Neşe Düzel
“Kademe kademe bir keyfileşme olduğunu görüyoruz. Bu keyfilik, daha ileri safhalara giderse, savcı ve yargı devletine kayarız. Yargıda büyük problemler sürüyor. Yargıya bir neşter vurmak gerekiyor.”
“Özel Yetkili Savcılar artık ölçüyü kaçırdılar. Savcılar, kendilerini yasaya ve içtihada çok bağlı hissetmediğinde ölçü kaçar ve bu durum KCK davasına da, şikeye davasına da yansır.”
“Özel Yetkili Savcılar, MİT görevlilerinin birtakım örgütsel suçları devam ediyorsa ve bunun talimatı Başbakan tarafından verildi denirse, Başbakan’a ‘Sen de gel, seni de soruşturuyoruz’ diyebilirler.”
***
NEDEN AHMET GÜNDEL
Özel yetkili savcının, PKK’yla müzakereleri yapan MİT müsteşarını sorguya çağırması, hem AK Parti’nin hem de devletin içini karıştırdı. Başbakan, özel yetkili savcının bu hamlesini, Cemaat’in Yargı’daki ve Emniyet’teki uzantılarının, hükümetin PKK ve Kürt politikasına bir saldırısı olarak gördü ve hızla MİT Kanunu’nu değiştirtti. Böylece Türkiye’nin dokunulmazları arasına bir anda binlerce MİT görevlisi de girdi. Üstelik sadece onlar değil, Başbakan’ın istihbarat için görevlendireceği diğer kamu görevlileri de bu kanun değişikliğiyle yargı karşısında dokunulmaz kılındı. Türkiye bir yandan, devletin içindeki çeteleri ve suç örgütlerini temizlemek için geçmişin dokunulmazlarına dokunurken, bir yandan da devletin devasa bir bölümünü şimdi tamamen denetim dışına çıkardı. Onların soruşturmalarını, Başbakan’ın iznine bağladı. Bu yasa değişikliğinin hukuki sonucu ne olacak? Ergenekon, KCK, faili meçhuller, darbe girişimleri gibi büyük soruşturmaların ve davaların, işin MİT ayağı sorgulanmadan aydınlanamayacağı dikkate alınırsa, Türkiye’nin beş yıl önce giriştiği temizlik ve hesap sorma süreci nasıl yürüyecek? Niye Türkiye’de bu gelgitler yaşanıyor? Neden bizdeki yargı tarafsız ve bağımsız bir görüntüye kavuşamıyor? Demokrasilerde savcılar siyasi denetim yapabilirler mi? Peki hükümetler, beğenmedikleri savcıların elinden dosyaları alabilirler mi? Yargı’da, Cemaat’in bir örgütlenmesi mi var? Bizde Yargı niye hukukla ya da adaletle değil de Kemalizm’le ya da Cemaat’le özdeşleşiyor? Özel yetkili savcı ve özel yetkili mahkemeler ne demek? Bizdeki sistemde savcıyı polis mi yönlendiriyor? Keyfî tutuklamalar yapılıyor mu? Bu tür keyfî hareketleri engelleyebilecek bir mekanizma yok mu? Bütün bu soruları ve sorunları, yirmi yıl Yargıtay savcılığı yapan ve ceza hukuku üzerine kitaplar yazan Ceza Avukatı Ahmet Gündel’le konuştuk.
***
NEŞE DÜZEL: Yargı kısa zaman öncesine kadar askerî vesayetin bir destekçisi olarak görülüyordu. Şimdi ise Yargı’nın Kemalistlerden, Cemaatçilere geçtiği söyleniyor. Bu iddia doğru mu?
AHMET GÜNDEL: Benim 25 yıllık savcılık hayatımın 20 yılı Yargıtay’da geçti. Yüksek Yargı’yla ilişkilerim sürüyor. Ben böyle bir örgütlenme görmüyorum. Ama şunu söyleyebiliriz. Yüksek Yargı’da, hükümete yakın olabilecek bir kadronun oluştuğunu söyleyebiliriz. Çünkü referandumdan sonraki yeni HSYK düzeniyle Yüksek Yargı’nın yapısı tamamen değişti. Yüksek Yargı’daki kişiler, AK Parti’nin kullanabileceği, AK Partililerle mesai yapan ve onlara çok yakın olan insanlar değiller ama düşünce olarak AK Parti’ye yakın olabilecek insanlar bunlar. HSYK’nın, Yargıtay’a ve Danıştay’a üye seçimlerinde böyle bir tercih ortaya çıktı.
Tam olarak nasıl bir tercih ortaya çıktı?
Bunların arasında MHP’ye yakın olanlar da var, Kemalist olmayan sosyal demokratlar da var. Yani HSYK’nın düzeni değiştikten sonra daha muhafazakâr savcı ve yargıçlar ön plana çıkmaya başladılar. Yargıtay’a ve Danıştay’a daha muhafazakâr insanlar seçilmeye başladılar. Özel yetkili savcılık ve mahkemelere gelince...
Evet...
Bunlar, çok özel soruşturmalar ve yargılamalarla Türkiye’nin son beş yılına damgalarını vurdular. Orada da daha muhafazakâr bir ağırlık ortaya çıkmıştır ama bunların arasında Cemaat mensubu kişilerin oranı iddia edildiği kadar değildir. Zaten özel yetkili mahkemelerin yürüttükleri soruşturmalar ve dosyalar öyle birkaç savcıyla olacak işler de değil.
Niye?
Orada bir dosya bazen 15-20 savcının ve yargıcın elinden geçiyor. Bunların hiçbiri Cemaatçi değildir diyemeyiz ama bunların hepsi de Cemaatçi olamaz. Sonuçta özel yetkili savcılar ve yargıçlar, meslekte 10, 15 veya 20 yıllıklar. Bunlar, AK Parti döneminde alınmadılar. AK Parti hükümetinde alınanlar henüz özel yetkili savcılıklarda ve Yargıtay’da çalışabilecek duruma gelmediler. Eski HSYK döneminde alınan savcı ve yargıçlar bunlar. Eski dönemde alınanlar arasında Fethullah Gülen hareketine yakın insanlar yok muydu? Münferit olarak vardı tabii. Ben Cemaat’le hiçbir ilişkisi olmayan ve cemaat, tarikat olaylarından da hoşlanmayan biriyim ama... İnsanlar teröre ve şiddete bulaşmadıkları sürece inançlarını ve düşüncelerini yaşamakta özgürdürler.
Şu anda tek ölçüsü adalet ve hukuk olan, tam bağımsız ve tarafsız bir HSYK’dan söz edebilir miyiz?
Tam olarak söz edemeyiz. Çünkü bir geçiş dönemi bu. Anayasa değişikliğinden sonra yapılan ilk HSYK seçimlerinde seçilenlerin bir kısmı, yıllarca Adalet Bakanlığı’nda önemli görevler yapmış olan insanlar. Geçmişte on iki bin yargıç ve savcı kadrosunun atamalarında, denetiminde etkili oldular bunlar.
KCK dosyasına bakan savcı, MİT müsteşarını ifadeye çağırdı ve dosya bunun üzerine hemen ondan alındı. Hukuk açısından bu nasıl bir görüntü?
Hukuken buna engel yok. Başsavcılıklarda olabilecek bir durum bu. Geçmişte de İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, yine özel yetkili bir savcıdan dosyayı aldı, başkasına verdi. Hâkime yapılsa, bu bir müdahale olurdu, çünkü hâkim bir karar verdiğinde, ona kıdemli hâkimler niye böyle bir karar verdin diyemezler ama, savcılıkta sistem böyle işlemez. Savcılık dediğiniz bir bütündür zaten. Savcılar, bağımsız hareket etmezler. Birlikte çalışma düzeni içinde aynı şekilde hareket ederler. Savcılığın çalışma yönergesi vardır onun içinde davranırlar. Diyelim ki bir savcı takipsizlik kararı verdi, başsavcı bunu inceler ve dava açılmasını gerekli görürse, savcıya, “takipsizlik kararını kaldır” der. Yani savcı, hâkim kadar bağımsız değildir.
Peki, hükümet, beğenmediği savcılardan dosyaları alacak bir güce sahip midir?
Hayır. Ama bu savcının soruşturmadan alınması doğaldı. Çünkü usul yanlışlıkları yaptı. Bilgileri dışarı sızdırdı ve üstlerine bilgi vermedi. Ayrıca Başbakan’dan Cumhurbaşkanı’na, önemli kişiler bile savcının görevini aştığını, hükümetin politikalarına müdahale ettiğini söylediler. Savcının yaptığı bu işlem gerçekten görevi içinde bir işlem mi yoksa değil mi, bunu HSYK denetlemeliydi.
Niye denetlemedi?
Yeni HSYK’nın yapısı hükümetin düşüncesine yakın bir yapı olduğu için, HSYK dikkatli davrandı. “Hükümet etkiledi ve HSYK dosyayı savcıdan aldı” denmesin diye, Cumhuriyet Başsavcısı dosyayı savcıdan aldı. Deniz Feneri soruşturmasında da aynı durum yaşandı.
Deniz Feneri dosyasına bakan savcıların da Cemaat’e yakın oldukları söylendi. O dosya savcılardan niye alındı?
KCK davası için aynı şeyi söyleyemem ama Deniz Feneri dosyasının, Başsavcıvekili tarafından, soruşturmayı yürüten savcılardan suni nedenlerle alınıp başka savcılara verilmesi, soruşturmanın yönünün değiştirilmesi anlamındadır. Bu davanın ucunun AK Parti’ye ve hatta Başbakan’a dayandığı spekülasyonları var. Ben bunu bilemem. Bu dosyaya üç savcı bakıyordu. Birini yakinen tanıyorum, Cemaatçi değil. Diğer ikisini bilmiyorum. Ama şunu biliyorum, bu savcılar gerçekten görevlerini yerine getirdiler. Otuz yıllık ceza hukukçusuyum ben. Benden rica etseler, gider onların Yargıtay’da avukatlığını yaparım ben.
Demokrasilerde hükümet savcılardan dosya almak gibi bir güce sahip olabilir mi?
Demokrasilerde hükümetlerin, bir savcı ya da hâkimin elinden dosya alması hukuk devletine uygun değildir. Ama HSYK gibi bağımsız kurullar marifetiyle bu işlemin yapılması doğaldır. Geçenlerde İspanya’da benzer bir olay yaşandı.
Peki, savcılara gelirsek... Savcılar, hükümetlerin politikalarını denetleyebilirler mi, siyasi denetim yapabilirler mi?
Savcılar da, yargıçlar da siyasi denetim yapamazlar. Adli yargının böyle bir hakkı yoktur. Onlar, ancak suç teşkil eden bir fiil varsa onun üzerine gidebilirler. Hükümetlerin politikalarını denetleyerek ve hükümetleri sıkıştırarak, onları farklı politikaya yönlendiremezler.
Savcının MİT müsteşarını çağırması siyasete müdahale miydi?
İlk veriler bunu destekledi ama daha sonra iş, tek bir özel yetkili savcının inisiyatifinden çıktı ve Cumhuriyet Başsavcıvekili ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı da kurumsal olarak bu soruşturmaya sahip çıktılar. Görev dışında suç teşkil edebilecek bazı olguların olabileceği intibaını aldım ben bundan.
Eski MİT müsteşarı hakkında da yakalama kararı çıktı. Böyle bir kararın çıkması gerekiyor muydu?
Daha yumuşak davranılabilirdi. Yazılı davet yapılabilirdi.
Bunlar özel yetkili savcılar. Özel yetkili savcı ne demek?
Ceza Muhakemeleri Kanunu diye bir kanun var. Bu kanunun 250. maddesinde de terörle, çeteyle, darbeyle ilgili bazı suçlar sayılıyor. İşte bu suçlar, HSYK’nın görevlendirdiği bazı mahkemelerde yargılanıyor. İşte bunlara, Özel Yetkili Mahkemeler deniyor. Bu suçları soruşturmakla görevli olan savcılara da Özel Yetkili Cumhuriyet Savcıları deniyor. Bu mahkemelerin yargıçlarını ve savcılarını HSYK atıyor.
Bunların genel yetkili savcılardan ve mahkemelerden en önemli farkı nedir?
Bunlar, genel yetkili savcıların soruşturamayacağı birçok kişiyi soruşturabiliyorlar. Dokunulmayanlara dokunuyorlar. Bunun üç istisnası var. Son yasa değişikliğiyle dördüncü istisna da MİT oldu.
Özel yetkili savcılar kimlere dokunamıyorlar?
Görevden kaynaklanan suçlar nedeniyle yargılaması Anayasa Mahkemesi’nde, Yargıtay’da ve Askerî Mahkemelerde yapılan kişilere özel yetkili savcılar dokunamıyorlar. Başbakanı, bakanları, Yargıtay üyelerini, birinci sınıf hâkimleri, asker kişileri, eğer suç görevden kaynaklanıyorsa soruşturamıyorlar. Şimdi bütün MİT görevlileri de bu kapsama alındı.
Yedi bin MİT görevlisi ancak başbakanın izniyle mi soruşturulabilecek şimdi?
Suç tarihinde MİT görevlisi olan herkes başbakanın izniyle soruşturulabilecek. Ayrıca başbakanın MİT Yasası kapsamında görevlendirdiği diğer kamu görevlileri de ancak başbakanın izniyle soruşturulabilecekler. Doğru bir düzenleme değil bu.
MİT’i tamamen yargı denetiminin dışında bırakmak değil mi bu?
Evet, tamamen öyle. Oysa Ergenekon’un MİT’in içinde ayağının olmadığını söylemek çok saflık olur. Ergenekon’un üzerine giden hükümetin, MİT’in içindeki unsurların da üzerine gitmesi gerekir.
Özel Yetkili Savcı, MİT’teki Ergenekon’u mu soruşturuyordu yoksa hükümetin Kürt siyasetini, müzakere politikasını mı denetlemeye çalışıyordu?
Bu iki olay farklı. KCK’yı soruşturan savcılar ile Ergenekon’u soruşturan savcılar farklı. Ergenekon’u soruşturan savcılar MİT’in üzerine gitmediler. İsteselerdi çok rahat giderlerdi.
MİT bir istihbarat örgütü ve Ergenekon, Balyoz, Kafes gibi davalara, faili meçhul cinayetlerin, çetelerin soruşturulmasına katkıda bulunmadı. Tuhaf değil mi bu?
Normal mantıkla konuyu irdelediğimizde, MİT’in hâlâ Ergenekon, Balyoz türü yapılanmaları koruma güdüsü içinde olduğunu düşünürüz. Çünkü yapılan işlerin niteliğine baktığınızda, bu işlerin, MİT’in içinden destek ve işbirliği görmemesi mümkün görünmüyor.
MİT Kanunu’ndaki son değişiklik nasıl bir hukuki ve siyasi sonuç yaratacak?
Başbakan Erdoğan bu yetkiyi kötüye kullanmayabilir ama bu değişiklik artık Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir kanunu. Tayyip Erdoğan’la ilgili bir kanun değil bu. Erdoğan gider, bir başkası gelir ve yetkiyi kötüye kullanabilir. Geçmişte Emniyet’in üst düzeyinde bulunan ve sonra bakanlık yapıp da yargılanan kişiler oldu. Diyelim ki onlardan biri başbakan oldu. Şimdi bu madde, onlara bir sürü faili meçhul cinayetler işleme yetkisi veriyor. Yalnız bu maddenin yasaya açılan şöyle bir kanalı da var.
Anlamadım, ne var?
Başbakanın MİT görevlisinin soruşturmasıyla ilgili verdiği veya vermediği izin, idari bir işlemdir ve idari yargının denetimine tabidir. Şimdi biz Başbakan’ın son olayla ilgili olarak MİT eski ve yeni müsteşarlarının soruşturulmasına izin vermeyeceğini adımız gibi biliyoruz. Başbakan’ın bu kararı Özel Yetkili Savcılığa gidecek. Savcı, Başbakan’ın izin vermediğine dair bu yazılı kararını iptal için Danıştay’a götürebilir. Danıştay, Başbakan’ın kararını iptal ederse, soruşturma kaldığı yerden devam edecek. Ayrıca MİT Kanunu’ndaki değişikliği Anayasa Mahkemesi de iptal edebilir. Bu yüzden MİT soruşturmasının sürmesi ihtimali ciddi şekilde var.
Bir hukuk devletinde, bütün savcıların her suçluya dokunabiliyor olması gerekmez mi?
Tabii ki gerekir. Zaten demokratik devletlerde herkese dokunuyorlar. Özel yetkili deniyor ama özel yetkili savcıların öyle çok özel yetkileri de doğrusu yok. Genel savcıların ve mahkemelerin sahip olmadığı birkaç özel yetkileri var o kadar. Mesela tutukluluk süreleri iki kat uygulanıyor, dolayısıyla beş yıldan on yıla çıkıyor. Aslında özel yetkili savcılıklarla ilgili sorun, uygulamadan kaynaklanıyor. Sorun, savcıların yetkilerini aşmalarından ötürü yaşanıyor.
Yetkilerini nasıl aşıyorlar?
Özel Yetkili Savcılar artık ölçüyü kaçırdılar. Bazı davalarda somut olarak bunu gözlemliyorum ben. Mesela İlker Başbuğ, Hanefi Avcı soruşturmalarında ölçü kaçtı. Ahmet Şık ve Nedim soruşturmalarında ise ölçü çok çok kaçtı.
