Murat AKSOY
Önceki gün medyaya bir fotoğraf yansıdı. İstanbul Valiliği’nin düzenlediği bir iftar programından çekilmiş bir fotoğraftı.
Bu fotoğraf, AKP iktidarının 15. yılda yaşadığı dönüşümü yeri göstermesi açısından sembolik anlam taşımaktadır.
Fotoğraf, kamu değil özel bir alanda yapılan iftar programında Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Valisi ve bazı parti ve kamu yetkililerinin oturduğu protokol masası ile diğer konukların oturduğu masalar arasına hem belli bir mesafe hem de mavi bir bant çekilerek “sınır” konulduğunu gösteriyor.
İftarın kamusal alanda değil özel alanda olduğunu özellikle yazdım. Bunun anlamı, iftara katılanların, özel davetle gelen, güvenlik kontrolünden geçmiş, seçilmiş konuklar olduklarını ifade etmek içindi.
Ama buna rağmen protokol masası ile diğerleri arasına konan mesafenin ve çekilen mavi bandın sembolik bir anlamı olsa gerek.
BEYAZ AKP’LİLER
Bu, parti yöneticileri ile partililer ve sıradan vatandaş arasına konan mesafenin de adıdır.
Bu mesafe görünürde fiziki bir mesafe olsa da, daha derinde zihinsel bir ayrışmanın da göstergesidir.
AKP’nin, AKP’li olmayanlar arasına koyduğu mesafenin küçük bir prototipi olarak AKP’li yöneticilerin, AKP’liler arasına koyduğu mesafedir.
Yani Beyaz AKP’lilerin, sıradan AKP’lerle arasına koyduğu mesafedir bu.
AKP merkezinde ve bu merkeze en yakın olan azınlığın, AKP’ye hükmedişinin fotoğrafıdır bu.
Bu fotoğraf üzerine en çok düşünmesi gereken bizatihi AKP’lilerdir, AKP’ye oy veren sıradan vatandaşladır.
DİNİN ARAÇSALLAŞTIRILMASI
Bu fotoğrafı gördüğümde, Türkiye’de muhafazakâr tabanı, siyasi olarak RP ve devamı partilerin taşıyıcı aktörlerini izleyen, göreli olarak tanıyan gazeteci olarak aklıma en çok şu soru geldi; “AKP Genel Başkanı ve parti yöneticileri için içinden geldikleri kültürel kimlik olan Müslümanlık neyi ifade ediyor?”
Siyasi kimliklerinden bağımsız olarak sahip oldukları inanç ve pratikler bütünü mü?
Yoksa siyasi iktidarlarının sürdürebilmenin bir aracı mı?
Bu basit bir soru gibi görülse de, öyle değil.
AKP, kurulduğu dönemde “Milli Görüş gömleğini çıkararak”, siyasi öncüllerinden kendilerini farklılaştı.
Siyasal düzlemde dinsel görünürlük ve semboller azalırken; başta muhafazakâr toplumsal kesimler olmak üzere farklı toplumsal kesimlerin sorunlarını çözme yolunda adımlar attılar. Batı’ya daha açık, daha çoğulcu, daha özgürlükçü, daha seküler bir iktidar pratiği gördük.
Ancak 2010 sonunda Arap Baharı sonrasında ise AKP’de hızlı bir savrulma yaşadı.
Partide var olan çoğulculuk, ortak akıl, farklı olanla konuşma, diyalog gibi siyaset yapma tarzına ilişkin temel nosyonlar azalarak yok oldu.
Bu sürecin en önemli özelliği ise kültürel kimlik olan Müslümanlığın bir üst kimlik haline dönüştürülmesi ve yeni bir vatandaşlığın mütemmim cüz-i haline getirilmesidir. Yani dinin, dini söylem, dinsel sembollerin iktidarı sürdürmenin temel aracı haline dönüştürülmesidir.
Bunun sağlayan şey ise, Erdoğan/AKP Blokunun, herkesin ve her şeyin kendilerine düşman olduğu, kendilerini yıkma hedefi yönünde yarattıkları algıdır. Bu söylem ile Erdoğan/AKP iktidar bloku kendilerini dokunulmaz kılma çabasındadır.
Oysa durum öyle değildir. Toplumun farklı kesimleri, farklı siyasi partileri, Erdoğan/AKP iktidar blokunun Türkiye’yi yönetme tarzlarına, siyasal pratiklerine, Türkiye tasavvurlarına itiraz etmekte ve demokrasi sınırları içinde buna karşı siyaset yapmaktadırlar.
Bu siyasi mücadeleyi, kendi varlıklarına yönelik bir “tehdit” olarak sunma çabası kaçınılmaz olarak din ve dinsel sembollerin araçsallaştırılması sonucunu doğurmaktadır.
Oysa din “ilahi”, siyaset ise “dünyevi”dir. Dünyevi iktidar için, ilahi olan dinin araçsallaştırılması en büyük zararı bizatihi dine yani inanca vermektedir.
BAŞKAN VE ADAMLARI
Yaşanan bu sürecin sonunda, ortak akıl yerini tek akla bıraktı. AKP, her şeyin bir kişinin inisiyatifine bırakıldığı bir partiye dönüştü.
Bugün AKP demek, tek başına Cumhurbaşkanı Erdoğan demek. Erdoğan’sız AKP, siyaseten karşılığı olmayan bir şirketten başka bir şey değildir.
Bu durum kuşkusuz en çok Cumhurbaşkanı Erdoğan için yorucudur. Çünkü her şeyi tek başına yönetmek kaçınılmaz olarak insanüstü bir çabayı da zorunlu kılmaktadır.
Kuşkusuz Erdoğan, siyaseten tüm kararları tek başına almıyor. Cumhurbaşkanı Sarayı’nda “uzman” olan “baş danışmanlar”, bakanların işlevini de facto olarak yerine getirerek, Erdoğan’ın yükünü azaltmaktadırlar.
Bu yüzden o fotoğrafı gördüğümde aklıma gelen sarayda oluşan AKP’nin yeni yönetici sınıfı oldu. Bunlar kavramsal düzlemde dini söylemi siyaseten kullanan modern ruhban sınıfıdır.
İşte medya yansıyan bu fotoğraf, AKP’deki bu değişim, dönüşüm ve ayrışmanın en cismani halidir.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018