Mehmet TIRAŞ
Devlet bu kadar kutsanır da devleti yönetenler kutsanmaz mı?
Burası eşit vatandaşlık hukukunun uygulandığı ve adaletin dağıtıldığı bir ülke olmadığı sürece, insanın değil devletin kutsallığı hep kalıcı olacaktır.
İnsanın değil de devletin kutsandığı bir ülkede yaşadığınızı hiç bir zaman aklınızdan çıkartmayacaksınız.
Olan da, ölende vatandaşın başına gelsin ama Allah devlete zeval vermesin zihniyetinin hüküm sürdüğü bir garip ülke..
İnsanı yok,devleti var..
“Vatandaş ölür yeri bir başka vatandaşla doldurulur ama devletin ayağına taş değer başına bir iş gelirse boşluğu doldurulamaz” iktidar anlayışının hakim olduğu bir ortaçağ.
Bu ülkeyi yönetenler doğa felaketlerinin başında gelen depremde ya da iş cinayetlerinde hayatını kaybeden insanlara karşı hiç bir zaman sorumluluk almadı..İş cinayetlerine “işin fıtratında var”, depremde hayatını kaybedenlere içinde “takdiri ilahi” diye geçiştirdiler hala da böyle devam ediyor.
Her doğa felaketi sonrası bizde devleti yönetenler hep aynı nakaratı söyler:
“Devletimiz vatandaşımızın yanında ve yaralarını saracaktır bundan kimsenin kuşkusu olmasın.”
“Türkiye Cumhuriyeti güçlü,büyük, iri ve diri bir devlettir.”
Biz bu klişe sözü 1999 yılında 17 Ağustos’ta meydana gelen merkez üssü Gölcük olan ve 17 bin 480 kişinin öldüğü,23 bin kişinin yaralandığı ve sakat kaldığı; Marmara Depremi’nden’ beri dinliyoruz.. Aradan 21 yıl geçmesine rağmen bir arpa boyu yol alamadık ve hiç bir şey değişmiyor.
Bunu 30 Ekim 2020 yılında meydana gelen son İzmir depreminin sonucu 17 binanın çöktüğü, molozların altında can veren 114 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı ve kaldığı depremle bir kez daha yaşadık.
Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay’ın kameralar karşısında İzmir’de bir depremzede ile tartışmasına tanık olduk..
Oktay depremzedeye ne diyor kulak verelim: ”Marmara depreminde Devlet 24 saat sonra ancak deprem yerinde olurken, biz bir saat sonra devlet olarak olay yerine kurtarma ekiplerimizle yer aldık demesi” özrü kabahatinden büyük bir söz olsa gerek.
Bu satırların yazarı Marmara depremini İzmit’te fiilen yaşamış saat gece 03’de kendini ve ailesini sokağa atarak komşularıyla geceyi parkta sabahlamış, günlerce parklarda kalmış birisi olarak yazıyorum.
Marmara depreminde köprüler yıkılmış, yollar çökmüş, Doğal Gaz ve içme su boruları patlamış, elektrikler gitmiş, tüm iletişim ağları yani telefonlar çalışmamış, alt yapı diye bir şey kalmamış, hiç bir aracın kullanılacağı yolun olmadığı, sokaklarda insan cesedinin koktuğu, insanların dolaşırken burnunu kapattığı;138 bin binanın yıkıldığı, on binlerce binanın oturulamaz hale geldiği ve bu depremin alanı İzmit, Sakarya, Düzce, Yalova ve İstanbul gibi adını aldığı Marmara bölgesini kapsayan geniş bir coğrafya da etkisini gösterdiğini, fabrikaların dev redışı kaldığını hatta fırınların bile hasar gördüğünden dolayı ekmek çıkartamadığını kısacası bu illerde hayatın durduğunu..Tüpraş rafinerisinde yangın çıktı haberinin yayılması ile Körfez ve Derince ilçesinde yaşayan halkın ilçenin Kuzeyinde ki dağlara doğru arabaları ve yaya olarak konvoylar halinde çoluk çocuk kaçıştıklarını, depremin şiddetinin 7.5 olduğunu ve süresinin ise 45 saniye sürdüğünü sayın Fuat Oktay’a hatırlatalım.
İzmir depreminin şiddeti 6.9 olurken yıkılan binanın 17 olması ve aynı semtte olması Marmara depremi ile kıyaslanması komik bir durum.
Kusura bakmasın Fuat Oktay devletin enkaz yerine ulaşmasının övünülecek bir yanı yoktur ve devletin asli görevidir.
Büyük devlet depremden sonra enkaz başında görev alan devlet değil, deprem olmadan önce önlem alan vatandaşının hayatta sağ kalmasını sağlayan, vatandaşına oturduğu evlerinin depreme dayanıklı olduğunun güvencesini veren devlettir.
Japonya, Endonezya, Solomon Adaları ve ABD’de 2020 yılında 6.6 nın üstünde 105 deprem olmuş ve bu depremlerde 193 kişi ölürken, ölenlerin 155’nin Türk vatandaşı olduğundan sayın Oktay’ın haberi yok herhalde?
Gelelim yüzleşmekten kaçtığımız ve hesabını vermediğimiz konulara!.
Türkiye bir deprem kuşağında olan ve on yıllardır depremin olduğu ve binlerce insanın öldüğü, sakat kaldığı, binlerce vatandaşın yerini yurdunu değiştirdiği bir ülke olmasına rağmen, neden önlem alınmıyor birinci sorumuz bu?
İkinci sorumuz: Marmara depremiyle devlet özel deprem vergisi almaya başladı ve İletişim vergisi yüzde 25’e çıkartıldı. Toplanan bu vergilerin deprem de kullanılacağı söylenmişti bu zamana kadar 36 Milyar dolar vergi toplanmış ama ortada bu paranın nerelere harcandığı bilinmiyor, iktidar da hesap vermiyor.
İşte Ana Muhalefet partisi tarafından depremde toplanan vergilerin akıbeti Erdoğan’a soruldu?
Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan; ”Toplanan paralar gerektiği yere harcandı, kalan paraların nerede olduğunu bay Kemal’e verecek te zamanım yok ” dediğini hatırlatalım.
Depremin bu kadar yaygın olduğu bir ülkede neden sık sık imar affı çıkartılır, bugüne kadar 7 defa imar affı çıkartılması bir rant paylaşımından başka ne olabilir ki.
Muhalefet tarafından TBMM’ne 58 deprem araştırma önergesi verilmiş ve önerilerin hepsi iktidar çoğunluğu tarafından reddedilmiş olduğunu, Fuat Oktay’a bunu da birileri hatırlatsın.
İzmir depreminden sonra doğa felaketlerine karşı önlemler alınır, vatandaşların can ve mal güvenliği sağlanır mı, ne dersiniz?
Hiç sanmıyoruz keşke yanılsak.
Toplum olarak yoksulluğu yenip, gelir dağılımındaki adaletsizliğe neşter atmadıkça, hukuk toplumu olmadığımız sürece her doğa felaketinde; yoksul semtlerde yaşayan insanların oturdukları evleri mezarları olmaya devam edecektir.
Bugüne kadar depremlerde kaç Zengin, Milletvekili, General, Vali, Kaymakam, hakim-Savcı ve Emniyet müdürü öldü?
Bugüne kadar hangi depremden toplu iş cinayetlerinden, toplu tren kazalarında ölen insanların sorumlusu olan bir yetkili istifa etti, ettirildi veya cezaya çarptırıldı? Yok.
Bilimi yok sayan, yargıyı muhalefete karşı sopa olarak kullanan, liyakat sahibi insanların göreve getirilmediği, devleti yönetenlerin hesap vermediği bir ülkede ‘aha buraya yazıyoruz’ değişen hiç bir şey olmayacak.
Her canlı nasıl olsa bir gün ölümü tadacak, önemli olan Allah devletimize zeval vermesin.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları








































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.12.2025
15.12.2025
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025