Neşe Düzel
Bugünün dünyasında, demokrasi olmazsa, o millet dağılır. Bilgi çağının bize dayattığı bir gerçek bu. Bir milleti artık demokrasi bir arada tutabiliyor. Demokrasisiz, kalıcı barış olamıyor
12 Eylül’ün siyasi partiler ve seçim kanunları değişmeden Türkiye’de siyaset normalleşemez. Yüzde 10 barajı, bu ülkenin demokrasi açığıdır. AK Parti, bu demokrasi açığı sorununu çözecek
Biz, ARGE Başkanlığı olarak iki aydır, “Seçim sistemi ne olmalı? Daraltılmış bölge olursa ne olur? Türkiye milletvekilliğinin avantajı nedir? Baraj yüzde 5, 3 olsa ne olur?” diye çalışıyoruz
NEDEN SÜLEYMAN SOYLU Türkiye’de gerçeği görmek istiyorsanız, medyanın nelerden söz ettiğine değil, nelerden söz etmediğine bakın. Cumhuriyet tarihi boyunca bu hep böyle oldu. Bu ülkenin bütün esaslı gerçekleri medyanın sustuğu yerlerde saklıydı. Bugünlerde de öyle. Medya gene her konuda konuşuyor ama AK Parti’nin Meclis’e verdiği başkanlık önerileri hakkında ağzını açmıyor. Daha doğrusu bir avuç kişi bu konuda sesini duyurmaya çalışıyor. Bu sessizlikte ise AK Parti tam anlamıyla tek adam yasaları getirmeye hazırlanıyor. Ve, bu gerçek de barışın arkasına saklanıyor. AK Parti’nin yeni anayasa teklifi eleştirildiğinde, “Sen barışa karşı mısın?” saldırıları başlıyor. AK Parti yönetiminin barış ve yeni anayasa konulrındaki düşüncelerini anlamak için biz de AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu’yla konuştuk. Altı ay önce AK Parti’ye geçen Süleyman Soylu, bir dönem Doğru Yol Partisi’ni başkanlığını yaptı, demokrat çıkışlarıyla dikkati çekti.
Barış sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben, içinde bulunduğumuz bu çözüm sürecini asrın bir adımı olarak niteliyorum. Türkiye, bölge ve dünya için çok önemli bir adım bu. Türkiye en büyük problemine neşter attı. Türkiye bu problemi çözdüğü andan itibaren kendi içine de, çevresindeki ülkelere de, dünyaya da bambaşka bir gözle bakacak. Çözüm süreciyle birlikte çoğulculuk gelecek. Ve bu çoğulculuğun Türkiye’ye büyük faydası olacak.
Kalıcı bir barış gelecek mi bu sürecin sonunda?
Evet, bu sürecin sonunda kalıcı barış gelecek. Ben AK parti Genel Başkan Yardımcısı olarak son altı aydır Güneydoğu da dâhil toplam 46 vilayet gezdim.
Peki, ne gördünüz?
Benim gördüğüm, Türkiye’nin her yanında, millet barış istiyor. Savaş istemiyor. İnsanlar, hayattan daha fazla pay almak istiyorlar. Bunun için de Kürt meselesinin geride kalmasını arzuluyorlar. Türkiye’nin batısında, güneyinde, kuzeyinde, doğusunda Kürtlerle birlikteler ve sabahtan akşama gerginlik yaşamak istemiyorlar. Gerginliğin bitmesini talep ediyorlar. Anlayacağınız, kalıcı barış konusunda milletin çözüm talebi, siyasetin çözüm talebinden çok daha yüksek.
Çözüm sürecinin sonunda kalıcı barış gelecek dediniz. Kalıcı bir barışın şartları nelerdir sizce?
Birinci şart demokrasidir.
Demokrasi olmadan kalıcı bir barış olabilir mi?
Mümkün değil. Demokrasi olmadan kalıcı bir barış olamaz. Ayrıca demokrasi, 21. asırda milletleşmenin de ana unsuru oldu artık. Bugünkü dünyada demokrasi olmazsa o millet dağılır. Bilgi çağının bize dayattığı gerçek bu. Bir milleti artık demokrasi birarada tutabiliyor.
Üyesi olduğunuz parti demokrasiyi getiriyor mu sizce?
Son 10-11 yıla bakarsak, Türkiye’de demokrasi eşiği çok yükseldi. Tabii ki daha ulaşacağımız noktalar var. Onun için de yargı paketleri çıkarıyoruz, anayasa ve hükümet sistemi değişikliği üzerinde çalışıyoruz. Demokrasiyi, temel hak ve hürriyetleri güçlendiren, bireyi devletin merkezine yerleştiren bir süreci yönetiyoruz şu anda. Bu sürecin içinde sivil toplumun kuvvetlendirilmesi, siyasi hayatın demokratikleşmesi de var.
Siz 2008’de, AK Parti üyesi olmadan önce, “AK Parti samimiyse siyasi partiler ve seçim yasasını değiştirsin” demiştiniz. Demokrasi için bunların önemli adımlar olduğuna inanıyordunuz o zaman. Değişti mi peki bu yasalar?
Hayır değişmedi.
12 Eylül’den kalma bu yasalar değişmeden siyaset normalleşebilir mi?
Bu yasalar değişmeden siyaset normalleşmez.
AKP neden bu yasaları değiştirmiyor?
Neden değiştirmediğini bilmiyorum ama bir niyeti olduğunu biliyorum. Bu yasaları değiştirmek için çaba sarf ediyor. Sizin bahsettiğiniz bütün bu meseleler AK Parti içinde konuşuluyor. Ama bunların anayasayla da ilgisi var.
Benim bildiğim bu iki kanun Anayasa değişikliği gerektirmiyor. Ama dediğiniz gibi Seçim ve Siyasi Partiler kanunları anayasayla ilgiliyse, niye AK Parti’nin yeni anayasa önerisinde bu iki konuda bir gelişme yok?
Bunun için toplam anayasal iklimin ve ruhun değişmesi lazım. Türkiye siyasi açıdan akut dönemler geçirdi. 28 Şubat’ta Doğru Yol Partisi’nin içini tehdit ve şantajlarla boşalttılar. Partiden kırk milletvekili gitti. Türkiye’nin 80-90 yıllık bu büyük arızasının AK Parti’nin on yıllık iktidarında değişmesini isteyebilirsiniz ama...
AK Parti iktidarı sıradan bir iktidar değil ki! Barış sürecini başlatmak için muhteşem bir cesaret gösterdi. Savaşı bitirmek için derin güçlere, egemenlere karşı o büyük cesareti gösteren bir siyasi parti aynı cesareti seçim barajını düşürmek, Siyasi Partiler ve Seçim kanunlarını değiştirmek için niye göstermiyor?
Size bir soru soracağım. Doğru Yol Partisi’nin 1997 ve 98’de yaşadığını eğer AK Parti 2010 referandumunda yaşasaydı ve 30- 40 milletvekili AK Parti’den ayrılsaydı ne olurdu? Bu sorunun cevabını isterim ben.
1997-98’de Türkiye’de ikili iktidar yapısı vardı. Bir yanda askerî iktidar, diğer yanda seçilmişlerin iktidarı vardı. Ama artık Türkiye’de “devlet ve hükümet iktidarı” diye bir ikili yapı yok. AK Parti bugün tek başına iktidar. Öyle değil mi?
Evet. Paralel devlet bitti. Türkiye’de siyasal hayatın demokratikleşmesi şimdi başlıyor. Siyasi partilerle ve seçim sistemiyle ilgili gelişmeler olacak.
Somut sorayım. Seçim barajının yüzde beşe inmesini de istemiştiniz geçmişte siz. Bu yolda bir çalışması var mı AK Parti’nin?
AK Parti’nin seçim sisteminin demokratikleşmesi konusunda düşüncesi var. Ne yaparız da seçim sistemini daha katılımcı hâle getiririz konusunda egzersizi var. Biz ARGE Başkanlığı olarak iki aydır bunu çalışıyoruz. Nasıl bir seçim sistemi olmalı? Daraltılmış bölge olursa ne olur? Katılım nasıl arttırılabilir? Türkiye milletvekilliğinin siyasi katılımcılığa bir avantajı olur mu? Seçim barajı yüzde 10 olsa ne olur? Yüzde 5, yüzde 3 olsa ne olur? Bütün bu egzersizleri yapıyoruz.
Bu egzersizleri AK Parti açısından mı yapıyorsunuz?
Hayır. Biz, seçim meselesinin Türkiye’nin demokrasi meselesi olduğunu biliyoruz. Siyasi Partiler Kanunu da dâhil bütün seçim meselelerini düşünüyoruz. AK Parti bunlardan çekinmiyor. Üstelik Türkiye’de sadece devletin egemenliği yok.
Başka ne var?
Türkiye’de bir de siyasi egemenlik, siyasi vesayet var. Türkiye, “koltuğundan kalkmayan, aynı koltukta oturmayı bir egemen siyasi anlayış olarak koruyan, siyasi hayatını biyolojik ömrüyle tamamlayan” bir siyaset anlayışına sahipti yıllarca. AK Parti bu anlayıştan vareste olan bir parti.
Doğrusu bu konuda kuşkular var. AK Parti yeni anayasada başkanlık ya da yarı başkanlık sistemini öneriyor. Yani, başbakanın yürütme yetkisini seçilecek olan başkana vermeyi planlıyor. Kısacası başbakan başbakanlık koltuğundan kalkıyor ama yeni anayasada başkana tanınacak yetkilerle gene yürütmenin başına bu kez “başkan” olarak oturuyor. Üstelik AK Parti’nin önerisi kabul edilirse, mevcut başbakandan da daha büyük yetkilere sahip oluyor. Bu değişimi siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başbakan inançlı bir insandır. İnançlı bir adam, kendisi üzerinden bir gelecek bina etmez. Çünkü herkes fanidir ve hiç kimsenin yarınla ilgili bir hesabı olamaz. Bu kadar büyük gelişmeyi sağlamaya çalışan AK Parti’nin Türkiye ile ilgili tek bir iddiası var. AK Parti’nin iddiası ne Recep Tayyip Erdoğan’dır, ne de AK Parti iktidarının sürdürülebilirliğidir. AK Parti’nin iddiası Türkiye’ye istikrarlı bir sistem getirmektir.
Önümüzdeki seçimlerde AK Parti seçim barajını indirecek mi?
Önümüzdeki günlerde Türkiye, yüzde 10 barajıyla ilgili ciddi bir tartışma içinde olacaktır. Yüzde 10 barajı bir demokrasi açığıdır. Türkiye bu demokrasi açığını ortadan kaldırabilmek için yüzde 10 barajı sorununu çözecektir. Bu baraj, demokrasi açığı oluşturmayacak şekilde değiştirecektir.
AK Parti’nin Türkiye’ye yeni bir hükümet sistemi önerdiğini söylediniz. Siz, güçler ayrımı olmadan demokrasi olacağına inanıyor musunuz?
Güçler ayırımı olmadan demokrasi olmaz.
Peki, siz üyesi bulunduğunuz AK Parti’nin Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na verdiği başkanlık teklifini okudunuz mu?
Okudum.
O yasa teklifinde AK Parti, başkana meclisi feshetme yetkisi veriyor. Ayrıca yargıçların atamalarını da başkanın yetkisine dâhil ediyor. Siz yeryüzünde böyle bir başkanlık sistemine sahip demokrat bir ülke gördünüz mü?
Amerika’da da bu böyle. Bakın... Yürütme, yasama ve yargı büyük bir keşmekeşlik içinde birbirine karışıyor parlamenter sistemde. Yargı, yürütmeyi ve yasamayı bloke ediyor. Eğer tek başına iktidarsa, yürütme, yasamayı bloke ediyor. Eğer koalisyon hükümeti varsa, hem yürütme hem yasama, bürokratik oligarşinin oyuncağı oluyor. AK Parti, Türkiye’yi bu sistemden çıkarmak istiyor. Yasama, yürütme ve yargıyı birbirinden ayıran bir hükümet sistemini getiriyor. Önerdiğimiz başkanlık sisteminde, “güçler ayrılığını” sakatlayabilecek en ufak bir madde yok.
Her şeyden önce güçler ayrılığı, yargının bağımsızlığını esas alır. Yargı bağımsız olmazsa demokratik bir sistem kuramazsınız. Yargı bağımsız değilse, o ülkede ne parlamenter sistem, ne başkanlık sistemi, ne de yarı başkanlık sistemi demokratik olabilir. Öyle değil mi?
Evet doğru.
Ama sizin önerdiğiniz sistemde, yüksek yargı üyelerini başkan ve onun mecliste çoğunluğu oluşturan partisi seçiyor. Oysa demokratik bir sistemin olmazsa olmaz şartı yargı bağımsızlığıdır. Yani güçler ayrılığıdır! Başkanlık, yarı başkanlık veya parlamenter sistem, ancak güçler ayrılığı olduğu takdirde demokratik olabilirler. Ama sizin önerdiğiniz başkanlık sistemi, güçler ayrılığını yok ederek bugünkü demokrasiyi daha da gerileteceği için eleştiriliyor. Eğer partiniz demokrasi istiyorsa neden böyle tek adam yönetimi yetkileri getirmeye çalışıyor?
AK Parti, Türkiye’yi tek adam yönetiminden kurtarmak için mücadele yapıyor.
Eğer dediğiniz gibiyse, yeni anayasada niye bundan böyle partili olacak bir başkana tek başına kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veriyorsunuz?
Amerika’da da başkanın kanun çıkarma yetkisi var. Çok az kullanılmakla beraber bu yetki var. Siz, bütün teorilerinizi 20. asrın Türkiye’si üzerinden kurarak yapıyorsunuz. Başkanlık sistemi, yürütmenin yasamaya en az etki ettiği bir sistemdir.
Ben akıl yürütmemi demokrasi ilkeleri üzerinden yapıyorum. Siz değerlendirmenizi hangi ilkeler üzerinden yapıyorsunuz?
Siz diyorsunuz ki, yürütme, yasamaya ve yargıya etki edecek. Çünkü Tayyip Erdoğan, yüzde 50’nin üzerinde oy alan partisiyle aynı zamanda yasamayı da oluşturacak.
Öyle değil mi?
Amerika’da yürütme ile yasama arasında yıllardır tartışılan bir tıkanıklık var. Orada başkan çaresiz kalıyor. Ayrıca bizde başkanın çıkaracağı kanun hükmünde kararname kanunlara ve anayasaya aykırı olamaz. Anayasa Mahkemesi başkanlık kararnamesini iptal edebilir. Üstelik Meclis de kararnameyi iptal edebilir. Bunun diktatörlükle ne alakası var? Başkanlık kararnamesi bir tıkanıklığı aşmayla ilgilidir. Bunun demokrasiye ne zararı var? Kanun hükmünde kararname yetkisi başkana hangi diktatörlük hakkını veriyor?
Anayasa mahkemesi, başkanın tek başına yaptığı kanunu iptal edebilir diyorsunuz. Ama sizin anayasa önerinizde Anayasa Mahkemesi’nin, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun üyelerinin üçte ikisini başkan ve başkanın partisinin hâkim olduğu parlamento seçiyor. Böyle bir sistemde başkanın verdiği hangi karar anayasa mahkemesinden veya parlamentodan dönebilir ki? Siz bu durumu demokrasiyle bağdaştırıyor musunuz?
Bunun demokratik bir tehlike, diktatörlük tehlikesi oluşturan tarafı yok.
Meclisi ve yargıyı kendisine bağlayan bir başkanın siyasi tarifi sizce nedir?
Eğer meclisi ve yargıyı bir başkan kendisine bağlıyor ise bu bir diktatörlüktür. Ama AK Parti’nin anayasa teklifinde tam tersi var. Bu teklifte, meclis, yürütme ve yargı tamamen birbirinden ayrılıyor. Biz, dünyada uygulanan başkanlık sistemlerinin açıklarını, tıkanıklıklarını kapatmaya çalışıyoruz. Yeni bir başkanlık sistemi ortaya koyuyoruz.
Ayrıca demokratik ülkelerde, başkanlık sistemi ancak özerk yapılarla dengelenebiliyor. Başkanın ve merkezin gücü, yerel meclislerle, eyaletlerle, federe yapılarla ya da özerk bölgelerle frenleniyor, denetleniyor. Sizin önerdiğiniz Türk usulü başkanlık sisteminde böyle bir ademi merkeziyetçi yapı var mı?
Yeni çıkarılan Büyükşehir Belediye Yasası yeterli değil mi?
Yeterli değil tabii. Belediye başkanlarının yetkisi ve il genel meclislerinin gücü arttırıldı ama bunların harcamaları valinin başkanlığındaki bir kurul vasıtasıyla denetlenecek. Oysa başkanlık sistemine geçebilmek için yerel yönetimleri çok daha fazla güçlendirmek gerekmiyor mu?
Türkiye’de yerel yönetimler yasası daha da yeterli olacak. Yerel yönetimler daha da güçlenecek. Türkiye, başkanlık sistemiyle merkeziyetçi anlayıştan kurtulacak. Çünkü başkanlık sistemi, yetkileri merkeze toplayan değil, yetkileri yerele aktaran bir sistemdir. Bu sistem Türkiye’ye ademi merkeziyet denilen bir yerelleşme getirecek.
Yerelleşmeyi nasıl getirecek?
Büyükşehir Belediye Yasası bunun en önemli adımlarından biri. AK Parti’nin temel amacı, bu ülkeye toplumsal dinamikleri harekete geçiren bir sistem getirmek. AK parti toplumsal dinamiklerin üstünü örtecek bir sistem getirmek istemiyor. Parlamenter sistem ve merkeziyetçi yapı toplumun önünü kapatıyor. Başkanlık sistemi ise aksine toplumun önünü açıyor. Başkanlık sisteminin en önemli ayaklarından biri yerel yönetimlerin güçlendirilmesidir. Biz bunu her yerde anlatıyoruz.
Peki, niye gereğini yapmıyorsunuz? BDP’nin anayasa önerisinde yerel yönetimlerin daha da güçlendirilmesi için özerk bölgeler var. Sizin anayasanızda bu öneri var mı?
Bürokrasiye mahkûm olmayan bir yerel yönetim anlayışını ortaya koymakla mükellefiz biz.
AK Parti, başkana verilecek “diktatörlük yetkileriyle”, barışı sağlayacak temel değişiklikleri aynı anayasa paketine koyarsa sizin tavrınız ne olacak? Barış için, tek adamlığı da destekleyecek misiniz?
Çok yanlış bir algı bu. Türkiye’de büyük bir dönüşümü gerçekleştirmeye çalışan bir partiye haksızlık bu. AK Parti, Türkiye’nin en temel iki meselesini çözüyor. Bir, Kürt meselesi. İki, parlamenter sistem meselesi. Parlamenter sistem, Türkiye’nin başına bela oldu. Adı parlamenter sistem ama kendisi esas olarak parlamenter sistem değil.
Zaten sorun da o ya. AK Parti, parlamenter veya başkanlık hangi hükümet sistemi olursa olsun. Bu sistemleri niye demokratik hâle getirmiyor? Mesela neden siz “güçler ayrımını” ortadan kaldıran bir teklife karşı çıkmıyorsunuz?
Güçler ayrılığını ortadan kaldıracak bir sistemi AK Parti zinhar önermez. Aksine demokratik bir sistem getiriyor. Eğer bizim getireceğimiz başkanlık sistemi antidemokratik bir şekilde işleyecekse, buna benim de itirazım olur. Ama öyle değil. Başkanlık sisteminin en temel özelliği sert kuvvetler ayrılığıdır. Bizim sistemde yasama, yürütme ve yargı arasında sert bir ayrılık var.
Başkanın meclisi feshetme yetkisine sahip olmasını öngören yasaya “evet” diyecek misiniz?
Karşılıklı fesih yetkisi getiriyoruz biz. Ben buna hayır demem. Ayrıca çok kullanılabilir bir yetki değil bu. Tıkanıklığı engellemek için böyle bir yetki getiriliyor. Zaten bütün bunlar milletin gözü önünde gerçekleşecek. Milletin gözü önünde alınan kararların hepsi milletin vicdanında değerlendirilir. Bu sistemde başkanı da, parlamentoyu da millet seçecek. Bu kadar millete ait olan bir sistemde başkanın ve parlamentonun birbirlerine karşı üstünlük kurmaya ve bu üstünlük üzerinden milleti yormaya hakları yoktur. Millet bu lüksü onlara vermez. Benim burada itimat ettiğim mesele millettir.
[email protected]
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları






















































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.12.2013
15.09.2013
23.04.2013
22.04.2013
15.04.2013
25.03.2013
18.03.2013
11.03.2013
10.12.2012
4.12.2012