Mümtazer TÜRKÖNE

Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE
Tüm Yazıları
Bölücüler ve Ülkücüler
31.12.2025
25

Ezberler bozuldu. Kimi durumun farkında değil; kiminin de işine gelmiyor. Durumun farkında olmayanlar geçmişe takılıp, ezberlere sığınıyor. İşine gelmeyenler, kurulmakta olan yeni dünyaya intibak etmekte zorlanıyor; çıkarlarının gerektirdiği şekilde mazide kalan çarkların kollarına yapışıyor.

Çevir babam çevir. Çakal dediğin puslu havayı sever. Malzeme çok. Yoksa da icat etmek kolay.

Mümtaz'er Türköne yazdı: Bölücüler ve Ülkücüler

Soma’da, Bursaspor tribünlerine ettirilen laflar gibi.

Hâlbuki,

27 Şubat’ta Abdullah Öcalan, İmralı’dan tarihî bir açıklama yaptı. Bağımsız devlet kurmak için başlattığı isyanı sona erdirdiğini, bırakın bağımsız devleti “kültüralist politikalar”a bile kapıları kapattığını ilan etti. Eski kapıları kapatırken, devletin tekliği prensibine bağlı kalarak “entegrasyon” kapısını sonuna kadar açtı. Görünen o ki, Kürtleri de ikna etti.

Mümtaz'er Türköne yazdı: Bölücüler ve Ülkücüler

Ufkumuzda, dokunabileceğimiz kadar yakında kavganın sona erdiği, Kürtlerin gönüllü rızaları ile dâhil olduğu güven, onur, refah üzerinde yükselen güçlü ve zengin bir Türkiye duruyor. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ideali, ülkenin 783.562 km²’sinde burcun en tepesine bayrak gibi çekilmeyi bekliyor.

Çözüm süreci, dört başı mamur bir devlet projesi olarak yürüyor. Meclis Başkanı, MHP lideri, devletin güvenlik birimleri, hiç itiraza konu olmadan bu hususu defalarca tekrarladı. Dünyanın hemen her bölgesi diken üzerinde savaşa hazırlanırken, Türkiye iç sorununu çözüyor, birlik ve bütünlüğünü büyük bir ferasetle granitten bir kaya gibi, dünya âleme gösteriyor.

“Artık sırtımızı kimse yere getiremez” derken Yaşlı Kurtlar ve Genç Çakallar itiraza yelteniyor.

Eskinin alışkanlıkları

Kolay değişmemesi normal, çünkü Türkiye’de milliyetçilik tepkisel olarak PKK teröründen beslendi. 20. yüzyıl sona ererken ülkücülük, devletin siyaset belgesinde hâlâ “zararlı cereyanlar” arasında sayılırken, bir yandan da PKK’nın antitezi olarak korundu, himaye ve destek gördü. Devletin beka sorunu derinleşirken ülkücüler, diri ve güçlü tepkilerle durumu kendilerince dengeledi.

Kürt mafyası, çok erken tarihlerde hızla tasfiye edildi, yerini ülkücü mafya efsanesi aldı. PKK ile dağda mücadele eden polis ve asker özel timler, ülkücülerden seçildi. O kadar ki ülkücülerin sembolü olan bozkurt rozeti, dağdaki jandarma ve polisin simgesine dönüştü. Kurtlar Vadisi başta olmak üzere, TV dünyasında milliyetçiliği köpürten bir yığın dizi ve film gösterime girdi. Bu dizilerde, belki de Kürtlerin nüfusundan daha fazla PKK’lı öldürüldü. Yer de gök de milliyetçi oldu. Ülkücülük bütün tarihi boyunca en makbul ve saygın evresini yaşadı.

Mümtaz'er Türköne yazdı: Bölücüler ve Ülkücüler

Hatırlanması gereken bir sağduyu standardı: Rahmetli Alparslan Türkeş de Bahçeli gibi ülkücüleri bir Türk-Kürt çatışmasının dışında, daha ötesi sokağın uzağında tuttu. Daha garibi Öcalan, iç savaş havasında geçen bu yıllarda doğrudan ülkücüleri hedef alan eylemlere girişmedi.