Nedense Hrant Dink davasında Özel Yetkili Savcılarımız ölçüyü bu anlamda hiç kaçırmadılar! Sizce KCK davasında da ölçü kaçtı mı?
Terörün bu kadar yoğun olduğu bir yerde bu operasyonların yapılması kaçınılmaz ama KCK’da da ölçü kaçmış olabilir. Eğer Özel Yetkili Savcılar bir noktadan itibaren ölçüyü kaçırmışlarsa ve kendilerini yasalara ve Yargıtay içtihatlarına çok fazla bağlı hissetmiyorlarsa, ölçünün kaçması durumu, KCK davasına da, şike davasına da ve bundan sonra yapılacak bazı soruşturmalara da yansır. Çünkü işin ucu bir kere kaçtı mı...
Sonuç ne olur?
Bunun nereye kadar gideceğini bilemeyiz artık biz. Savcılar, kendilerini engelleyecek bir şey olmadığını düşündükleri andan itibaren farklı bir yörüngeye girilir ve bunu toparlamak artık güç olur. Nitekim son olayda işin Başbakan’a da gidebileceği söyleniyor. Anlayacağınız, MİT soruşturmasında da ölçü kaçtı. Özel Yetkili Savcılarımız, sorumluluklarını yerine getirmez ve yetkilerini zorlarlarsa bu iş Başbakan’a kadar uzanabilir.
Başbakan’a kadar nasıl uzanabilir? Başbakan’ı hangi konuda suçlayabilirler?
Özel Yetkili Savcılar, şu anda yürüttükleri soruşturmada MİT görevlileriyle ilgili bir suçüstü hali görüyorlarsa ve MİT görevlilerinin birtakım örgütsel suçları devam ediyorsa ve bunun talimatı da “Başbakan tarafından verildi” denirse, artık Başbakan’ın dokunulmazlığı kalmaz. Başbakan’a, “sen de gel, seni de soruşturuyoruz” diyebilirler. Ama bu durum, biraz önce de söyledim, Özel Yetkili Savcıların ve mahkemelerin yetkilerinin genişliğinden kaynaklanmıyor. Bu durum, uygulamadan kaynaklanıyor.
Türkiye’nin çetelerden, darbelerden temizlendiğini düşündüğümüz bir süreçte, bu keyfilik Türkiye’ye büyük zarar vermez mi?
Kademe kademe bir keyfileşme olduğunu görüyoruz. Bu keyfilik, daha da ileri safhalara giderse, bu sefer hukuk devletinden savcı ve yargı devletine kayarız. Geçmişte şikâyet ettiğimiz bu yargı vesayeti bu kez her kesime büyük bir korku salar. Demokratik bir toplumda bundan daha kötü bir tehlike olamaz.
Peki, ne yapılması gerekiyor sizce?
Yargıya bir neşter vurmak gerekiyor. Çünkü soruşturma sisteminden mahkemelerin işleyişine ve yüksek yargının çalışmasına kadar yargıda genel olarak büyük problemler hâlâ sürüyor. Bu yüzden hem özel yetkili savcılık uygulamasına hem de yargının tamamına neşter vurmak gerekiyor. Birkaç yıldır yapılan düzenlemeler bir miktar katkıda bulunsa da, bugün yargıda çok büyük problemler var ve yargı bu ülkenin hâlâ kanayan yarası. Bana yargı mı, terör mü, Türkiye’nin en büyük problemi hangisi diye sorsanız, terör diyemem.
Konuyu, bir de tersinden sorayım, özel yetkili mahkemeler ve savcılar olmasaydı, devletin en yüksek makamlarına kadar tırmanmış görünen Ergenekon tipi örgütlenmeler soruşturulabilir miydi?
Bu, çok önemli bir soru. Özel yetkili savcılar ve mahkemeler olmasaydı, Türkiye bugün ne halde olurdu? Bir kere Türkiye beş yıl öncesine göre, demokrasiye ve hukuk devletine çok daha yakın bir düzeyde bugün. Hatırlayın... Dört yıl önce emekli General Veli Küçük gözaltına alındığında ne kadar şaşırmıştık. Bırakın görevde olan askerleri ve önemli bürokratları, biz onların emeklisine bile geçmişte dokunamadık. Bunlar hukuksal ya da fiili bir dokunulmazlık içindeydiler ve Türkiye’de her istediklerini yaptılar. Genel yetkili mahkemelerin ve savcıların bu işleri soruşturdukları ve yargıladıkları bir sistemde sonuç alınmadığını deneyimlerimizden çok iyi biliyoruz biz.
