Orhan Kemal CENGİZ
Linç girişimlerini de cezalandıran Nefret Suçları Yasası'nın bir an önce yasalaşması gerekiyor.
Sinop ve Samsun’da BDP’li milletvekillerine yönelik linç girişimlerinde MHP’liler, CHP’liler suçlu olabilir. AK Partili bazı kişiler bu işin başını çekmiş olabilir. Özel Harp Dairesi’nin sivil uzantıları bu işi örgütlemiş olabilir. Bunlar ve daha pek çok şey doğru olabilir. Ama bütün bu doğruların hiçbiri bizim her daim lince hazır bir vatandaş profilimiz olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. O linççi, kâh ramazan davulcusunu evinden uzaklaştırmak isteyen Aleviyi hedef alıyor; kâh mahalleyi Romanlardan temizlemek için evleri ateşe veriyor; kâh mahalledeki Kürt işçilere haddini bildiriyor. Bazen bir travesti oluyor hedefinde, bazen bir Ermeni, bazen “Allah yoktur” diyen birisi. Kimi zaman da adalet dağıtıcısı rolüne soyunup, henüz mahkeme önüne çıkmamış bir zanlıyı polisin elinden alıp oracıkta öldürmek istiyor. Hiç bitmek bilmeyen bir öfkesi var onun. Genel ahlakı, dini değerleri, vatanı, milleti koruduğunu söylüyor.
Bir avuç insanın üzerine yüzlerce, binlerce insanla birlikte saldırmanın, hangi ahlak, hangi din, hangi değerle bağdaştığını bize açıklamasını tabii ki ondan beklemiyoruz. Bizler de Türkiye’nin rutini haline gelmiş bu pespaye linç girişimlerini sanki her seferinde yeni bir şey görüyormuşuz gibi sessiz sedasız bir şekilde, kendi köşemizde izliyoruz. Bu ülke, bu beyaz bereli insanları nasıl üretiyor? Neden başka bir ülkede yüzlerce senede meydana gelecek oranda linç girişimi bizde birkaç sene içinde meydana geliyor? Neden bir insanı lime lime öldürmek için harekete geçmiş insanlar, sanki çok basit bir suça teşebbüs etmişler gibi kolayca salıveriliyor, haklarında dava bile açılmıyor? Neden, linççilerin giriştikleri iğrenç işe türlü türlü açıklamalar bulma gereği duyuyoruz? Neden bu kadar aşağılık bir girişimin ardından öfkemiz sel olup akmıyor?
Bence hazır cevaplara değil, çok fazla soru sormaya ihtiyacımız var. Ben birkaç soruyla daha bu sürece katkıda bulunmaya çalışayım: Eğer bizler 6-7 Eylül olaylarını, Maraş, Sivas katliamlarını okullarımızda tarihimizin utanç verici sayfaları olarak okutsaydık insanlar benzeri suçları işlemeye bu kadar kolay girişebilirler miydi? 1915’ten başlamak üzere, bu ülkede adları sanları anılmadan, cesetleri bile gömülmeden ülkenin dört bir yanında hayaletleri dolaşıp duran milyonlarca mağduru ansaydık, katliam günlerinde bayrakları yarıya indirseydik, beyaz bereliler böyle gururla etrafta dolanabilirler miydi? Kürt sorununu çözmeye, Kürtlerin başlarına bu ülkede neler geldiğini anlatma işiyle girişseydik yine aynı şeyler olur muydu dersiniz?
Bu ülkede kendimize, kendi gerçekliklerimize ilişkin farkındalığımız o kadar düşük ki neredeyse gündelik rutin haline gelmiş olan linç ve linç teşebbüslerinin çok ciddi birer suç olduğunun ayrımında bile değiliz. Bizim yasalarımızda lince ilişkin hiçbir hukuki düzenleme yok. Linççiler girişimlerinde başarıya ulaşıp mağdurları öldürürse ‘faili belirlenemeyen şekilde adam öldürmekten’, öldüremezlerse de en fazla ‘mala zarar vermekten’ yargılanıyorlar, tabii o da yargılanırlarsa...
Geçmişimizle hesaplaşmak uzun ve sancılı bir iş, onun için zamana ihtiyaç var. Ama en son sözünü ettiğim bu yasal mevzuat işi bir çırpıda halledilebilir. Gelin linç ve linç girişimlerini ağır bir suç olarak düzenleyelim. Sinop ve Samsun’daki gibi insanların sırf belli bir siyasi harekete ait olmaları nedeniyle linç edilmesi girişimlerini ve yine din, dil, ırk, cinsiyet, cinsel yönelim gibi nedenlerle mağdurların hedef alındığı durumları nefret suçu kabul edelim. Bir türlü gün yüzüne çıkamayan ‘Nefret Suçları Yasamız’da ‘Linç’ için ayrı düzenlemeler getirelim. Linçten kıl payı kurtulan BDP’lilere geçmiş olsun diyor, bu musibetin, linç girişimlerini de cezalandıran Nefret Suçları Yasası’nın bir an önce yasalaşmasına bir vesile olmasını diliyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.05.2023
17.04.2023
28.05.2022
13.10.2021
9.09.2021
30.12.2020
23.12.2020
21.12.2020
15.12.2020
3.02.2020