Melih ALTINOK
Aslında sıcak olan gündem değil. Bizler tartıştığımız her konuyu bugüne özgüymüş gibi konuşarak onu ısıtıyoruz. Bu yüzden de en sıradan politik mevzular bile hep “hayat memat” meselesiymiş gibi konuşuluyor.
Zaman zaman bölge kentlerinde baş gösteren ve süreklilik arz etmeyen sokak olaylarına karşı verilen tepkilere bakın. Der misiniz ki bu heyecan, 30 yıldır iç çatışmaların yaşandığı ve 50 bine yakın insanın hayatını kaybettiği Türkiye’ye ait? Sanki her birimiz dün İsviçre’den vatana dönmüş gibiyiz.
Geçenlerde arabasına bindiğim yirmili yaşlarındaki bir taksici de (Romalı değil) Cizre’de 3 kişinin hayatını kaybettiği olayları örnek gösterip “Ne hâle geldik” diye yakınıyordu.
Tespitini bir soruya dönüştürüp kendisine yönelttim.
“Neydik ne olduk?”
“Abi hiç bu kadar kötü olmamıştık ama” diye cevapladı.
“Hiç bu kadar?”
Bir anda aklım 90’lara gitti. Bölgede her gün yaşanan çatışmalarda ölen asker ve PKK’lı sayılarının âdeta bir hava durumu bülteni gibi verildiği haberleri hatırladım.
“Diyarbakır 15/8, Hakkari 20/15, Ağrı 13/3…”
Başbakanların PKK’nın 3-5 günlüğüne de olsa “ele geçirdiği” kentlerin tekrar vatan toprağına katıldığını ekranlardan müjdelemelerini ve diğerlerini…
Hiç mi?
“Sorunlar ne kadar çok iyileşme sürecine girerse, onların fenalıkları hakkındaki feryatlar da o kadar çok gürültülü olmaya başlar.”
Herber Spencer 1891 tarihli “Özgürlükten köleliğe” isimli makalesinde adıyla anılan “kanunu” böyle özetliyor. Yoksulluk, okuma yazma oranları, bebek ölümü gibi konulardan örneklerle de tezini destekleyen Spencer’a kulak verelim: “19. yüzyılın başında Britanya’da alkol tüketimi ve buna bağlı hastalıklar, suçlar tavan yapmıştı. 1880’lerde alkol tüketimi keskin bir şekilde düştü. Ancak her nasılsa Britanya’da içki kullanımına karşı kampanyalarda bir artış yaşandı. ABD’de de içki yasağına ilişkin ‘soylu deneme’ ve Britanya’daki kısıtlayıcı lisans kanunları bu iyileşme döneminde çıktı.”
Sistem değil yine kişiler ve güçler tartışması
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 19 Ocak’ta Bakanlar Kurulu’na başkanlık edeceğini açıklamasının üzerine oluşturulan atmosfer de farksız. Sanki ilk kez hükümet politikalarına müdahil olma arzusunda bir Cumhurbaşkanı ile karşı karşıyayız. Bu bakış açısıyla konu da doğal olarak “tehlikenin farkında mısınız” girizgâhlarıyla tartışılıyor.
Salı akşamı NTV’de Mehmet Barlas, Süleyman Seyfi Öğün ve Bekir Ağırdır’ın yaptıkları programda da bu konu tartışıldı.
Barlas’ın cumhuriyet tarihinden sıraladığı örnekleri dinlerken, mevzuun sistem değişikliğine işaret eden yeni bir gelişme değil, yine kişiler tartışması olduğunu gördüm.
Kuruluşundan bu yana parlamenter sistemle yönetilen “modern” Türkiye’de, cumhurbaşkanlarının hükümetlerle ve başbakanlarla ilişkisi şu an tartışılandan hiç farklı değildi.
Hatta bugün Cumhurbaşkanın garipsenen “etkinliği” 10-15 yıl bile önce o kadar fazlaydı ki, bu konu bırakın sistem değişikliği çerçevesinde tartışılmayı, “sıra dışı” olarak bile görülmüyordu.
Örneğin ilk Cumhurbaşkanı Atatürk, dış politika, ekonomi, general ve vali atamaları, eğitim politikaları dışındaki alanları (geriye ne kalıyorsa), “hükümeti kurduk, yetkilerimiz neler” diye soran “başbakanına” bırakmıştı.
DP iktidarının son yıllarında değişse de, ilk dönemde ülkenin “başkanı” Celal Bayardı.
Özal, başbakanın, “ekonomiyi artık biz yöneteceğiz” çıkışı karşısında bozulduğunu gizlemiyordu.
Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer işi, beğenmediği icraatlarından ötürü Başbakanın ve kabine üyelerinin suratına anayasa kitapçığı fırlatmaya kadar vardırmıştı.
İstesek de o ense kararmayacak
Barlas’ın sıraladığı daha onlarca örnek var. Ama hepsinin ortak noktası şu:
Türkiye parlamenter sisteminde cumhurbaşkanları ve başbakanlar arasındaki çelişki sistem sorunu olarak değil daima kişiler ve güçler dengesi üzerinden yaşandı.
Üstelik bugünkü tartışmanın öznesi Erdoğan, ülkenin en yüksek oyuna sahip ilk seçilmiş cumhurbaşkanı… Yani mevzu Cumhurbaşkanının sistem içindeki yetki kullanma hakkının kaynağıysa, meşruiyetinin eline kimse su dökemez.
Anlıyorum, politik gündemleri “seferberlik” havasında tartışmak argümanları talileştirdiği için taraflara konfor sağlıyor. Ama inanın heyecanı başka şekilde de sağlamak mümkün.
Fakat politik aktörler ve gazeteciler hangi tartışma tercihinde karar kılarsa kılsın bu, yarının dünden daha iyi olacağı ve azalan sorunların göze batacağı gerçeğini değiştirmeyecek.
“Evrensele öğüt veren kapalılığın trajedisini” politika diye satmaya çalışanlara rağmen...
İnsanlık ailesi iyiye gidiyor, 2015 de bir öncekinden daha “iyi” olacak. Belki bu “iyilik” şimdi hissedilmeyecek. Ama dönüp bakınca heyecanımızı komik bulacağımız zamanlardan, tıpkı şimdi dünü anladığımız gibi, mutlaka görünecek.
Bol bol güleceğimiz nice yıllara...
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019