Mehmet Ocaktan
Son dönemde AK Parti’nin içine düştüğü çaresizliğin akıl ve mantıkla izahı yok galiba… İktidara geldiği ilk dönemde Türkiye’nin demokrasi kalitesinin artması için katkılar sağlayan, ekonomik kalkınmada önemli adımlar atan bir partinin toplumla adeta savaşır hale gelmesini gördükçe doğrusu insan ister istemez “Bu partiyi bu hallere kim düşürdü” demekten kendini alamıyor.
Yıllarca toplumun belli kesimlerine ayrımcılık yapılmasına karşı mücadele ettik, başörtülü öğrenciler için üniversite kapılarında ‘ikna odaları’ kurulmasına isyan ettik, haksızlıklara, baskılara karşı milyonluk ‘özgürlük zinciri’ oluşturduk.
AK Parti de bu yasaklara ve baskılara karşı çıkarak iktidara geldi. Ve bir zihniyet değişimini sağlamak için; düşünce ve ifade özgürlüğünün tam olarak sağlanmasını, özgürlükleri sınırlayan engellerin kaldırılmasını, şeffaflığın getirilmesini ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi için cesur demokratik adımların atılmasını savundu.
Demokratik toplumlarda doğru bilgi edinme ve denetim görevi yürüten medyanın çoğulcu ve rekabetçi bir yapı içinde gelişmesinin esas olduğunu söyleyerek bu hakları vaat etti.
Tıpkı demokratik ülkelerde olduğu gibi hukukun evrensel ilkelerine saygı, hak arama yollarının açık tutulması, idarenin hukuka bağlılığının sağlanması için ‘hukukun üstünlüğü’nün esas alınacağını savundu.
Peki bugün böyle bir AK Parti iktidarının varlığından söz edebilir miyiz? Ne yazık ki hayır…
Yıllarca ‘vesayetçi’ anlayışa karşı çıkan AK Parti iktidarı, kendisini eleştirmeye niyet edenleri Anayasa’nın açık hükmüne rağmen yüksek perdeden adeta tehdit ediyor: “Sokağa çıkacaklarmış, sokağa çıkanları tıpkı 15 Temmuz’a olduğu gibi kaçtığınız yere kadar kovalarız.”
Milletle olan bağlarını kopartarak artık onlara tepeden bakmaya başladığı için büyükşehirleri ve özellikle İstanbul’u kaybetti. Neden kaybettiği konusunda sahici bir özeleştiri yapamadığı için de şimdi bir rövanşizim duygusu yaşıyor. Her ne kadar perdenin önünde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu hedef almış görünse de temelde İstanbul halkını rencide ettiğini bir türlü göremiyor.
Düşünün ki iktidarın içişleri bakanı bütçe görüşmelerinde “İBB’de terörle iltisaklı, irtibatlı adamlar var” diyor, ama o günden bu yana tek bir yasal adım atılmıyor. Bir yerde terör unsurları varsa yakalanıp yargıya teslim edilmez mi? Ya onlar İstanbul’un suyunu zehirlerlerse mesela… Belediyeye sadece idari müfettişler gönderiliyor. Bir aydır yasal bir adım atılmadığına göre, demek ki çok da ciddi bir problem yokmuş…
Doğrusu, düşüncesi bile insana acı veriyor ama sakın bütün bunlar, Kürtlere karşı derinden akan bir nefretin ürünü olmasın…
Kimse kimseyi kandırmaya kalkmasın, eğer günlerdir ortalığı velveleye verdiğiniz halde hala yargısal yolları devreye sokmamışsanız, belediye üzerinde bir bakıma ‘siyasi vesayet’ oluşturarak bir kayyım iklimi oluşturmaya çalışıyorsunuz demektir.
Dahası hukuk, adalet, hakkaniyet, şeffaflık söylemleriyle iktidara gelen AK Parti, nepotizmi baş tacı yapar hale geldiği için KPSS’de 100 puan alanları mülakatta düşük puan vererek eleyip eş-dost akrabaları kazandırarak vicdanları yaralayan bir iklimde yol almaya devam ediyor.
Maalesef zamlardan, hayat pahalılığından, evine ekmek götürememekten, işsizlikten canı yanan insanlara inat 4-5 yerden maaş alanların mutlu olduğu bir iktidarın adı oldu artık AK Parti…
Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı diye iktidara gelip yasamayı, yürütmeyi, yargıyı tek elde toplayarak hiçbir belge ve kanıt olmadığı halde insanların yıllarca tutuklu olarak cezaevinde kaldığı bir hukuksuzluk ikliminin adı oldu AK Parti…
En dramatik olanı da “Anayasa Mahkemesi kapatılsın” diyen ortağını mutlu etmek için bütün kazanımları feda etmeye hazır bir partiye dönüşmesidir.
İşte şimdi “Bu kadarı da olmaz, haksızlıklara, yolsuzluklara göz yummak, ülkenin nedeyse yarısını terörist olarak görmek AK Parti’ye yakışmıyor” diye itiraz edenlerin hain ilan edildiği bir dönemi yaşıyoruz.
Ne diyelim, eğer AK Parti yasakları, hukuksuzlukları, adaletsizlikleri ve de özgürlükleri askıya almaktan şikayetçi değilse, bize sadece ‘kolay gelsin’ demek düşüyor.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
14.04.2025
9.04.2025
4.04.2025
31.03.2025