Orhan Kemal CENGİZ
Çember tamamlanmadan, o çemberin nerede nasıl sonuçlanacağını, neyin hayır neyin şer olduğunu kimse bilemiyor.
Benim bir çember teorim var. İnsan hayatlarının çemberlerle ilerlediğini düşünüyorum. Her önemli olay bir çemberi başlatıyor. Çember tamamlanmadan, onu başlatan olayın uğursuz bir başlangıç mı, hayırlı bir yolun başı mı olduğunu bilemiyoruz.
Bir arkadaşım, yurtdışında tanıştığı bir kadın için yanıp tutuşuyordu. Aralarında büyük bir çekim oluşmuştu ama bir seminer dolayısıyla geçirdikleri bir haftanın ardından aralarına koca bir okyanus ve Avrupa kıtası girmişti. Bir araya gelmek için yaptıkları her plan, akıl almaz aksiliklerle başarısız oluyordu. Arkadaşım dünyanın en şanssız insanı olduğunu düşünüyordu. Dünyanın en güzel kadınıyla tanışmıştı. O kadınla geçireceği muhteşem saatler ve günler, onun bahtsız bir insan olması nedeniyle hep akamete uğruyordu. İspanya’da buluşacaklardı, kadının babası çok hastalandı. İstanbul’da buluşacaklardı arkadaşımın amcası öldü. Romanya’da kayak tatili yapacaklardı kadın işten atıldı. Uçak biletine vereceği para, başka yerlere gitti. Bu ‘terslikler’ hep böyle devam etti gitti ve benim dostumun da talihsiz bir insan olduğuna ilişkin inancı iyice derinlere kök saldı. Hatta bütün hayatını geriye dönük olarak bir talihsizlikler yığını olarak görmeye başladı. Doğduğu günden itibaren kötü talih hiç yakasından düşmemişti işte. Sonra bir gün, kadından bir mail aldı. Uzun süredir iyileşmeyen bir rahatsızlığı nedeniyle doktora giden bu güzel kadın AIDS olduğunu öğrenmişti. Büyük bir şok içindeydi. Eski erkek arkadaşını, bu hastalığı kendisine bulaştırdığı için dava etmeyi düşünüyordu. Bu mesajın ardından, dostumun hayat, kader ve talih üzerine uzun süre tefekkür ettiğini hatırlıyorum.
Neyin talih, neyin talihsizlik olduğuna, neyin hayırlı, neyin şer olduğuna, bütün bir çember tamamlanmadan karar veremiyoruz. Büyük bir talihsizlik gibi görünen bir olay, bir bakıyorsunuz bir hayat kurtarıcıya dönüşmüş. Güney Afrika’da genç bir kadın, gönüllü olarak hayvanat bahçesinde çalışmaya başlıyor. Kafesin içinde onları beslediği sırada, aslan yavrularından bir tanesi kadının bir göğsünü ısırıyor. Bu ısırılmayla doktora gittiği an arasında kadının aklından neler geçmiştir kim bilir? Muhtemelen o da benim dostum gibi, ne kadar talihsiz bir insan olduğunu düşünmüştür. Aslan yavrusunun ısırma izinin bu olayın acı bir hatırası olarak göğsünde kalacağını düşünmüş olabilir. Mikrop kapmaktan korkmuş, kuduz olmak gibi paranoid düşünceler aklının bir kenarlarına acıtıcı dikenlerini batırmış olabilir. Ama kadının göğsünün çekilen röntgeni, çemberi hiç umulmaz bir yere bağlıyor ve belki de bambaşka bir çember başlatıyor. Tam aslanın ısırdığı yerde bir ur saptıyor doktorlar. Bu ısırık olmasa, belki hiç doktora gitmeyecekti kadın, belki de ancak çok ilerledikten sonra göğüs kanseri olduğunu öğrenecekti.
Hayatın hangimize, nasıl bir sürpriz hazırladığını, tuttuğumuz ya da başına fırlatıldığımız yolların, hangi başka yollara bizleri götüreceğini bilemiyoruz. Çember tamamlanmadan, o çemberin nerede nasıl sonuçlanacağını, neyin hayır neyin şer olduğunu kimse bilemiyor.
Dün Hürriyet’in Pazar ekinde okudum. Ahmet Altan ‘Son Oyun’ başlıklı bir roman yazmış. Roman salı günü yayımlanacakmış. Altan’ın Taraf gazetesinin genel yayın yönetmenliğinden ayrıl(tıl)ması, bir talihsizlik gibi görünmüştü gözüme ilk önce. Ama dün Altan’ın romanından pasajlar okuyunca, Türkiye’de giderek artan iktidar hoşgörüsüzlüğünün, hiç öngöremeyeceğimiz bazı tatlı meyveleri olabileceğini düşündüm. Altan’ın son romanı bunlardan bir tanesi olacak belki de. Belki de Altan hayatının en iyi romanlarını yazacak bundan böyle.
Belki de işlerini kaybeden yazar arkadaşlarımın her biri için başka başka çemberler dönmeye başladı bile. Birisi, yarım bıraktığı üniversiteyi bitirecek; birisi uzun süredir çalmadığı gitarını duvardan indirecek; şiir yazacak bir diğeri; birisi öfkesini dökmek için siyasete atılacak. Ya da ben bir pazar günü oturmuş, işlerini kaybeden arkadaşlarım için züğürt avantuları geliştirmeye çalışırken belki de başka bir çemberin başına gelip oturuyorumdur. Ya da bir yerlerde başlamış bir çemberin son ilmiğini atıyorumdur. Kim bilir?
Yazarlar
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.05.2023
17.04.2023
28.05.2022
13.10.2021
9.09.2021
30.12.2020
23.12.2020
21.12.2020
15.12.2020
3.02.2020