Mesut YEĞEN
Cumhuriyet’in öncesine giden bir tarihi de var doğru ancak Cumhuriyet’i bir tür sıfır noktası kabul edecek olursak, Cumhuriyet ve Kürt meselesi yaşıt. Kurulduğu 1923’le Kürtleri tanımadığını beyan ettiği 1924 Anayasası arasında bir, gerçekleşmesinin ardından Kürt şehirlerinin neredeyse hep olağanüstü halle ya da “tedbir devletiyle” yönetildiği büyük Kürt isyanı arasında ise iki sene var Cumhuriyet’in. Hülasa, 2025 itibarıyla, Cumhuriyet ve Kürt meselesi her ikisi de 100 seneyi devirmiş, bir yüzyılı geride bırakmış durumda.
Açılışı 1 Ekim’de Bahçeli’nin Tuncer Bakırhan’la tokalaşmasıyla yapılan yeni süreç olmasaydı Cumhuriyet Kürt meselesiyle birlikte yaş almaya, ikinci yüzyılını da Kürt meselesiyle geçirmeye yatkın görünüyordu. Cumhuriyet 90’ıncı senesinde Kürtleri tanımaya, Kürt meselesini de halletmeye kalkacak gibi olmuş ancak malum nefesi yetmemiş, ardından yaşananlar da Kürt meselesiyle geride kalan 90 sene nasıl uğraşılmışsa öyle uğraşılmaya kararlı olunduğunu göstermişti. İşler henüz çok taze, henüz hiçbir şey nihayetlenmiş değil, lakin Bahçeli’nin öncülüğünde başlayan yeni süreç, 40 senedir süren son Kürt isyanının, Cumhuriyet’in ilk Kürt isyanının üzerinden tam 100 sene geçtikten sonra, nihayet sonlanabileceğine işaret ediyor. Yeni süreç, Cumhuriyet’in Kürt meselesini geride bırakarak yaş almayı deneyebileceğini, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına Kürt meselesinin ikinci değil, yeni yüzyılının eşlik edebileceğini gösteriyor.
Peki ne oldu da Cumhuriyet daha 30 Eylül’de Kürt meselesiyle geride kalan 100 senede nasıl uğraştıysa öyle uğraşma enerjisine ve özgüvenine sahip görünürken 1 Ekim’de yeni bir paradigmaya, kardeşlik paradigmasına geçmeye hazır olduğunu duyurdu? 40 senelik Kürt isyanının silahlı kısmının Türkiye’deki aksamını neredeyse sıfırlamış, yasal kısmını da kilit siyasi aktör olmak vasfından mahrum etmişken, neden yeni bir paradigmanın imkânını yoklama ihtiyacı duydu Cumhuriyet? Kürt meselesinin Suriye kısmında zemin 8 Aralık’ta Türkiye lehine değiştiği halde hem de…
1 Ekim’den sonra yazdığım ilk yazıda bütün bu değişimi Erdoğan’a yeniden aday olma imkânını sağlayacak bir tezgâh olarak görmenin biraz çocukça olduğunu, olan biteni anlamak için 7 Ekim 2023’teki Hamas saldırısının ardından bölgede oluşmakta olan yeni nizama bakmak gerektiğini öne sürmüştüm. Geride kalan üç ay, söz konusu değişimin Cumhuriyet’in Kürt meselesinin ilk etapta Suriye ve Irak’taki seyrini etkilemesi kaçınılmaz görünen bu yeni nizama hazırlanma adımı olduğunu teyit etti. İşler nereye gider, nihayete erer mi emin değilim, ancak 1 Ekim’de başlayan sürecin Cumhuriyet’in bölgede oluşmakta olan yeni nizama verdiği bir cevaptan başka bir şey olmadığı nazarımda artık daha net. Kardeşlik paradigması denilerek girişilen işler Cumhuriyet’in değişen çevresine ‘uyarlı’ tepki vermek girişiminden başka bir şey değil. Açıklamaya çalışayım…
İran Olmadan
Eski nizamla başlayayım. Kürt meselesi ya da Kürtlerin meskûn olduğu ülkeler odaklı ve ayrıntılarda oyalanmayan bir perspektifle bakıldığında eski nizamı iki büyük dönem üzerinden incelemek mümkün görünüyor: Birinci Dünya Savaşı sonundan Birinci Körfez Savaşı’na kadar olan ilk dönem ve Körfez Savaşı’ndan 7 Ekim 2023’e kadar olan ikinci dönem. İlk dönemin esas özelliği şuydu: Kürtlerle meskûn dört ülkede devletler kendi Kürt vatandaşlarıyla tekçi ulus-devlet mantığıyla ilgilenecek, Kürtleri eritmeye, ehlileştirmeye, seyreltmeye çalışacak, bu esnada diğer ülkelerdeki Kürtlere de bakar olacak ve Kürt meselesince sıkıştırıldıklarında bir diğerine yardım edeceklerdi. Kürtleri içeride eritmeye dışarıda da ‘kollamaya’ dayanan ve bu arada Sadabat ve Bağdat Paktlarına yol veren bu nizam 1970’lerden sonra İran ve Irak’ın bir diğerine, Suriye’nin de Türkiye’ye karşı Kürt kartını kullanmaya başlamasıyla beraber kısmen sarsıldıysa da bozulmadı. 1970-1974 arasında Irak’taki özerklik halinin yarattığı kesinti hariç tutulursa, Kürtlerle meskûn ülkelerin devletleri 1991’e kadar aşağı yukarı aynı şeyi yaptı: İçerideki Kürtleri eritmek, dışarıdakileri kollamak. Birinci Dünya Savaşı sonunda belirip 1926 Ankara Anlaşması’yla mühürlenen ve Soğuk Savaş’ın bile çok zayıflatamadığı bu esas ancak 1991’den, Birinci Körfez Savaşı’ndan sonra değişti.
