Mehmet ALTAN

Mehmet ALTAN
Mehmet ALTAN
Tüm Yazıları
'İÇ SAVAŞIN KANLI CEHENNEMİNDEN GEÇMEDEN'
4.02.2016
2126

 Selahattin Demirtaş’ın da önemli bir partinin genel başkanı olarak ‘iç savaş’ tehlikesine dikkat çekip, herkesi uyardığını görünce bir kez daha ürperdim. 


Demirtaş, içinde kaybolmaya başladığımız ve her gün ölüm haberleriyle sarsıldığımız sürecin kontrol edilemeyecek bir noktaya doğru taşındığını şu sözlerle ifade ediyordu:

“İşte bu şekilde kamplaşma kutuplaşma sonrasında bir kıvılcım bir bakarsınız ki hiçbirimizin hesap etmediği, hiçbirimizin öngörmediği bir yerden bir kıvılcım, hiç kimsenin durduramayacağı bir iç savaş başlatır Allah korusun.” 

*** 

Ürpermemin birçok nedeni var, ilki Türkiye’nin içine düştüğü durum… 

İkincisi, siyasi parti temsilcilerinin bile sürecin vahameti karşısında çaresizleşmeye başlaması… 

Üçüncüsü, çoktandır var olan bu korkunç tehlikeye siyasal iktidarın hiç aldırmayıp adeta bundan nemalanmaya çalışması. 

*** 

‘Siyasal iktidarın aldırmayıp adeta bundan nemalanmaya çalışmasının’ nelere yol açacağını, 29 Nisan-2 Mayıs 2014 tarihleri arasında T24 haber sitesine yazdığım dört yazıda anlatmaya çalışmıştım. 

İlk yazının başlığı ‘iç savaşın kanlı cehenneminden geçmeden’ idi… 

*** 

Demirtaş’ın da dillendirdiği o çok korkutucu ‘iç savaşın’ karanlık gölgesi daha o zamanlardan büyümeye başlamıştı. 

O yazıların tümünü özetlemeyeceğim ama ‘ya çatışmalarla parçalanma ya demokratikleşme…’ başlıklı son yazıdan bir bölümü, derdimize ve korkularımıza derman olabileceği düşüncesiyle anımsatacağım: 

“Böyle keskin bir şekilde bölünen ülke yönetilemez, istikrar sağlayamaz, zenginlik üretemez. Bundan sonrası tepe aşağı gitmektir.

Eğer ısrarla eski Kemalist sistem İslamcı bir sosla harmanlanarak sürdürülürse, mesele eskiden olduğu gibi ‘bir devlete sahip’ olma kavgasına çevrilirse, bu kavga ülkeyi iç savaşın da ihtimal dâhilinde olduğu bir kaosa götürür. 

Ortada böyle bir nefret ve bölünme varken, bu yapıyı ‘eski usul’ Kemalizm’le ve demokrasi dışı bir yapıyla götürmek imkânsızdır. Israr sürerse, dindar Kemalizm’le birlikte Türkiye de çöker. 

Bunu önlemenin yolu, yapıyı değiştirmek, demokrasiyi hiç tanımamış Birinci Cumhuriyet’in yerine ‘demokrasiyi kabullenmiş, herkesi eşit gören, devletin rant merkezi olmaktan çıkartacak, hukuku sağlam bir şekilde yerleştirecek’ yeni bir devlet ve toplum oluşturmak. 

Bunu yapabilmek için iki büyük şansımız var. 

Birincisi, bunu yapmamanın bedelinin çok ağır olması. Bu bedel, toplumun büyük bir çatışmaya girmesi, kavganın devlet etrafında dönmesi ve bunun herkesi kavgaya heveslendirmesi. 

Bu gerçeği görebilirsek, başımıza ne geleceğini kestirebilirsek, belanın büyüklüğü bütün toplumu değişime ikna eder. Buradaki en önemli sorun, gerçeği geri dönüşü olmayan noktayı geçmeden görmek. 

İkincisi, bunu gerçekleştirmiş ve demokratik bir sistem kurmuş olan toplumlar bulunması. Ne yapmamız gerektiğini, nasıl yapmamız gerektiğini öğreneceğimiz toplumlar bunlar.” 

*** 

Nereye doğru gittiğimiz artık iyice belirginleşiyor. 

Ülkeyi bir barut fıçısının üstüne oturtan iktidar, fıçının etrafında elinde meşalelerle ateş dansı yapıyor. 

Demokrasi ve hukuk için hep birlikte el ele verip bu iktidarı yeniden hukukun ve aklın içine çekilmeye zorlamazsak, bu iktidar, içindeki milyonlarca insanla birlikte bu ülkeyi yakacak.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar