Mustafa ARMAGAN
İki fotoğraf duruyor masamda.
Biri 1960'ların ortasında çekilmiş.
2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü muhtemelen bir kongrede sahneye doğru ağır adımlarla yürüyor.
Artık beklentisi her neyse yerinden fırlayan bir fanı ayaklarına kapanmış, kundurasını öpüyor ki şapır şupur.
Paşa hazretlerinin yüzünde ise herhangi bir yadırgama, bir mahcubiyet ifadesi yok.
Öyle ya, gayet normal.
Yıllarca kunduralarını öpenler kervanına bir fani daha katılmış katılmamış, ne fark eder ki?
Bu arada galiba sağdaki koruması, sadece o birazcık rahatsız olmuş olmalı ki, adamı ellerinden tutup kaldırmaya davranmış. Korumanın derdi mahcubiyet filan değil besbelli, Paşa ayağını adamın dudağından kurtarıp da sahneye yürüyemiyor, zoruna giden o.
Milletin on yıllarca “Geldi İsmet, kesildi kısmet” diye diline pelesenk ettiği bir tekerlemenin kahramanı olan Paşamız ayağını nasıl kurtardı, bilmiyoruz.
Bildiğimiz, 27 Mayıs darbesinden sonra bu kez silah zoruyla Başbakanlığa getirildiği ve ölene kadar da bu millete “Sizi ben kurtardım, bana ebediyyen borçlusunuz” demekten bıkmadığıdır.
İnönü öldüğünde Bursa'da Çelebi Mehmet Ortaokulu'nda öğrenciydim. Okulca tören yapmış, bize yas tutturmuşlardı!
CHP hala milletin başının üzerinde, İnönü'nün 50 yıl boyu sallandırdığı “Sizi ben kurtardım, bana ebediyyen borçlusunuz” kılıcını elinden bırakmama uğraşında. Gerektiğinde kılıcı aba altından veya açıktan gösterdiğini bilecek kadar yaşadık.
Halka ayak öptürenlerin ipi inşaallah 16 Nisan'da çekilecek ve millet bağımsızlığını engelleyen bağlardan bir kaçından daha kurtulacak.
Bu nasıl sağlam bir zincirmiş ki, kopar kopar bitmiyor mübarek.
Bilelim ki, bütün zincirlerin altında da bizzat, resimde ayağını öptürdüğünden gayet memnun olduğunu gördüğümüz İnönü'nün imzası okunuyor.
Cumhuriyetin fabrika ayarlarının değişeceği o günü sabırsızlıkla bekliyoruz.
Mazlumların koruyucusu
Masamda duran ikinci fotoğrafa takılıyor bu sırada gözlerim.
Renkli fotoğrafta akallı bir genç, kendisinden yaş itibariyle de makam itibariyle de büyük, devletin başı olan Recep Tayyip Erdoğan'ı ayağından değil, alnından öpüyor.
Erdoğan'ın yüzünde de herhangi bir yadırgama, bir mahcubiyet, 'nerden çıktı bu adam' ifadesi yok.
Çünkü şehit anneleri başta olmak üzere alnından çok öpüldü.
Çünkü o halktan biri.
Seçilmeden milletin tepesine bağdaş kurup 50 sene onunla kedinin fareyle oynadığı oynayanlardan farkı, bugüne kadar girdiği –belediye başkanlığı dahil- bütün seçimleri kazanmış olması.
Yani gücünü mekteplerde zorla ezberletilen Kemalist mitolojiden, Silahlı Kuvvetler'den, şu veya bu odaktan değil, doğrudan halktan alıyor.
Hem biliyoruz ki, alnından öpmek bizde büyüklerin küçüklere takdirini ifade eder. .
Lakin burada ilişki tersine kurulmuş gibi: Takdir eden sıradan biri, takdir edilen ise devletin başı.
Üstelik fotoğrafta TC Cumhurbaşkanı'nı alnından öperken görülen adam, son İdlib sarin gazı saldırısında ikiz çocuklarını şehid veren acılı bir Suriyeli baba.
Yani öpen bir Türk vatandaşı dahi değil. Ümmet-i Muhammed'den bir ferd.
İkiz evladını kaybetmenin derin acısını o sakin alında dindiriyor besbelli.
Mesaj gayet net: O sadece bizim Cumhurbaşkanımız değil, mazlumların da koruyucu ve kollayıcısı.
50 yılın özeti
Sonra düşündüm masamdaki bu iki fotoğraf üzerinde.
İçimi çekip 'Nereden nereye, değil mi?' dedim kendi kendime.
Biri 'halk' ile herhangi bir alakası olmadığı halde halkçı geçinir, sonra da partisinin adını halka hiç mi hiç tahammül edemediği halde Halk Partisi koyar, ardından aynı halka ayakkabısını layık görür.
Öbürü halktan biri olarak çıkar, bir siyasi mücadele sonunda, kurallarını yine sözde Halkçıların koyduğu meşru bir mücadelede engellemelere rağmen başarıya ulaşır ve aynı makama çıkar ama halka ayağını değil, alnını öptürür.
İşte Cumhuriyetimizin son 50 yıllık değişiminin özü, özeti bu iki fotoğraftır.
Bu fotoğraflara dikkatle ve rikkatle bakalım ve bugün ulaştığımız noktayı onların ışığında değerlendirelim.
Görelim ki, Cumhuriyet ancak şimdi 'cumhuru' ile buluşmaktadır.
Tarihin gidişi buna doğrudur ve zaten bu noktaya vasıl olmamamız içindi bütün dümenler, darbeler, muhtıralar, anayasaların başına konulan 'değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeler', MGK'lar, Anayasa Mahkemeleri, şunlar bunlar…
Hem Meclisinizde “egemenlik kayıtsız, şartsız milletin” yazısı asılı olacak, hem de anayasınızda değiştrilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeler yer alacak.
Pekala biliyoruz ki, egemenlik kayıtlı ve şartlıdır Türkiye'de. Onun asıl sahibine iadesinin eşiğindeyiz.
Millet sizin düşmanınızdır!
İnönü'ye “millet düşmanı” deyince birileri köpürüyor. Yahu bunu ben söylemiyorum ki. Hem kendisi itiraf ediyor, hem de en yakınları. Buyurun, İnönü'nün millet düşmanı olduğunun belgeleri:
“Kafileyi durdurdum. Subayları bir kenara topladım: İçinde bulunduğumuz vaziyeti bilesiniz. Bundan başka subay olarak da yerinizi bilmelisiniz. Padişah düşmanınızdır. Yedi düvel düşmanınızdır. Bana bakın, dedim. Kimse işitmesin, millet düşmanınızdır.” (Ulus, 17 Mayıs 1968)
“Ulusal egemenlik, kamuoyu sözleri bir takım süslü kelimelerden ibarettir. Böyle bir şey yoktur. Mesele, okur-yazar denilen azınlığın, okuması yazması olmayan çoğunluğu yönetmesidir. Azınlık denilen okur-yazarların da başlarına menfaat yularını geçirip hazine yemliğine bağladın mı, bütün yönetim yoluna girer.” (Kılıç Ali'nin Anıları, İş Bankası: 2010, s. 533)
“İsmet Paşa (mühendis olduğumu öğrenince) kulağına doğru eğilecek ve hiçbir zaman aklımdan çıkmayacak şu sözleri fısıldayacaktı: “Aman çok yol yapma evladım. Çok yol yaparsan Anadolu akın akın buralara gelir.” (Jak Kamhi, Gördüklerim, Yaşadıklarım, 2013, s. 35)
Bilelim ki, “milleti düşman” gören, başına yemlik bağladığı azınlıkla ülkeyi yönetmeyi marifet sayan ve “aman yol yapma, yoksa karnını kaşıyan adamlar şehre doluşur” diyen birinin dizayn ettiği Cumhuriyetin fabrika ayarlarını değiştirmeden bu millete rahat yoktur.
Necip Fazıl'ın deyimiyle kendisi fare olduğu halde kedi taklidi yapıp milletle kedinin fare ile oynadığı gibi oynayan zihniyeti tasfiye etmeden rahat yüzü görmemiz de mümkün değildir.
İki fotoğrafın bana düşündürdükleri bunlar oldu. Siz ne düşündünüz?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2017
9.02.2017
26.03.2017
19.03.2017
12.03.2017
26.02.2017
5.02.2017
29.01.2017
22.01.2017
15.01.2017