma ihtimalinin süratle azaldığını düşünüyorum.
Xxxxxxxxxxx
Başbakan Erdoğan, bugün panik halinde, çeşitli ataklar geçirerek sürdürmeye çalıştığı siyasi kampanyasında, artık “yeni” oylar almaya çalışmıyor, elindeki oyların azalmaması için uğraşıyor.
Bunun için bulabildiği tek yöntem arka arkaya yalanlar söyleyerek, kışkırtmacılık yaparak taraftarlarını bir nefret etrafında toplayıp cepheleştirmek... Her politika gibi bu politikanın da bir tepkisi var, o da Erdoğan karşıtlarının da “Erdoğan nefretinin” çevresinde cepheleşmesi.
30 Mart’da Erdoğan’ın karşısındaki cephe çeşitli partiler arasında oylarını bölecek ama Ağustos’daki cumhurbaşkanlığı seçiminde, özellikle ikinci turda bu cephe bütünleşecek. Bugün en Erdoğan’cı kamuoyu yoklaması bile bu cepheleşmede Erdoğan taraftarlarının azınlıkta kalacağını ortaya koyuyor.
Erdoğan’ın karşısına aldığı ve “düşman” ilan ettiği çeşitli kesimlerden insanın ortaklaşa kabul edip saygı göstereceği bir aday, AKP’nin “cepte keklik” gibi gördüğü Çankaya’yı alıp götürebilir.
Xxxxxxxxxx
Bu siyasi tabloda Kürt siyasetinin de önemli bir rolü var elbette ve o rolü nasıl oynayacağını şimdilik kimse bilmiyor.
Kürt siyaseti, bugün görebildiğimiz kadarıyla Erdoğan’ın “Fırat’ın batısında” neler yaptığına aldırmadan, onun Kürtlere ne verebileceğiyle ilgileniyor.
Yüz yıldır “Türk” devletinin zulmü altında ezilerek “ruhen” Türklerden ve Türkiye’den kopan Kürtlerin temsilcilerinin bu siyaseti kendilerince doğru olabilir, Erdoğan’ın diktatörlüğüne, Türkiye’nin bir dikta rejimine yuvarlanmasına aldırmayabilirler.
Ama burada cevaplanması zor bazı sorular ortaya çıkıyor.
“Fırat’ın batısında” hukuktan kopan Erdoğan’ın ve AKP’nin, “Fırat’ın doğusunda” Kürtlerin haklarını “hukuki bir çerçeve” içinde vermesi nasıl sağlanacak?
Erdoğan, “MİT yasasının”, “HSYK yasasının”, “internet yasasının” sadece “Fırat’ın batısında” geçerli olmasını, “Fırat’ın doğusunda” bu baskıların olmamasını kendi seçmenine nasıl açıklayacak?
Tamamen bir parçalanma ve dağılma dönemine giren Türkiye’de, Türklerin özgürlükleri gasp edilirken Kürtlerin özgürlüklerinin verilmesini Erdoğan’ın “Türk” seçmeni nasıl karşılayacak?
Erdoğan hukuku “Fırat’ın” iki yanında farklı uygularsa, çıkarları birbiriyle taban tabana çelişen “iki parçalı” bir toplum yaratacak ve Kürdistan kaçınılmaz bir şekilde kopacak. “Mutlak iktidar” çıldırmasına uğrayan Erdoğan, bütünüyle ele geçirmeye çalıştığı ülkenin bir parçasının gitmesini kabul edecek mi? Etmezse sonuç ne olacak?
Yok eğer bu yasalar “Fırat’ın doğusunda” da geçerli olacaksa, Kürtler nasıl özgürleşecek? Bu dikta yasalarını ne karşılığında kabul edecek?
Bu soruların cevapları netleşmeden, Kürt siyasetinin sadece “vaadlere” bakarak Erdoğan’ın diktatörlüğüne destek olacağı hesabını yapmak pek de gerçekçi olmayabilir.
xxxxxxxxxx
Erdoğan’ın ve AKP yönetiminin şu sırada böyle hesaplar yapmadıkları anlaşılıyor, onlar müthiş bir yargılanma korkusuna kapılmış vaziyette günü kurtarmaya, yargıyı ve toplumu denetim altına almaya uğraşıyorlar.
Başarılı olma ihtimalleri çok az.
Bugün başarılı olurlarsa, tüm Türkiye korkunç bir baskı, kaos ve çatışma dönemine girer, sonunda gene giderler.
Bu tabloda, AKP’nin siyaseten tek kurtuluşu, kendini Erdoğan’ın baskıcı politikalarından ayırması gibi gözüküyor ama bunu yapamayacakları da anlaşılıyor.
Gül’ün de bu “baskı” kervanına katılması AKP için pek bir kurtuluş ihtimali kalmadığını gösteriyor sanırım.
Cumhurbaşkanı Gül, AKP’nin oylarını kaybetmeyeyim derken siyasi geleceğini Erdoğan’la birleştirme talihsizliğine uğruyor. Erdoğan “yenildiği için o da yenilmiş sayılacak” ve kendi yaptığı hatadan dolayı değil bir başkasının hatasına ortak olduğu için kaybedecek.
AKP’nin girdiği bu dönüşü olmayan yolda Gül’ün kaybetmesi büyük bir ihtimal,mevcut durumun tersi halinde,yani “baskı” kervanından hızla uzaklaşması ise kaybetme ihtimalini azaltıp, “kazanma şansını” nispeten daha fazla artıracak.
http://www.gazete360.com/Yazarlar/mehmet-altan/erdogan-gul-ve-kurtler/1769
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.09.2025
10.09.2025
4.09.2025
28.08.2025
22.08.2025
14.08.2025
7.08.2025
1.08.2025
23.07.2025
17.07.2025