Oya BAYDAR
Yaratan; şu kuluma bütün hasletleri bahşettim, bir eksiği olsun da nazar değmesin diyerek herhalde, Başbakanımızı mizah yetisinden ve duygusundan yoksun kılmış. Bazen bu işe ucundan buluşmaya kalkıştı mı da kötü mizah yapıyor, daha doğrusu laf sokuşturmayı mizah sanıyor. 3. Havalimanı’nın temel atma törenindeki kelime oyunu, kendisine ve şakşakçılarına pek yaratıcı gelse de, aslında bumerang gibi dönüp sarf edeni vurdu. Dev projeleri engellemeye çalışan “Gezi zekâlılar”dan müstehzi bir gülücükle ama tehditkâr bir sesle söz eden Tayyip Bey, Gezi’den fışkıran zekâyı ve bu ülkenin Gezi zekâlılara ihtiyacı olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Artık bir yer adı değil bir kavram haline gelmiş olan Gezi’nin belirleyici özelliği, gençliğin zekâ dolu mizahıydı. Vurdulu kırdılı eylemler, dertleri bayrak sallamak olan bindirilmiş kıtalar, muhalefeti küfürbazlık ve saldırganlık sanan lumpenler, yani bu türden büyük kitle hareketlerinde her zaman meydanlara çıkacak gruplar ve görüntüler bir yana konduğunda, Gezi ruhu diye bir şeyden söz edilebilirse, o da yapıcı, yaratıcı, isyankâr zekâ ve onun mizahıydı. Gezi zekâlı diyerek, bir harf oyunuyla Gezi’yi karaladığını, aşağıladığını sanan Erdoğan’ın nasibini alamadığı her şey o zekâda ve o mizahta yansıyordu. Yüzlercesi arasından üç pankart cümlesi yeter: Biz de gençleri seviyoruz, düzeyinde birşeyler söyleyen Erdoğan’a yönelik, “Seviyorsan git konuş”, “Biz senin demokrat olma ihtimalini sevmiştik” ve en az üç çocuk diye tutturmasına karşı “ Bizim gibi üç tane ister miydin Tayyip Bey!” sloganlarını hatırlayalım. “Çapulcu” hakaretini top gibi havada kapıp, içini boşaltıp hakaret edene geri fırlatan, “çapuling” fiilini haklı bir başkaldırının adı olarak sözlüklere kazandıran Gezi zekâsı...
Vahşi kalkınmacılığa karşı Gezi zekâsı
Tayyip Erdoğan ve AKP kadroları; Gezi’nin, “birkaç ağaç” meselesi olmadığını aslında çabuk anladılar, anlar anlamaz da paniğe kapılıp krizi yönetemez oldular. İmdatlarına; akla ziyan komplo teorileri, daha sonra diz boyu pislikleri ortaya çıktığında da zırh gibi kuşanacakları darbe paranoyası yetişti. Anlayamadıkları ve fıtratlarında olmadığından anlayamayacakları şuydu: Ağaçları koruma, parkın ortasına AVM dikilmesini engelleme mücadelesinin ardında, yüzyıl öncesinin pozitivist kalkınmacı zihniyetine (ve uygulamalara) karşı geleceğin sürdürülebilir, insanî, paylaşımcı, dayanışmacı gelişme anlayışının başkaldırısı vardı.
Gezi ruhu, ya da zekâsı: onca gürültü patırtı arasında -hatta eylemin heyecanına kapılmış bir kısım Gezici tarafından bile- fark edilmemiş olsa da AKP zihniyetinin insan, yaşam, değer tanımayan vahşi kapitalist kalkınmacılığına ve maddî büyüme fetişizmine karşı bir direnişti. Parkta kesilen birkaç ağaç; Tayyip Bey’in çılgın projeleri uğruna halen kesilmekte olan ve gelecekte kesilecek on milyonlarca ağacın, kurutulacak yüz milyonlarca metreküp su kaynağının, tahrip edilen doğal yaşamın, bütün bunların sonucu olarak da gelecek nesillerin yaşam kaynaklarına ve haklarına tecavüzün sembolüydü. Gezi zekâsı, “Başka bir dünya mümkün” diyerek doğayla, ötekiyle, kendisiyle barışık, özgür, insanca bir yaşam talep eden zekâydı.
AKP kalkınmacılığı zararlı projeler doğuruyor
19. yüzyılın düşünce dünyasını belirleyen pozitivizm, önceki yüzyıllarda insanı, aklı, toplumu esir eden idealist/dinî görüş ve baskılara karşı, insan aklını ve bu aklın ürünü bilimi yücelten, mutlaklaştıran bir tepkiydi. Aydınlanma çağının çocuğu pozitivizm, bilimsel-teknolojik gelişmelerin düşünsel ebesi olduğu kadar toplumları iradî olarak biçimlendirmeye yönelik bütün devrimci teorilerin ve son iki yüzyılın bütün kalkınmacı projelerinin de temeli oldu.
Bu teorilerin tartışmasız en parlağı ve bence eleştirel özü (kapitalizm eleştirisi) hâlâ aşılmamış olan Marksizm de, Sovyet deneyimi de, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kemalist proje dahil bütün ulusal kalkınmacı toplumsal mühendislik projeleri de, pozitivist zihniyetin ürünüdür: İnsanın iradî eylemine mutlak vurgu; aklın ve bilimin gücüyle doğaya hakim olma tutkusu; doğanın, bilimin ve toplumun (siz devletin anlayın) hizmetine verilmesi; ilerleme, kalkınma, büyüme hedeflerine doğal yaşamın tahribi ve doğal kaynakların sömürülmesi pahasına ilerlenmesi, vb...
Ekonomik büyüme ve kalkınma hedefine kilitlenince, kalkınmanın amacı olması gereken insan, çoğu zaman araç haline geldi. Kalkınma uğruna doğal kaynakların ve doğal yaşamın tahribi, tüketilmesi, “doğayı fetheden insan” yüceltmesiyle meşrulaştırıldı, yüceltildi. Rusya’da nehirlerin akış yönlerinin değiştirilerek birbirine bağlanması, gölleri kurutan dev elektrifikasyon projeleri, yüzbinlerce insanın açlıktan ölmesine, tarımın tarumar olmasına yol açan sözde bilimsel yöntemler hep aynı zihniyetin ürünüydü. Yargılamadan değerlendirecek olursak, çağın birikimi, ruhu, yöntemi buydu.
Ancak, 20. yüzyılın son çeyreğinden, hele de 21. yüzyıl başından itibaren, insanlığın ve dünyanın erken sonunu getirebilecek pozitivist, vahşi kalkınmacılık anlayışı sorgulanmaya başlandı. 19. yüzyılda görülemeyecek olan kimi gelişmeler yaşanıp, pozitivist kalkınmacılığın insanı ve yaşamı tehdit eden sonuçları anlaşıldıkça, “Ne amaçla, kimlerin yararına, nasıl bir kalkınma?”, “Böyle bir kalkınma sürdürülebilir mi?” vb. sorular gündeme oturdu. Hele de doğanın, insanın, gelecek kuşakların, rant uğruna feda edilmesinin yanlış kalkınma yöntemi olmasının da ötesinde suç olduğu anlayışı, her geçen gün yerleşmeye, yaygınlaşmaya başladı.
İşte Tayyip Erdoğan AKP’si, dünyamızın alarm verdiği böyle bir çağda, insanların bu gerçeklere uyandıkları bir ortamda, 19. yüzyıl pozitivist kalkınmacılığının ve vahşi kapitalizminin, kendi avenesine, kendi sermayesine rant sağlamayı amaç edinmiş ilkel ve ahlâk yoksunu modelini uygulamaya çalışıyor. HES’lerden Soma’ya, 3. havalimanı inşaatından Kanal İstanbul’a, hep aynı vahşi ve sürdürülemez kalkınmacı zihniyetin örnekleri.
Bize Gezi zekâlı bir lider gerek
Gezi’de karşı çıkılan ve mahkûm edilen; özünde bu zihniyetti. Sonrasında toplumsal hareketlilik dalga dalga yayılırken, pek çok değişik konuda “yetti gayrı” diyenler Gezi’de buluştular.
Gezi zekâsı öncelikle bu çağı geçmiş ve yıkıma sürükleyen insansız kalkınmacılık anlayışına karşıydı. İnsanı AVM’lerde simgeleşen arsız, gereksiz, tahripkâr tüketime mahkûm eden, yaşamın anlam sınırlarını daraltarak AVM-muhafazakâr mahalle-cami kültürüne hapsetmeye çalışan, herkesi ötekileştiren zihniyete ve onun diline karşıydı. Bu zihniyetin kendinden farklı olana tahammülsüz, ötekileştirici, ayrıştırıcı, buyrukçu tahakkümüne; siz de kim oluyorsunuz, ben yaparım siz itaat edersiniz küstahlığına karşıydı. Gezi zekâsı; senin dayatmaya çalıştığın miskin değerlerin taşıyıcısı değilim; ama sen dahil herkesin değerlerine, yaşam biçimine, inançlarına saygılıyım, diyen; ülkesi, kenti, kendisi hakkında söz söyleme ve tercih özgürlüğü talep eden, sesini dünyadaki benzerleriyle buluşturmaya çalışanların mizah yüklü zekâsıydı.
Şu günlerde bu zekâya çok ihtiyacımız var. Bize geri zekâlı değil; hinoğlu hin, bezirgân zekâlı değil, Gezi zekâlı siyasetçiler, Gezi zekâlı yöneticiler gerek. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğru gidilen bu dönemde, ne güzel olurdu Gezi zekâsından nasiplenmiş bir aday ortaya çıksa da, onu seçsek.
Yazarlar
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024