Pelin CENGİZ
Yeni gündeme gelen bir kanun taslağı ile birlikte Türkiye, ilginç bir mühendislik çalışması ile karşı karşıya olabilir. Neden derseniz, bu sorunun cevabı yeni İklim Değişikliği Kanunu taslağında yer alıyor.
Bu yıl içerisinde TBMM gündemine gelmesi beklenen kanun taslağı pek çok belirsizlik hatta Anayasa’ya aykırılık içeren maddeye sahip olmasıyla tartışmaların odağında yer alırken, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda izlenecek politikaların çerçevesini net şekilde çizmemesiyle de eleştiriliyor.
Bir adım geriden: “Gizli’’ olarak işaretlenmiş bir taslak metin, ilk olarak Ağustos 2023’te Ankara Sanayi Odası’nın internet sitesinde yayımlandı, sonra kaldırıldı. Metne bugün de Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği sitesinden ulaşmak mümkün. Ancak konuyla ilgili resmî kurumlardan yapılmış bir açıklama olmadığından, kamuoyunun kanun taslağının son hâline ilişkin bilgisi epeyce sınırlı.
Taslakta ne var değil de, ne yok diye bakalım
Birincisi böyle bir kanunun olmazsa olmazı olarak görülebilecek bir emisyon azaltım hedefi yok. Sayısal bir hedefin olmamasının yanı sıra takvimsel bir hedef zaman da yok. Somut adımlar sorumluluk alacaklarla ve zaman çizelgesi ile birlikte tarif edilmiyor.
Taslakta iklim adaleti, kırılgan gruplar, ihtiyatlılık gibi ifadeler bulunsa da, bunların nasıl gerçekleştirileceğine dair hiçbir yöntem, model ya da uygulama alanı belirtilmiyor.
Belirsizliklerle dolu, göstermelik ve aslında altında emisyon ticaret sistemini düzenleme niyeti olduğu açıkça görülen bir metin olduğunu söylemek mümkün.
"Karbon azaltımı için ne sayısal, ne tarihsel hedef var"
Konuyla ilgili değerlendirmelerine başvurduğumuz Bahçeşehir Üniversitesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Serkan Köybaşı ile önce iktidarın neden böyle bir kanun çalışmasına ihtiyaç duyduğunu konuştuk:
“İklim Değişikliği Kanunu, Paris Anlaşması’nın devamı olarak devletlerin yapması gereken bir düzenleme. Anlaşmanın iç hukuktaki yansıması olarak yapılıyor. Türkiye, 2015’te imzalanan Paris Anlaşması’nı onaylamayı çok geciktirdi, 2021’e kadar onaylamadı. 2012’de onaylamasının sebebi de AB’nin Yeni Yeşil Düzeni ve Yeşil Mutabakat’a geçişiydi. Çünkü AB, Yeşil Mutabakat çerçevesinde ticareti, diğer ülkelerle yapılan ticareti de bağlayacak şekilde düzenlemek istedi.
Ülkeler belli bazı karbon salım azaltımlarını yapmadıysa o zaman gümrükte daha fazla vergi istenecek. AB ile ticarette mal satmak daha da zorlaşacak. AB’nin ticaret yaptığı ülkelerin de satacağı ürünleri üretirken karbon salmaması gerekiyor ya da belli bir projeksiyonda emisyonları azaltıyor olması gerekiyor.
Türkiye, 2021’de biraz da o panikle Paris Anlaşması’nı onayladı ve ardından şimdi dolaşımda olan o taslağı hazırladı. Yani, “İklim değişiyor, bizim de önce azaltımla sonra uyumla adapte olmamız lazım” gibi bir bakış açısıyla değil, AB ile ticaretimiz baltalanmasın gibi bir politika ile hazırlandığını anlıyoruz.”
Sadece şimdikini değil, gelecekteki hükümetleri de bağlamalı
Paris Anlaşması çerçevesinde her ülkenin vermesi gereken bir Ulusal Katkı Beyanı var. Bunun beş yılda bir hazırlanması ve Paris Anlaşması kurumlarına sunulması gerekiyor.
Köybaşı’nın bu noktada bazı önemli hatırlatmaları var:
“Bu bir kanun değil aslında bir idari işlem. İdari işlemler seviye olarak kanunların hukuken altında olan işlemler. İklim değişikliğine bağlı karbon salımı azaltımlarının da bir kanunla belirlenmesi gerekir. Çünkü böylece kanunlar idari işlemleri bağladığı için, salım azaltımlarını kanunla düzenlediğinizde böylece sadece şu anki hükümeti değil, daha sonraki hükümetleri de bağlayacak bir millî irade ortaya koymuş oluyorsunuz.
Mesela, şu anki taslakta hiçbir sayısal hedef yok, hiçbir tarih hedefi yok. Şu tarihte şu kadar karbon salım azaltım hedefi koyuyoruz gibi hiçbir vaat yok, hiçbir çerçeve çizilmemiş. Bütün irade yürütmeye bırakılmış, burada yürütmeden anladığımızda cumhurbaşkanı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün 2053’te karbon emisyonlarında net sıfır hedefi koyar, Erdoğan gider başka biri cumhurbaşkanı olur hedefi 2070’e uzatır. Bunu diyememesi için kanunda bunun yazılması gerekir. Kanunda Türkiye Devleti’nin hedefi 2030’da şu kadar azaltım, 2053’te net sıfırdır, şu tarihten itibaren de salım konusunda eksiye geçecek gibi ifadeler olmalı. Bir devlet politikası olarak ortaya konduğu zaman ilerideki hükümetleri de bağlar, yani yürütmeyi de ve elbette cumhurbaşkanını da bağlar. Bunun olmadığı bir kanunun da hiçbir anlamı yok. Bu bir iklim değişikliği kanunu değil.”
Köybaşı’nın kanun taslağında esas dikkat çektiği 3. Madde’nin 5, 6 ve 7’nci fıkralarının üzerinde özellikle durmamız gerekmesi. Çünkü, bunlar son derece sorunlu ifadeler içeriyor. Eğer, taslak bu hâliyle yasalaşırsa ve muhalefet partileri Anayasa Mahkemesi’ne giderse, bu maddelerin iptal edilme ihtimali de mevcut.
- Taslakta yer alan 3. Madde’nin 5. Fıkrası şöyle diyor:
“Kurum ve kuruluşlar ile gerçek ve tüzel kişiler; iklim değişikliği ile mücadelede azaltım ve uyum hedeflerinin gerçekleştirilmesi için, planlama araçlarına ve bu Kanunun amacının gerçekleştirilmesi doğrultusunda alınacak tüm tedbirlere ve düzenlemelere uymakla ve bunları uygulamakla ve ayrıca bu kapsamda plan ve projelerini yapmak, yaptırmak, uygulamak ve uygun görüldüğünde yatırım yapacak olan gerçek ve tüzel kişilerin projelerini desteklemekle yükümlüdürler.”
İktidarın her projesini 'desteklemekle yükümlü' olacağız
Köybaşı’nın değerlendirmeleri şöyle:
“Bu madde Anayasa’ya aykırı. CHP, bunu Anayasa Mahkemesi’ne götürürse bunun iptal olma ihtimali çok yüksek. Bu kanun çerçevesinde yapılacak tüm işlemlere, alınacak tüm tedbirlere, yapılacak tüm düzenlemelere bütün kurum, kuruluş ile gerçek ve tüzel kişilerin uyması ve karşı çıkmaması yükümlülüğü getiriliyor.
Hükümet bu kanun çerçevesinde derse ki, 'Yeşil enerjiye geçişte nükleer sıfır karbon salımı yapıyor, iklim değişikliği ile mücadele eden bir enerji türüdür ve kanun kapsamında nükleer enerji yatırımları yapıyorum', kimse buna karşı çıkamayacak. Çünkü, artık bu projeyi desteklemekle yükümlüyüz. Yapılacak yeşil enerji ihalelerine yönelik eleştirileri önlemeye çalışıyor olabilirler. Yine Avrupa’dan alınan plastik atıklara yönelik itirazları engellemek için olabilir. Bu tarz otoriter yaklaşımlar Kuzey Kore’yi hatırlatıyor. 'Desteklemekle yükümlü' olmak ancak Kuzey Kore’de göreceğimiz ifadeler.”
- Taslakta yer alan 3. Madde’nin 6. Fıkrası ise şöyle diyor:
“Başkanlık; 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kendisine verilen görevler dahilinde ve bu Kanunda belirtilen hedefler doğrultusunda gerekli gördüğü tüm tedbirleri almak, koordinasyonu sağlamak, planlama veya uygulama araçlarını ilgili kurumlarla işbirliği içerisinde yapmak veya yaptırmakla yetkilidir.”
Köybaşı, bunun da çok geniş bir düzenleme olduğunu belirterek, “Burada amaç idari teşkilatlara çerçeve çizmek. Siz çerçeve çizmeden eğer koordinasyon yetkisi verirseniz bu yetki devrine girer. Kanunla yapılması gereken işi siz yürütmeye bırakıyorsunuz demektir. Meclis kendi yapması gereken işi Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile kendi üzerinden İklim Değişikliği Başkanlığı’na bırakıyor. Bu yasama yetkisinin devridir, bu biraz daha teknik bir Anayasa konusu” ifadelerini kullanıyor.
