Pelin CENGİZ

Çevre faslında yine sınıfta kaldık
20.10.2013
2472

 Türkiye’nin özgürlük, demokrasi, insan hakları, doğa hakları, yargı ve daha pek çok konudaki karnesi olma özelliği taşıyan AB İlerleme Raporu, bu yıl geçmiş yıllara göre daha az gündemde yer aldı. Ama raporun Türkiye’nin fiili olarak müzakere ettiği 12 fasıl arasında yer alan bir bölümü var ki, o neredeyse medyaya hiç yansımadı. Türkiye’nin AB katılım müzakereleri kapsamında 21 Aralık 2009’da müzakere etmeye başladığı Çevre ve İklim Değişikliği faslını kast ediyorum.

Başlığın müzakereye açıldığı dönemde, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “insani boyutu çok yüksek olan çevre faslının açılmasının Türkiye’nin kendi insanının statüsünü yükseltme isteğinin teyidi” olduğu yönünde bir açıklama yapmıştı. Bu açıklamanın üzerinden dört yıl geçmesine rağmen, mevzuat uyumunun ne kadar sınırlı kaldığına ve AB’nin hedeflerinden ne kadar uzaklaşıldığına tanıklık ediyoruz. Bu açıklamalar epey geride kaldı, şimdilerde kendini “yeşilin hastası” olarak tanımlayıp milyonlarca ağaç kesen bir iktidar var karşımızda.

27. fasıl olan, geçen yılki İlerleme Raporu’nda ismi “Çevre ve İklim Değişikliği” olarak değiştirilen bu başlıkta yer alan değerlendirmelerin ilk sırasında mega projelere getirilen ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmemuafiyeti eleştirisi yer aldı. İnşaatı devam eden üçüncü köprü, İstanbul’a yapılacak olan üçüncü havalimanı, Karadeniz’de Sinop’a ve Akdeniz’de Akkuyu’ya kurulması planlanan nükleer santrallerin ve kimi HES’lerin ÇED süreci dışında bırakılması eleştirildi. Ayrıca, müzakere sürecinde AB mevzuatına uygun hâle getirilmesi gereken ve ÇED’e daha geniş bir çerçeve getiren Stratejik Çevresel Değerlendirme (SEA - Strategic Environmental Assessmens Directiveile ilgili çalışmaların da henüz başlamadığına dikkat çekildi. 2004’ten bu yana AB’de SÇD uygulaması zorunlu, Türkiye’de bırakın uygulamasını neredeyse adını bilen yok.Türkiye’nin ÇED süreçlerini AB’ye uyumlu hâle getirmek yerine tersine işlettiği bu noktada yine tescillenmiş durumda.

Bu başlıkta eleştiri alan bir diğer konu da, Türkiye’de ekoloji mücadelesi verenlerin yasalaşmaması için yoğun muhalefet gösterdiği Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı oldu. Taslak hâlindeki yasanın AB standartlarına uygun olmadığı eleştirisine yer verildi. Gerekli yönetmeliklerle desteklenmediği takdirde, doğal SİT alanlarını koruyan yasanın ortadan kalkacağı ve böylece hukuki bir boşluk yaratılacağı vurgusu yapıldı.

Yine, AB sınırları içinde belirlenmiş doğal çevre koruma ağı Natura 2000’de yer alması gereken SİT alanlarının hâlâ belirlenmediğinden bahsedilirken, ayrıca Türkiye’nin İklim Değişikliği Eylem Planı’nın, karbon emisyonları azaltım hedefinden yoksun olduğu kaydedildi. Raporda, iklim değişikliğiyle mücadeleye ayak uydurma konusunda her seviyede farkındalık yaratma stratejisine ihtiyaç olduğu belirtildi. Türkiye’nin en büyük karbon emisyonu yaratan ülkelerden biri olduğu hatırlatılırken, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi UNFCCC’ye (United Nations Framework Convention on Climate Change) yeni ulusal seragazı azaltım hedefi bildirimi yapılmadığı ifade edildi.

Bu başlık altında, bir diğer eleştiri, geçen yılki raporda da bahsedildiği gibi yine Çevre ve Orman Bakanlığı yapısında 2011’de gidilen değişikliklere yönelik olarak yapıldı. Yeni kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndaki reorganizasyonun, Türkiye’nin güçlü bir çevre ve iklim değişikliği politikası oluşturması kapsamında, idari kapasitesini ciddi şekilde zayıflattığı vurgusuna yer verildi. Çok yüksek seviyede bakanlıklarda memur değişiminin bilgi ve uzmanlık kaybına neden olduğu kaydedildi. Geçen yılki raporda da, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın çevre ve kalkınma arasında bir denge bulamadığından bahsedilmiş, özellikle büyük altyapı projelerinin uygulanması sırasında çevresel unsurlara yeterli önem verilmediğine dikkat çekilmişti.

İlgili paragrafın sonuç bölümünde, çevre ve iklim değişikliği faslında gösterilen uyumun yetersiz olduğu vurgulandı. Şaşırdınız mı?

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar