Murat Sevinç
‘Yurttaşlık’ yazılarına devam…
Üzerimizde ter ter tepinen ‘önemli insanların’ yaşamımızdaki yeri nedir? Onlara mecbur muyuz?
Bundan sonraki yazılarda da bıkıp usanmadan tekrar edeceğimi, bir kez daha yazmak istiyorum: Biz yurttaşız. Tanık olduğumuz kurumların varlığı, başkaca faktörlerin payını görmek kaydıyla, büyük ölçüde bizim onayımıza bağlı. ‘Önemli insanlar’ biz onları ciddiye aldığımız için ‘önemli insan’ kategorisindeler.
Devleti devlet yapan ve gereksinim duyduğu niteliklerden biri, sunmak zorunda olduğu ‘güç görüntüsü’dür. Makam odaları, araç konvoyları, korumalar, devasa binalar, her türlü güvenlik önlemleri vesaire.
Batı’dan Doğu’ya geldikçe devlet ve memurunun boyu posu ve işlevi farklılaşır. Lisanstayken bir hocamız, Doğu’ya doğru makam odalarının belirgin biçimde büyüdüğünü, ihtişamın, görgüsüzlüğün arttığını söylemişti.
Devletin varlığından bizi sürekli haberdar etmek için gözümüze soktuğu güç ve ihtişam ‘müsameresinin’ sürebilmesinin gerekçesi de bizlerin hayranlık dolu bakışlarında saklı. Siyasal düzenin tüm ve karmaşık unsurları tarafından belirlenen bakışlarımızın.
Bir örnek üzerinden:
Ankara’da yaşayanlar için ‘önemli insan’ konvoyları izlemek vaka-i adiyedir. Yürürken birden bire trafik kesilir ve önemli insanlardan biri kalabalık araç konvoyuyla önünüzden geçer. Konvoydaki araç sayı ve niteliği kişinin önemiyle doğru orantılıdır. Önemli insanların her daim acelesi vardır. Onlar bizim gibi hareket edemez. Önemli insanlar yanınızdan hızla geçerken, çoğu zaman o koca araçların pencerelerinden sarkmış güvenlik görevlileri de yol kenarında bekleyenlere pis pis bakar ve bazen rahatsız edici bir sesle araç hoparlöründen size seslenir. Bas bas bağırarak kenara çekilmenizi emreder. En son sanırım iki yıl önce Tunalı Hilmi’de hangi önemli insana ait olduğunu anlayamadığım bir konvoyun, kenarda bekleyen bizlere neredeyse küfredercesine bağırdığını hatırlıyorum.
O konvoy bizim vergilerimizle oluşur. O konvoyun esas oğlan ya da esas kızı bizim vergilerimiz sayesinde oradadır. O bağıran yerli ve milli Matrix havasındaki yiğitler, bizim vergilerimizden alır maaşlarını. Yani biz vergi vermesek, ne konvoy, ne önemli insan, ne sarımsaklı Matrix’ler var olabilir. Ezcümle, yurttaş farkında olarak ya da olmayarak kendi vergisiyle aşağılanıp kötü muameleye maruz kalıyordur.
Oysa hiç kimse, örneğin bir markete gidip “Size ödeyeceğim para karşılığında bana çürük domates vermenizi ve ardından galiz biçimde küfretmenizi rica ediyorum” demez. Ne var ki söz konusu ‘yurttaşlık bağı’ olduğunda milyonlarca insan bir ömür kötü muamele görmek ve küçük düşürülüp azar işitmek için emek harcar. Daha doğrusu bunun ‘için’ harcamaz da, şu ya da bu ölçüde maruz bırakıldığını kabullenmek zorunda kalır.
Kapitalizm üzerinde yükseldiği sınıfın maharetiyle ve yüzyıllar içinde yarattığı burjuva hukuk düzeniyle, söz konusu çarpık ilişkiyi sürdürmek bakımından eşsiz fırsatlar sunar. Kuşkusuz gelişmiş kapitalist devletler ile az gelişmiş ülkelerin taze soğanları arasında çok ciddi farklar olsa da, sistemin mantığı benzer biçimde işler.
Hâl böyleyken, kaldırımdaki yurttaş hem konvoyu bekler, hem iri kıyım Matrix’lerden azar işitir, hem araçlardaki önemli insanlara saygı duymak zorunda olduğunu düşünür. Söz konusu çoğu zaman riyakârca ve korkuyla karışık bir saygı da olsa, düzeneğin işleyip müsamerenin sürmesi için gereklidir. Ve o kaldırımdaki yurttaş verili hukuk düzenine göre büyük bir sermayedar ile ‘kanun karşısında eşittir.’ Hepsi aynı gemidedir!
Bu zırvayı teşhis ve teşhir edebilmek yurttaşlık bilincinin ilk adımı olmalı. Kaldırımda bekleyen ve fırça yiyen insan, mide bulandırıcı müsamereye karşı önce ‘eşitlik’ mücadelesi vermeli. Sözünü ettiğim sosyalistçe bir eşitlik düşüncesi ve mücadelesi. Halihazırda klasik burjuva hak ve özgürlük ilkelerine fena halde muhtaç olabiliriz, bu başka mesele. Vasat için verilecek ve verilmesi gereken haklı mücadele, asıl gerekli olanı unutturmamalı.
Eşitlik ilkesi her şeyin temelinde yer alır. Kaldırımdaki insan ile araçtaki önemli insan eşittir. Kaldırımdaki insan ile kara gözlüklü azar memurları eşittir. Bir üniversite öğretim üyesi ile öğrencisi eşittir. Dekan ile asistan eşittir. Çaycı ile hoca eşittir. Yüksek hâkim ile mübaşir eşittir. Aracını servise götüren ile servis çalışanı eşittir. AVM’de hamburger tıkınan müşteri ile yerleri süpüren temizlikçi eşittir…
Karşımızdaki herkesin bizim kadar insan ve bizim kadar saygıdeğer olduğu gerçeği kabul edilmediği sürece, ne nihai amaç olan sosyalizmin ‘eşit ve özgür’, ne de halihazırda yokluğundan şikâyet ettiğimiz burjuva demokrasisinin ‘kanun karşısında eşit’yurttaşlık ilkesine ulaşmak mümkün olabilir.
Bunun için herhalde öncelikle iktidar ya da muhalif her kuruma, her yapıya bakışımızı değiştirmek gerekir. İnsanların boyun eğdiği olgu nihayetinde bir ‘güç.’ Bu gücün kaynağı ekonomik, siyasal, geleneksel vs. olabilir. Ancak kaynak ne olursa olsun önemli olan o güç karşısında zayıf ve çaresiz hissediliyor oluşu. İşte eşitlik mücadelesinin belki de ilk adımlarındın biri söz konusu çaresizlik hissini hiç olmazsa törpülemek.
Daha önce de yazmıştım, derste insan hakları ve temel haklar konusu anlatırken ilk yaptığım şey öğrencilere insan olduklarını, eşit olduklarını anlatmaya çalışmaktı. Hiç gülmeyin. Bir insana saygıdeğer ve eşit bir insan/yurttaş olduğunu anlatmak son derece zahmetli bir iş.
Çıkın sokağa ya da çevrenizdekileri şöyle bir yoklayın: “Siz ve devlet başkanı ya da bir bakan eşitsiniz” deyin. Büyük çoğunluk yadırgayacaktır. Bir kısmı gülecek, azımsanmayacak bir kısmı “Haşa o nasıl söz” diyecektir. İşte eşitlik ilkesinden bu denli habersiz bir toprakta, ne adalet ne o adaleti tesis etmek için gerekli mekanizmalar filizlenebilir ve ne de yolsuzluk, dalavere şu bu engellenebilir.
Yine yıllar önce bir amfi dersinde birkaç yüz öğrenciye “Torpil bulmadan işe girebileceğini düşünen kaç kişi var” sorusunu yönelttiğimde yalnızca iki kişi el kaldırmıştı! Pırıl pırıl gençlerden bahsediyorum. Şimdi gel bu insana devleti yönetenler ile sen “Eşitsiniz” de!
Eşitlik mücadelesinin son derece zorlu ve yıpratıcı yönleri bir yana, günlük yaşantımızda ciddiyet pozu veren her ne varsa önce onu ciddiye almamakla başlayabiliriz.
Bilmem kaç araçla giden konvoylardaki o çok önemli insanların bizim hayatımızda hiç bir değeri olmadığını düşünelim, misal. Ya da bütün önemli insanların da bir gün biz ölümlüler ile aynı yeri boylayacağını. Biz vergi vermesek, işçi ve köylü üretmese, o önemli insanların saygıdeğer popolarına don bulamayacaklarını da düşünebiliriz ha keza.
Muhterem okur, biz yurttaşız. Eşitiz. O konvoylar, o makam odaları, o takım elbiseler, o yakası mendilli ceketler ile ishal rengi rugan ayakkabılar ve o niteliksizlere mahsus afra tafra sayemizde.
İşe bir ömür tanık olduğumuz şaşaanın kötü sahnelenen bir müsamere olduğunu fark ederek başlayabiliriz.
Mümkünse ciddiye almayalım, ciddiyetlerini…
İstanbul Tabip Odası’nın açıklaması: İstanbul Tabip Odası Başkanı Pınar Saip’in hastası tarafından katledilen hekim Fikret Hacıosman hakkındaki açıklamasını buraya bırakıyorum.
Yazarlar
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
24.07.2025
7.07.2025
4.06.2025
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025