Orhan Kemal CENGİZ
Son olarak Macaristan seçimleri gösterdi ki, bütün muhalefet bir araya gelse bile, çok güçlü bir aday çıkaramayınca seçim kaybediliyor.
Elbette ki, bunda otoriterleşen rejimin liderinin iktidarın olanaklarını insafsız bir şekilde kullanabiliyor olmasının da büyük payı var.
Ama sonuç değişmiyor; seçimi kaybettiğinizde iktidarı değiştiremiyorsunuz.
Eğer bizim muhalefet çok güçlü bir aday çıkaramazsa, bu seçim de kaybedilebilir.
Hiç kimse, Erdoğan’ın seçim kazanma konusunda sahip olduğu dehayı küçümsememeli.
Bu konuda da bir uçtan diğerine kolayca savrulan geniş bir kitle var.
Bu iktidarın seçimleri hileyle kazandığı inancından, bu seçimde Erdoğan’ın karşısına kim aday çıksa onun kazanacağı inancına savruldu pek çok insan…
Bu inançlardan ilki, çocukça bir hakikati inkâr refleksine dayanıyor.
Yenilgiyi olgunlukla sindirip gerçek çözümler bulmak yerine, bir züğürt tesellisinin peşine takılınılıyor.
İkincisi, yani Erdoğan’ın artık karşısına kim çıkarsa çıksın kazanacağı yönündeki kanaat de başka bir doyum getirici düşünme biçimi.
Bu, iktidarın ciddi bir sosyolojik tabanı olduğunu, liderinin arkasında kilitlenmiş bir kitle olduğu gerçeğini inkâr ediyor.
Meselenin bütün karmaşık görünümüne rağmen, Erdoğan’ın önüne çıkması muhtemel üç aday var.
Bunlardan ilki Kılıçdaroğlu ve o en zayıf aday aslında.
Parlamenter sistemin ilk Cumhurbaşkanının Kılıçdaroğlu olması gerektiğini daha önce yazdım.
Ama bu seçimde rejimi oylayacağız ve Kılıçdaroğlu, toplumun bütün kesimlerinden oy alamıyor.
Daha da kötüsü, Erdoğan’ın artık virtüözlük düzeyine ulaştığı kutuplaştırma sanatı için maalesef Kılıçdaroğlu çok uygun bir aday.
O yüzden de zaten gerek Erdoğan, gerekse AKP onu aday olarak görmek istiyorlar.
Solak bir boksörün, sağ elini kullanan bir rakip istemesi gibi bir şey bu.
Bu konuda çok antrenmanlılar, böyle bir aday karşısında, nasıl kendilerince “zıtlıkları” kullanacaklarını çok iyi biliyorlar.
İkinci adayımız Mansur Yavaş.
Yavaş’ı bugün iyi bir aday gibi gösteren her şey, seçim meydanlarına çıkıldığı anda onun kolayca silinip gitmesine neden olacak cinsten.
Mansur, “iş yaptığı” ama “konuşmadığı” için çok popüler.
Ağzını açmadığı sürece, çok iyi bir aday olduğu kesin.
Ama Erdoğan gibi bir söz ustasının karşısında, meydanların, kitlelerin kantarına çıktığında bir anda tüy sıklete dönüşecek bir aday o.
Bir de Akşener’in parlamenter sistemin ilk başbakanı olması ihtimalini düşünün.
Mansur’un Cumhurbaşkanı, Akşener’in başbakan olduğu bir Türkiye aşırı sağ kıskacından çıkabilir mi?
Geriye elimizde bir tek İmamoğlu kalıyor.
Son çıkışlarıyla, hatırı sayılır sayıda seçmenini küstürüp kızdırsa da maalesef seçimi kazanmaya ve geçiş döneminin Cumhurbaşkanı olmaya en uygun aday o.
İmamoğlu’nun handikaplarının elbette farkındayım.
İnsanların bir “tek adam” yönetiminden bu denli bıktıkları bir dönemde, “akıllı olun!” diye konuşan, kendisini eleştirenlere “vız gelir tırıs geçer!” diyen bir İmamoğlu “yeni bir tek adam olur mu?” korkusunu besliyor…
Ama önümüzde çok karmaşık bir denklem var ve bu denklemde, iktidar kapısını açmak için ondan daha iyi bir aday görünmüyor.
Denklemin karmaşıklığı şurada: Altı lider parlamenter sisteme geçiş üzerine anlaştı ama ekonominin yıkıcı etkileriyle boğuşan halkın bu ne kadar umurunda?
İnsanlar pazarda markette dokundukları her şeyden elleri yanarken, parlamenter sisteme geçiş gibi projelerle avunabilirler mi?
Yoksa, halk en kısa yoldan çözüm önerecek olanların peşine mi takılır?
Evet hepimiz “güçlü” liderlerden bıktık ama bu kadar korkunç ekonomik sorunlarla boğuşan bir toplumu, sadece parlamenter sistemin gelmesiyle, refaha kavuşacağına inandırabilir misiniz?
Ben önümüzdeki olağanüstü karmaşık sorunlar yumağına baktığımda şöyle bir çözüm öneriyorum:
Büyük bir konsensüs oluşturulmalı. Bu konsensüs, şu anda mevcut Cumhurbaşkanı yetkilerinin belli bir süre daha kullanılmasını ama ardından parlamenter sisteme geçilmesini içermeli.
Böylece, 6’lı masanın adayı toplumun önüne acil sorunları süratle çözeceği vaadiyle çıkabilmeli.
Örneğin İmamoğlu, “ben iki yılda bütün ekonomik sorunları çözmeyi ve Türkiye’yi parlamenter sisteme geçirmeyi taahhüt ediyorum” demeli.
Ekonomi programını ve ekonomi kurmaylarını (Örneğin Ali Babacan) toluma açıklamalı.
Paradoks şurada: Evet, Türkiye’nin geleceği parlamenter sistemde yatıyor.
Ama hem seçimi kazanmak ve hem de geçiş sürecini başarılı bir şekilde atlatabilmek için, sınırlı bir süreyle mevcut Cumhurbaşkanlığı yetkilerini kullanmaya ihtiyaç var.
Parlamenter sisteme hemen geçeceğiz diye yapılacak hamleler, mevcut iktidarın yeniden seçimi kazanmasına ve özlenen o rejime onlarca yıl daha geçememeye neden olabilir.
Bütün bu sürecin yönetilmesi de ayrı bir liderlik işi.
İstanbul seçiminde iktidarı yenen Kılıçdaroğlu, Türkiye’yi bu zorlu sınavdan da geçirebilir.
Bu zor süreci yönetebilir.
Ama bunu yapabilmesi için, aday olmaktan çekilmesi gerekiyor.
İktidarı yenmek için ilk önce Kılıçdaroğlu’nun kendi egosunu yenmesi gerekiyor.
Bu seçimde Cumhurbaşkanı adayı olmaktan vazgeçtiği anda bütün bu süreci en iyi şekilde yönetebileceğinden eminim.
İhtiyaç duyduğumuz sihirli formül bu işte…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.05.2023
17.04.2023
28.05.2022
13.10.2021
9.09.2021
30.12.2020
23.12.2020
21.12.2020
15.12.2020
3.02.2020