Mehveş EVİN
CHP İstanbul İl Binası’na çıkan yolların kapatılması ve merkezin binlerce polisle kuşatıldığı pazar akşamı, darbe içinde bir darbeye daha tanık olduk. Ertesi gün Gürsel Tekin, çevik polis eşliğinde binaya girerek hem ülke hem CHP tarihinde utanç sayfasında yerini aldı.
19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu ve İstanbul’la başlayıp ülke çapında CHP’li belediyelere yapılan operasyonlarla süregelen darbenin devam eden ayağında “mutlak butlan” davası, Özgür Çelik’in görevden alınması ve nihayet, kayyım hazırlığı vardı.
Bu eylemlerin, kararların, tutuklamaların, ablukaların hepsi ama hepsinin hukuka aykırı olduğunu tekrarlamayacağım.
Siyasetçilerin dahi tam farkında olmadıklarını düşündüğüm gerçekle başlayalım:
Türkiye, hâlâ üstü örtülü bir OHAL’le yönetiliyor. Seçimlerin -şimdilik- yapılabiliyor olması sayesinde “hibrit/karma” rejim deniyor. Sıkıyönetimle yönetilen bir ülkede, kanunların, seçmenin hiçe sayılması neyin karması oluyorsa artık…
Başta Kemal Kılıçdaroğlu, Gürsel Tekin ve birtakım CHP’lilerin “CHP’yi biz kurtaracağız” gerekçesiyle rejimin her türlü oyununa alet olmalarını izliyoruz…
Kendi seçmenlerini, delegelerini, seçilmişlerini, partilerini, hatta memleketi yok saymalarına şahit oluyoruz.
Bunları sadece koltuk sevdası için yapıyor olabilirler mi?
Yoksa “hibrit rejim”in tam otokrasiye geçişine hizmet ettiği açık bu eylemlerin ardında başka nedenler mi var?
Sebepleri her ne olursa olsun, verdikleri zararın telafisi yok.
Diyelim ki CHP kurultayı dahil, her türlü usulsüzlük, yolsuzluk iddiası doğru olsun…
Rejimin tüm hukuksuzluklarına alet olarak hangi demokrasi, hangi hukuktan bahsedebilecekler?
Eğer dillerinden düşürmedikleri “demokrasi”ye dair en ufak bir mefhumları varsa darbe yoluyla partinin başına geçmeyi nasıl açıklayabilecekler?
Kayyımın olduğu yerde demokrasi olmaz
Sosyal medyada CHP İstanbul İl Binası’nın 5 bin kişilik orduyla “güvenlik” ablukası altına alınması ve milletvekilleriyle polisin karşı karşıya geldiği görüntüler, 2016’da HDP il ve ilçelerinin önündeki nöbetler paylaşıldı.
Evet, 2016 kayyım atamaları ile 2025 kayyım atamalarının her ikisi de keyfi ve siyasi. Ancak fark, 2025 Türkiye'sinde OHAL ilan edilmeden sıkıyönetim uygulanması.
Hatırlayalım:
- HDP’li vekillerin dokunulmazlığı, bugün “barış” görüşmesi yaptıkları AKP ve MHP’li vekillerin oyu ve rejimin favori muhalefetçisi Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye yaptığı baskıyla kaldırıldı ve tutuklandılar.
- 2015 Haziran seçimi iptal edildi, Davutoğlu-Kılıçdaroğlu ikilisi kameralara gülümsüyordu. Kasım seçimine onlarca terör saldırısı, yüzlerce ölü binlerce yaralıyla girdik. “Hendek savaşları” adıyla anılan, Diyarbakır merkezli askeri abluka ve çatışmalar yaşandı. Çatışmalarda en az 310 sivil hayatını kaybetti. Bir yıl içinde 10 ilde en az 218 kez süresiz sokağa çıkma yasakları ilan edildi. (*)
- 2016’daki darbe girişimini de unuttuk galiba! Hatırlayalım; OHAL ilan edildi ve HDP’li belediyelere bu şartlarda kayyım atandı. Halkın oyları yok sayıldı. Asla savunmadım, yıllarca eleştirdim. Çünkü OHAL’in kendine has hukuku varken tamamen keyfi biçimde uygulandı. (**)
- OHAL gölgesinde yapılan 2017 referandumunda hile yapıldı, kurallar değiştirildi. Yani Öcalan’ın iddia ettiği gibi Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız!” demesi değil, şu aralar toz kondurmadığı AKMHP rejiminin zor kullanarak, hukuku yok sayarak, darbe koşulları altında siyaseti şekillendirmesinin acı sonuçlarını yaşıyoruz.
