Merve Şebnem Oruç
Malum. ABD Savunma Bakanlığı’na araştırma raporları ve analizler hazırlayan RAND Corporation Türkiye ile ilgili bir rapor yayınladığında, hatta ABD’nin tüm dünyadaki askeri politikaları ile ilgili bir çalışma yaptığında, içinde ABD çıkarlarının dışında iyi bir şey geçmez. Her ne kadar “Söylediklerimiz Savunma Bakanlığı’nı bağlamaz, biz sadece kendi görüşümüzü sunarız,” deseler de, o iş öyle değildir.
Son yayınlanan “Türkiye’nin Milliyetçi Rotası: ABD-Türkiye Stratejik İşbirliği ve ABD Ordusuna yönelik sonuçları” başlıklı raporları da, ya içeriğindeki kötücül niyeti akıldan hiç çıkarmadan okunmalı ya da kâle bile alınmamalı. En nihayetinde, raporun açıktan yayınlanmasının amaçlarından biri de burada tartışma çıkarmak.
278 sayfalık raporu okudum. Türkiye’nin İsrail-Filistin meselesinden tutun Suriye’ye, Doğu Akdeniz’e, Rusya ile ilişkilerine, hatta Kafkasya’ya kadar tüm siyasi ve askeri politikalarını derinlemesine analiz eden rapor, esasen iç siyasetteki değişime, ama özellikle de TSK içinde 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yapılan temizliğe odaklanıyor. Öyle ki, hava deniz, kara kuvvetlerinde kaç kişinin atıldığının sayısına varacak kadar biliyorlar, jandarmanın durumunu analiz ediyorlar; YAŞ’ın, önceden asker ağırlıklı bir yapıdayken şimdi sivil ağırlıklı bir yapıya dönüşmesinden duydukları rahatsızlığın altını tekrar tekrar çiziyorlar.
Rapor, Türkiye’nin güvenlik yapısının yeni haritasını çıkarmaya çalışması açısından o kadar kapsamlı ki, FETÖ’cülerin sitesindeki bir yazıya atıfla, güvenlik önlemlerinin artırılması amacıyla oluşturulan “mahalle bekçiliği” uygulamasına bile yer verilmiş raporda. 15 Temmuz sonrası TSK’nın içinin temizlenmeye başlamasının ABD cephesinde ne kadar çok rahatsızlık verdiğini anlayabilmek için, orta seviye bir İngilizce yeter de artar. Rapor, “Ah keşkem keşkem bunlar olmasaydı ama n’apalım Türkiye’ye muhtacız; Erdoğan başta Suriye, Doğu Akdeniz olmak üzere her yerde önümüzü tıkadı. Onu diğerlerini yönettiğimiz gibi yönetemiyoruz, o yüzden ya kurtulacağız ya da onunla çalışmanın bir yolunu bulmalıyız,” diye bas bas bağırıyor.
Esprisi bir yana, ABD’li uzman ve çeşitli asker ve bürokratların, ayrıca İsrail’den de benzeri görevlerdeki kişilerin, hem Türkiye’nin NATO içindeki önemi, hem de Şiilerle radikal Sünniler arasındaki çatışmada kritik bir yeri olduğuna vurguda bulunan raporda tekrar tekrar diyorlar ki, Erdoğan otoriter bir lider, ama onun yerini almayı başaracak güçlü bir muhalefet çıkmadığı sürece, çıkarlarımız için onunla nasıl çalışacağımızın bir yolunu bulmalıyız.
Aynı zamanda şunu söylüyorlar: Hulusi Akar, Erdoğan tarafından görevlendirilen, güvenilen ve uzun süre yerinde kalacak gibi görünen bir Savunma Bakanı. Eski Genelkurmay Başkanı olması ve TSK’yı çok iyi tanıması nedeniyle, yeni sivil-askeri yapılanmanın oluşturulması konusunda Cumhurbaşkanı ile beraber çalışıyor. Aynı zamanda, 15 Temmuz sonrası görevden atılan askerlerle ilgili kararları yine Cumhurbaşkanı ile koordineli çalışarak o veriyor. Devam ediyorlar: Gerçekten de sivil-asker ilişkisini güçlendiriyor; eskiden tümüyle ordu hakimiyeti varken bugün sivil irade kritik kararları alıyor ve uygulama emrini veriyor. Ve ekliyorlar: Hulusi Akar burada kilit isim. Nasıl ki, Erdoğan’la çalışmanın bir yolunu bulmamız gerekiyorsa onunla da çalışmanın bir yolunu bulmalıyız. Yani Türk siyaseti açısından muhatabımız Erdoğan olduğu gibi, ABD Savunma Bakanlığı olarak da muhatabımız Akar.
Türkiye’de okuması biraz da yanlış yapıldığı için MSB tarafından “Çelişkiler içeren raporda bize isnat edilen raporda bize isnat edilen yorumlar gerçeklikten uzaktır ve tarafımızca ciddiye alınmamaktadır” şeklinde açıklama yapılan Rand Corporation raporunun Türkiye’de en çok tartışılan kritik yerlerden biri şu: Savunma Bakanı Akar’ın askeriye içinde 15 Temmuz sonrası yapılması gereken ve devam eden değişikliklerde doğrudan rol oynamasının sonucu verilen kararların, orta kademede rahatsızlığa neden olduğunu ve bir darbe olacaksa bunun da yeni sivil-askeri yapıdan ve Akar’ın uygulamalarından rahatsız olanlar tarafından yapılabileceği iddia ediliyor. Bunu da Kadir Has Üniversitesi’nin Aralık 2016’da yayınladığı rapora dayandırıyorlar.
