Oya BAYDAR
Bir saldırı karşısında insanını toprağını, yurdunu ocağını, ülkesini halkını savunmak dışında bütün savaşlar insanlık suçudur. Muktedirler; iktidarlarını güçlendirmek, maddî manevî hırslarını doyurmak, başka halklara, başka ülkelere hükmetmek, dünya ya da bölge egemenliğin ele geçirmek için bu suçu çağlar boyunca sürekli işlemişlerdir. Ve değişmez gerekçe her zaman devletin, milletin beka’sı, ülkenin ve halkların yüce çıkarları olmuştur ki, tarih tam aksini göstermiş; fetihçi ilhakçı savaşlar -kısa vadede zafer kazanılmış gibi görünse bile- orta ve uzun vadede ülkeyi, devleti yıkıma; halkları, insanları perişanlığa, çözülmeye, büyük acılara sürüklemiştir.
Lafı dolandırmadan söyleyecek olursam; Türkiyeli muktedirlerin vatan savunması ve beka söylemiyle/ bahanesiyle Kuzey Suriye’de ve Irak’ta sürdürmekte oldukları “sınır ötesi harekât” diye adlandırılan savaşın, kendi bekalarını korumak, kendi iktidarlarını pekiştirmek, kendi fetihçi-ilhakçı emellerine ulaşmaktan başka amacı yoktur.
Irak’ın kuzeyinde sürdürülen, bugüne kadar 40’tan fazla şehide, yüzlerce sivil ölüme, bölge halklarının acılarına mâl olmuş Pençe-Kilit harekâtı yetmiyormuş gibi şimdi de “bir akşam ansızın gelebiliriz” nakaratı eşliğinde hazırlanan Kuzey Suriye/ Rojava operasyonunun elinin kulağında olduğu söyleniyor.
Suriye Harekâtı için geri sayım
Selahattin Demirtaş’ın Mediascope için yazdığı, diğer internet sitelerinde de yayımlanan “Suriye Harekâtı İçin Gerisayım Başladı” yazısı, bu konuda söylenebilecek ne varsa hepsini özetliyor.
“AKP, Türkiye’yi savunmak için değil başta Kürtler olmak üzere Suriye halklarının iradesine müdahale için Suriye’de savaş yürütüyor,” diyor Demirtaş. Ben olsam, özne yerine sadece AKP değil, AKP-MHP koalisyonu derdim ama bu bile yetersiz kalırdı. 6’lı Masa partileri de dahil olmak üzere derin devlet aklının şoven Türk milliyetçiliği zihniyetinin güdümünden kurtulamamış bütün Türkçü- ulusalcı kesimler bu konuda AKP’nin suçunu, günahını paylaşıyorlar. Paylaşıyorlar, çünkü 2014’ten, birilerinin “Rojava düştü düşecek” diye kına yaktığı, Erdoğan-Bahçeli ortaklığının “beka sorunu” diye yeri göğü inlettikleri günlerden bu yana, Millet İttifakı’nın, IŞİD’e müsamahakâr Kürt’e can düşman Cumhur İttifakı siyasetine yüksek sesle itirazlarını görmedik, duymadık. Bırakalım İYİP gibi MHP türevi hareketleri bir yana, ana muhalefet partisi ve 6’lı Masa’nın büyük ortağı CHP de devletin, milletin beka’sı yutturmacasına pabuç bırakıp, biri hariç (o da dolaylı ve utangaçca) bütün sınır ötesi harekât tezkerelerine onay vererek bu savaşın sürdürülmesine destek, savaş kayıplarına ortak oldu.
Bu savaşın hiçbir haklı gerekçesi yok
Yakın tarihimizin en derin toplumsal-ekonomik-siyasal krizinin yaşandığı şu günlerde Suriye’ye sınır ötesi harekâtın altı-yedi yıl öncesine göre bile en küçük bir gereği, gerekçesi, haklılığı, bahanesi yok. Erdoğan-Bahçeli ittifakı da bunu biliyor, muhalefet de, dünya âlem de.
Herkes: kendileri de, bizler de, içerde dışarda kim varsa herkes, iki aydır Kuzey Suriye halklarının, özellikle Kürtlerin ve Türkiyeli barışçıların, demokratların, eşitlikçi, özgürlükçü muhalefetin tepesinde sallandırılan Demokles kılıcının, seçimlere doğru gidilirken iktidarın oy toplamaya yönelik “beka zokası” olduğunun farkında.
Bu harekâtın/savaşın hiçbir haklı gerekçesi yok. Muktedirlerin yarattıklarından başka ülkemizi Suriye’den tehdit eden düşman yok. Oralarda, işgale uğramış topraklarını, halklarını, varlıklarını, düzenlerini savunmak için mücadele eden (ne yazık ki ve de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ne utanç verici ki) ölen, öldüren, büyük acılara, yıkımlara uğrayan bir halk var.
Muktedirler dışında kimsenin bu savaştan bir çıkarı yok. Bırakalım şehitlerimizi, yabancı topraklarda savaşmak, ölmek, öldürmek zorunda bırakılan gençlerimizi, askerlerimizi, bu savaştan Türkiye insanının, 84 milyonun büyük zararı var. Milyonların açlık sınırında yaşam mücadelesi verdiği; ekmekten barınmaya, çocuklarının eğitiminden sağlığa her alanda büyük güçlüklerle boğuştuğu ülkemizde, savaşa silaha yapılan devasa harcamalar 84 milyonun ekonomik sıkıntılarını, gündelik yaşamlarının güçlüklerini derinleştiriyor. Daha da ötesi, geleceğimizi rehin alıyor, umutları söndürüyor. Evlatlarımızın sadece canı değil gelecekleri de kararıyor.
Bu iktidarın suçlarına ortak olmayın
Ey 6’lı Masa, ey muhalefet! Bu iktidarın hiçbir suçuna ama özellikle savaş siyasetine ortak olmayın. Bugüne kadar güçlü bir ses, güçlü bir “hayır” duymadık sizlerden. Tıpkı iktidar gibi, “yüce menfaatler” için Erdoğan-Bahçeli’nin dümen suyunda yürüdünüz. “Kimin, neyin yüce menfaati?” sorusunu sorup, doğru cevapları kitlelere ulaştıramadınız. İktidarın iğvasına kapıldınız, “beka” kavramındaki yalanı, saptırmayı, kitlelerin efsunlanmasını görmek istemediniz.
Belki vatan haini, terörist, PKK yandaşı, vb. diye suçlanmaktan korktunuz, belki oy kaybetmekten çekindiniz, belki de -en kötüsü- ideolojik bakışınızda, genlerinize işlemiş devlet tapıncında (hangi devlet, neyin devleti?) eninde sonunda, işin özünde aynı zihniyeti paylaşıyordunuz… Neyse ne; bugün vardığımız noktada Erdoğan-Bahçeli ittifakının değirmenine su taşımaktan başka anlamı olmayan suskunluğunuzu bırakmak zorundasınız. Suriye’de, Irak’ta sürdürülmekte olan Kürt kırımı ve toprak ilhakı amaçlı savaşa yüksek sesle, açık ve net biçimde hayır deme cesaretini göstermek zorundasınız. Aksi halde, ülkemize, halkımıza olduğu kadar, insana insanlığı karşı işlenen suçlara, dökülen kanlara da ortak olacaksınız.
Soruyorum kendime: Bu konuda susacak, suskunluğunuzla Erdoğan-Bahçeli ittifakına güç verecek olduktan sonra, ben neden size güveneyim, neden oy vereyim!
Oya Baydar kimdir? Oya Baydar, subay bir baba (Ahmet Cevat Baydar) ve Cumhuriyet'in ilk öğretmenlerinden Behice Hanım'ın kızı olarak 3 Temmuz 1940'ta İstanbul / Kadıköy'de doğdu. Politik mücadele yıllarında içinde bulunduğu yapılara karşı da eleştirel bakışını esirgemeyen açık sözlü tavrıyla özgül bir etki yaratan; görüş, eleştiri ve önerileri her kesimde takip edilen yazar, Notre Dame de Sion Fransız Kız Lisesi'ni bitirdi. Edebiyat hayatına esas itibarıyla 17 yaşında lise öğrencisiyken yazdığı ve Hürriyet gazetesinde tefrika edilen Umut Yolu adlı romanla atıldı. Françoise Sagan'ın Bonjour Tristesse romanından etkilenerek kaleme alınan bu roman, gazete tarafından ismi değiştirilerek Kalbimin Aradığı Erkek adıyla basıldı ve Baydar çok genç bir yazar olarak gazetedeki ilanlarda "Türkiye'nin Sagan'ı" olarak tanıtıldı. Baydar, gazete sayfalarında kalan bu romanını daha sonra kitap halinde yayınlamadı. 1960'ta lise son sınıftayken -kendisine okuldan atılma sıkıntısı da yaşatan- Allah Çocukları Unuttu romanını yayımladı. Baydar'ın ikinci romanı Savaş Çağı Umut Çağı (1963), ilk basımından yaklaşık 40 yıl sonra, 2010'da Savaş Çağı Umut Çağı: Bir Yirmi Yaş Güncesi adıyla yeniden yayımlandı. Biri tefrika olarak Hürriyet gazetesi sayfalarında kalan, diğer ikisi ise kitap halinde basılan bu üç romanın ardından Oya Baydar, gazetecilik ve politik mücadele içinde geçen yaklaşık 30 yıl edebî eser kaleme almadı. Hürriyet gazetesinde tefrika edilen romanından aldığı telif ücretiyle Paris'e gitti, orada sosyalist çevrelerle iletişime geçti. Paris'te kurduğu iletişimin etkisiyle sosyoloji okumaya kadar verdi. 1960'ta girdiği İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nü 1964 yılında bitirdi. Aynı yıl sosyoloji bölümüne asistan olarak girdi ve "Türkiye'de İşçi Sınıfının Doğuşu" konulu doktora tezine başladı. Doktora tezinin Üniversite Profesörler Kurulu tarafından iki kez reddedilmesi üzerine, öğrenciler bu olayı protesto etmek için üniversiteyi işgal ettiler. Bu olay Türkiye’de ilk üniversite işgali eylemi oldu. 1966'da Türkiye İşçi Partisi'ne (TİP) üye oldu. Bir süre, ABD'de Columbia Üniversitesi'nde, sosyal bilimlerde istatistik yöntemleri konusunda çalıştı. 1969-70 arası Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde asistanlık yaptı. Toplumsal hareketliliğin yükseldiği, Türkiye'nin sosyalist düşünce ve örgütlenmeyle tanıştığı 1960'larda, edebiyatı tümüyle bırakıp toplumsal-siyasal yapı araştırmalarına yöneldi ve sosyalist hareket içinde aktif oldu. Sosyalist Parti İçin Teori ve Pratik (1970-71) dergisinin kurucuları arasında yer aldı. 12 Mart 1971 askeri darbesi sırasında Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) ile Türkiye İsçi Partisi (TİP) üyesi olduğu için tutuklandı ve üniversiteden çıkarıldı. Bu dönemde Yeni Ortam ve Politika gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı (1972-79). Eşi Aydın Engin ve Yusuf Ziya Bahadınlı ile birlikte İlke dergisini kurdu ve Türkiye Sosyalist İşçi Partisi'nin (TSİP) kuruluşuna katıldı. Yazılarıyla ilgili olarak hakkında eski Türk Ceza Kanunu'nun 312, 142 ve 159. maddelerinden 30 dolayında dava açıldı. 12 Eylül 1980 askeri darbesi sırasında bulunduğu Almanya'dan Türkiye'ye dönemedi ve 12 yıl boyunca Almanya / Frankfurt'ta siyasi göçmen olarak yaşadı. Bu yıllarda Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde, Sovyetler Birliği'nde, Moskova'da bulundu. Baydar, sürgün yıllarının ardından 1992'de Türkiye'ye döndü. Tarih Vakfı ile Kültür Bakanlığı'nın ortak yayınları olan "İstanbul Ansiklopedisi"nde redaktör, "Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi"nde yayın yönetmeni olarak çalıştı. Yeniden döndüğü edebiyatta ardı ardına yayımladığı öykü ve romanları ile çok sayıda ödül kazandı. Elveda Alyoşa ile 1991 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı, Kedi Mektupları adlı kitabıyla 1993 Yunus Nadi Roman Ödülü'nü, Sıcak Külleri Kaldı romanıyla 2001 Orhan Kemal Roman Armağanı'nı, Erguvan Kapısı'yla 2004 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'nü, Çöplüğün Generali romanıyla TÜYAP Kitap Fuarı'nda 2009 yılı Dünya gazetesi yılın telif kitabı ödülünü aldı. İtalyan Carical Vakfı tarafından verilen ''Akdeniz Kültürü Ödülü''ne 2011'de Hiçbir Yere Dönüş adlı romanıyla Oya Baydar layık görüldü. Sıcak Külleri Kaldı romanı ile de 2016 yılının Fransa / Türkiye Edebiyat Ödülü'nün de sahibi oldu. 2001'de Türkiye Barış Girişimi'nin kurucusu ve sözcüsü olan yazar, aynı zamanda PEN Yazarlar Birliği üyesi. Kitapları 23 dilde yayımlanan Oya Baydar, kuruluş günlerinden itibaren T24’te köşe yazıyor, İstanbul'da ve Marmara Adası'nda yazmayı sürdürüyor. ESERLERİ Roman Allah Çocukları Unuttu (1960) - Savaş Çağı Umut Çağı (1963) - Kedi Mektupları (1997) - Hiçbiryer'e Dönüş (1999) - Sıcak Külleri Kaldı (2000) - Erguvan Kapısı (2004) - Kayıp Söz (2007) - Çöplüğün Generali (2009) - O Muhteşem Hayatınız (2012) - Yolun Sonundaki Ev (2018) - Köpekli Çocuklar Gecesi (2019) - Yazarlarevi Cinayeti (2022) Deneme - Surönü Diyalogları (2016) Öykü Elveda Alyoşa (1991) - Madrid'te Ölmek - Mırınalı Madride (2007) Anlatı - Bir Dönem İki Kadın: Birbirimizin Aynasında (Melek Ulagay ile, İstanbul 2011) Yetim Kalacak Küçük Şeyler (2014) - Aşktan ve Devrimden Konuşuyorduk - Oya Baydar ile Nehir Söyleşi (Ebru Çapa ile, 2018) - 80 Yaş Zor Zamanlar Günlükleri (2021) |
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024