Mustafa ARMAGAN
İlker Başbuğ'un mahkemece tutuklanması yazılı ve görsel basında 'İlk kez bir Genelkurmay Başkanı tutuklanıyor' yorumlarına yol açtı.
Ne var ki, 27 Mayıs darbesinde devrin Genelkurmay Başkanı yalnız tutuklanmakla kalmamış, idamla yargılanmış, hatta rütbesi orgenerallikten erliğe indirilerek bir askere yapılabilecek en ağır hakaretlerden birisine maruz bırakılmıştı.
26. Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un "terör örgütü yöneticisi olmak ve darbeye teşebbüs" suçlamasıyla tutuklanması üzerine, yakın tarihimizin bu hicranlı sayfasını açmak ihtiyacını duydum.
Genelkurmay Başkanlığı'nın resmî internet sitesinde 10. Genelkurmay Başkanı olarak adı geçen Org. Rüştü Erdelhun hakkında her şey anlatılıyor da, nedense bir askeri darbeye muhatap olduğu es geçiliyor. "Genelkurmay Başkanlığı görevinden 3 Haziran 1960 tarihinde emekliye ayrılmıştır." Bu kadar. Bu kadar mı acaba?
Darbeye teşebbüsten tutuklanan İlker Başbuğ'un tam tersine, Rüştü Erdelhun'un suçu, darbeye katılmamak ve bütün gücüyle engellemeye çalışmaktı! 1960 yılında Genelkurmay Başkanı darbeye katılmadığı için tutuklanmıştı, bugün bir başka Genelkurmay Başkanı darbeye teşebbüsten tutuklanıyor. Yarım asırlık tarihimizin bundan daha çarpıcı bir tablosunu bulmak zordur.
Asker doğdum, Asker öleceğim
Rüştü Erdelhun 1894'te Edirne'de doğmuş, Nisan 1921'de İstiklal Savaşı'na katılmış, 23 Ağustos 1958'de atandığı Genelkurmay Başkanlığı görevine 27 Mayıs darbesine kadar devam etmiş. İngilizce, Fransızca ve Japonca bilen Erdelhun, başta İstiklal Madalyası olmak üzere çok sayıda nişan ve madalyayı göğsünde taşıyan bir asker. En dikkate değer özelliği (bir zamanlar en büyük suçuydu), askerin siyasete karışmaması gerektiğine olan inancıydı. Fevzi Çakmak ekolünden geliyordu. Buna göre asker askerliğini yapacak, siyaset sivillerin işi olacaktı. Siyasete soyunmak isteyen de üniformasını çıkaracaktı.
Org. Erdelhun 27 Mayıs'tan bir süre önce emrindeki askerlerin kaynaştığının farkına varmıştı varmasına ama bu denli kapsamlı bir hücre yapılanmasıyla kuşatıldığını öğrenememiş, var gücüyle yaklaşan darbenin önüne geçmeye uğraşmıştı. Nitekim Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi'nden Erdal Şen'in bulup "Yassıada'nın Karakutusu" adlı kitabında yayımladığı notlarında milletin manevî değerlerine olduğu kadar demokrasiye de saygı ve inancını vurgulayan satırlar şöyle:
"Parti mücadelesine ordu karışmamalı, tarafsız olmalı. Silahlı gruplar millet otoritesi ve esasına dayalı hükümet icraatlarına mani olmamalı. Silahlı Kuvvetler'in siyasete karıştırılmaması gerektiği bilinmelidir. Türkiye ve Türk milleti Müslüman'dır. Türk askerinin şiarı, devletin, hükümetin ve Genelkurmay'ın personeli olmasıdır. Ordunun görevleri hükümetin siyasetini temin ve ülkenin huzurunu temindir. Bir memlekette her şey kanun ve adaletle olacak. Ordu birkaç yüz mektep talebesinin veya sokak maiyetinin bir kahramanı olmayacaktır. Siyasete karışmayın. Ordu ancak hükümetin emrinde devletin nizamını korumaya memurdur."
İşte örnek bir Genelkurmay Başkanının tavrı. Garip olan, Erdelhun'un tam da bu bir askerin göstermesi gereken normal tavrı yüzünden darbecilerce hakaretlere uğramış ve idama mahkûm edilmiş olmasıdır.
İdama mahkum edilen Erdelhun en önde elleri kelepçeli olarak görülüyor.
Darbecilerden Sıtkı Ulay anılarında Erdelhun'la görüşmesinde beraberce Baş-bakan'a gidip onu istifaya davet etmeyi teklif ettiğini yazar. Genelkurmay Başkanı Erdelhun buna, "Ben asker olarak doğdum, asker olarak öleceğim. Politikadan anlamam ve karışmam. Bunu bana başka birisi söyleseydi tutuklardım." diye sert bir tepki göstermiştir.
Erdelhun aynı gün Ankara garnizonundaki bütün subay ve generalleri toplayıp sert bir dille uyarmış ve sokağa dökülenler olursa bunları kendi elleriyle öldüreceği tehdidinde bulunmuştu. Darbeden 10 gün önce yaptığı bu konuşmada subaylara Türk ordusunun demokrat bir rejimin ordusu olduğunu ve hükümette DP'nin mi, yoksa CHP'nin mi olduğunun kendilerini ilgilendirmediğini söylemiştir.
Ayak sesleri duyulan darbeyi engellemek için çırpınan bir Genelkurmay Başkanı vardır karşımızda. Nitekim Erdelhun bizzat İstanbul'a koşup Sıkıyönetim Komutanı'nı bir tarafa itmiş ve olaylara el koymuş, bu yüzden darbecilerin gözünde itibarını yitirmiştir. Beklenen sona hızla yaklaşılmaktadır.
Harp Okulu öğrencilerinin 21 Mayıs yürüyüşünü güç bela durduran Erdelhun, Başbakanlık'a çağrılır. Bayar, Menderes, Erdelhun ve Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes'in yaptıkları toplantıda Başbakan, öğrencilere sert davranılmaması gerektiği uyarısında bulunur.
26 Mayıs sabahı da boş durmaz Genelkurmay Başkanı. Ordusu için için kaynamakta ama o, bu seli durdurmak için çaresizce çırpınmaktadır. Generallerini toplayıp ihtilale katılmamaları konusunda uyarır. Hatta tehdit eder. Darbeden önceki son gün öğleden sonra da isyanı teskin çabalarına devam eder. Yüksek rütbeli subayları MSB Sinema salonunda toplayıp bir darbeye karşı olduğunu açıkça bildirir. Darbenin ülkeyi bir felakete sürükleyeceğini, kulağına böyle söylentiler geldiğini, buna teşebbüs edenler olursa çekinmeden vuracağını söyler. Hatta darbenin engellenmesi için civarda bulunan bazı birlikleri Ankara'ya kaydırmayı bile planlar.
Nereden nereye
Bu sırada da Menderes ve Bayar'a ordunun kontrol altında olduğunu, endişeye mahal bulunmadığını söylemektedir ama endişe etmesi gerekenlerden birinin de kendisi olduğunu ne yazık ki o sırada bilmemektedir. Darbeciler artık Genelkurmay başkanlarını da devirmeye karar vermişlerdir.
27 Mayıs günü ilk tutuklananlardan biri de Genelkurmay Başkanı olur. 3 Haziran günü orgenerallikten erliğe tenzil-i rütbe ettirilir ve Yassıada'ya postalanıp idamla yargılanacaklar arasına katılır. Nihayet 15 idam kararı çıkar ama aralarındaki tek Demokrat Partili olmayan isim, bir generaldir: Rüştü Erdelhun. O da diğerleri gibi elleri kelepçelenerek İmralı'ya götürülür ve ölüm hücresine konulur. Sessizce kaderini beklemektedir. İdamlar gerçekleştikten sonra affedildikleri bildirilir ve Kayseri Hapishanesi'ndeki çile günleri başlar. 9 Kasım 1983 günü vefat edene kadar da çekildiği köşesinden Türkiye'nin nereden nereye geldiğini izlemekle yetinmiştir.
Darbeye katılmamanın suç olduğu bir dönemden teşebbüs edenlerin yargılandığı günlere geldik. Türkiye bu dönüşümü iyi yorumlamalı.
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2017
9.02.2017
26.03.2017
19.03.2017
12.03.2017
26.02.2017
5.02.2017
29.01.2017
22.01.2017
15.01.2017