Yazıda 161 kere “darbe” kelimesi geçiyor; bunların 100’den fazlası 15 Temmuz darbesi ile ilgili… Diğerleri ise Mısır darbesi, 60 ve 80 darbeleri ile ilgili, ayrıca rapora kaynak olan atıflardan geliyor. Yani askerin darbe yapma ihtimali sadece bir önceki paragrafta ilettiğim şekliyle yer alıyor.
Ancak raporda dikkatimi çeken küçük detaylardan biri, bir tek Metin Gürcan’ın 15 Temmuz 2016’dan “uprising” yani, yani “isyan”, “kalkışma” diye söz etmesi. Gürcan, eski bir asker. Takip ettiğim kadarıyla Twitter’da askeri konularda oldukça aktif paylaşımlar yapıyor ve Al Monitor sitesinde düzenli olarak yazıları yayınlanıyor. Gürcan, keşke görüşünü sunarken, en azından “armed/military uprising” yani “silahlı/askeri kalkışma” ifadesini kullansaymış ; zira 15 Temmuz’u “darbe,” “darbe kalkışması”, “başarısız darbe,” gibi ifadelerle tanımlıyoruz. Gürcan’ın İngilizcesinin fazlasıyla iyi olduğunu bilsek de, dediğim gibi, bunu küçük bir detay olarak görelim,
Raporda Soner Çağatay’a beş, Amberin Zaman’a beş, Abdullah Bozkurt’a iki atıfta bulunulurken, Metin Gürcan’a tam 39 atıfta bulunuyor. Yani RAND Corporation raporunun oluşmasına Türkiye’den, haberli ve habersiz olarak, en çok katkıda bulunan isim Metin Gürcan. Halihazırda Al Monitor’deki yazılarında, darbe sonrası TSK içindeki değişimlerden detaylı şekilde bahsederek çeşitli çıkarımlarda bulunan Gürcan, son yazılarından birinde, isim vermeden Nedim Şener’in iddiasına dayanarak, “Türk ordusundaki çekişme şahsileşiyor,” şeklinde bir yazı yazmıştı.
Gürcan yazısında, Hulusi Akar’ın FETÖ ile mücadele ve Libya konularında ismi öne çıkan Tümamiral Cihat Yaycı’nın, stratejik toplantılara katılmasını engellediğini ve bazı siyasetçilerin Yaycı’nın Libya konusundaki gelişmeleri kamuoyuna doğrudan aktarması yönündeki isteklerini reddettiğini iddia etmişti. Nedim Şener “Cihat Yaycı’nın emekliliğini ya da istifasını isteyen kim?” sorularına cevaben “Orası biraz karışık” diyerek cevap vermezken, Gürcan Al Monitor’deki yazısında Hulusi Akar’ı işaret etmişti.
RAND Corporation raporu yoğunlukla TSK’daki değişimin Türkiye’nin dış politikasına ve güvenlik politikalarına etkisine odaklanırken, esasen dert ettiği şey, ABD’nin FETÖ sonrası nasıl bir TSK ile karşı karşıya olduğu ve bundan sonra ilişki kurarken nasıl bir yapıyla karşı karşıya kalacağı…
Bunu hesaplarken, Michael Rubin’e dahi atıfta bulunmuşlar: SADAT’ın TSK’yı dindarlaştıracağı iddiası, Türkiye’ye delicesine gibi karşı olan Rubin’in bir yazısından çıkarım. Rubin, 15 Temmuz sonrası Türk Ordusu’nun NATO içinde bir Truva atına döndüğünü söyleyerek, absürt bir şekilde SADAT’ın Türk Ordusu’nu İslamcılaştıracağını iddia etmiş ve bunun önünde geçmenin tek yolunun Avrasyacılarla çalışmak olduğunu önermişti.
Aynı zamanda, Amberin Zaman’a atıfta da bulunan raporda, SADAT’ın, kimlerine göre Selefi-Cihatçılara sempati duyan, pan-İslamcı yapısıyla içeride ve dışarıdaki Ak Parti düşmanlarına yasadışı eylemler yapabileceğini dair endişeler olduğu yazılmış.
Bilindiği gibi SADAT bu iddialardan 180 derece uzak bir Uluslararası Savunma Danışmanlık şirketi ve tahmin edileceği üzere, Türk ordusunun milli eksene yaklaşmasından rahatsız olanların “İslamcı Ordu” yaftasını yapıştırmak için yıpratarak kullandığı bir kalkan.
Özetle, Türkiye’deki bir kesim gibi ABD’nin de gözü 2020 YAŞ kararlarında… Canlarını FETÖ sonrası TSK’daki değişim, yapılan değişikliklerle sivil-asker ilişki yapısının farklılaşması ve bunun Türkiye dış politikasına etkileri sıkıyor. Kim bilir, belki de Rubin’in arzu ettiği gibi, TSK’da iş birliği yapılacak grubun, NATO’cu bir iktidar gelmezse, Avrasyacılar olması gerektiğini düşünüyorlar.
Yani onlara göre, ya Türkiye’de iktidar değişecek (yani değiştirmenin bir yolunu bulacaklar) ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la istemeyerek de olsa çalışabilmenin yolunu arayacaklar. Savunma Bakanı Hulusi Akar için de aynı şey geçerli. Cumhurbaşkanı’nın en çok güvendiği isimlerden biri olan Akar’ı ya böyle içeriden ve dışarıdan yazılan garip yazıların da yardımıyla yıpratmaya çalışacaklar ya da onunla da çalışmayı öğrenecekler.
Rapor, bu ana çerçevenin etrafında pek çok konuya değinmiş, ama meselenin özü budur.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018