Murat AKSOY

Dış politika üzerinden dokunulmazlık arayışı
3.02.2016
1099

 Dün Almanya Parlamentosu’nda Ermeni soykırımı tasarısı 1 hayır, 1 çekimser oy dışında oy çokluğuyla kabul edildi.

Şunu ifade edelim ki 1915 Ermeni tehciri konusunda 3. ülkelerin aldığı her karar Türklerle Ermenileri birbirinden uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramamıştır, yaramayacaktır da.

Almanya Parlamentosu’nda alınan bu kararın, Ahmet Davutoğlu’nun gidip yerine Binali Yıldırım’ın Başbakan olmasıyla AKP’nin genel politikalarında; özel olarak da dış politikasında ‘değişim’, ‘yumuşama’ olabileceğinin dillendirildiği günlerde gelmesi talihsizlik olmuştur.

Gerçekten AKP politiklarında özellikle de dış politikada değişim, yumuşama mümkün mü?

Yazının sonunda söyleyeceğimi baştan yazayım: AKP politikalarında radikal bir değişimi çok arzu etsem de bunun olma olasılığı çok düşüktür. Ne iç ne de dış politikada.

AKP’nin Yıldırım’la başlayan yeni dönemde, dış politikada belli bir yumuşama arzuladığını tahmin etmek güç değil.

Türkiye’nin bugün Ortadoğu, Rusya, AB ve ABD ile ilişkileri fazlasıyla sorunlu. Buna güneyimizdeki Kürtleri de eklersek tablo daha da vahim hale gelmektedir.

Sorumlu Davutoğlu değil Erdoğan’dır

Dış politikada yaşanan bütün bu sıkışmayı tek başına Ahmet Davutoğlu’na, onun Dışişleri Bakanlığı ya da Başbakanlığı dönemine mal etmek, o gidince bu politikalarda bir değişim beklemek fazlasıyla naiflik olur.

Çünkü, özellikle Ortadoğu politikasının ideoloğu ve mimarı Davutoğlu olsa da; bu politikaların siyasi sorumlusu Cumhurbaşkanı seçildiği 10 Ağustos 2014’e kadar Başbakan olan Erdoğan’dır.

Nitekim Davutoğlu’nun AKP Genel Başkanı ve Başbakan olması iç ve dış politikada sürekliliği sağlamıştır. Bunun için Erdoğan tarafından tercih edilmiştir.

Şimdi Davutoğlu’nun ardından dış politikada yumuşama ile yakın geçmiş dönemin tüm sorumluluğunu Erdoğan’dan alarak kendisine yıkmak, siyaseten de ahlaki olarak da doğru değildir.

Politika değişikliği neden zor?

Düşük olasılık olsa dahi AKP istese de, şu an dış politikadaki gelişmeler, bu yumuşamaya imkân vermemektedir.

Almanya’da soykırım tasarısının kabulü, ABD’nin Suriye’de IŞİD’le mücadele bağlamında Kürtlerle olan yakınlığı, Rusya ile devam eden kriz ve AB ile terör tanımı üzerinden vize serbestisinin ertelenmesi ile başlayan kriz.

Bu krizlerin oluşturduğu siyasi maliyet, İsrail ve Mısır’la ilişkilerin göreli olarak iyileşmesi ile karşılanamayacak kadar ağırdır.

Yukarıdaki krizlerin varlığı, dış politikada sıkışmanın artarak devam edeceğini gösteriyor.

Türkiye için daha vahim olanı ise dış politikadaki bu sıkışma halinin sürdürebilir olmamasıdır.

Belki burada esas soru; AKP’den çok Cumhurbaşkanı Erdoğan dış politikada bir yumuşama istiyor mu ya da hangi ülkelerle istiyor?

Yıldırım’ın Başbakan olmasından sonra Erdoğan-AKP ilişkisinin net çizgilerle üst üste oturduğunu düşündüğünüzde; Erdoğan’ın dış politikada özellikle de Türkiye’nin ilişkilerinin iyi olmadığı ülkelerle arayı düzeltme isteğinin samimi bir istek olduğunu düşünmüyorum.

Eğer bu alanda gerçekten samimi bir çaba olsa, ilişkilerin düzelmesi için ilk adımların atılmasını beklemek yerine o ilk adımların atılması gerekirdi.

Örneğin AB ile ilişkilerin düzelmesi ve vize serbestisi için terör tanımının değişmesi bir ilk adımdır. Ya da ABD ile ilişkilerin düzelmesi için Suriye ve IŞİD’e yaklaşım politikasında bazı değişiklikler bir adımdır.

Sıkışmayı avantaja dönüştürme çabası

Bütün bunlar olmadığı gibi tam tersine Erdoğan, dış politikadaki bu sürdürülemez sıkışıklığı, siyasi tabanını konsolide etmek için kullanma eğilimindedir.

Bunu ise; “Herkes Türkiye’ye düşman”, “Batı bizim köprümüzü, metromuzu kıskanıyor”, “Sadece içeride değil dışarıda da Kurtuluş Savaşı veriyoruz” türü hamaset cümleleriyle yapıyor.

Özetle Erdoğan/AKP iktidar blokunun içeride ve dışarıda sürdürdüğü politika birbirini tamamlayan; aynı ötekileştirici, kutuplaşma üzerine kuruludur. Bu politikanın özü içeride kutuplaşma, dışarıda yalnızlaşmadır.

Belki iddialı olacak ama Erdoğan, Yıldırım ile başlayan dönemde Türkiye’yi, Batı’dan ve Batılı değerlerden daha çok uzaklaştırabilir.

Bu politikanın amacı ise; Türkiye’yi içe kapatarak, kendi konumunu uluslararası alanda daha çok dokunulmaz kılmak olacaktır.

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar