Mesut YEĞEN
Yakın zamanda olup bitenler şunu göstermiş oldu: Erdoğan ve Cumhur İttifakı önümüzdeki seçimleri esas olarak Kürt meselesini manipüle ederek kazanmaya çalışacak. İktidar, kültür savaşları etrafındaki kutuplaştırma adımlarından ve ekonomide şapkadan tavşan çıkarma girişimlerinden elbette vazgeçmeyecek, lakin Sezen Aksu bahsinde yapılan tornistan ve enflasyondaki gidişat da gösteriyor ki buralarda oyun alanı daralmış durumda. Bu alanlarda yapılabilecekler seçimlerin kaybedilmesi ihtimalini ortadan kaldıracak gibi görünmediğinden Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakı’nın daha yaratıcı olmaktan başka çaresi yok. Olanlar, yaratıcılığın Kürt meselesi siyasetinde, Kürt meselesi manipüle edilerek gösterileceğine işaret ediyor. Yine olanlar, söz konusu yaratıcılığın birkaç ayaklı olacağını, Kürt meselesinin farklı ‘yerlerinden’ manipüle edileceğini gösteriyor. Olanlar bir şey daha gösteriyor: Kürt meselesini manipüle etme girişiminde Erdoğan ve Cumhur İttifakı yalnız değil. Devlet aklının Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın dışına taşan kısımları da 2023 seçimlerine Kürt meselesini manipüle ederek girmek istiyor.
‘Olanlar’
Kürt meselesini kimin nasıl manipüle etmeye hazırlandığına geçmeden önce geride kalan birkaç haftaya saçılan bir grup gelişmeyi hatırlamakta fayda var. ‘Olanların’ başlangıcına İmamoğlu hakkında canlandırılan kampanyayı koymak mümkün görünüyor. Malum, belediyede istihdam edilen personel üzerinden İmamoğlu’nun Kürt siyasetine ‘yakınlığını’ hedef alan bir kampanya başlatıldı ve kampanyaya devlette özel bir grubun sahiplik ettiği anlaşıldı. Numan Kurtulmuş’un kampanyayı ‘sınırlarına oturtmaya’ çalışan açıklamalarına Bahçeli’nin verdiği cevap ve Soylu’nun kampanyayı sürdürme biçimi ve nihayet İngiltere Büyükelçisi’yle yenilen yemeğin MOBESE kameralarından alınan fotoğraflarının ‘servis edilmesi’ İmamoğlu kampanyasının özel sahipleri olduğunu gösterdi. Ardından, HDP’nin kapatılma davası etrafındaki iklimi şekillendirmeye ve davayı hızlandırmaya matuf adımlar geldi. Anayasa Mahkemesi siyaset yasağı konulmak istenen HDP’lilerin bireysel savunmalarını almadan savcıdan mütalaa talep ederken, HDP’li bir vekilin bir PKK kampında çekildiği anlaşılan fotoğrafları seneler sonra servis edildi. Aynı günlerde Erdoğan, Kürt siyasetinde bir çatlak olduğunu ve Öcalan’ın Demirtaş’tan hesap soracağını duyurdu. Geçen hafta katıldığı bir programda Erdoğan bu hesap sorma iddiasını tekrar etmekle kalmadı, AK Parti cenahından gelen başka açıklamalarda da yapıldığı üzere, devletin elinde bir Öcalan beyanı ya da mektubu olduğunu ihsas etti. Son olarak, bir grup AK Partili Kürt siyasetçi ve Diyarbakır Valisi’nden Kürtçe seçmeli ders kampanyasına destek geldi.
İktidar cenahı Kürt meselesi etrafında bu adımları atarken muhalefet aktörleri de kendi zaviyelerinden Kürt meselesine dahil oldu. Burada iki ayrı tutum ortaya çıktı. Uzun zamandır Kürt meselesinde iyi kötü liberal bir tutum almaya çalışan CHP’nin lideri Kılıçdaroğlu Türkiye’nin Kürt meselesi siyasetinde kilometre taşlarından biri olmuş eski bir sözü uyarlayarak tekrar etti ve Türkiye’de demokrasinin yolunun Diyarbakır’dan geçtiğine inandığını duyurdu. Buna mukabil İYİ Parti üst yönetiminden hem Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır açıklamasını eleştiren hem de HDP’nin kapatılması gerektiğine işaret eden açıklamalar geldi.
Olanlar kaba hatlarıyla bunlar. 2015’ten bugüne Kürt meselesi etrafında yaşananların tekdüzeliği hesaba katıldığında bunca çeşitli gelişmenin bir ay kadar kısa bir zamana sığması şunu gösteriyor: Erdoğan ya da iktidar Kürt meselesinde yaratıcılık göstererek 2023 seçimlerini kazanmaya, Kürt meselesini manipüle ederek bir çıkış yolu bulmaya çalışacak. Aynı gelişmeler, sadece Erdoğan’ın değil, bütün yatırımını Erdoğan’a yapmayı riskli bulan devlet aktörlerinin ve muhalefetin de Kürt meselesini ya da etrafındaki gelişmeleri manipüle ederek seçimlere gireceğini gösteriyor.
Zemin
Bu farklı çıkış stratejilerinin dökümüne geçmeden önce bir şey daha yapmam, 2023 seçimleri öncesi siyasi zemini resmetmem gerekiyor. Gerekiyor, çünkü aşağıda resmedeceğim türden bir zemin olduğu için iktidar, devlet ve muhalefet hepsi birden çıkış ya da seçim stratejilerinin merkezine Kürt meselesini ya da etrafındaki gelişmeleri manipüle etmeyi koymuş durumda. Zemin şu: Cumhur İttifakı’nın ve Millet İttifakı’nın seçmen desteği aşağı yukarı aynı. İki ittifak toplam 75 puanlık bir desteği aralarında eşit olarak paylaşmış görünüyor. Kalan 25 puanın 5 puan kadarı Millet İttifakı’yla birlikte hareket etme ihtimali giderek artan DEVA, Gelecek ve Saadet partilerine, 12 puan kadarı da HDP’ye gidecek görünürken, 8 puan civarındaki kararsızların yarısına yakını AK Parti’ye yakın muhafazakârlardan diğer yarısı da AK Parti’den uzaklaşmış Kürtlerden oluşuyor. Bu durumda, iktidar herhangi bir yaratıcılık göstermez de HDP de dahil muhalefet ortak bir cumhurbaşkanı adayında uzlaşırsa, AK Parti’ye yakın kararsızlar AK Parti’ye meyletseler bile bu zeminden Cumhur İttifakı iktidarının devrilmesinden başka bir sonuç çıkması zor görünüyor. HDP’li seçmenler blok halinde muhalefetin adayını desteklerse, AK Parti’den uzaklaşmış Kürtler de hiçbir yaratıcılık gösterilmeyen bir durumda sandığa gitmez ya da gider de muhalefetin adayını desteklerse Cumhur ittifakı açısından kesinkes yolun sonuna gelinmiş oluyor.
Bu durum Erdoğan’ı ve Cumhur İttifakı’nı Kürt meselesinde ve Kürt seçmenlere yönelik adımlar atmaya mecbur bırakmış görünüyor. Haddizatında, işaretler Erdoğan’ın iktidarda kalabilmesi için gereken ‘çıkış stratejisini’ Kürt meselesi üzerinden kuracağını gösteriyor. Buna mukabil, hem Erdoğan’ın çıkış stratejisini Kürt meselesi üzerine kuracağına dönük işaretler, hem de iktidara gelebilmek için Kürt seçmenlerin desteğini muhafaza etme ihtiyacı muhalefeti de karşı-adımlar atmaya sevk edecek görünüyor. Ne var ki, ne Erdoğan, ne devlet ne de muhalefet Kürt meselesinin 2015 sonrasında içine yerleştirildiği çerçevenin etraflı bir biçimde değişmesine taraftar ya da hazır. Bu da Erdoğan’ı ve muhalefeti benzer bir mesaiye mecbur bırakıyor. Erdoğan, Kürt meselesinin 2015’te içine yerleştirildiği çerçeveyi mümkünse hiç, değilse çok az esneterek Kürtlerin desteğini almanın ve iktidarda kalmanın, muhalefet de benzer bir şeyi yaparak bugün itibarıyla muhalefet cephesinde duran Kürtleri yerlerinde tutmanın ve bu vesileyle iktidara gelmenin peşine düşecek görünüyor. Devlet aklı ise iktidar oyunu nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın bunun Kürt meselesindeki mevcut çerçeveyi esnetmemesinin derdinde. Bu ‘nazik’ durum iktidarı, devleti ve muhalefeti Kürt meselesi etrafında ‘özel’ adımlar atmaya mecbur bırakıyor. Kürt meselesine dönmeye değil de Kürt meselesinde yaratıcılık göstermeye, Kürt meselesini manipüle etmeye matuf adımlar. Aşağıdaki türden adımlar…
Erdoğan’ın Çıkışı
Erdoğan’ın çıkış stratejisinin esasını Kürt meselesini birkaç farklı yerden manipüle etmek oluşturuyor. İmamoğlu’nun muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olmasını engellemek, HDP’yi kapatarak ya da kapsamlı bir siyaset yasağıyla Kürt siyasetinin bütünlüğünü bozmak ve devlet ve AK Parti aparatının bir kısmını seçmeli Kürtçe dersi benzeri Kürt meselesinde mevcut çerçeveyi çok da zorlamayan adımların arkasına dizmek. Bir de belki bir şekilde yeniden Öcalan kartına başvurmak.
