M.Şükrü HANİOĞLU
Türkiye'de "İslâmcılık"ın gelişimi incelenirken, bu ideolojinin Osmanlı merkezine oldukça geç taşındığı ve merkezî entelektüel tartışmada kendisine çok kısa süre yer bulduğu unutulmamalıdır. "İslâmcılık"ın bir devlet projesi haline getirilmesinden kaynaklanan bu gelişme toplumumuzdaki İslâmcılık hareketinin gelişimini fazlasıyla etkilemiştir
Modernliğin ürünü ve aktivist bir ideoloji olan "İslâmcılık" tartışılırken üzerinde durulması gereken önemli bir husus da onun tarihî gelişimidir.
"İslâmcılık"ı "İslâmiyet"in tarihi, "İslâmcılar"ı da "Müslümanların tümü"olmaktan çıkartarak bunlardan birincisini on dokuzuncu asırda şekillenen bir ideoloji, diğerini de bu eylemci ve tedafüî boyutları baskın, dünyayı kapsayıcı bir şekilde yeniden açıklamaya çalışan ideolojiyi benimseyenler olarak kavramsallaştırırsak söz konusu tarihî süreci de değerlendirmemiz mümkün olabilir.İslâmcılık
Osmanlı merkezli mi idi?
Tarihe kendi merkezli bakışımız, pek çok konuda yapıldığı gibi, "İslâmcılık"ın Osmanlı/ Türk kökenli bir hareket olduğu noktasından yola çıkmamıza neden olabilir. Doğal olarak İslâm dünyasının önemli bir bölümünü idare eden ve pâyitahtı aynı zamanda hilâfet merkezi olan Osmanlı devleti ve toplumu, Cumhuriyet dönemi ile kıyaslandığında "İslâmcılık" tartışmasının çok daha içindeydi.
Buna karşılık kapsayıcı İslâmcı programların Osmanlı dışında ya da çevresinde üretildiklerinin ve bunların kendilerine merkezî entellektüel tartışmada 1908'e kadar son derece sınırlı yer bulduklarının altı çizilmelidir. "İnkılâb-ı Kebîr"akabinde kısa süre için entelektüel tartışmanın merkezine taşınabilen "İslâmcılık,"Cumhuriyet sonrasında zecren marjinalleştirilmiştir. Dolayısıyla "İslâmcılık," Hilâfet merkezinde ve Osmanlı'nın en önemli mirasçısı olan ulus-devletde merkezî entelektüel tartışmada çok kısa süreyle yer alabilmiştir.
Başka bir ifadeyle Osmanlı/ Türk örneğinde Sir Seyyid Ahmed Han'dan, (emperyalizme karşı benimsenen taban tabana zıt tavra rağmen) Muhammed İkbal ve Fazlur Rahman'a ulaşan bir devamlılıktan ya da Afganî, Abduh, Abdurrahman el-Kavakibi ve Reşid Rıza'dan Hasan el-Banna ve Seyyid Kutb'a uzanan bir silsileden bahsedebilmek mümkün olamamaktadır.
Osmanlı toplumunda "İslâmcılık"
Osmanlı toplumunda "İslâmcılık" hareketinin geç başlamasının değişik nedenleri vardır. İlk olarak Meşihat kurumuyla somutlaşan bir hiyerarşiye dayanan Osmanlı ilmiye sınıfı geleneksel eğilimlere sıkı sıkıya sarılırken, Afganî ve Abduh'un önerdiğine benzer programlara şüpheyle yaklaşıyordu. Burada ilmî açıdan "durgunluk," siyasî açıdan ise "sessizlik"tavrının hakim olduğu bir çağa tepki olarak ortaya çıkan "İslâmcılık"ın, Osmanlı dışındaki ûlemâ tarafından da benzer bir kuşkuyla karşılandığına işaret etmek gerekir. Abduh'un daha sonra kazandığı popülerlik, Indra Falk Gesink'in İslâmî Reform ve Gelenekçilik kitabında ortaya koyduğu gibi, el-Ezher'de kendisine yönelik ciddî bir geleneksel muhalefet varolduğunu unutturmamalıdır.
Benzer şekilde Suriye'de on dokuzuncu asrın sonlarına doğru ortaya çıkan Selefî hareketi gibi "İslâmcılık" yapılanmaları gözönüne alınırsa bunların Cemaleddin el-Kasımî, Tahir el-Cezâirî ya da Abdürrezzak el-Bîtar benzeri liderlerinin de gerek Osmanlı merkezi ve gerekse de onun desteklediği Sufî örgütlenmeler ile geleneksel ûlemayla çatıştıkları görülür.
"İslâmcılık"ın Osmanlı bağlamında ikinci sorunlu yanı, sadece temel kaynaklara dönülmesini talep etmekle kalmayarak, Hulefâ-yı Raşidîn sonrasını bir "istibdad" ve "sapma" parantezi olarak tarihselleştirmesiydi. Bu ise söz konusu parantezin oldukça önemli bir bölümünü dolduran Osmanlı geçmişini, İslâm'ın parlak çağlarından birisi olarak kavramsallaştıran Osmanlı entelektüelleri açısından ciddî bir sorun yaratıyordu.
"İslâmcılık"ın bir diğer temel sorunu II. Abdülhamid'in "İttihadı İslâm"ı, Osmanlı merkezli olarak ve Sufî aracılar kullanarak gerçekleştirmek istemesiydi. Sultan'a "İttihad- ı İslâm" siyasetinin hayata geçirilmesinde en büyük desteği veren, ona itaatin Müslümanların en önemli vazifesi olduğunu vurgulayan eserleri devlet tarafından tüm İslâm dünyasına dağıtılan Rıfaî Şeyhi Ebu'l-Huda el-Sayyadî gibi liderler Abduh'unki benzeri İslâmcılığın tehlikeli olduğunu düşünüyorlar ve onu şiddetle eleştiriyorlardı.
Devlet "aktivizm"e el koyunca
Saydığımız nedenlerin İslâmcılığın Osmanlı merkezinde geç organize olmasında etkili oldukları şüphesizdir. Ancak bu gecikmenin temel nedeninin "İslâmcılık"ın bir "devlet projesi" haline getirilmesi olduğu şüphesizdir. İslâmcılığın "din ü devlet" temelinde bir "devlet projesi" haline getirilmesi, hem ideolojinin çoğulcu bir ortamda ve açık tartışmayla oluşturulmasını önlüyor, hem de "devletin çıkarları"nın onun ufuk ve sınırlarını belirlemesi sonucunu doğuruyordu. Örneğin "İttihad-ı İslâm," Batı'da "Sarı Tehlike"nin yerini alan "Panislâmizm Tehdidi" nedeniyle, bir "İslâmcılık"projesinden ziyade, devletin Avrupa devletleriyle dış siyaset pazarlıkları yaparken kullandığı bir araç haline gelebiliyordu. Osmanlı idarecileri ve "İttihad-ı İslâm"ı temel siyasetlerden birisi haline getiren II. Abdülhamid'in, Müslüman kitlelerin Batı emperyalizmi ile modernliğin on dokuzuncu asır sonunda yarattığı din kavramsallaştırmasına duydukları tepki ve bunun doğurduğu "aktivizm"den yararlanmaya çalıştıkları açıktır. Ancak Abduh'un Urabî İsyanı, Efganî'nin de Nasreddin Şah suikastındaki rollerinin bu idarecilere "aktivizmin" "İslâmcılar"a bırakılamayacağı ve gerekli hedeflere "devlet denetiminde" yönlendirilmesinin zorunlu olduğunu düşündürdüğü kuşkusuzdur.
İttihad ve Terakki'nin de daha muhalefet yıllarından itibaren bu "aktivizm"den yararlanmak istediği açıktır. Hoca Muhiddin dergisine "Kanun-i Esasî" adını uygun görürken pozitivist ve materyalist İttihadçı liderlerin merkez yayın organlarına "Şûrâ-yı Ümmet" ûnvanını vermelerinin nedeni bu "eylemcilik"i kendi amaçları için kullanma isteğidir. Ancak "Bilcümle Müslümanlar[ın] yekvücûd olub boyunlarına sarılan zincir-i esâreti" kırmalarını sağlamayı temel hedefi olarak sunan, bu amaçla Paris'te Uhuvvet-i İslâmiye adında bir cemiyet örgütleyen İttihad ve Terakki'nin de söz konusu "aktivizm"i Müslümanlara bırakmaya niyeti yoktu.
Dolayısıyla 1908 sonrasında merkeze taşınan ve açık biçimde tartışılabilen "İslâmcılık" da anılan "aktivizm"i devlet ile yeni resmî ideoloji Türkçülüğün hizmetine sokmaya çalışan "Türkçü İslâmcılık"la da mücadele etmek zorunda kaldı.
Cumhuriyetin bu "aktivizm"i ciddî bir tehdit olarak görmesi "İslâmcılık"ı bir "devlet projesi" olmaktan kurtarıyordu. Buna karşılık "devlet İslâmı" dışında, her türlü yorumun yasaklandığı, sekülerleşmenin dindarlıkla savaş olarak kavramsallaştırıldığı ve antropolojik milliyetçiliğin kutsandığı bir ortamda "İslâmcılık" farklı projeler geliştirmek zorundaydı ki, bu da bir diğer yazının konusudur.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2018
12.11.2018
5.01.2018
29.10.2018
22.10.2018
15.10.2018
24.09.2018
16.09.2018