Eski nizamın 1991’le açılıp, 2003 İkinci Körfez Savaşı ve 2011 Suriye Savaşı’yla devam eden ikinci döneminin esası ise şu oldu: Türkiye ve İran, Irak ve Suriye devletlerinin çökmesiyle oluşan boşlukta ‘özgürleşen’ Kürtleri sınırlamaya girişti. Malum, Körfez Savaşlarının ve Suriye Savaşı’nın sonuçlarından biri, bu iki ülkedeki Kürtlerin kendi yönetimlerini kurmaları, Irak’ta hukuken Suriye’de ise fiilen bir ‘statüye’ kavuşmaları oldu. Bu iki savaşı durdurmak ya da sonuçlarını bütünüyle kontrol edebilmek kapasitesinden mahrum olduklarından, Türkiye ve İran, Kürtlerin Irak ve Suriye’de elde ettiklerinden daha fazlasını elde etmelerinin önüne geçmeye, elde etmiş olduklarını da zayıflatmaya girişti. Irak Kürdistanı’nın bağımsızlık referandumu sonrasında yaşadığı kayıplar ve Suriye Kürtlerinin Afrin’den çekilmek zorunda kalması bu türden işlerden oldu. Özetle, eski nizamın bu ikinci döneminde, İran ve Türkiye kendi Kürtlerini eritme siyasetine devam ederken, Irak ve Suriye Kürtlerini kollama siyasetinden uzaklaştı. Irak ve Suriye devletleri çöküp de bu iki ülkedeki Kürtler ‘özgürleşince’, İran ve Türkiye güçleri yettiğince çöken bu iki devleti ikame etmeye, Irak ve Suriye Kürtlerini bizzat sınırlandırmaya koyuldu. Başka deyişle, eski nizamın ilk döneminin harici Kürtleri ‘kollama ve gözetim altında tutma’ siyaseti yerini ‘bizzat sınırlandırma’ siyasetine bıraktı. İran ve Türkiye’nin bir diğerini kollayarak, işbirliği ve rekabetle icra ettikleri bu siyaset kendileri açısından fena bir sonuç üretmedi: Irak Kürdistanı’ndaki Erbil Süleymaniye ayrılığı pekişti, Kerkük ve ‘tartışmalı bölgeler’ bir kez daha Kürtlerin elinden çıktı, Suriye Kürtleri Fırat’ın doğusuna çekildi ve Tel Abyad’ı boşalttı vs.
Körfez ve Suriye savaşları nasıl eski nizamın ilk dönemini kapattıysa, İsrail’in 7 Ekim 2023’ten sonra başlattığı tanzim dalgası da bu nizamın ikinci dönemini kapatmış görünüyor. İran’ın bölgedeki nüfuzunun Lübnan’dan başlayarak adım adım çökmesi, Türkiye ve İran’ın bir diğerini kollayarak giriştikleri Irak ve Suriye devletlerini ikame etme ve Kürtleri bizzat sınırlandırma siyasetini sürdürmeyi imkânsız kılmışa benziyor. 7 Ekim 2023’le 8 Aralık 2024 arasında olanlar şuna işaret ediyor: İran mecburen Irak ve Suriye devletlerini ikame etme işinden çekilirken, Türkiye bu iki devleti ikame etme ve buralardaki Kürtleri kontrol etme işini tek başına yürütemeyecek. İki sebepten: Irak ve Suriye Kürtlerini aynı anda bizzat sınırlandırmak kolay iş değil ve İran’ın çekilmesiyle oluşan boşluğu ABD, Körfez, İsrail ve AB doldurmaya çalışıyor. Hülasa, Türkiye 7 Ekim 2023’le beraber Irak ve Suriye Kürtlerini özgürleştiren boşluğu doldurma işindeki ‘güvenilir’ partnerinden mahrum olmuş durumda ve yeni partnerler söz konusu boşluğu doldurma işinde İran’la aynı kafada değil, en azından şimdilik.
