Mehveş EVİN
Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın, Devlet Tiyatroları’nın TBMM’de sergilediği Çanakkale oyununa müdahalesinin yankıları sürüyor. Kadın ve erkek oyuncuların sahnede birarada olmasını engelleyen, Atatürk büstünü kaldırtan İsmail Bey’in kendini savunma biçimi, çok tanıdık... Yaptığını kabul edip sorumluluğu almak yerine, karşı saldırıya geçip konuyu çarpıtmak. Dünkü açıklaması, “özrü kabahatinden büyük” dedirtecek cinsten:
“O hanımlar ne? Sahne yok ki. Sahnede 3 tane koltuk var. Orası sahne değil. Tiyatro eseri değil. Sadece türkünün söylendiği bir hadise. Devlet Tiyatroları’ndan istediğimiz de bu.”
Ve:
“Yapacak olduğumuz ne? Ön tarafta 9 asker, sembolik olarak bulunsun ve koro, hanımlardan ve baylardan müteşekkil, Çanakkale’yi terennüm etsinler. Söyleyenler içinde 16 tane hanım var. Muhteşem bir program.”
Kahraman, bu sözleriyle müdahale yaptığını kabul ediyor. Asıl mesele burada başlıyor: Meclis’te sergilenecek gösteriye, hangi hakla karışıyor? Koskoca Devlet Tiyatroları, 10 dakikalık bir temsili sahnelemeyi dahi beceremiyor mu? Devlet Tiyatroları, zaten iktidarın askerine çevrilmedi mi? Ne yetmiyor da oyunun kurgusuna, koreografisine, kimin neyi nasıl söyleyeceğini belirliyorsun? Madem “hadise” tiyatro oyunu değil, git AK Gençlik Kolları’na sipariş et oyununu...
Hem, Meclis’te bir “sahne”nin olmadığı iddiası ne Allah aşkına? İster adı gösteri olsun, ister oyun, fark etmez. Sonuçta DT’ye sipariş etmişsin, oyuncular üç günde hazırlanmış. Kendini ilkokul piyesine müdahale eden müdür konumuna düşürmek utanç verici değil mi? Sahne direktörü müsün, Meclis Başkanı mı?
HİÇ Mİ ANNELERİNE SARILMAZLAR?
Hadisenin üzerine istifası istenen Kahraman, kadınların koroda olmasını bir marifet olarak sunarken ayrı bir yerde, cezalı gibi bekletildikleri kareleri görmediğimizi sanıyor. Ya da umrunda değil çünkü “kendi gerçeği”ni inşa etme çabasında.
Adını vermeye çekinen oyuncular, vedalaşan asker -anne koreografisinde kadınların erkeklere sarılmamasının istendiğini, ardından da kadınların sahneden indirildiğini açıkladı. Müdahalenin biçimi, seksizm ve otoriter olmanın ötesinde... Hastalıklı.
Asıl takıldığım mevzu, böylesine sembolik ve sıradan bir gösteride, askerle annenin veya eşin sarılmasından “rahatsızlık” duymayı başarabilen kafa yapısı. Bunu muhafazakarlıkla, dindarlıkla hatta kadın düşmanlığıyla açıklayamıyorum.
Bu adamlar hiç mi annelerine, eşlerine, çocuklarına sarılmaz? Karşı cinsin sadece elinden, ayağından veya alnından öpmek mi “vacip”tir? Öyleyse, neden bunu kendi dünyasında uygulamakla yetinmez de sansürle, sözle, yasakla herkes için bir zorunluluğa çevirmeye çalışır?
Sanata müdahale, yaşam tarzına müdahale değil midir? Neden kadınla erkeğin en masum teması, onlar için bu kadar dayanılmaz? Yoksa her kadın-erkek yakınlaşması, cinselliği mi çağrıştırıyor?
Ne kadar korkutucu, aynı zamanda ne kadar hazin!
GENÇ OYUNCULAR: HER İSTEDİKLERİNİ YAPACAK MISINIZ?
Kahraman’ın önceki çıkışlarını bilmesek, belki tepki bu kadar büyük olmazdı:
Laikliğin Anayasa’dan kaldırılmasını savunan (sonra tornistan yapan) kadın ve erkek milletvekillerine ayrı iftar daveti veren Kahraman, Refah-Yol döneminde bir yıl Kültür Bakanı görevindeydi... Taksim’de camiden çok kilisenin olmasını “ayıp” olarak yorumlayan, 1997’de AKM’de düzenlenen törenlerde içki ikramını yasaklayan, Trabzon Ayasofya müzesinin boşaltılmasını öneren, pop müziğe “yabancı kültür” gözüyle bakan bir Kültür Bakanı...
Rüzgarın yönüne göre “demokratik Cumhuriyet”i savunan, Gazi’yi anan Meclis Başkanı, bu gösteride neden Atatürk’ün görüntüsüne tahammül edemediğini de açıklamalı.
Son söz, oyundan bir saat önce tepeden gelen, kabul edilemez müdahalelere boyun eğen oyuncu ve yönetmene:
Kadrosuz çalışan, çoğu zar zor geçinen gencecik insanlarsınız, anlıyoruz. Ancak iktidarın talimatıyla işinizi icra edecek, sansüre boyun eğecekseniz, kadın arkadaşlarınızın aşağılanmasına seyirci kalacaksınız, aranızdan biriniz bile “ben kabul etmiyorum, sahneye çıkmıyorum” diyemeyecekse, yanlış mesleği seçmişsiniz. Bugün sembolik bir gösteriye dahi böylesine müdahale eden, yarın kimbilir sizden ne isteyecek, bir düşünün.
“Ne isterse herşeyi yaparım” diyorsanız, zaten konuşacak mesele yok.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
9.09.2025
2.04.2025
24.03.2025
28.02.2025
20.02.2024
4.02.2024
6.11.2023