Merve Şebnem Oruç

Merve Şebnem Oruç
Merve Şebnem Oruç
Yeni Şafak Tüm Yazıları
Suriye düğümü Soçi’de çözülebilecek mi?
23.11.2017
919

  Bir yanda Norveç’teki NATO skandalı, bir yanda New York’ta yaklaşan Zarrab davası, öte yanda Soçi’deki üçlü zirve, diğer yanda Suudi Arabistan ve İsrail merkezli endişe verici bölgesel hareketlilik.

Bu hareketliliğin son halkası olarak Batılı ülkeler tarafından desteklenen Suriye Müzakere Yüksek Komitesi (MYK) Genel Koordinatörü Riyad Hijab ve beraberinde birkaç isim daha, iddialara göre Suudi Arabistan’ın baskısıyla istifa etti; üstelik Soçi’deki üçlü zirveyle aynı güne denk getirilerek dün Riyad’da gerçekleştirilen Suriye muhalefeti toplantısının hemen öncesinde..

Tabirimi mazur görün, ama bugünlerde aşırı heyecanlı bir filmin sonu yaklaşırken düğümün iyice belirginleştiği, gerilimin zirve yaptığı anlarına şahit oluyor gibiyiz. O zaman filmin başına giderek bugünlere nasıl geldiğimizi bir köşe yazısına sığacak kadarıyla özetleyelim.

Suudi Arabistan’ın Suriye muhalefetinin siyasi kanadını saçtığı paralarla dizayn ettiği günler 2013’ün bahar aylarıydı. Reyhanlı saldırısının ardından meşhur Obama-Erdoğan görüşmesi Beyaz Saray’da gerçekleşmiş, Obama’nın “Suriye’de ne yaptığınızı biliyoruz”tehditlerini savurduğu iddia edilen Kırmızı Oda toplantısı sonrası Türkiye-ABD ilişkileri gerilemeye başlamıştı. Gül Bahçesi’ndeki basın toplantısında, başında NSA skandalı olan Obama’yı köşeye sıkıştıran basın mensuplarınca sorulan sorulardan anlamıştık ki, ABD’nin Suriye politikası değişmek üzereydi.

Zaten o günden sonra Türkiye Batılı müttefiklerince Suriye’de yalnız bırakıldı. Sadece ABD liderliğindeki Batı değil, Suudi Arabistan ve BAE de her ne kadar Suriye konusunda Türkiye ile aynı çizgide duruyor gibi görünse de, yıllar süren savaşı sona erdirebilecek çeşitli hamlelerde, Suriyeli muhaliflerin ifadelerine göre “Bu Türkiye’nin işine yarar; şu Erdoğan’ı güçlendirir,” demek suretiyle kendilerini para ve silah göndermemekle tehdit ederek çeşitli engeller çıkarmış; böylece savaşın korkunç boyutlara ulaşmasında en az rejimi destekleyen İran ve Rusya ile muhalifleri destekliyormuş gibi yapıp açıkta bırakan ABD kadar pay sahibi olmuştu. Aynı dönemde DAEŞ ortaya çıkmış Suriye’de ‘devlet’ kurduğunu ilan etmişti. Böylece Suriye iç savaşının ve bölgedeki gelişmelerin yönü tamamen değişecek, bir süre sonra “DAEŞ’le mücadele” adı altında yepyeni bir dönem başlayacak; ABD, anlaşmayla Esad rejiminden Suriye’nin kuzeyinin kontrolünü alan PKK/PYD’yi desteklemeye başlayacaktı.

Paralel Devlet Yapılanması FETÖ, saklandığı deliklerden başını çıkarıp kripto özelliğinin ötesine geçecek hamleler yapmaya ve saklı tuttuğu hükümete muhalif yüzünü ilk kez açıktan göstermeye, Suriye’deki gelişmelerle paralel olarak başladı. 7 Şubat 2012 MİT krizi dahi, Türkiye’nin Suriye’deki tavrıyla bağlantılıydı; Başbakan Erdoğan ameliyattayken yapılan kalkışma eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “büyük resim” tabiriyle daha o günlerde Suriye’den ayrı okunmadı. 2013’te Gezi provokasyonları ve 17-25 Aralık kumpasıyla başlayan FETÖ saldırıları, 15 Temmuz 2016’da darbe girişimine kadar uzanacaktı. 17-25 Aralık yargı kumpası başarısız olunca, aynı dosya birebir İngilizceye çevrilerek ABD’ye taşınmış meğer. Rıza Zarrab’ın Mart 2016’da Miami’detutuklanması FETÖ-ABD bağlantılarını açıkça ortaya koydu. Zarrab, ABD Senatosu’nun İran’a ambargosunu delmekle suçlanıyordu, ancak savcıların hedef tahtasına koyduğu sıradaki isimler Halk Bank’ın eski yöneticileri ile eski Bakan Zafer Çağlayan olunca, Türkiye’ye yönelik FETÖ kumpasının ABD’de devam edeceği anlaşıldı.

Türkiye’nin NATO üyeliğinin önce Batılı gazete sayfalarında, think-tank forumlarında sorgulanmaya başlaması da bu sürece denk geldi. Erdoğan’ın “aniden otoriterleştiğini” söyleyen ‘Batılı Türkiye uzmanları’, Türkiye’nin Batı’nın yolundan çıktığını iddia ediyordu. 15 Temmuz darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlanınca tutuklanan FETÖ mensupları için “Dostlarımız içeride” ifadesini kullanan ABD komutanları mı istersiniz, “Türk ordusunun NATO içerisinde bir Truva atına dönüştüğünü” iddia eden gazeteciler mi... Fetullah Gülen bile Washington Post’a yazı yazarak “NATO’yu Türkiye’ye baskı yapmaya” çağırdı.

Suriye Batılı müttefikleri tarafından Türkiye’yi istikrarsızlaştırarak içine alacak, yeni haritaların çizilmesine olanak sağlayacak kullanışlı bir aparat haline getirilmişti. Ankara kendi göbeğini kendisi kesme kararıyla Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlattı; sınırındaki DAEŞ unsurlarını temizlerken Rusya ve İran’la Astana sürecini başlatarak Suriye’de ateşkes ve çatışmasızlık sürecinin başlaması için düğmeye bastı.

Bu yazının yazıldığı saatlerde Soçi’de Rusya, İran ve Türkiye liderleri arasında başlayan üçlü zirve Suriye’deki trajedinin durdurulması için kritik önemde. Ancak Türkiye’nin Rusya ve İran’la bu kadar yakınlaşmasını tehdit olarak gören, bölgedeki dizayn süreci yarım kalacağı için bu savaşın bitmesini istemeyenlerin Soçi’de alınacak kararları sabote etme ihtimali yüksek. Her ne kadar savaşın ABD dahil tüm aktörleri savaşın bitmesini istiyor gibi gözükse de, Suudilerin Riyad’daki toplantıda desteklediği Suriyeli muhalif grupları ABD politikaları çerçevesinde hareket etmeye ve “DAEŞ sonrası” saha operasyonlarında yer almaya zorlama ihtimali olduğu söyleniyor. Savaşı bitirecek yerde uzatmayı, yeni çatışma alanlarına yaymayı isteyenlere rağmen Soçi hedefine ulaşabilecek mi, göreceğiz.

Norveç’teki NATO skandalı da 4 Aralık’a ertelenen Zarrab davası da ‘müstemleke gibi davranması beklenen’ ama bunu yapmayan Türkiye’nin, Rusya ve İran ile ilişkileri üzerinden ‘düşman’ saflarına geçmekle itham edildiği, ekonomik yaptırımlarla tehdit edildiği, daha fazla ileri gitmeden “dur” diye uyarıldığı son gelişmeler. Türkiye, Rusya ve İran’la beraber Suriye’deki savaşı sonlandırsa da, ABD önüne taş koymayı sürdürdüğü için Türkiye’ye bedel ödetmeye kararlı gibi. Ancak Türkiye’de boyun eğmemeye bir o kadar kararlı görünüyor. Öyle anlaşılıyor ki, günden güne ciddileşen bu bilek güreşinin ne noktaya evrileceğini yakında göreceğiz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar