Oya BAYDAR
Aslında, amaç araç ilişkisi üzerine bir yazı bu. Özgür Suriye Ordusu örneği, anlatmak istediklerimi o kadar iyi özetliyor ki, örnekleri çeşitlemeye hiç gerek yok.
Bir süre önce TV ekranlarında ve internet ortamında, insanım diyeni insanlığından utandıracak bir video kaydı izledik. Özgür Suriye Ordusu eylemcileri (!) en az 6-7 katlı postane binasını zaptetmişler, kan gövdeyi götürüyor, her yan toz duman. Eylemciler, postanede çalışan personeli binanın tepesinden teker teker aşağı atıyorlar. İnsanlar yere çakılıp ölürken aşağıda toplanmış “özgürlükçüler”den Allahu Ekber avazları yükseliyor.
Seyrettiğimiz vahşet ve ona eşlik eden Allahu Ekber korosu, gerçekten de tüyleri diken diken eden, sıfat bulmakta güçlük çektiğimiz bir görüntüydü. Özellikle de inanan insanların Allah’ın adıyla bu vahşeti birarada algılamaktan müthiş rencide olduklarını düşünüyorum. Yine Suriye’de elleri arkasından bağlı, belden yukarsı çıplak bir kişinin boğazının Allahu Ekber nidalarıyla nasıl kıtır kıtır kesildiğini de seyrettik (ya da dayanamayıp gözümüzü yumduk). Benzer onlarca, yüzlerce fotoğraf gördük. Libya’da da Kaddafi’nin öldürülme sahnesindeki vahşeti hatırlıyor musunuz? Ya Afganistan’da El Kaide ve Taliban terörünü? Oralarda işlenen cinayetlere eşlik eden Allahu Ekber çığlıklarını?
Allah, Özgürlük, Devrim İçin...
Tanrı, din, özgürlük, devrim, vatan; insanın derinlerinde yer etmiş, kutsallaştırılmış, yüceltilmiş kavramlardır. Böyle olduğu için de bu değerler uğruna verilen mücadele evrensel düzeyde bir ahlâkî-vicdanî meşruiyete sahip olur. Siyaseten karşı çıkılsa da, farklı ve düşman cephelerden bakılsa da, inanç özgürlüğü dahil her türlü özgürlük, bağımsızlık, devrim mücadelesi, yöneldiği ya da yöneldiğini iddia ettiği amacın doğruluğunun ve haklılığının zırhına bürünür. Düzenin egemeni muktedirler ve yamakları ne kadar karşı çıkarlarsa çıksınlar, en azından siyaseten doğruluk düzleminde büyük ölçüde meşruiyet kazanır. Bağımsızlık ve özgürlük için savaşanlar, yeni bir dünya kurmak, zalimi devirmek için yola çıkanlar, baş kaldıran mağdurlar toplumsal ve evrensel vicdanda amaçlarının haklılığıyla değerlendirilirler.
Tarihin, siyasetin, felsefenin ve etiğin, bu yazının ana konusu olan en temel sorularından biri, işte tam bu noktada kendini dayatır: Amaç, ona varmak için kullanılan araçları ne ölçüde haklı kılar? Ya da başka türlü ifade edecek olursak, amaç aracı meşrulaştırır mı?
Kendilerine Özgür Suriye Ordusu adını yakıştıran Esed rejimi muhalifleri, bu soruya cevap arayışı için iyi bir örnek teşkil ediyor. Ortada homojen yapılı, örgütlü bir ordunun veya muhalefetin bulunmadığını biliyorum. Şimdilik ancak “güruh” sözcüğüyle nitelenebilecek muhalif savaşçıların arasında gaddar Esed rejimine karşı gerçekten de özgürlükler için savaşanlar tabii ki var. Ancak, vahşi cinayetlerine tanık olduğumuz bazı grupların “Allahu Ekber” le insan boğazlamakta birbirleriyle yarış ettikleri de bir gerçek.
Bu insanların amacı nedir? Esed rejimini devirmek çeşitli muhalif grupların ortak paydası olmakla birlikte, radikal İslamcıların ana amacı rejimi devirip Allah’ın düzenini hakim kılmak. Peki bunun için kullandıkları araçlar, yöntemler nedir? İnsanları en vahşi biçimde, işkenceyle öldürmek, çoluk çocuk sivilleri katletmek, ülkeyi yakıp yıkmak... Sormak istiyorum: Bu cinayetlerle, bu kadar kanla, zulümle kendiniz için yüce olan amacınıza nasıl ulaşacaksınız? Daha doğrusu o yüce amaç vahşeti, cinayeti, zorbalığı dışlamıyor mu, lanetlemiyor mu, yasaklamıyor mu? Allahu Ekber diyen birinin benden daha iyi bilmesi gerekir ulu Tanrı’nın emirlerini ve dinin gereklerini.
Yine aynı soru: Uğruna savaştığınız amaç -eğer gerçekten de ona inanıyorsanız- kullandığınız yöntemleri, yani araçları ne kadar haklı kılabilir. Ve bu araçları kullanarak o amaca vardığınızı sandığınız anda, amacınıza ihanet etmiş, onu kirletmiş olmuyor musunuz?
Sosyalizmin Amacı ve Araçları
Başka örneğe gerek yok dedim ama nalıncı keseri gibi olmasın, kendi dünyamdan bir örnek vereyim.
Bu yaşa geldin, bu kadar gürültü patırtıdan geçtin, hayat sana ne öğretti diye soran olursa, benim ilk cevabım: Amaç araçları haklı kılmaz oluyor. Yani, insanı, doğayı, özgürlükleri katleden araçlar kullanarak insanlığı kurtarma amacına varamazsınız. Sosyalizmin ütopyası; insanın her alanda özgürleştiği, sömürünün, kulluğun, ayrımcılığın, savaşın olmadığı adil ve özgür bir toplum kurmaktı. O amaca giden yolda, devrimin yüce çıkarları, sosyalizmin kuruluşu, rejimin pekişmesi için kullanılan araçların büyük bölümü, hedefteki amaçla taban tabana zıttı. Bizim terminolojiyle söyleyecek olursak, uzlaşmaz çelişki vardı araçlarla amaç arasında.
Bireyin haklarını, özgürlüklerini kısıtlayarak özgürlüğe ve adalete varamazsınız, düşünceleri baskı altına alarak özgürlüğü, eşitliği, toplumsal kültürel yükselişi sağlayamazsınız. Çarlık ya da burjuva iktidarının tahakkümü yerine Parti tahakkümünü geçirdin mi, amaca doğru tek adım atamayacağın gibi amacın kendisini de örselersin.
Sosyalizm neden yıkıldı sorusunun cevabını ararken araçlar ve amaç meselesini bir yana bırakırsak, sadece emperyalizmin saldırısı türünden kolaycı açıklamalarla yetinirsek, araçları ve yöntemleri tartışmaya açmazsak sorunun doğru cevabını bulamayız.
Bir kere daha: Amacın meşruiyeti ve yüceliği, kötü ve tahripkâr araçları/yöntemleri/siyasetleri haklı gösteremez.
AKP’nin Dostları-Düşmanları
AKP’nin gitgide sarpa saran Suriye politikasının bu yazının ana konusuyla ne ilişkisi var diyeceksiniz. Aslında ve özünde var; ama yoksa bile “uysa da uymasa da” hesabı, yeri gelmişken şu Suriye Ulusal muhalefeti ve onun savaş örgütü Özgür Suriye Ordusu konusunda birkaç satır yazmadan geçemeyeceğim.
Sakın ola ki bir takım aklıevveller, Beşşar Esed’i mi savunuyorsun demagojisine kalkışmasın. Oralarda neler olup bittiğinden de haberdarım, Esed rejiminin niteliğinden de.
Tayyip Erdoğan Esed’i biricik kardeşi ilan ettiği sıralarda da rejim aynı rejim, Esed aynı Esed’di. Demokrasi, özgürlük ayıpları, zorbalık, diktatörlük konularında Başbakan’ın diğer aziz dostları Suudi Arabistan, Katar, Sudan, vb.’den fazlası, eksiği yoktu. Hatta Suriye’de Müslüman olmayan azınlıklara sağlanmış hakların daha geniş olduğu bile söylenebilir. Sonra bir şey oldu: Bizimkiler boylarını çok aşan Ortadoğu mimarlığına ve bölgesel güç olmaya soyundular. Üstelik de bunu Sünnî Müslümanlık temelinde yapmaya kalkıştılar. Esed düşman ilan edilirken militan savaşçı gücü Özgür Suriye Ordusu, sivil siyasi temsilcileri Suriye Ulusal Konseyi olan Esed muhalefetine kol kanat gerildi. Kol kanat germek bir yana, istedikleri kadar yalanlasınlar, öfkelensinler, gizlemeye çalışsınlar, dünya âlem biliyor ki bu savaşçılar Türkiye tarafından eğitiliyor, kamplarda örgütleniyor, silah sevkiyatı Türkiye üzerinden yapılıyor, vb...vb... Merkezi İstanbul’da olan Suriye Ulusal Konseyi ile de, kucak açmış olmanın çok ötesinde ilişkiler olduğu herkesin bildiği bir sır.
Geçende, Suriye Ulusal Konseyi’nin önde gelen bir sözcüsünü televizyonda dinlerken durumun vahametini daha iyi kavradım. Kendisine yöneltilen “Devrimden sonra yeni anayasada Suriye’nin adının Suriye Arap Cumhuriyeti olarak kalıp kalmayacağı sorusuna, Konsey sözcüsü, sandalyesine raptiye konmuşçasına rahatsız bir tavırla ve sesini yükselterek, değişmesi söz konusu bile değil, dedi defalarca. Moderatörün Kürtleri, Ermenileri vb. hatırlatması üzerine, tıpkı bizde olduğu gibi oradaki Arap sözcüğünün bütün Suriye halkını kapsadığını söyledi. Suriye Kürtleri ve Suriye Kürdistanı söz konusu edildiğinde kullandığı dışlayıcı üslup da şaşırtıcıydı. Konuşma ilerledikçe Suriye’de Sünni Arap odaklı bir iktidar hedeflendiği iyice ortaya çıktı.
İşte AKP’nin, uğruna savaş bile çıkartmayı, ülkeyi ve bölgeyi destabilize etmeyi, ekonomiyi batırmayı göze aldığı dostları bunlar.
Düşmanlara gelince... Eski “kardeş Esed” düşman oldu, bunu anladık. Bir de Kürtler düşman. O Kürtler ki, kanlı Suriye batağında bugüne kadar silaha, kana bulaşmamış, kimseye saldırmamış, haklarının peşinde akıllı adımlarla yürümüş bir halk kitlesi (En azından şimdilik). Siyasal olarak on altıdan fazla gruba ayrılmışlar ama iyi kötü bir birliği korumayı başarmışlar. Kaos içindeki Suriye’de bu kanlı ortamın dışında kalabilmiş tek kesim onlar.
Gelgelelim, Başbakan Erdoğan’da temsilcisini bulan AKP siyaseti, Suriyeli eylemcilerin vahşi cinayetlerinden, Türkiye’de çıkardıkları marazadan, her an namlularını Türkiye halkına çevirme potansiyelinden, hepimizin cebini tırtıklayan malî yükünden rahatsız değil; bu gruplarla can ciğer kuzu sarması. “Biz dostuz, Dışişleri Bakanınız ile görüşmeye hazırız, Öcalan bütün Kürtler için önemlidir ona kulak veririz, manevî önder kabul ederiz, ama PKK ile organik bağ içinde değiliz, kimsenin toprağında gözümüz yok” diyerek barışçı tutum alan Suriye Kürtlerine ise düşman.
İktidar, Türkiye’yi sürüklediği Suriye batağından tek çıkışın Suriye Kürtleriyle dayanışmadan, en azından düşmanlık siyaseti gütmemekten geçtiğinin farkında değil. Suriye Kürdistanı’nı tanımanın kendi Kürt sorununu azdırmak bir yana ilaç olabileceğini anlamaktan çok uzak. Üstelik akacak kanın damarda durmadığı bu kadar açıkken.
Son sözü ilk söze bağlayacak olursam: AKP’nin Suriye siyasetinin araçları olan Suriye muhalefeti ve Özgür Suriye ordusunun yöntemleri ve siyasetleri bölgede barış, istikrâr ve kardeşlik amacıyla hiç mi hiç uyuşmuyor. Benimsediklerini iddia ettikleri özgürlük amacıyla da taban tabana zıt.
Yazarlar
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024