Cenazeler, milliyetçi duyguların kitleselleştiği protesto gösterilerine konu oldu. Ülkücülük bu duyguları hakkıyla temsil etti.

Milliyetçilik, özel kimliği ve kişiliği ile derinlerden gelen bir dalga şeklinde yükseldi.

Aradaki belirleyici ilişkiyi tespit etmek çok zor: MHP ve ülkücülük PKK terörünün kol gezdiği evrede kitleselleşti ve yaygınlaştı. Sene sene MHP’nin oylarındaki artışı, doğrudan PKK terörüne bağlayanlar oldu.

2006 yılında, Ankara’da Kocatepe Camii’nde bir şehit binbaşının cenazesini hatırlıyorum. Sivil, ama asker kılıklı orta yaşlı biri lise öğrencisine benzeyen gençleri peşine takmış avluya “Katil iktidar” sloganları ile giriyordu. Yani? Başından beri birileri, bugün olduğu gibi kana ekmek doğrayarak siyaset yapıyordu.

Siyasî yelpazede, Alparslan Türkeş’in paltosundan çıkan bir düzineye yakın milliyetçi-ülkücü parti var. Toplam oyları, en az %25 civarında. Ana geleneği sürdüren MHP tam karşı safta konumlanırken, geri kalan partilerin tamamı son 40 yılın geleneğini ve reflekslerini cansiperane şekilde sürdürmeye devam ediyor. Yani alışkanlıkları sürdürüyor.

Ülkücülük hâlâ saygın ve muteber bir siyasî kimlik olarak en az bir düzine partide temsil ediliyor, ancak çözüm süreci başarıya ulaşırsa, milliyetçi-ülkücü damarı besleyen terör ortamı tamamen ortadan kalkacak. Bugün bu partiler arasındaki kıyıcı rekabetin neredeyse bütünüyle çözüm süreci etrafında dönmesi bu yüzden.

Görünen köy kılavuz istemez. Ülkücülük başka konu; ama çözüm süreci başarıya ulaşırsa milliyetçi partilerin oy havuzu giderek daralacak. Kavganın büyümesinin en önemli sebebi bu.

Bölücülük

Tehlike bertaraf edildi, tehdit ortadan kalktı.

Çok uzun zamandır bölücülük adıyla, resmî standarda ve cezaî müeyyidelere bağlanmış, siyasetin sömüre sömüre tüketemediği hayalet ortalarda gözükmüyor. Türkiye üniter-millî yapısını pekiştirecek fırsatı tarihî bir avantaja çevirmeye uğraşırken, geçmişin hesaplarını önümüze yığanlar bile artık bölücülük tehlikesinden bahsetmiyor.

Ya geçmişe takılıp kin ve öfkenizi kusacak acı hatıraları hatırlatacaksınız, ya da dilinizin ucuna gelenleri dokuz kere yutkunup engelleyecek, birlikte yaşayacağımız geleceği inşa etmeye girişeceksiniz.

Bizler Selçuklu’nun, Osmanlı’nın varisiyiz. Çağrı-Tuğrul Beylerin, Osman Beyimizin ahfadıyız. Bin yıl boyunca, bulunduğumuz coğrafyada Türklerin devletini, farklı dilden, ırktan ve dinden insanların güvenle şemsiyesi altına sığındığı bir devlet olarak yönettik. Farklı olana anlayışla ve saygı ile yaklaştık. Yüzyıllarca süren fetihler boyunca “istimalet” adı verdiğimiz bir politikayı takip ettik. Farklı olanın canına, malına, ırzına, namusuna kefil olduk. Irkıl Ata’dan beri Oğuz töresini uygulamaktan vazgeçmedik. Birlikte yaşamanın sihirli formüllerini yarattık. Başarımızın kanıtı yüzyıllarca süren, kimsenin söküp atamadığı ve silemediği ayak izlerimiz.