Birkaç farklı enstrümandan oluşmakla birlikte Erdoğan stratejisinin merkezinde elbette HDP’nin bütünlüğünün, Kürtlerin muhalefete yakın durma halinin bozulması işi var. Kürtleri daha fazla muhalefete yaklaştırmayacağından emin olunması halinde hem kapatma hem de kapsamlı siyaset yasağı, en azından ikincisi iktidarın muhtemelen yapacaklarının başında geliyor. HDP’yi kapatarak ve/veya kapsamlı bir siyaset yasağı vasıtasıyla Kürt siyasetinin bütünlüğünü bozmaya çalışmak: Erdoğan’ın, iktidarın atması muhtemel ilk adım bu. Seçim kanununun mecliste grubu olmayı seçimlere katılmak için yeterli kılan maddesinin iptal edilmesinin planlanıyor oluşu, hem kapatmanın hem de hesabı kitabı yapılmış bir yasaklamanın gerçekleşeceğine işaret ediyor olabilir.
Öte yandan, HDP kapatılsa ve kapsamlı bir siyaset yasağı getirilse bile oluşacak ‘ahlaki açık’ istenen sonucun ortaya çıkmasını engelleyebilir ve Kürtler muhalefetin adayını desteklemeye devam edebilir. Bu da iktidarı ilave enstrümanlara başvurmaya mecbur bırakacak görünüyor. Nitekim, iktidarın İmamoğlu’nun adaylığını engellemek için yaptığı özel mesai tam da bununla ilgili. Malum, 2019 seçimleri ve ardından yapılan kamuoyu yoklamaları HDP’lilerin neredeyse tamamının, AK Parti’den kopmuş Kürtlerin de önemlice bir kısmının en rahatlıkla destekleyeceği muhalefet adayının İmamoğlu olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, HDP kapatılsa ve kapsamlı bir siyaset yasağı vasıtasıyla Kürt siyasetinin dengesi bozulsa bile, İmamoğlu’nun adaylığı iktidarı almak istediği sonuçtan alıkoyabilir. Diğer bir deyişle, Erdoğan ve iktidar için Kürt siyasetinin bütünlüğünü bozmak yeterli değil. Muhalefetin ortak adayının Kürtlerin hevesle destekleyebileceği biri olmasını da engellemeleri gerekiyor. Bu durum, İmamoğlu’nu adaylıktan vazgeçirmeye, muhalefeti de İmamoğlu’ndan uzak durmaya matuf adımlarının sıklaşacağını gösteriyor. Hülasa, İmamoğlu ‘kampanyası’ bir başına İmamoğlu’yla ilgili olmaktan ziyade iktidarın atmayı planladığı esas adımları işe yarar kılmakla ilgili.
Erdoğan’ın çıkış stratejisinin üçüncü ayağında da “AK Parti Kürt meselesinde ‘kuruluş ayarlarına’ dönebilir” ya da “AK Parti’nin derdi Kürtlükle değil, HDP’yle” imajının oluşturulması var. AK Partili Kürt siyasetçilerin ve bürokratların Kürtçe seçmeli ders kampanyasına verdikleri enerjik destek “bu kanalı da kullanalım” kararının alındığını gösteriyor. Benzer adımların seçimlere doğru çeşitlenmesi sürpriz olmaz.