İklim değişikliğinin değil kalkınmanın önceliği var
- 3. Madde’nin 7. Fıkrası’nda şöyle deniyor:
“Ulusal Katkı Beyanı’nda; Başkanlık tarafından belirlenecek sektörlere ilişkin somut ve sayısal hedeflerin yanı sıra iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlanması amacıyla ulusal ve yerel düzeyde belirlenecek eylem ve hedefler ile emisyon azaltımını destekleyecek, çevresel bütünlüğü gözetecek ulusal veya uluslararası finansal mekanizmalar da yer alır. Ulusal Katkı Beyanı’nda ülkenin kalkınma öncelikleri ve özel koşulları göz önünde bulundurulur ve bu çerçevede önlemler alınır.”
Köybaşı’nın bu maddeye ilişkin eleştirisi ise şöyle:
"Maddenin bu fıkrası da sorunlu ancak Anayasa’ya aykırılık yok. Bu maddenin son cümlesi zaten bu kanunun tamamen göstermelik olduğunu anlatan bir cümle. Paris Anlaşması kapsamında verilen Ulusal Katkı Beyanı’nda ülkenin kalkınma öncelikleri ve özel koşulları göz önünde bulundurulur ve bu kapsamda önlemler alınır deniyor. Ülkenin kalkınma öncelikleri iklim değişikliğinden önce gelir deniyor. Daha sonraki hükümetleri sayısal hedeflerle ya da emisyon azaltım hedefleriyle bağlamıyorsunuz ama bu kalkınma maddesiyle bağlıyorsunuz. Gelecek hükümetler iklimi değil kalkınmayı öncelemek zorunda bu maddeyle.”
Toplamda 17 sayfadan oluşan taslağın ilk 10 sayfası iyi niyetlerle, sadece kelime olarak geçen ve hatta içi doldurulmayan, ne olduğu tanımlanmayan şeffaflık, adil geçiş, ihtiyatlılık gibi kelimelerle dolu. İhtiyatlılık gibi bir ilkeye yer veriliyor ancak bundan ne kastedildiği anlatılmıyor. Bu haliyle de taslak tamamen göstermelik bir nitelikte.
10. sayfadan sonrası ise tamamen emisyon ticaret sistemiyle ayrıntılandırılmış. Buradan da niyetin ne olduğu daha iyi anlaşılıyor. AB’nin kendisiyle ticaret yapan tüm ülkeleri zorunlu tutacağı Yeşil Mutabakat sisteminin dışında kalmamak ve ticaretin aynen devam edebilmesi sağlamak için oluşturulmuş.
Diğer yandan, Köybaşı’nın Almanya’da alınan bir karara ilişkin önemli bir paylaşımı da var:
‘‘Karşılaştırmak gerekirse, örneğin Almanya Anayasa Mahkemesi, Neubauer kararı ile bu konuda çok net kriterler belirledi. Dedi ki, 'Kanunda mutlaka çerçeveyi çizmelisin; emisyon azaltımı için normatif çerçevenin ötesinde, izlenecek politikaları dahi kanunda göstermelisin; hatta 2030’dan sonraki politikaları belirleyecek ayrıntıları dahi yazmalısın.'
Meclis’te kanun yapılırken çerçevenin iyi çizilmesi gerekiyor ki, yürütme ona göre iklim değişikliğiyle mücadele edebilsin ve etme yükümlülüğünün de altına girsin. Mücadele ederken sınırlar aşılmamalı ve insanlar, hangi haklarının ne şekilde sınırlanabileceğini bilmeli.
İkinci olarak hükümetler, ileri tarihli bir iklim değişikliği için azaltım yapmaya çalışırken, oy kaybetmekten korkuyor. Parlamentonun iklim kanununda, ilerideki hükümetleri de bağlayacak bir çerçeve çizmesi gerekir. Dolayısıyla kısa erimli ve belirsiz değil, uzun yıllara yayılan, somut, düzenleyici bir işlem olmalı kanun. Almanya Anayasa Mahkemesi örneğinde, ilerideki hükümetleri de aynı hedefe bağlayacak, yoldan sapmalarını engelleyecek bir kanun yapılması gerektiği söyleniyor. Gerçekten de Almanya Parlamentosu, mevcut kanununu bu çerçevede güncellemek zorunda kaldı.’’
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.03.2025
29.12.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
26.07.2024
21.05.2024
13.02.2023
10.02.2023
15.11.2022