Bizler yeni yetme bir devletin vatandaşları değil, kökleri tarihin derinlerine uzanmış, aklı ve feraseti bir hazine gibi biriktirmiş bir devletin sahipleriyiz. Tarih boyunca bedelini ödeyenlere minnetle hisse dağıttık. Kürtler de Kurtuluş Savaşı’nda canları pahasına katlandıkları cefa ve fedakârlıkla, kuruluşu esnasında bu devlette hisse sahibi olmuştur. Aksini söyleyenler tarihi adam gibi okusun.

Dün ayrı bir devlet sevdasına kapılan PKK bölücülük yapıyordu, vazgeçtiler. Bugün Kürtleri bu devletin eşit ve onurlu ortakları olmaktan men etmeye kalkanlar çıktı ortalığa. İşte onlar bölücülerdir.

Milliyetçilik, kardeşliğe bağlanmaktır. Kürdü kardeş görmeyen bölücüdür. Büyük mürşit Ziya Gökalp’in dediği gibi: “Kürdü sevmeyen Türk, Türk değildir.”

Ülkücüden bölücü çıkar mı?

Ümit Özdağ’ın içtiği Uludağ gazozuna sinirlendim. Boğazına dursun. Çiğ, sakil ve şımarık bir gösteriydi. Yakışmadı.

Yaptığı bölücülüktü. Nüfusun önemli bir kısmı, Ümit ile aynı ülkede yaşamayı, ona ve davranışlarına bakarak reddetmeyi düşünürse, durumun başka izahı yok.

Sorun şurada:

Dün Suriyeli göçmenler olmasaydı, bugün Kürt sorununu çözmeseydik bir siyasî partinin genel başkanı sıfatıyla Ümit acaba hangi lafları ederdi? Sizin bozgunculuktan başka sermayeniz yok mu? Fırsatçılığın da bir ahlâkı olmalı. Rahmetli Muzaffer Özdağ deniz derya bir adamdı; tanıdığım en tutarlı ve geniş ufuklu Türkçüydü. Yaşasaydı, mutlaka Ümit’in kulağını kopartacak kadar çekerdi.

Gençlerin hormonlarına hitap ederek siyaset yapanlar, kendilerine de ergenlik sivilcesi muamelesi yapmış olurlar.

Allah’tan bu ülkenin entegrasyon dinamikleri Ümit gibi bölücülere ve bozgunculara rağmen çok sağlam.

Bana kafayı takan kadim dostum Yaşlı Kurt Nevzat Bor’a da muhabbetlerimi ifade etmeliyim.

Nevzat akıllı adamdır, feleğin çemberinden geçmiştir, feraseti kuvvetlidir, kişiliği çelik gibi sağlamdır. Bölge dengelerini, diplomasiyi, tarihi bilir. Beni, Ümit’i ve magazin ayrıntılarını bir kenara koyarak, bugün Türkiye’de kör topal ilerleyen çözüm süreci yerine koyabileceği herhangi bir alternatif var mı, onu söylesin.

Benim tarihim yüz yıllık değil, bu topraklar için bin yıllık. Bin yıldır Kürtlerle birlikte yaşıyoruz. Yaşadığımız problemler 19. yüzyılda Aydın yöresinde veya Kozan Dağı’nda isyan eden benim gibi Yörüklerle devletin yaşadığı problemlerden farklı değil.

Geçtiğimiz yüzyıl bir istisnaydı. Kürtlerin aklı başına geldi. Ya Türkçü bölücüler? Bu ülkede Türk’ten başkasına onurlu bir yaşam hakkı tanımayanlar bölücüdür; buna “çoğunluk bölücülüğü” denir. Bu topraklarda başkalarının eşit ve onurlu bir hayat sürmesine itiraz etmek bölücülüktür.

Önümüzde yepyeni bir ufuk uzanıyor. Yüzyıllık parantezin içinde kalmakta ısrar edenler, ülkeyi ve kendilerini yiyip bitirmeye azmetmiş olanlardır.

Ülkücülerden her türlü adam çıkar, ama bölücü çıkmaz. Üzerine alınanların titreyip kendi özüne dönmesi lâzım. Biraz Selçuklu’yu, daha çok da Osmanlı’yı öğrensinler.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar