Münir AKTOLGA
Son günlerde II.Kuşak Jöntürk aydınları arasında çok ilginç bir tartışma başladı: “AB-Amerika yani Batı artık Türkiye’deki demokratikleşme süreciyle hiç ilgilenmiyor, resmen bizi sattılar! Onların derdi artık Türkiye’nin Batı için stratejik değeri ve Ortadoğu’dan gelecek göçmenler konusunda tampon ülke olarak oynadığı rol. Gazeteciler hapse atılıyormuş, kuvvetler ayrılığı falan kalmamış, bunlar artık Batı için önemli olmaktan çıktı” denilerek adeta terkedilmiş olmanın verdiği travmatik bir ruh hali içine giriliyor...
Bence tehlikeli bir süreçtir bu! Ve eğer ne olup bittiği iyi anlaşılmazsa olay sadece II.Kuşak Jöntürk aydınların yakınmaları olarak kalmaz, giderekten, Devletçi ittihatçı “Siyahtürk” milliyetçiliğine güç katan bir unsur haline dönüşebilir...
AK Parti hareketi, içinde “Anadolu burjuvazisini” de barındıran -kendilerini “Türkiye’nin zencileri” olarak ifade eden-[1] “Çevre” unsurlarının, arkalarına o ilk dönem küreselleşme rüzgarlarını da alarak “Beyaztürk” Devletçi-“Merkez”e doğru yürüyüşünü temsil eden demokratik devrimci bir KOALİSYON hareketi olarak doğmuştu... Türkiye’nin bütün demokrasi güçleri de o zaman bu koalisyonu desteklemişlerdi...
Kendi varoluş koşullarını “Beyaztürk” Devlet sınıfının koruyucu kanatları altında bulan eskinin Devletçi büyük burjuvaları bile Özal’la birlikte başlayan dışa -küresel süreçlere- açılma sürecinin artık kendileri için daha avantajlı hale geldiğini farkederek AK Parti’yi iktidara taşıyan bu koalisyonun -önceleri sessiz kalarak, ama daha sonra aktif bir şekilde- destekçisi oldular...
Çok açık öz ve net olmaya çalışacağım...
2002’den 2013 başlarına kadar gelen süreçte AK Parti ve Erdoğan hayatın önlerine koyduğu problemleri çözmeye çalışarak ilerlediler. Bu aşamada sorun “Beyaztürk” Devlet sınıfını iktidardan indirmek olduğu için, bütün demokrasi güçleri arasında ortak hedefe karşı kendiliğinden oluşan bir koalisyon vardı. AK Parti’nin ve Erdoğan’ın yaptığı da aslında -devrimin lokomotifi olan Anadolu burjuvalarının temsilcileri olarak- süreci yönetmekten ibaretti. Bu görevi layıkıyla yaptılar da doğrusu! Ergenekon, Balyoz Davaları, Askerin artık darbecilik modundan çıkarılarak demokratik sisteme entegre edilmesi, 12 Eylül Referandumu’yla yapılan anayasa değişiklikleri ve dönülen dönemeç, “Barış Süreci”... Bütün bunlar hep bu dönemin kazanımları arasındadır...
Düşünebiliyor musunuz, ucu ta o II. Mahmutlar’a kadar uzanan bir “kültür ihtilali” süreci yaşanmış bu ülkede! Bunun son yüz yılı da Kemalist bir “yeniden kuruluş” dönemiyle taçlandırılmış... Sonuç olarak, Pozitivist-Batıcı “Beyaztürk” dünya görüşünün toplum mühendisliği harikası olarak yarattığı bir sistem çıkmıştı ortaya. Ve AK Parti olarak siz, bu yapıyı, aşağıdan yukarı doğru gelişen bir dinamikle tereyağından kıl çeker gibi adım adım -hiç kimsenin burnunu bile kanatmadan- değiştirerek, ortaya çok kültürlü mozaik bir sentez zeminin çıkmasına yol açıyordunuz!.. “Kürt sorunu”, “Alevi sorunu” falan gibi, eski-antika yapıdan miras kalan sorunların da çözülerek, bütün kazanımların yeni bir anayasayla taçlandırılacağı, kalıcı hale getirileceği bir süreç ortaya çıkmaya başlıyordu!..
Ama işte ne olduysa bundan sonra oldu ve bir de baktık, başlangıçtaki o demokratik devrimci koalisyonun yerini adım adım, reaksiyonist-restorasyoncu bir “Siyahtürk”-jakoben yönetim almaya başladı!..
İşin özü “güç zehirlenmesi” olayına mı dayanıyordu? Mesele, Devleti ele geçirenlerin Devlet tarafından ele geçirilerek Devletleştirilmesi olayı mı idi?.. Bütün bunlar doğrudur tabi, nitekim ben de birçok kez bunun altını çizdim. Ama bu, işin ancak bir yanı, iç dinamiklere ilişkin yanıdır; olayın bir de içine girilen yeni dönemde dış dinamikte -küreselleşme sürecinde- meydana gelen değişikliklere ilişkin yanı var!..
Devleti ele geçirenlerin Devlet tarafından ele geçirilerek Devletleştirilmeye başladığı o kritik noktada, iç dinamiklerde yaşanılan süreç dış dinamikte ortaya çıkmaya başlayan yeni reaksiyoner gelişmelerle de birleşince işin rotası değişti!..
KÜRESELLEŞME SÜRECİ NASIL BAŞLAMIŞTI, SONRA NASIL EVRİLDİ...
Eskiden, yani 21. Yüzyıl öncesinde -“küreselleşme süreci” öncesinde[2]- olay açıktı! Bu durumda, ulus devletin kanatları altında gelişip büyüyen sermaye ile ulus devlet arasında hiçbir çelişki yoktu. Tam tersine, sermaye ancak kendi ulus devletinin koruyucu kanatları altında dünya pazarlarına açılarak ulus devletin silahlı gücüyle yarattığı nüfuz bölgelerini pazar olarak kullanabiliyordu. Bu dönemde yaşanılan bütün savaşların nedeni de zaten “kapitalist ülkelerin kendi aralarında dünya pazarlarını yeniden paylaşmaları” kavgasından ibaretti!..
Ancak, ne zaman ki “Soğuk Savaş” sona erdi, “tekleşen yeni bir dünya” ile birlikte “küreselleşme süreci” adını verdiğimiz yeni bir süreç ortaya çıktı, ondan sonra işlerin değişmeye başladığını görüyoruz! Bu durumda artık, ulus devletin sınırları ve koruyucu kanatları küresel bir oyuncu haline gelmeye başlayan sermaye için engel haline dönüşüyordu. Tıpkı o ipek böceği kurtçuğu gibi kendi ördüğü kozasının içinde kanatlanıp kelebek haline gelen sermaye, artık “küresel sermaye” haline dönüşerek, ulus devlet kabuklarını sırtından atmaya, dünyanın dört bir yanına uçup giderek, neresi kendisi için kârlı ise oraya konup, orada üretim faaliyetini sürdürmeye başlıyordu!.. İşte, 21. Yüzyıl’ın -ona damgasını vuran bu ilk döneme özgü “küreselleşme sürecinin”- en önemli gerçeği budur... Bu temel olguyu kavramadan içinde yaşadığımız süreçte başka hiçbir şeyi kavramak mümkün değildir!..
Gelişmiş ülke ulus devletleri başlangıçta -küreselleşme sürecinin ilk evresinde- bütün bunları hiç anlayamadılar! Onlar sandılar ki, “oh ne güzel, sermaye ihracının önündeki bütün engeller kalktı artık”! Ve, 20. Yüzyıl kalıntısı “emperyalizm” anlayışlarıyla onlar da bu süreci desteklediler!..
Sonuç; gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere doğru muazzam bir sermaye akışı oldu...
İşte, bizde AK Parti’nin iktidara geldiği dönem, tam bu sürecin o ilk aşamasında esen küresel rüzgarlara denk geliyordu. Bu dönemde, Amerika’dan Avrupa’ya kadar bütün Batı’lı ülkelerin de AK Parti hareketini desteklemelerinin altında yatan, bu dönemde iç dinamikle dış dinamik arasındaki söz konusu uyumdu...
Ancak, gelişmiş ülke ulus devletleri bir süre sonra farkına vardılar ki, işler hiç de öyle düşündükleri gibi gitmiyor, süreç hiçte kendi lehlerine işlemiyordu!..
Kendi koruyucu kanatlarının altında besleyip büyüttükleri sermaye şimdi artık çılgınlar gibi “gelişmekte olan ülkelere” doğru gidiyor, yeni yatırımlarını oralarda yapıyordu. Çünkü, “gelişmekte olan ülkelerde” üretim maliyetleri daha azdı; buralarda yapılan yatırımın pazarın genişlemesine neden olarak daha kârlı hale geldiği de farkedilince, sermaye artık eski anavatanlarında yatırım yapmamaya başlamıştı!..
Ve onlar -yani gelişmiş ülke ulus devletleri- yavaş yavaş, “küreselleşme süreci” denilen sürecin kendi aleyhlerine işlemeye başladığını hissettiler!..
Hani o “Dimyad’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olma” sözü vardır ya, gelişmiş ülke ulus devletleri açısından durum aynen böyle idi!! Önceleri, küreselleşmeyi “emperyalizmin zaferi” olarak alkışlayarak destekleyen 20. Yüzyıl’ın egemenleri, şimdi artık, neye uğradıklarını anlayamamanın şaşkınlığı içinde, ayaklarının altından hızla kaymaya başlayan zemini muhafaza edebilmek için, atalet direnciyle frene basarak, aleyhlerine işlemeye başlayan süreci geriye döndürebilmenin çarelerini arıyorlardı!..
Ama, adına “küreselleşme” denilen bu sürece karşı oluşan potansiyel sadece gelişmiş ülkelerin ulus devlet yöneticileriyle mi sınırlıydı? Yatırımların neredeyse durma noktasına gelmesi ve işsizliğin artması buralarda yaşayan insanları da etkiliyor, onları da yeni arayışlar içine sokuyordu... İşte, popülist bir söylem olan “yeniden büyük Amerika” sloganının büyüsüne kapılarak kitleleri Trump’un arkasında toplayan sürecin özü budur... İngiliz ulus devletinin ve 20.Yüzyıl özlemi içinde olan burjuvaların kitleleri de peşlerine takmak için kullandıkları popülist “Brexit” refleksinin özü budur... Ve de son yıllarda, bütün diğer gelişmiş Batılı ülkelerde yükselen, 20. Yüzyıl kalıntısı yarı popülist “yeni sağ” hareketlerin altında yatan neden budur...
KÜRESELLEŞME SÜRECİNİN İKİNCİ AŞAMASI!.. ARABA METAFORUNDAN YOLA ÇIKARAK
SÜRECİN DİYALEKTİĞİNİ ANLAMAYA ÇALIŞIYORUZ!..[3]
Arabaya bindiniz ve kontak anahtarını çevirerek arabayı çalıştırdınız, sonra da vitese takıp gaz veriyorsunuz, araba öne doğru ivmelenerek harekete geçiyor!.. Bu ara başka ne olur?..

Cevabı herkes biliyor aslında!.. Araba öne doğru ivmelenince, şekilde G ile gösterilen başka bir “kuvvetin” sizi geriye doğru ittiğini hissedersiniz ve bu “kuvvetin” etkisiyle geriye-koltuğa doğru kaykılırsınız! Sonra tabi, araba öne doğru ivmelenir ve belirli bir hıza ulaşınca bir de bakarsınız ki sizi geriye doğru iten o G kuvveti de kaybolmuş!.. Aynı durum her vites değiştirmede, arabanın öne doğru her ivmelenmesinde tekrarlanacaktır; ta ki araba istenilen sabit bir hıza ulaşana kadar. O hıza ulaşınca ortada artık ne sizi geriye doğru iten bir G kuvveti kalır, ne de öne doğru ivmelendirici bir K kuvveti!.. Bu durumda yer küreyle olan sürtünmeden ve hava direncinden dolayı araba enerji kaybedeceği için, bunu önlemek, kaybedilen enerjiyi takviye etmek amacıyla sizin bir miktar gaz vermeniz yeterli olacaktır o kadar...
Bir nokta daha var, hemen onun da altını çizerek yolumuza öyle devam edelim... Birden önünüze bir engel çıkıyor ve siz aniden fren yapmak zorunda kalıyorsunuz!.. Özünde gene aynı şey!.. Araba yavaşlarken siz de kendinizi birden tekrar ortaya çıkan o G “kuvvetiyle” (ama bu kez de ilk hareket yönünde) öne doğru itiliyor hissedersiniz!..
Sanıyorum, gaz verdiğiniz zaman arabayı ileriye doğru ivmelendirerek çeken o K kuvvetinin ne olduğunu, bunun nasıl ortaya çıktığını açıklamaya gerek yok... Peki o, ivmelenme ve fren yaparak durma anında geriye ve ileriye doğru ortaya çıkan G “kuvveti” ne oluyor, bu nedir?.. Fizikte buna “ATALET KUVVETİ” deniyor!.. Ama aslında bu durumda öyle ortada K kuvvetinde olduğu gibi “kuvvet” diyebileceğimiz gerçek bir kuvvet söz konusu değildir! Bu yüzden de zaten buna “kuvvet olmayan kuvvet” anlamında “atalet kuvveti” deniyor!.. (Newton’un üçüncü Hareket Kanunu’nu biliyorsunuz; “her kuvvet kendisine zıt bir başka kuvvetle dengelenir”... Ya da, her cisim bir K kuvvetiyle belirli bir yöne doğru itildiği zaman o da buna karşı zıt yönde, aynı büyüklükte bir kuvvetle direnerek karşı koyar, cevap verir... Yani, K= G...)
Şimdi, küreselleşme sürecinde yaşadığımız gerçeğini hiç unutmadan, yola devam ediyoruz!..
Ne zaman ki gelişmiş ülke ulus devletleri sürecin kendi aleyhlerine dönmeye başladığını farkederek kaçıp giden sermayeyi tekrar eski anavatanlarına döndürmek için frene basmaya başladılar, o andan itibaren tıpkı araba fren yapınca öne doğru kaykılan insanlar gibi, gelişmekte olan ülkelerde yaşıyan insanlar da, bilinç dışı bir şekilde onların bu hereketlerine karşı koyma yoluna girdiler!..
Küreselleşme sürecinin o ilk aşamasında, sermayenin gelişmekte olan ülkelere akışını desteklemek amacıyla gelişmiş ülkeler tarafından ileri sürülen bütün o “demokratikleşme” talepleri falan içine girilen bu ikinci aşamada artık anlam -içerik- değiştirmeye başlıyor, bunlar artık buraları küresel sermaye açısından çekici olmaktan çıkaracak talepler olarak yeniden formüle ediliyordu!!. Öyle ki, gelişmekte olan ülkelerdeki her türlü huzur bozucu hareket artık “özgürlük talebi” olarak görülecek ve desteklenecekti!!. Bütün mesele, gelişmekte olan ülke yöneticilerini provoke ederek onları reaksiyonist bir kulvara çekip, küresel sermaye çevrelerine de, “bakın artık buraların eskisi gibi çekici bir yanı kalmadı, yatırım ortamı bozuldu, en iyisi siz gene eski anavatanlarınıza geri dönün” mesajını vermekti!..
Şöyle bir etrafınıza bakın, sizce gelişmiş ülkeler bütün o darbecileri, FETÖ’yü, PKK’yı falan neden desteklediler-destekliyorlar acaba? Kopenhag Kriterleriyle, demokratikleşmeyle FETÖ’ cülüğün, PKK’nın ne alakası var!.. Yoksa bunlar birden imana gelerek “halkların her türlü devrimci mücadelesine” destek vermeye mi başladılar!!.
İşte, bütün bu gelişmelerin sonucu olaraktır ki, Devleti ele geçirerek Devletleştirilmiş olan “muhafazakar demokrat” kesimin içinden bir kanat, belirli bir kritik noktadan itibaren, yavaş yavaş, yeni Osmanlıcı-İslamcı-antika milliyetçi bir ergenlik virüsünün etki alanı içine girmeye başladı! “Bizi parçalamayla” sonuçlanan “tarihsel olarak açılmış parantezi kapayarak”, “yeniden tarihimizin o eski şanlı dönemine dönmekten başka çaremiz yok” söylemiyle karışık hastalıklı bir ruh hali ortaya çıktı!..
Bir anda her şey tersine dönmeye başlıyor, „Yeni Türkiye“ söylemi artık anlam değiştirerek amaç sanki yeni tipten Devletçi-İttihatçı bir ülke yaratmakmış gibi, rota birden Devlete bağlı Devletçi bir “Siyahtürk” burjuvazinin yetiştiştirilmesi yönüne doğru kırılıyordu! Bütün kazanımların, on yıldır tereyağından kıl çeker gibi elde edilen başarıların hepsi, sadece içinden çıkıp gelinen kültürel mahallenin “kutsal” özelliklerine maledilerek, her şeye kadir, adeta „Tanrı’nın yer yüzündeki gölgesi“ olan bir “Devlet” anlayışıyla işler „göklerden gelen kararların“ iradesine bırakılmaya, reel hayatın içinde kurulan bütün dengeler altüst edilmeye başlandı!..
Tabi, koordinat sisteminin merkezi bir kere kayınca -eskiden beri varolan sistemin içinde reaksiyonu temsil eden bir kimlik temel alınmaya başlayınca- bu durumda artık olaylar ve süreçler sadece gözlere takılan “restorasyoncu-reaksiyonist” ideolojik bir toplum mühendisliği gözlüğüyle görülmeye başlıyordu!.. Buna göre, artık herkes size ve “Devletinize” düşmandı!.. Madem ki iç ve dış düşmanlar bir “üst aklın” yönetiminde elele vermişlerdi, o halde siz de “Devletin bekası” için herkese karşı savaş ilan etmeliydiniz!.. “Sıfır sorun” anlayışından “değerli yalnızlık” noktasına kayan anlayışın vardığı sonuç işte bu oluyordu!..
Peki neden? Bu durumda neden „yanlış“ olsun ki bu refleks?.. Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye ne yapsaydı, duygusal düzeyde reaksiyon gösterilmese mi idi?..
Yanlıştır, çünkü insan kendi vücut atına binmiş bir jokey gibidir! Onun görevi, bilişsel yetenekleriyle atın dizginlerini elinde tutarak “duygusal reaksiyonları” kontrol altına alabilmektir...
Yanlıştır, çünkü bir önceki süreçte gelişmekte olan ülkeleri ileri doğru iten şey sadece gelişmiş ülkelerin ulus devletleri değildi; onların arkasında o zaman küresel sermaye insiyatifi de yer alıyordu. Bu nedenle, gelişmiş ülke ulus devletleri frene basınca yapılacak iş, onlarla küresel sermaye arasındaki çelişkiyi göz önüne alarak, duygusal reaksiyonların etkisi altına girmeden -provokasyona gelmeden- tam tersine, küresel sermaye ile ilişkileri daha da geliştirerek, gelişmiş ülke ulus devlet gericiliğine kendi yolunda -demokratikleşme yolunda- ilerleyerek karşı koyabilmekti…
Dikkat ederseniz buradaki hata, gelişmiş ülke ulus devletleriyle küresel sermaye arasındaki çelişkiyi görememeye, eskiden olduğu gibi -20. Yüzyıl’da olduğu gibi- bunları bir ve aynı şey olarak kabul etmeye dayanıyor! Tabi bu durumda -bilinç dışı bir şekilde- sen de ne yapıyorsun, ana politikanı gelişmiş ülke reaksiyonlarına karşı cevap verme anlayışına indirgeyerek, kendini 20. Yüzyıl kalıntısı bir milliyetçiliğin eline bırakıveriyorsun!..
İşte, ta o II. Mahmut’lardan bu yana “Batılılaşma” sürecinin ürünü olan ve bugün hala II. kuşak Jöntürkler olarak Türkiye’nin entellektüel hayatında önemli bir yer tutmaya devam eden “Beyaztürk aydınların” anlayamadığı şey tam bu noktada ortaya çıkıyor!.. Batı’lı ülkeler hiçbir zaman gelişmekte olan ülkelerin -ve buralarda yaşayan insanların- yüzü suyu hürmetine onları desteklememişlerdir. Onların bütün o demokratikleşme talepleri falan hep kendi çıkarları da bu yönde olduğu içindi!.. Evet, Batı’da halklar düzeyinde yüzyıllar içinde biriken bir demokrasi kültürü vardır, bu açık; ama ulus devlet politikaları söz konusu olduğu zaman belirleyici olan daima “ulusal çıkarlar” olmuştur... İşte bizim II. Kuşak Jöntürk aydınlarımızın anlayamadığı belki de budur. Onların Batı hayranlığı, her koşul altında arkalarında görmeye alıştıkları o “Batı” anlayışı yaşanılan sürecin akışını görmelerini engelliyor. Bu nedenle, içinde yaşadığımız kritik süreci geçerken zaman sızlanma değil, silkinerek kendine gelme zamanıdır...
Hep şunu yazıyor ve söylüyorum: Bugün artık mücadele, 20. Yüzyıl kalıntısı eski dünyanın güçleriyle, enerjisini 21. Yüzyıl dinamiklerinden alan yeni dünyanın sivil toplumcu güçleri arasında cereyan ediyor. 20. Yüzyıl koşuları içinde bir yeri ve anlamı olan bütün o “sol”-“sağ” ideolojiler, hepsi de toplum mühendisliği anlayışından kaynaklanan “tarihsel devrimci” Jöntürk anlayışları artık geride kalmıştır...
O HALDE NE YAPMALI...
Evet, bugün artık gelişmekte olan ülkelerin önünde iki yol var; bunlar, ya gelişmiş ülkelerin küreselleşme karşıtı ulusalcı reaksiyonlarına karşı, savunma psikolojisiyle, onlarla aynı yola girip onlara bu zeminde cevap vererek, reaksiyonist bir çizgi izleyecekler, ya da 21. Yüzyıl’a damgasını vuran küresel dinamikleri de -bu arada küresel sermaye çevrelerini de- arkalarına alarak, gelişmiş ülke ulus devletlerinin atalet direncine hiç aldırış etmeden, onları kendi egemenlik alanlarında -20. Yüzyıl kulvarlarında- yalnız bırakarak küresel demokrasi güçleriyle birlikte 21. Yüzyıl kulvarlarında yollarına devam edecekler… Yani, ya provokasyona gelip 20. Yüzyıl’ın egemenlerine onların güçlü oldukları alanda laf yetiştirmeye çalışacaklar, ya da hiç arkalarına bakmadan yollarına devam edecekler.
[1] https://www.sabah.com.tr/video/turkiye/cumhurbaskani-erdogan-zenci-bir-turk-olmaktan-seref-duyuyorum
[2] „Küreselleşme süreci“ aslında çok daha önceleri başlayan bir süreçtir. Ticaretin tarihi bir anlamda küreselleşme sürecinin tarihidir de denilebilir; burada kastedilen, „Soğuk Savaş“ın sona ermesiyle birlikte dünyanın “tekleşmesine” paralel olarak küresel ticaretin de ulus devletlerin kontrolünün dışına çıkmasıyla ilgilidir...
[3] Bu konuda daha önceki bir makalemin linki: M. Aktolga, http://www.aktolga.de/a162.pdf
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları














































































































































































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023