- Kısacası 2015-2016 döneminde önce bölgesel, sonra merkezi OHAL rejimi altında “seçimler” yapıldı, kayyım atandı. 2019 yerel seçimlerinde Erdoğan’ın İstanbul seçimine müdahalesi başarısız oldu, ancak HDP’nin kazandığı belediyeler bir kez daha kayyımlarla dolduruldu. 2024 yerel seçimlerine kadar geçen zamanda Kılıçdaroğlu CHP’si masaya hapsolurken yapılan her hukuksuzluk ve zulme karşı anayasal hak kullanmayı “aman sokaklara çıkmayın” diye geçirdi.
- 2025’teyiz. Tüm bunları ve fazlasını yürüten, uygulayan, ülkeyi ekonomik ve sosyal bir bataklığa çeviren rejim, ana muhalefet partisine de saldırıyor.
Bir yandan “Barış, demokrasi” lafları ediliyor, bir yandan da iktidarını yitirmemek için adı konulmamış bir OHAL ile yönetmeye devam ediyor. Kafasına göre sokakları, mahalleleri, ilçeleri, ulaşım yollarını kapatıyor. Bir düğmeye basıp bant daraltıyor, iletişimi kesiyor. Bu koşullarda “barış” olacak, öyle mi!
Hangi demokrasi, hangi basın?
7 Eylül gecesi ablukasında ekranlara çıkabilen bazı CHP’li yöneticilerin haklılıklarını savunurken halen yeterince hazırlıklı olmadıklarını düşünüyorum. Bu kadar aleni zorbalık yapılırken “demokrasimize yakışmıyor” gibi söylemler hafif kaçmıyor mu? Hem hangi demokrasiden bahsediyoruz?
Ayrıca “muhalif” kanallara çıkan konuk ve moderatörlerin boş konuşmaları tekrarlamasından ziyade gerçeği, yani hukuk ve demokrasinin olmadığını vurgulamalarını beklemek çok mu tuhaf?
“Aman efendim sokaklara çıkmayınız, böyle çağrılar yapmayınız” teranesini tutturan siyasetçi, ne dediğinin farkında mı?
“RTÜK bize ceza kesecek” diye her lafı bölen “ankorellalar”, konuklarının eline ne diyeceklerini yazıp verecekler neredeyse…
Bu arada CHP lideri Özgür Özel, partilileri İstanbul İl Binasına çağırıyor diye rejim payandaları ve korkaklar dizilip “hadi ama şimdi karıştırmayın ortalığı paşa paşa teslim olun” havasında. El insaf!
Sadece ANKA ve yabancı kanalların canlı yayın yaptığı Youtube dahil, sosyal medya İstanbul’da kesildi. Bu yazıyı yazarken halen VPN ile sosyal medyaya bağlanıyorum. Sahada görev yapan, görüntü ve bilgi veren üç beş gazeteci kalmış. Çoğu, freelance çalışıyor ve bir kuruma, maaşa bağlı değiller.
12 yıl önce Gezi’de “penguen medyası” eleştiriliyordu. Buna rağmen yüzlerce gazeteci sahadaydı, sosyal medya dahil irili ufaklı kurumlardan haber akıyordu. “Ana akım” protesto edildikten sonra en azından yazılı basın, gazetecilik onurunu kurtarmak adına olayları görmezden gelemedi.
Artık büyük bir olay yaşandığında iki üç kamera ve aslan yürekli birkaç muhabir kaldı. İyi ki varlar.
(*) Gazeteci olarak şahit olduklarım dahil, o dönemde yaşananları “A’dan Z’ye-Buraya Nasıl Geldik” (2018, Karakarga Yayınları) kitabımın “Sur” bölümünde yazdım.
(**) Kitapta “Olağanüstü” başlığında OHAL uygulamalarını kaynaklarıyla aktardım.
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
9.09.2025
2.04.2025
24.03.2025
28.02.2025
20.02.2024
4.02.2024
6.11.2023