Özel Yetkili Mahkemelerin DGM’lerin yerini aldığı, sadece bir tabela değişikliği olduğu söyleniyor. Bu doğru değil mi?
Değil. Çünkü DGM’lerin dokunabilme konusunda bu kadar geniş yetkileri yoktu. Mevzuatta büyük farklılıklar oldu. Bakın... Bu ülkede, çıkar amaçlı suç örgütleri çok yaygın. Eğer biz bu işleri Özel Yetkili Savcılara soruşturtmazsak ve Özel Yetkili Mahkemelerde yargılatmazsak, bu olayların, çetelerin altından kalkamayız. Sonunda sokakta güven içinde yürüyemez hale geliriz. Bu yüzden Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılmamalı. Sadece uygulama doğru yapılmalı. Geçmişi iyi, demokrasi ve hukuk devleti anlayışı gelişmiş deneyimli ve kıdemli hâkim ve savcılar seçilmeli ve bunlar meslek içi eğitime tabi tutulmalı.
Bizde yargı neden normal bir görüntüye kavuşamıyor bir türlü?
Kendi kendimize düzelemiyoruz biz. AB bunun için gerekli bize. Ancak AB’nin standartlarına uyum göstererek rahatlıyoruz biz. Zaten şu âna kadar geldiğimiz noktaya da AB uyumu sayesinde geldik.
Bizim sistemde polisle savcının ilişkisi nedir? Polisin savcıyı yönlendirdiği söyleniyor. Bizdeki sistem böyle mi işliyor?
İtiraf edelim ki sistem dediğiniz gibi işliyor. Savcı sayısı çok az olduğu için böyle oluyor. Polis, savcının bilgisi dâhilinde soruşturmayı yapıyor ve savcı onun getirdiği evraka yüzeysel bir incelemeyle ya takipsizlik kararı veriyor ya da üstüne bir iddianame ekleyip evrakı elinden çıkarıyor. Hatta bazen öyle oluyor ki, diyelim ki polis soruşturmada suça “tehdit” adını takıyor. Bir bakıyorsunuz, savcı da tehditten dava açıyor. Oysa olay tehdit değil, gasp! Maalesef işler ağırlıklı olarak böyle yürüyor.
Tutuklamaların da keyfî biçimde yapıldığı söyleniyor. Keyfî tutuklamalar yapılıyor mu?
Yapıldığını söyleyebiliriz. Eğer rejimi, hükümeti silah zoruyla hükümeti yıkmak yönünde veya ülkenin toprak bütünlüğünü bozmak yönünde eylemler varsa ve deliller ciddiyse, mahkemenin bunları tutuklaması gerekir. Ama zayıf delillerle suçun vasfı her an değişebilecekse, mesela örgüt mensubu dediğiniz kişinin suçu, daha sonra adli yargılamayı ihlale dönüşebilecekse, ki böyle olaylar yaşanıyor, o zaman bu tür hallerde tutuklamama yapılmaması lazımdır.
Bu tür keyfî hareketleri engelleyebilecek bir mekanizma yok mu? Özel Yetkili Mahkemelerin ve savcıların görevlerini kötüye kullanmaları ihtimaline karşı nasıl bir kontrol mekanizması çalışıyor?
İki türlü kontrol var. Savcılar hem Başsavcıvekilinin ve Başsavcının denetimine hem de HSYK’nın denetimine tabiler. HSYK istediği savcıyı görevden alabilir ve müfettişleri marifetiyle hakkında ceza ve disiplin soruşturması yapabilir.
Savcılar, rahatlıkla sıradan insanları, gazetecileri, yazarları sorguya çağırıyor. Bazılarını rahatça ifadeye çağırabilmesi ama bazılarını da ancak izinle çağırabilmesi anayasanın eşitlik ilkesine uygun mu?
Mevcut Anayasa’dan kaynaklanıyor bu durum. Anayasa’mıza göre devlet memurlarının görev suçlarından ötürü soruşturmaları ve yargılanmaları prensip olarak izne tabi tutulmuş. Maalesef kural bu!
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.12.2013
15.09.2013
23.04.2013
22.04.2013
15.04.2013
25.03.2013
18.03.2013
11.03.2013
10.12.2012
4.12.2012