Kürt meselesini kuşatan eski bölge nizamını ve potansiyel yeni nizamı böylece resmettikten sonra 1 Ekim’de birdenbire başlamış görünen yeni sürecin arkasında ne var sorusuna cevabımı şöyle yenileyebilirim: Kürt meselesini kuşatan eski nizamın ikinci dönemi kapanıyor, bölge İransızlaşıyor, hepsi bu. Bölgenin İransızlaşması, Cumhuriyet’i Kürt meselesinde yeni bir paradigmanın imkânlarını yoklamaya sevk etmiş görünüyor, olan biten bu. Türkiye, bölgenin İransızlaşmasıyla oluşan boşluğu Kürtleri tek başına sınırlandırarak dolduramayacağını, bunu yapmaya kalkarsa Kürtlerle arasında onulmaz yaralar açabileceğini gördüğü için Kürt meselesinde ‘yeni bir yüzyıla’ geçme denemesi yapmaya karar verdi. Gördüğüm bu.
Yeni Yüzyıl, Yeni Paradigma
Şimdi soru şu: Niyet tamam da, ya akıbet? Türkiye Kürt meselesinde yeni bir paradigmaya geçip, Kürt meselesinin ikinci yüzyılını Kürt meselesinde yeni bir yüzyıl kılabilir mi? Zamanımızın sorusu bu.
Kısa yoldan cevabım şu: Çok zor ama imkânsız değil. Son üç ayın gelişmelerinden anladığım Rojava tümseği atlanabilir, Kürt meselesinin silahlı aksamını önemsizleştirip, siyasi kısmını öne geçirecek silahsızlanma, en azından çağrısı, gerçekleşebilir. Diğer deyişle, yeni paradigmanın açılış adımları atılabilecek gibi görünüyor. Ne var ki, açılıştan sonra ne olacağı, yeni paradigmanın Kürt meselesinde eski paradigmaya dönmeyi imkânsız kılacak biçimde güçlendirilip güçlendirilmeyeceği belirsiz. Kardeşlik paradigması, kardeşlik ve eşitlik paradigmasına evrilir mi belli değil.
Türkiye’nin 100 senelik alışkanlıklarına, yönetim kültürümüze sinmiş “mecbur kalınca yol değiştirme, mecburiyet kalkınca bildik yola dönme” eğilimlerine, iktidar ortaklarının çoğulculuk, eşitlik, demokrasi gibi mefhumlara olan uzaklıklarına filan bakınca yeni paradigma yerleşir, yeni paradigmada kalınır demek hiç de kolay değil. Hele de Suriye’deki rejim değişikliğinin “bölgede Sünnilerle bir gelecek kurmak fırsatı doğdu” fikrine yol açmış olabileceğini de hesaba katınca. Devletin ve iktidarın yatkınlıklarını ve oluştuğuna hükmedilen yeni imkânları birlikte düşününce, iktidar İran’dan kalan boşluğu zamanla ve sabırla bölge Sünnileriyle birlikte doldurma yoluna meyledebilir. Bu olursa yeni paradigma filan lafta kalır tabii ki.
Öte yandan, Kürtleri bu kez de Sünnilerle sınırlandırmak için lazım gelen kapasiteyi oluşturmanın zorluğu, diğer deyişle, İran’dan kalan boşluğun, Sünnilerin meyyal olanlarıyla bile kapatılamayacak kadar büyük oluşu ve Türkiye’nin bölgedeki yeni partnerlerinin Kürtleri Sünnilerle sınırlandırma yoluna taş döşemek için çalışacak görünmeleri, iktidarı yeni paradigmada kalmaya teşvik edebilir. Türkiye’nin Kürtleri eritmek ve sınırlandırmak için 100 senede harcadığı enerjinin manasızlığı yanında Kürtlerle kardeşleşip eşitlenmenin yaratacağı imkânların büyüklüğü de yeni paradigmanın çekiciliğini artırabilir.
Umalım ikincisi olsun. Umalım Cumhuriyet Kürt meselesi olmadan yaş alsın.
Yazarlar
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.07.2025
13.07.2025
29.06.2025
15.06.2025
1.06.2025
18.05.2025
4.05.2025
8.04.2025
8.03.2025
4.02.2025