Osman CAN
Cumhurbaşkanı adayları propaganda faaliyetlerine başladılar. İhsanoğlu İstiklal Caddesi ve Gezi Parkı ile başlarken, Erdoğan Samsun ve ardından Erzurum mitingleriyle seçime start verdi.
Kemalizm ile sorunu olan bir siyasal geleneğin Kemalizm’in en önemli referanslarından bazılarına sahip çıkması ister istemez kafa karışıklığına yol açıyor. Bunun nedeni biraz da eli kalem tutanların Türkiye tarihine bir bütün olarak Kemalist perspektifle bakması, Kemalizm’in sonradan yeniden yazdığı/düzenlediği tarihi referans almasıdır.
Bülent Tanör’ün isabetle belirttiği gibi iki farklı süreç var. Birinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı aleyhine bitmesiyle başlayan süreçte Anadolu’nun işgale karşı toplumun direnme kararlılığının bir ifadesi olan kurtuluş, diğeri ise düzenli orduyu kontrol eden siyasal elitin savaş sonrasında giriştiği kuruluş, yani inşa süreci. Birincisinde Türkiye tarihinin gördüğü en demokratik ve çoğulcu meclisinin iradesi vardı. İkincisinde orduyu ve sair kurumları kontrol eden ve kuruluşun saygınlığını basamak kullanarak, onun felsefesiyle bağdaşmayan bir ajandayı uygulamaya koyan bir siyasal elit...
Birincisinde Türkiye tarihinin ilk ve tek toplum sözleşmesini ortaya konmuş, buna uygun bir anayasa yapılmıştı. Diğerinde sözleşme rafa kaldırıldı, toplum siyasal işleyişin dışına itildi, kriminalize, hatta terörize edildi. Militarizm ve vesayetçilik, İstiklal Mahkemelerinin yol açtığı siyasal terör, Dersim ve Zilan katliamları üzerine inşa edildi.
Burada Kemalizm’e öykünme yok, olamaz da. 1918-1922 döneminin tüm bileşenlerini değerli görme vardır. Türkiye’de demokrasi, özgürlük ve eşitlik, dayanışma, ademi merkeziyetçilik ve barış namına ortaya koyabileceğimiz ilk başarı hikayemiz o. Bu yüzden yeniden demokratik, çoğulcu ve özgürlükçü bir toplum sözleşmesi tesis etmeye çalışırken, bir dönem açılmış antidemokratik parantezi kapatılırken, Türkiye tarihinin o tüm kesitlerin üzerinde ittifak edebilecekleri onurlu dönemine elbette referans verilecektir.
Erdoğan bu düşüncelerle Samsun’dan başlayıp Erzurum ile devam ederken, İhsanoğlu da Beyoğlu’ndan başlıyor.
Küçük bir fark ama önemsiz değil...
BİR NOT:
Büyük bir gazetenin yazarı Financial Times gazetesinde yer alan sözlerimi “ilk ciddi uyarı atışı” olarak köşesine taşımış. Cumhurbaşkanının 1982 Anayasası’ndaki hukuki statüsüne ilişkin görüş ve değerlendirmelerim ilk defa Financial Times dergisinde de çıkmıyor. Bilimsel olarak bakıldığında durum açık. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, hukuki gerçekliği değiştirmiyor. Cumhurbaşkanının kendi anayasal yetkilerini etkin olarak kullanmasından doğal bir şey yok. Ancak icra konusundaki etkinliğinin hükümetin onay ve rızasına bağlı olduğunu söylemek için anayasayı açıp okumak yeterli. Bu bağlamda pek çok teorik ihtimalin olduğunu da göz ardı edemeyiz. Bu çok sıradan bir bilgi.
Lakin, bu sıradan bilgiyi gazete köşesine “ilk ciddi uyarı ateşi” biçiminde taşımak sıradan bir durum değil.
Politik taktiklerden söz etmiyorum.
Sorun daha çok bir siyasal kesitin kendisini paralel bir evrenle kuşatması, kendi dışındaki her şeyi bu evrene göre kodlaması. Bu şekilde olumsuz olarak kodladıklarına tüm kötülükleri atfetme, kendisini ise doğuştan her türlü iyiliğin savunucusu olarak görme imkânı doğuyor.
Yani Erdoğan “diktatör, anayasayı tanımaz, keyfi yönetici”, AK Parti ise “özgürlüklere ve demokrasiye savaş açan” bir parti. Kendileri de haliyle, doğuştan otomatik demokrat ve özgürlükçü oluyorlar.
Böyle olunca da demokrasi, özgürlükler veya hukuk adına AK Parti cenahında sarf edilmiş her bir söz, haliyle “ciddi uyarı ateşi” oluveriyor.
Paralel evrenlerde minör majör olabiliyor demek ki.
Haliyle faşizme demokrasi, vesayetçiliğe parlamenter sistem, darbe düzenine hukuk devleti, asimilasyona birlik ve beraberlik, toplumsal tercih düşmanlığına da laiklik denebiliyor.
Gerçek evren birazcık daha farklı. Ara sıra evrenler arasında “slide” yapmak, kavramları ve sıfatları yerli yerine koymaya yardım edebilir.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2021
9.01.2021
20.07.2020
12.07.2020
23.06.2020
20.06.2020
20.06.2020
24.04.2019
18.01.2017
1.02.2015