Mümtazer TÜRKÖNE
“İyi gidiyor” veya tersine “kötü gidiyor” gibi toptancı genellemeler yapmak doğru değil. Bir taraf kan ter içinde ince ayarlı, hassas bir işle uğraşıyor; öbür tarafta züccaciye dükkânına saldırmaya hazır filler, uzun hortumlarının arasındaki Uludağ gazozu ile karşımıza geçmiş keyif çatıyor. Manzaranın sunduğu duygu durumuna teslim olduğunuz zaman çaresizlikten kahroluyorsunuz.

Karamsarlığa kapılmanın âlemi yok.
Nereden baktığınıza bağlı. Durum hem “çok iyi”, hem de “çok kötü”.
Strateji sağlam
Durumu süratle kavrayan ve hızlı tepki veren bir devlet cihazının, kurulu hükümete rağmen iş başında olduğu ve hükmünü yürüttüğü anlaşılıyor. Şartları ve imkânları, bilhassa önüne çıkan fırsatları değerlendirip stratejiyi belirleyen ve uygulayan müesses devlet aklında sorun yok. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kürtlerle kader ortaklığı içinde birlikte bir gelecek inşa etmeye karar vermiş. Süreç bu kararın ve iradenin üzerinde yürüyor.
Karşı tarafta Kürtler, önlerine çıkan fırsatı ve kendilerine yapılan teklifi net olarak görmüşler, sürece tereddütsüz sahip çıkıyorlar. Yalpalayanları, duruma intibak etmekte gecikenleri de Kürt tarafının sağlam stratejik aklını temsil eden Öcalan hizaya sokuyor.
Devlet açık bir irade beyanında bulunarak, PKK da gemileri olmasa da silahları yakarak geri dönüş ihtimalini yok ettiler. Sürecin ricat yolları kapalı, sadece önü açık; kısaca ilerlemek zorunda.
Sorun taktik hamlelerde.
Kürt sorununda paradigma değişikliğini kavrayamayan devlet–hükümet içi aktörler, alışkanlıklarından ve önyargılarından kurtulamıyorlar.
Devlet, Kürtlerle karşılıklı birbirini kollayarak yaşayacakları, pazarlığa ve şartlara bağlı bir barış ortamı tesis etmiyor; ortak bir gelecek inşa ediyor. Türkiye Kürtleri, ulus devletin bir parçası, kader ortaklarımız; sınırlarımız dışındaki Kürtler ise en doğal ve sağlam müttefiklerimiz.
Çözüm süreci, Türkiye’nin temel aksını değiştirdi. Eskisinden medet umanlar, alışkanlıklarından vazgeçemeyenler, ellerine fırsat geçtiğinde zaman zaman bu aksın hassas bir yerine balyoz darbesi indiriyor. Şu Uludağ gazozu sakilliği gibi.
AK Parti süreci yönetmek yerine seyrediyor. İktidar partisi olarak süreci toplumsallaştırma adına herhangi bir adım atmıyor.
Süreç, devletin açık irade beyanı bir tarafta, Kürtlerin sırtında yürüyor.
Suriye açmazı
Suriye’de üniter devlet ısrarı ve SDG’ye karşı düşmanca tutum, eskilerde kalması gereken reflekslerden, alışkanlıklardan besleniyor. Türkiye’nin Suriye’de birinci derecede kol kanat germesi gereken kesim Kürtler. Üniter devlet ısrarı, birbirinin boğazına yapışan tarafları aynı hücreye tıkmaya benziyor. Ayrıca üniter yapı Suriye’de istikrarlı bir ülkenin formülü değil; tersine dikta eğilimlerini ve darbe teşebbüslerini besler. Sünni Arap çoğunluğa yaslanan bir dikta rejimi ise kaostan başka bir şey üretmez. Arap monarşilerinin ve dikta rejimlerinin Suriye’de nasıl bir yönetim istedikleri açık.
Alışkanlıklar ve önyargılar, adem-i merkeziyetçilik ve üniter yapı gibi kavramların arkasına saklanıyor. Kavramların işe yaramadığı bir coğrafyadayız. Fiilî durum, kavramlara sığmıyor. Meselâ asayiş konusunda benimsenen çözüm, zaten adem-i merkeziyetçiliğin kabul edildiğini gösteriyor. Sosyolojiye derinlemesine nüfuz etmiş etnik ve mezhebî bölünmeleri üniter yapı içinde yönetemezsiniz. Güven artırıcı tedbirler, yetki paylaşımından daha önemli. Sorumluluk merkezî yönetimde. Suriye’de birçok sorun zamana yayılarak çözülecek. Daha işin başında her şeyi demir bir cenderenin içine tıkıştırmanın kimseye faydası yok.
Süreç, Suriye’nin tetiklemesi ile başladı. Suriye’deki dalgalanmalarla kabarıp indi. Önümüzdeki günler kritik; Kürtler sağduyulu davranıyor.
Türkiye, 1990’larda Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne karşı yaptığı yanlışları Suriye’de tekrarlamamalı. Türkiye’nin doğal müttefiki Kürtler. Suriye politikası doğru yönetilirse, Türkiye’deki çözüm süreci de yolundan sapmaz.
İyi bir noktadayız
AK Parti süreci sahiplenip yönetmeye yanaşsaydı, şüphesiz daha iyi bir noktada olurduk. Hız kesiciler devreye girdi, enerji toprağa verildi; yine de geri dönülmez bir hata yapılmadı.
Önemli bir mesafe alındı. Hepimiz önümüzü net olarak görüyoruz. Sürecin toplumsallaşması, belli ki daha uzun bir zamana yayılacak.
Sürecin iki temel parametresi var.
Birincisi, “Terörsüz Türkiye” denilen, PKK’nın feshi sonrası normalleşme adımları. Hepsi hükümet tasarruflarına bağlı. Bölgemizdeki gelişmeleri, en başta Suriye’nin merkeze alındığı pazarlıkları bu parametrenin içine yerleştirebilirsiniz.
İkinci parametre, Kürtlerin eşit vatandaşlık talepleri doğrultusunda atılması gereken adımlar. Dil ve eğitim başta olmak üzere anayasa tartışmaları, bu parametrenin içinde.
Birincisinde, bölgesel dinamiklere ve Öcalan’ın tavrına bağlı olarak bir tehlike görünmüyor. Tartışmalar ve pazarlıklar olsa da makul bir noktada anlaşma sağlanıyor. İkincisi için sürecin toplumsallaşmasına, bunun için de zamana ihtiyaç var. Pazarlıktan önce bir duygu ortaklığını yakalamamız lâzım. Ali Babacan’ın dediği gibi “Kürtlerin onurunu, Türklerin de gururunu” dengelemek zorundayız. Şiddetin geride kaldığı, siyasî aktörlerin “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” adına sorumluluk üstlendiği şartlarda “anadilde eğitim” dâhil, anayasal her sorun kolayca çözülebilir.
Sürecin sahiplerinde sorun yok. Savaş karaborsacıları gibi durumdan vazife çıkarmaya kalkan kiracıların ise bir önemi yok.
Sürecin barometresi, hem Kürtler hem de Türkler için duygusal basınçtan etkileniyor.
Bana sorarsanız her şey yolunda.
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları



































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
21.12.2025
16.12.2025
13.12.2025
11.12.2025
7.12.2025