Mehmet TEZKAN
Ankara önce Washington’la 13 maddelik, sonra Moskova’yla 10 maddelik mutabakat metni imzaladı.
İki süper gücün başkenti de Ankara’nın sınırında güvenli veya tampon bölge oluşturma talebini kabul etti.
Konunun ayrıntılarına girmeyelim. Dün akşamdan beri ıcığına cıcığına konuşuldu, yazıldı, çizildi.
Tekrara gerek yok...
Peki, sonunda kim kazandı, kim kaybetti?
Kimine göre, YPG/PKK kaybetti...
Kimine göre, YPG/PKK’ ya destek veren ABD de kaybetti...
Washington’daki bazı odaklara sorarsanız Ankara kaybetmedi ama kaybetmiş gibi oldu; istediğini alamadı.
Yani her kafadan bir ses çıkıyor.
Biz daha tepeden bakalım. Aslında ne oldu sorusunun yanıtını arayalım.
Bence herkes kazançlı; tüm merkezler, tüm aktörler...
Niye mi?
Gelin tek tek bakalım.
ANKARA: Amacına ulaştı. Sınırında terör koridorunun oluşmasının önüne geçti. 30 kilometrelik güvenli bölge oluşmasını sağladı. Fırat’ın doğusunu Rusya ile birlikte denetleme imkânına kavuştu.
Tel Abyad - Resulayn arasındaki 120 kilometre uzunluğundaki 32 kilometre derinliğindeki alanın kontrolünde olmasını Moskova/Washington/Tahran/Şam’a kabul ettirdi.
O bölgeye aradan kaçan Arap nüfusun dönüşünü sağlama imkânına kavuştu. Göçmenlerin geri dönüşü yolunda önemli bir kapıyı aralamış oldu.
Münbiç gibi Tel Rıfat gibi ceplere yerleşen YPG militanlarının da 30 kilometre aşağıya inmesini sağladı...
YPG/PKK militanlarıyla sınır bağını kopardı. Onların güneye göç etmesini sağladı.
MOSKOVA: En kârlı başkent. Sadece benim kahir ekseriyetin görüşü bu. Putin akıllı oynadı. Kimine göre dış politika nasıl yapılır dersini verdi. Soğukkanlı, akılcı, duygularını törpülemiş politika izleyerek Suriye’nin ağabeyi oldu.
Artık kimse Moskova’nın onayını almadan adım atamaz. Ankara bile. Şam bile. Hatta Washington bile. Suriye’nin yeniden nasıl şekilleneceğinin onayı da bundan böyle Moskova’dan geçecek. Ayrıca Suriye’de kurduğu askeri üsleri daha da geliştirecek, belki de sayılarını arttıracak. Bir süre sonra doğu Akdeniz de Moskova’dan sorulur hale gelebilir!
WASHİNGTON: Suriye’de etkinliğini kaybetti, gücünü yitirdi gibi görünüyor ama kazın ayağı öyle değil. ABD askerleri YPG/PKK militanlarıyla birlikte nereye çekildi?
Güneye...
Yukarıdan bakarsak güney doğuya... Şam’dan bakarsak kuzey doğuya...
Orada ne var?
Petrol...
Petrol bölgesi ABD’nin kontrolü altında... Trump petrol bölgesini kontrolümüz altında, gerisi önemli değil mealinde demeç vermedi mi?
Kaç yıl orada kalır?
Suriye’de kargaşa bitip, taşlar yerli yerine oturup, istikrarlı demokratik yapı gelene kadar.
Kaç yıl?
En az 20/30 yıl diyorum.
Kötümser miyim?
Hayır, iyimserim bile denebilir!..
ŞAM: Kurşun atmadan Fırat’ın doğusundaki toprakların büyük bölümünü geri aldı. Türkiye sınırına kadar geldi. 15 kontrol noktası kuracak. Yani savaş öncesi duruma döndük. Şam rejimiyle yine komşu olduk. Hatta sınırımızın Suriye tarafını Şam rejimine emanet edeceğimizi mutabakat metnine koyduk.
Esad yönetimi meşruiyetini onaylattı. Ankara’ya bile kabul ettirdi. Bir milyonun Suriyelinin katili rejim, teröristleri zapt-ı rap altına alacak, sınır güvenliğimizi sağlayacak rejime dönüştü. Katliamları unutuldu, konuşulmaz oldu. YPG’nin sınırımızdan uzaklaştırılması da Şam’a havale edildi.
Bu pozisyon Cenevre görüşmelerinde Şam’ın elini daha da güçlü kılacak. Katliam yapan rejim güçleri Suriye’nin ülkenin toprak bütünlüğünü koruyacak yegane güç olarak anılmaya başlandı. Geçmişin acılarının üzerine toprak atıldı.
PYD/YPG: Abdullah Öcalan’ın Suriyeli Kürtlere kurdurduğu örgütlenme. PYD siyasi, YPG silahlı kanat. Tabii YPG’nin temeli, özü, aslı gücü PKK. Türkiye sınırından kovalanarak kaybetmiş gibi görünseler de durum biraz farklı.
Güneye petrol bölgesine çekiliyorlar. Ağır silahlarını teslim etmediler. ABD hâlâ onların hamisi. Trump ‘petrol bölgesini YPG ile birlikte koruyacağız’ diyor. Şam onlarla masaya oturmayı reddetmiyor. Putin, Şam rejiminin Kürtlerle diyaloğunu önerirken herhalde Türk tarafına ayıp olmasın diye PYD demedi. İstediği Şam’ın, PYD/YPG/PKK yapılanması i kolunun kanadının altına alması.
Durum bu, soruyorum...
Sizce kim kazandı, kim kaybetti?
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları











































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
13.12.2025
9.12.2025
5.12.2025
26.11.2025
14.11.2025
14.10.2025
6.10.2025
29.09.2025
25.09.2025