Mehveş EVİN

Madencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz
21.10.2025
200

Tarım ve ekonomide her yıl, bir öncekinden daha zorlu geçiyor. Kuraklıkla, aşırı hava olaylarıyla (don, sel) sınanıyoruz. Köylü üretemiyor, şehirli ise gıda pahalılığından şikâyetçi.

Yetmezmiş gibi en değerli doğal varlıklarımızı yarın yokmuşçasına şirketlerin eline teslim eden yasalar çıkarılıyor. Anayasaya, kanunlara, bilime aykırı olsa da!

Hatırlayalım; doğa ve insana büyük darbe vuracak “zeytinliklerin madenciliğe açılması”na dair kanun teklifi, 19 Temmuz’da Meclis’te kabul edildi.

Tarım ve hayvancılıkla zaten geçinemeyen köylüleri daha da zora sokan ve göçe zorlayan bu gelişme, iklim kriziyle mücadeleyi de baltalıyor. Düşünün ki 8 milyon zeytin ağacı yılda yaklaşık 100 bin ton karbondioksiti yutabiliyor.

Ekonomik açıdan zeytinlikleri madene açmak, kendi ayağına sıkmaktan farksız:

Zeytin üretiminde İspanya ve Yunanistan’ın ardından dünya üçüncüsü olan Türkiye, 2023’te 1 milyar dolarlık ihracat yaparken bu rakamları pekâlâ katlama potansiyeline sahip.

Ama hayır! Şirketler “ağaç taşıyarak” zeytin ağaçlarını koruyacağını iddia ediyor.

Riskli olduğu kadar maliyetli bu öneri, yüzbinlerce ağacın arasından ancak birkaç yüzünü kurtarmaya belki yetebilir.

Üstelik bu savı ortaya atanların farkında olmadığı şey, en kaliteli zeytinyağının üretildiği kuzey Ege’de pek çok zeytin ağacının çatalağaç olmasından dolayı taşınamayacağı…

Mavras’ın kurucu ortağı ve ziraat mühendisi Melike As, şöyle açıklıyor:

Özellikle Ayvacık bölgesinde bir bahçede karışık dikim ortalama 16 zeytin ağacı olur, bunun yarısı çatalağaç. Yani ikili, üçlü, dörtlü bir gruptan çıkmış. Bu ağaçlar taşınamaz, yerleri değiştirilemez çünkü 20-30-40 metrekarelerde ağacı kaldıramazsın. Kaldırırsan birbirinden ayrılır ve kök bölünür. Tutmaz. Yaşamasına mani olur.”

whatsapp-image-2025-10-20-at-17-05-49.jpeg

Zeytin hasadı başladı

Dünya “Akdeniz diyeti”nin sağlığa faydalarını konuşurken sahip olduğumuz bu muazzam mirasın kıymetini bilmiyoruz. Mutfağımızın, sofralarımızın vazgeçilmezi zeytin ve zeytinyağını hazır paketlerde, kavanozlarda, tenekelerde aldığımız için ardında ne büyük bir emeğin ve kültürün olduğunu unuttuk.

Yüzyıllardır insanları doyuran, şifa veren zeytinle temas etmeden önemini kavramakta zorlanıyoruz…

Hafta sonu Mavras’ın davetiyle zeytin hasadına katıldım.

Güne zeytin toplayan işçilerle birlikte, Küçükkuyu’ya bağlı Hacılar yaylasındaki zeytinleri hasat ederek başladık. Asırlık ağaçların da olduğu yayla, denizden 300-400 metre yüksekte. Kuzey rüzgârlarına kapalı, dört bir yanı zeytinlerle kaplı vadinin kokusu, havası bile başka…

Erkekler, ağaçlardaki zeytinleri indirirken kadınlar, ağaçların altına serilen örtülere dökülen zeytinleri toplayıp sepetlere dolduruyor. Kollar havada, saatlerce ağaçların meyvelerini silkelemek, motorlu toplama aletiyle dahi fiziksel güç istiyor. Sepetlere doldurulan zeytinler kasalara dolduruluyor ve aynı gün zeytin fabrikasına götürülüyor.

whatsapp-image-2025-10-20-at-17-08-04.jpeg

İlk hasat çok değerli, asiditesi daha düşük zeytinler yağ yapımında kullanılıyor. Hasat Nisan’a kadar sürecek, daha geç toplananlar sofralık zeytin yapılacak.

Beş yaşındayken eline zeytin sepeti verilen Fatma teyze, hâlâ çalışıyor. Çünkü zeytin hayatının en önemli parçası. Ama ona sorsanız hasatların eski tadı yok:

“Teknoloji çok ilerledi ama mutluluk yok. Her şeyi hazır bekliyorlar.”

Çocukluğunda günde 100 kilo zeytin topladıklarını, yaya veya eşeklerle, bozuk yollarda saatlerce yağhanelere taşıdıklarını anlatıyor.

Günümüzde -teknolojiye rağmen- günde kişi başına 60-70 kilo toplanabiliyor. Neden? Bölgedeki aşırı kuraklık, verimliliği hali hazırda tehdit ediyor…

Kaz Dağları, en çok madencilik ruhsatı verilen bölgelerden. Madencilik, zaten kıt olan temiz su kaynaklarını bitiriyor.

whatsapp-image-2025-10-20-at-17-05-49-1.jpeg

Beş kuşak zeytinci As ailesi

Türkiye’de 41 ilde zeytincilik yapılırken zeytinin yarısından fazlası Ege’den geliyor. Ülkede yaklaşık 300 bin aile, zeytincilikle geçiniyor.

Bugün sadece Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde 500 kayıtlı zeytinci var. Hem kendi zeytinini toplayan hem kendi zeytinyağını üreten, yani üretimi baştan sona yapan Mavras, uluslararası organik sertifikalı bir marka.

Beş kuşak zeytincilik yapan ailenin hikâyesi de ilginç.

Girit-Hanyalı Mavrazade Hasan Bey ve ailesi, 1924 mübadelesiyle Çanakkale-Küçükkuyu’ya yerleştiriliyor. Soyadı kanunuyla “As” soyadını alan aile, Küçükkuyu’da Rumlardan kalan eski bir fabrikayı alarak zeytinyağı üretimine geçiyor.

Adatepe’nin girişindeki bu eski fabrika, şehir içinde kaldığı için 2016’da kapatılarak yerine Sabunhane açıldı. Ailenin kızlarından Melda As, beş yıldır zeytinyağından sabun ve doğal kozmetik ürünleri üretiyor.

Mavras’ın arkasında çocukluğundan beri zeytinle en çok haşır neşir olan Melike As (41) var. Üniversiteyi bitirdikten sonra da “Mavras” markasını tescil ettiriyor:

“Yaz kış sürekli fabrikada, zeytinliklerde geçerdi. Ortaokuldan sonra fabrikanın muhasebesini tutmaya başlamıştım. Kendimi bildim bileli hep çalıştım, bu işin bütün sırlarını tecrübe ederek öğrendim.”

15 yıl zirai adli bilirkişilik yapan Melike As, eşi Mehmet Betil ile Mavras Zeytinyağı fabrikasını 2018’de açıyor. İlk ihracatı Tayvan’a yapmışlar, bugün ürünlerini dünyanın her yerine satıyorlar.

Hem aileden kalan hem sonradan edindikleri yaklaşık 300 dönüm zeytinliklerden yılda ortalama 2 bin ton zeytinyağı üretiyorlar. Fakat bu yıl için “yok yılı” diyor As, zira kuraklıklar yüzünden üretim 200 tona kadar düşebilir...

Bu arada sadece Küçükkuyu’daki üç bin dönümlük zeytinliğin bin dönümü hali hazırda imara açılmış…

whatsapp-image-2025-10-20-at-17-02-07-2.jpeg

Endüstriyel miras: Yağhaneler

Kuzey Ege’nin eski yağhaneleri, bugün terk edilmiş vaziyette. Bölgedeki yağhaneleri tek tek gezerek, fotoğraflayarak burada eskiden çalışanlarla röportaj yapan Kamil Fırat, “Bir Endüstriyel Miras: Kuzey Ege Yağhaneleri”ni kitaplaştırdı.

“Ayvalık tarafında daha büyük fabrikalar vardır, Edremit’in kuzeyi ve Çanakkale’nin yağhanelerinde 8-9 kişi çalışırmış. Bu alanlar, aynı zamanda farklı köylerden gelenlerin sosyalleşmesi açısından da önemliydi” diyen Fırat, Osmanlı’nın zeytinyağını bu bölgeden getirttiğini hatırlatıyor.

Kitaba mavras.com.tr veya zero.kitap.com’dan ulaşabilirsiniz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar