Metin Gürcan
Haziran ayından itibaren başta Genelkurmay Çatı, Akıncı Üssü, Marmaris Cumhurbaşkanı’na Suikast ve Özel Kuvvetler Davası olmak üzere asker kişilerin karıştığı FETÖ yargılamaları başladı. Mahkemede ifade veren sanık askerler konuştukça zaten bulanık olan zihinlerimiz daha da bulanıyor, kafalardaki soru işaretleri daha da artıyor.
15 Temmuz’un üzerinden 13 ay geçti. Tüm yargılamalardaki açık kaynaklara düşmüş asker ifadelerini dikkatle okuyorum. Kafamda bu yazının ana fikrini netleştirmiştim ve ‘şimdi yazma zamanı’ geldi diyordum ki Sn. Nihat Ali Özcan benden önce davrandı. Emekli asker Özcan yargılanan asker sanıkların ‘entelektüel kapasitelerine’ ve manipülasyon yeteneklerine dikkat çektiği dünkü yazısını şu sözlerle bitiriyor:
“Stratejileri açık. Hikâyelerin neredeyse tamamı bireysel. Ortada bir örgüt yok!.. Darbe günü dağılan emir komuta sisteminin yarattığı ‘muğlaklık nedeniyle şaşıran, karar veremeyenlerin’ arasına karışarak ‘arazi olmanın’ peşindeler. Ya da, ‘tesadüfi darbecilerden’ birisi olduklarını ispata çalışıyorlar.
Aynı zamanda işi yargılama sürecinin ötesine “politik, toplumsal vicdan alanına” taşımanın peşindeler. Öte yandan, 15 Temmuz gecesi emir komuta sisteminin işleyişine dair gri alanlar üzerinden üretilen spekülasyonları da kullanmayı sürdürüyorlar. Anlaşılan, önümüzdeki dönemde FETÖ stratejisini farklı alanlarda, farklı araçlarla ve yeni ittifaklarla zenginleştirme çabalarını sürdürecek.”
Şimdi Nihat Ali Hoca’nın bıraktığı yerden devam edelim. Özellikle Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu iddia edilenler ile Genelkurmay Çatı, Akıncı Üssü ve Özel Kuvvetler davalarındaki sanık binbaşı ve üstü rütbedeki çoğu subayı tanıyorum, bir kısmı devre arkadaşım, bir kısmı ile mesai yapmışlığım da var. Kendileri hakkındaki şahsi görüşlerim ve okuduğum mahkeme ifadeleri ışığında aşağıdaki hususları paylaşmak isterim:
Yargılamalarda ortaya çıkan ‘tilki subay’ tipi
15 Temmuz’un üzerinden 13 ay geçmesine rağmen ‘gizli tanıklar’ haricinde ‘çözülen’, suçunu ve FETÖ ile örgütsel bağlarını itiraf eden ismini net bildiğimiz bir subay yok. Yani ‘Evet 15 Temmuz kalkışmasına katıldım. Gerekçelerim de şunlar şunlar’ diyerek şövalye subay çıkışı ile mertçe mahkemede hakim karşısına dikilen ve sisteme kafa tutan bir subay çıkmadı. Kritik davalardaki kritik sanık askerlerin hepsi kendi anlatımları ile aynen Nihat Ali Hoca’nın da dediği gibi;
- Ya ‘kalkışmayı önlemeye çalışırken olaylara karışmış’
- Ya ‘Sıkıyönetim Emrini yani ve emir komuta zinciri içinde gerçekleştiğini düşündüğü faaliyetlerde Genelkurmay’dan gelen yazılı direktifi uygulamış’
- Ya da ‘elinde olmadan, kazara/veya birinin kandırmasıyla kendini olayların içinde bulmuş’ ezik, belki de kendilerine acımamız gereken ‘kader kurbanları’.
Ben 15 Temmuz’un hemen sonrasında 18 yıllık subaylık mesleğimde bana öğretilen şövalyelik dürtüsünden olsa gerek bu ‘tilki subay yaklaşımını’ çok ezik, çok şeref yoksunu ve namertçe buluyordum ve bu olaylara ‘FETÖcü ihanet’ nedeniyle veya en azından ‘gafleten’ bulaşanları affedemiyordum. Ancak şu geçen bir senede anladım ki aslında bu ‘tilki subay ezikliğinin’ arkasında bir strateji var. Aynen;
- 15 Temmuz gecesi TSK’nın felç olan karar mekanizmalarındaki ‘gri alanlara’ oynuyorlar,
- Olayı bireysel zeminde tutup örgüt işine girmiyorlar,
- Olayı somut hukuki yargılama süreçlerinden çıkartıp siyasi ve toplumsal zemine taşımayı amaçlıyorlar,
- Dava süreçlerini ‘uluslararasılaştırmak’ istiyorlar,
- Aileleri de işin içine katarak sosyal bir direniş çemberi kurmak istiyorlar,
- Somut hukuki süreçleri siyasallaştırıp, magazinselleştirerek dikkat dağıtmak istiyorlar,
- Davaları zamana yayarak hüküm süreçlerinin meşruiyetini sorgulanır hale getirmek istiyorlar,
- Mümkün olduğunca çok hukuk ihlali yapmamızı istiyorlar.
FETÖ sanığı tilki subay tipi ne yazık ki huninin ağzını geniş tutup ’15 Temmuz gecesi durumu kavrayamayıp aktif mukavemet gösteremeyen herkesi’ potansiyel suçlu kabul ettiğimiz için oluşan tutuklu kalabalığı içinde ‘arazi olmaya’ çalışıyor. Sanırım çoğu TSK’da Gayri Nizami Harp, Özel Kuvvetler, Komando İhtisas, Komando Temel gibi fiziki ve psikolojik mukavemete dayalı kritik kurslar gören bu tilki subaylar kendilerini düşman tarafından ele geçirilmiş ve esir kampına düşmüş birer ‘Şerefli Türk Askeri’ olarak tahayyül ediyorlar. Bu nedenle TSK doktrininde öğretilen ‘Esaret ve Zor Koşullarda Hayatta Kalma’ eğitimi ışığında ‘bir çınar misali rüzgara kafa tutup sonunda kökten sökülmek ve yok olmak yerine bir kavak misali rüzgarla yatıp kalkmak, bu sayede de hayatta, ayakta ve dimdik kalmak’ istiyorlar. Önceki yazımda demiştim ya FETÖ radikalleşmesinde ‘şehadet’ kavramının gücü zayıf, ‘şerefli ölüm’ ise FETÖ kitabında yok. Bu radikalleşmede her ne pahasına olursa olsun hayatta kalma var. Şimdi kritik soru şu: FETÖ sanığı tilki subay tipi ile nasıl bir psikolojik harbe girmeliyiz? Elimizdeki psikolojik, sosyal, siyasal ve hukuki mühimmatlar neler? Onların elinde bu alanlarda ne tür mühimmatlar var? Örneğin idam tartışmaları, tek tip kıyafet tartışmaları bu psikolojik harpte bize mi onlara mı fayda sağlar? Bu sorulara iyi kafa yormak lazım. Ha bir de önemli bir hatırlatma: Bu psikolojik harbi öncelikle ulusal ama daha çok uluslararası alanda ‘mağdur’ kalabilen, ve mağduriyetinin hukuki ve meşruiyet zeminini iyi inşa eden kazanacak.
Psikolojik harpte asıl cephe: Uluslararası kamuoyu
FETÖ sanığı tilki subay tipi ile mücadelenin asıl cephesi bana göre uluslararası alan. Türkiye içi ise tali cephe. Zaten yapılan anketler gösteriyor ki toplumda % 85-90’lar düzeyinde FETÖ’nün 15 temmuz treninin ‘lokomatifi’ olduğu konusunda içeride kafalar net. Ama ya asıl cephe olan uluslararası ortam? İşim gereği muhatap olduğum pek çok yabancı gazeteci, akademisyen, uzman ve diplomata göre 15 Temmuz gecesi olanları çok ‘spekülatif’ bulanlar hala çoğunlukta. Yine, yabancı gözlemcilerde Türkiye’nin 15 Temmuz sonrasındaki yaşamsal kriz sürecini yönetmesi ile ilgili ciddi endişeler var. ‘Aman boşver’ diyebilirsiniz. Ama gördüğüm kadarı ile FETÖ sanığı tilki subay tipi de uluslararası ortamda arkasına aldığı FETÖ diasporasının entelektüel, finansal ve siyasal desteği ile bu alana sağlam yığınak yapıyor. Unutmayın daha en azından 4-5 sene daha mücadele etmemiz gereken bir örgütten bahsediyoruz. Bu örgütle mücadeleyi de uluslararası alana iyi yığınak yapan ve bu yığınağı tutarlı eylem-söylem paketleri ile iyi kullanan kazanacak.
Yine uluslararası durum üstünlüğünün korunması için yabancı gazetecilerin davaları izleyebilmesi de önem kazanıyor. Davalar başlayalı neredeyse iki ay oldu ben daha yabancı önemli bir gazetede veya haber ajansında davalar ile ilgili dişe dokunur bir haber/analiz okuduğumu hatırlamıyorum. ‘Satılmış yabancı medya’ deyip, kızabilirsiniz ama bu tavrınız acı gerçeği değiştirmeyecek.
Psikolojik harbin önemli cephesi: Eş ve çocuklar
Yine önceki bir yazımda özellikle TSK içindeki FETÖcü radikalleşmenin çoğunlukla eşleri de kapsayan kollektif bir radikalleşme türü olduğunu, yani FETÖ’nün ‘TSK içinde adam devşirmekten ziyade ailesi ile adam yetiştirdiğini’ vurgulamıştım. Hani demiştik ya FETÖcü tilki subay tipi ‘şüphelilerin’ sayısını arttırıp arada ‘arazi olmak’ istiyor. Tam da bu nedenle özellikle TSK içinde FETÖ ile mücadelede ailelerin kazanılması, hakkında somut delillerle desteklenen hukuki süreç olmayan eş ve çocukların kalplerinin ve beyinlerinin kazanılması çok önemli. Yine TSK’dan idari kararla ihraç edilmiş ancak haklarında hukuki bir süreç olmayan, yani üzerlerine isnat edilen bir suç nedeniyle gözaltında veya tutuklu olmayan yüzlerce asker bulunuyor. Bu askerlerin çoğunluğunun bu durumu metanetle karşıladığını duyuyorum, görüyorum. Örneğin yurt dışından ısrarla dönmek istemeyen ve uluslararası ortamda sesleri çok çıkan ‘firari’ (böyle oldukları için de bana göre kuvvetle muhtemel FETÖ bağlantılı) subayların karşısına TSK’dan ihraç edilmesine rağmen devlet ve millet yanlısı duruşunu koruyan ve vatan ve millet uğruna bu zor şartları ‘görev bilip’ metanetle göğüs geren eski subaylardan yabancı dil bilenler uluslararası kamuoyu önüne görünür hale getirilemez mi?
Psikolojik harbin kurumsal cephesi: Genelkurmay Başkanlığı
Hani hep diyoruz ya ‘Bu cuntacılar en çok TSK’nın kurumsal kimliğine ve itibarına zarar verdi’ diye. Ancak 1-2 dava dışında Genelkurmay Başkanlığının asker sanığı olan FETÖ davalarına kurum olarak müdahilliği yok. Yine bildiğim kadarı ile Genelkurmay Askeri Savcılığı bünyesinde bu çabaların yönetilmesi ve koordinesi için kurulmuş bir bölüm de yok. Özellikle bir gözlemim: Mahkemelerdeki sanıklara yönelik hakim ve mağdur avukatı sorularının çoğu askeri teknik açısından zayıf, popüler-magazinsel tartışmalarla kirlenmiş zayıf sorular soruyor. Bu nedenle Genelkurmay Başkanlığı’nın talep eden hakim ve mağdur avukatlarına destek vermek için ‘Askeri Bilirkişi’ tahsis etmesi, bu sayede FETÖcü tilki subay tipini sıkıştıracak daha teknik soruların kendilerine sorulması iyi olmaz mı?
