Mümtazer TÜRKÖNE
YÖK Başkanlığı’ndan ayrılan Gökhan Çetinsaya, ilmî dirayetini ve ahlâkını Mülkiye yıllarından beri yakından takip ettiğim bir akademisyendir.
Görevden incitici ve tuhaf bir şekilde alındı. YÖK’te yandaşlığının bile açıklayamadığı keyfi tasarrufların olduğu, Çetinsaya’nın arkasından Havuz Medyası’nda çıkartılan haberlerden belli. Habere göre “YÖK’te üç yıl süren Fetret Dönemi” Başkan’ın görevden alınması ile sona ermiş. Partizanlığı çok aşan bir kişisel çekişme işareti bu iğnelemeler. YÖK’ten iktidarın iç kalesi içinde geçen bir kişisel rekabet ve keyfilik kokusu geliyor. Tıpkı TV dizisi “Kertenkele” yüzünden aynı medya grubunun Diyanet ile sürdürdüğü polemik gibi. Fahrettin Altun gibi uyanık kalemler bile meselenin “hırsız-din adamı” tiplemesinden kaynaklanmadığını; hırsızlıktan din adamlığına terfi eden birine bütünüyle teslim olan, kolay kandırılan “cami cemaati” meselesinden ibaret bulunduğunu fark edemediğine göre, kişisel hesapların ve tasarrufların partizanlık şemsiyesine sığmadığı ileri dereceli bir yozlaşma hali ile karşı karşıyayız.
YÖK, sarayın tasarrufunda olan bir makam. Başkan’ın görevden alınması, keyfiliğin cesaret kaynağının orası olduğunu gösteriyor. “YÖK kapatılmalıdır” diyen bir Başkan’ı, bir klik çatışmasına feda etmiş olduk. Devlet kurumları ile ilgili ilk işaret, Hükümet için pek hayra alamet değil. Daha derinde, hukuksuzluğu kapatmak için devreye sokulan keyfiliğin açtığı derin yara kanıyor.
Muktedirler, iktidarlarını derinden sarsan bir skandalla karşılaştıkları zaman siyasetin en makbul korunağı olan “sabır kalesi”nin arkasına sığınıp, fırtınanın geçmesini beklerler. 17 ve 25 Aralık dalgasına da, Erdoğan bu taktikle direndi. Bugün, kanıksanmış gibi görünen yolsuzluk gündemi, badirenin atlatıldığı duygusunu uyandırıyor. Gerçek durum hiç de öyle değil. Koca kayalar yerinden koptu, siyasetin bütün dengeleri bu fırtına ile alt-üst oldu. Devlet dediğimiz koca makine parçalarına ayrıldı ve yeniden düzene sokuldu. YÖK’ten medyaya yansıyan dedikodu düzenin artık dikiş tutmadığını gösteriyor.
Ortada hâlâ koca bir enkaz yığını var. Şu sorunun cevabı bile oluşan hasarın boyutları hakkında fikir vermeli: 17 ve 25 Aralık Fırtınası esmeseydi, başbakanlık koltuğunda bugün olduğu gibi Davutoğlu oturur muydu?
Erdoğan bin odalı sarayında, “içinde salınıp gezen yari” yani siyasî gücü olmadan oturuyor. Bu kadar atak olması, polemiklere girip siyaset yapması, yetkilerini de başkalarının keyfine göre kullanması gerçek iktidar ile arasında oluşan uçurumu kapatmak için. “Saltanat sürmek” sadece saraylarda hoşça vakit geçirmekten ibaret değildir. Saltanat, sınırsız ve engelsiz bir güç kullanmaktır. Ağzınızdan çıkan kanun telakki edilecek; siz sadece söyleyeceksiniz, kullarınız yapacak. Önümüzde böyle bir manzara bulunmadığına göre, Erdoğan’ın devr-i saltanatı, demek ki tasarladığı gibi yürümüyor. Ak-Saray’da bir sultan hüküm sürmüyor. Belki şarta bağlı, yani meşrutî monarşiye göre küçülen bir iktidarın tanınan sınırlara geri çekilmesine tanık oluyoruz.
Erdoğan’ın elindeki güç yavaş yavaş eriyip yok oluyor. Marazının kimseye faydası olmadığı için, bu iş uhulet ve suhuletle gerçekleşiyor. Sebep Saray’ın reel politiği. İktidarın yönetmesi gereken üç temel sorun alanı var. Birincisi Barış Süreci, ikincisi ekonominin krize yuvarlanmasına engel olmak ve sonuncusu da IŞİD başta olmak üzere bölgesel krizlerle baş etmek. Bu üç sorunu çözecek politikaların Saray’ın bin odasından birinde belirlenme ihtimali ise hiç yok.
Barış Süreci’ni PKK’nın Erdoğan’a güvenerek sürdürmesini bekleyemezsiniz. Saray’ın devrede olduğu her pazarlık, onay vereceği her adım Hükümet’in çözüm gücüne zarar verir. Halka hesap verecek bir Hükümet ile Erdoğan’a karşı sorumlu bir Hükümeti mukayese ettiğiniz zaman durum daha açıklayıcı oluyor. Ekonominin hassas dengelerini sarsmadan sürdürebilmesi, inşaat sektörünün de Erdoğan ile saraya hapsedildiğine piyasanın inanmasına bağlı. Nitekim Hükümet bu inancı pekiştirmek için rant sektörüne karşı örtülü bir savaşın mevzilerini kazmakla meşgul. Bölgesel inisiyatif ise, zaten Davutoğlu’nun elinde.
Ördek topal, saray da çok geniş. Hasıl-ı kelâm yorucu bir iş.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.11.2025
8.11.2025
7.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
26.10.2025
21.10.2025
19.10.2025
16.10.2025