Son olarak tabii ki ‘Öcalan kartını’ kullanmak var. Ancak, gerek henüz çok az donenin olması, gerekse de İstanbul seçimleri öncesinde yapılan denemenin ters tepmesi bu alanda yapılabilecekler hakkında net şeyler söyleyebilmeyi zorlaştırıyor. Şimdiye kadar ortaya çıkan manzaradan anlaşılan burada mesele Öcalan’dan ziyade Demirtaş’la ilgili. HDP’nin kapatılması türünden Kürt siyasetinde dağınıklık üretmeye matuf ‘tedbirler alındığında’ Demirtaş’ın bu dağınıklığı önlemekte işe yarayacağı tahmin edildiğinden, iktidar pek muhtemelen Öcalan ‘motifini’ kullanarak Demirtaş’ı bu pozisyonundan mahrum kılmak isteyecek. Ancak çok yönlü ‘tekinsizliği’ iktidarı ‘Demirtaş’a karşı Öcalan’ enstrümanıyla oynamaktan uzak tutabilir.
Devletin Çıkışı
Ortada Cumhur İttifakı’nın ve Erdoğan’ın kontrol ettiğinin ötesinde bir devlet mi var ki denerek kuvvetlice itiraz edilebilir olduğunun farkında olmakla beraber Erdoğan’ınkiyle çokça çakışan ama tam da örtüşmeyen bir devlet stratejisinin de olduğunu, en azından ‘mantıken’ olması gerektiğini düşünüyorum. Şundan: Eğer geride kalan birkaç senede ‘seçimler olmasa da olur’ türünden bir fikir devlet aklını tümden ele geçirmediyse, bugün Erdoğan’la mutabakat içerisindeki devlet aktörlerinden bir kısmı “peki, Erdoğan seçilemezse” seçeneğini de hesaba katıyordur. Demem o ki, her şeye rağmen Erdoğan seçilemezse Kürt meselesinin nasıl seyredebileceğine dair ‘devletlu’ endişe, kısmen de olsa Erdoğan’ınkinden farklı bir stratejinin de devrede olmasını kaçınılmaz kılıyor. Şu türden bir strateji: Her ne yapılacaksa esas olarak Erdoğan’la birlikte yapmak, ancak olur da Erdoğan seçimleri kaybedecekse de, seçilecek cumhurbaşkanının Kürtler sayesinde seçilmiş, Kürtlere ‘borçlu’ biri olmasını engellemek. Bu da şu demek: Kürt siyasetinin dengesinin bozulmasına ve İmamoğlu’nun adaylığının engellenmesine matuf mevcut adımları aynen desteklemek ve fakat aynı anda muhalefeti de Kürtlere ‘minnet duymayacak’ birisini aday göstermeye teşvik etmek.
İktidarın ve devletin Kürt meselesine ‘dönmeye’ karar vermiş oluşu şüphesiz muhalefeti de oyuna çağırıyor. Belli ki, muhalefet de bir vadede Kürt meselesine dönecek. Şimdiye kadarki işaretlerin azlığı ve bu yazının da yeterince uzamış oluşu, muhalefetin Kürt meselesine dönüşü hakkında etraflı ve hakkaniyetli bir değerlendirme yapmayı zorlaştırıyor, lakin şu iki tespit yapılabilir görünüyor: 1. Kürt meselesine ‘dönüşü’ muhalefeti ayrıştırmaya aday. 2. Muhalefet Kürt meselesine araçsal bir mantıkla, Erdoğan’ın Kürt meselesine ‘dönüşünü’ dengelemek ve Kürtleri muhalefet cephesinde tutmak üzere dönecek.
Zor, ama ümit edelim ki, iktidarın ve muhalefetin Kürt meselesinde atmaya hazırlandıkları ‘manipülatif’ ve ‘araçsal’ adımlar, Kürt meselesine sahiden dönmenin kapısını aralasın.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.12.2025
17.10.2025
7.10.2025
5.09.2025
24.08.2025
9.08.2025
19.07.2025
13.07.2025
29.06.2025
15.06.2025