Hukuk açısından bilemiyorum ama 15 Temmuz gecesi yaşanan bana göre ‘askeri isyanın’ Askeri Ceza hukukundaki net tanımları ışığında asker sanıkların karıştığı FETÖ yargılamalarını daha teknik zemine çekip popüler-magazinsel zeminden uzaklaştırmak için 15 Temmuz’un en büyük kurumsal mağduru TSK içinde de ayrı bir mahkeme veya idari tahkikat sürecinin işlemesi ve bu süreçle ilgili kamuoyunun şeffafça bilgilendirilmesi gerekmez mi? Çoğu mahkeme sürecinde sanık asker ifadelerinde mesele örneğin Hava Kuvvetleri K.lığındaki kriz süreci yönetimi, Özel Kuvvetlerde ‘Alarm Planları’ veya TSK’daki izinli/kurstaki/mesai dışı personelin görevlendirilme prosedürleri vb. teknik konulara geldiğinde sanıkların hakim ve mağdur avukatlar karşısında ‘psikolojik üstünlüğü’ hemen kazandıkları görülüyor. Örneğin, Özel Kuvvetlerde görevli ancak kurs nedeniyle İstanbul’da olan veya 15 Temmuz’da izinde olmasına rağmen sırf bir ‘üstü’ telefon etti diyerek bu telefondaki talimatı sorgulamadan koşa koşa başka bir askerin silah ve görev malzemesi ile Marmaris’e kendi ifadeleri ile ‘bir terör operasyonuna’ gittiğini söyleyen çoğu binbaşı, yüzbaşı ve başçavuş rütbesinde yani tecrübeli askerler var. Bu sanıkların bu ifadelerine karşı ilgili mahkemede hakime TSK içinde bunun ‘rutin’ bir uygulama olmadığını açıklayabilecek bir ‘Askeri Bilirkişi’ neden hazır bulunmaz?
Sonuç olarak, asker sanıkların yer aldığı dava süreçleri yani FETÖcü tilki subay tipi ile psikolojik harbimiz yeni başladı. Anlaşılan Ankara’da bu dava süreçlerinin hızla bitirilmesine yönelik ‘aceleci’ yaklaşım öne çıkıyor. Ama unutulmamalı: dava süreçlerinin kısaltılmasına neden olacak her adım dava süreçlerini uzatmaya çalışacak FETÖcü tilki subay tipi ile aramızdaki psikolojik harbin önemli çatışma alanlarından biri olacak.
‘Psikolojik Harp’ kavramının içini boşaltıp kirlettik. Ama zaman FETÖcü tilki subay tipi ile meselenin teknik özünü kaçırmadan, sulandırmadan, magazinleştirmeden, hedef saptırmadan, ulusal ve uluslararası kamuoyu nezdinde meşruiyetini sorgulatmadan psikolojik harp zamanı. Ve bu yıpratıcı harpte de ‘öldürmemiz’ gereken askerler yok. Karşımızdaki düşman bir ideoloji ve onu besleyen bir motivasyon. Onun için de eylem-söylem paketlerinde tutarlılık, mağdur zeminini kaybetmeme, mücadelede toplumsal uzlaşı, devlet-toplum birlikteliği, hesap verilebilirlik ve olabildiğince şeffaflık en önemli mühimmatımız olacak. Şimdi herkes bir mühimmat kontrolü yapsın. Mühimmat sıkıntısı çekiyor muyuz?
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları







































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.09.2021
9.09.2021
11.08.2021
5.04.2021
2.01.2021
16.03.2020
23.11.2019
31.08.2017
12.08.2017