Pelin CENGİZ
Avrupa Birliği ile 1959’da başlayan ilişkisini Ekim 2005’ten bu yana ucu açık tam üyelik müzakere süreciyle yürüten Türkiye’nin, her vuslata eremeyen ilişkinin sonu gibi bu ilişkisi bitmek üzere… Avrupa Parlamentosu’nda ezici çoğunluk, Türkiye ile yürütülen müzakere sürecinin askıya alınması gerektiği yönünde oy kullandı. Bağlayıcılığı bulunmasa da, oylamadan çıkan sonucun hem Türkiye’nin yakın gelecekteki hukuki, ticari ve siyasi hayatını etkileyeceğini hem de Avrupa Birliği Konseyi’nin nihai kararında etkili olacağını söylemek mümkün. Her ne kadar AB tarihinde bu denli uzun, ucu açık ve garip bir üyelik süreci yaşayan başka bir ülke bulunmasa da Türkiye müzakereler sayesinde mevzuatını iyileştirme ve dolayısıyla yurttaşının ve doğasının geleceğini teminat altına alma fırsatı elde etti. Peki bu fırsatı değerlendirebildi mi?
AB’nin çevre korumaya yaklaşımı
1995’te çevre duyarlılığı nisbeten yüksek kuzey Avrupalı ülkelerin (Finlandiya, İsveç) üye olmasıyla gelişmeye ve içi doldurulmaya başlayan AB’nin Çevre Politikası temel olarak, mevcut ve gelecek nesiller için kalkınma ile çevre arasında bir denge sağlanmasını ve çevrenin korunmasını amaçlıyor. Politika, önleyici eylem, çevre tahribatı ile kaynağında mücadele, ortak sorumluluk ve çevrenin korunmasının diğer AB politikaları ile bütünleştirilmesi üzerine kurulu. Müktesebat, yatay mevzuatı, su ve hava kalitesini, atık yönetimini, doğanın korunmasını, endüstriyel kirlenmenin denetimi ve risk yönetimini, kimyasal maddeler ve GDO, gürültü ve ormancılığı kapsayan iki yüzden fazla ortak ve bağlayıcı yasal düzenleme içeriyor.
Özellikle Paris Anlaşması’nın ardından üye ülkelerinin küresel sera gazı emisyonları içindeki payı %10 olan AB, bu emisyonları 2030’a kadar 1990’daki seviyenin %40’ı oranında düşürmeyi taahhüt etmiş, bunun Paris’teki İklim Anlaşması’nda yer almasını sağlamıştı. Paris’in ardından bu yıl Marakeş’te yapılan iklim zirvesinin hemen öncesinde AB üyesi ülkelerin bakanlarının onayıyla Avrupa Komisyonu’nun olağanüstü toplantısında Paris İklim Anlaşması’nı onayladığı açıklandı. Bu karar, küresel iklim değişikliği mücadelesi adına tarihî bir eşik demek. Türkiye henüz anlaşmayı onaylamadı. BM üyesi sıfatıyla politik taahhütleri açısından anlaşmayı uygun görmesiyle anlaşmanın Meclis gündemine gelmesi gerekli. Türkiye gibi gelişmekte olan ve sera gazı emisyonları hızla yükselme trendinde olan ülkelerin küresel iklim rejiminin dışında kalması, süreç açısından ciddi bir tehlikeye işaret ediyor. O yüzden Türkiye’nin iklim değişikliği hedeflerinin AB’nin 2030 iklim değişikliği hedefleriyle de uyumlulaştırılması gerekli.
2009’dan beri müzakere ediliyor
27. müzakere başlığı olan Çevre ve İklim Değişikliği Faslı, Türkiye’nin AB katılım müzakereleri kapsamında 21 Aralık 2009 tarihi itibarıyla müzakere etmeye başladığı bir fasıl. O dönem dışişleri bakanı olan Ahmet Davutoğlu, fasıl açılırken, “insani boyutu çok yüksek olan çevre faslının açılmasının Türkiye’nin kendi insanının statüsünü yükseltme isteğinin teyidi” olduğunu dile getirmişti. Bu açıklamanın üzerinden yedi yıl geçmesine rağmen ve bazı kazanımlar elde edilmiş olsa da, mevzuat uyumunda ve AB hedeflerine erişimde hâlâ yerimizde sayıyoruz. Yenilenebilir enerjideki kapasite artışı, atık su ve çöp yönetimi gibi bazı konularda ilerlemeler kaydetse de devlet ve toplum el ele milyonlarca ağacı kesmeyi, dereleri kurutmayı, dağları delmeyi, tarım alanlarını imara açmayı, SİT alanlarını yağmalamayı sürdürüyor. Davutoğlu’nun o gün bahsettiği “statünün” ne kadar yükseltildiğini, yaşam alanlarının, doğal, tarihî ve kültürel varlıkların nasıl rant, talan ve gasp zihniyetine teslim edildiğine bakarak görmek mümkün.
Son iki yılda Avrupa Komisyonu’nun İlerleme Raporları’nı mülteci pazarlığı sebebiyle suya sabuna dokunmadan yazdığını biliyoruz. O yüzden 2014 raporuna bakalım: “Merkezî ve yerel düzeyde idari kapasite 1990’ların sonuna göre artmış olsa da, tüm düzeylerdeki ilgili otoriteler arasındaki koordinasyonun güçlendirilmesine ihtiyaç var. Çevre korumanın diğer politika alanlarına dahil edilmesi ve yeni yatırımların çevre konusundaki AB müktesebatıyla uyumunun sağlanması erken aşamada.” En kritik ifade ise şu: “Çevre konusunda esas mesele, ekonomik büyüme ile çevresel kaygıları dengelemek.”
Genel olarak AB tarafı, Türkiye’de yasal mevzuat AB ile kısmen uyumlu olsa da, uygulamanın son derece zayıf olduğunun altını çiziyor. Örneğin sulak alanlar, milli parklar, ormanlar ve SİT alanlarını inşaata açan Torba Yasalara sokuşturulan yönetmelik değişikliklerinin AB’nin Çevre Müktesebatı’na taban tabana aykırı olduğu açık. Mevzuata uyum ve uygulama alanlarında daha güçlü bir siyasi irade ile çevre ve iklim değişikliği konularında düzenli diyaloğun kurulması hemen hemen tüm raporlarda vurgulanan bir konu.
Halkın katılımı ve bilgiye erişim
Bunların yanında Türkiye, hemen her raporda, çevre mücadelesi verenlerin canını çok sıkan konu olan ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) yönetmeliklerinin doğru düzgün uygulanmaması yüzünden de eleştiriliyor. AB sınırları içinde belirlenmiş doğal çevre koruma ağı Natura 2000’de yer alması gereken SİT alanları halen belirlenmiş değil. Taslak halindeki Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Kanunu, AB müktesebatı ile uyumlu değil. Örnekleri çoğaltmak mümkün.
AB’nin önemli talepleri arasında halkın katılımı ve halkın bilgiye erişimi konularında AB müktesebatına uyum yer alıyor. Türkiye, Aarhus (Çevresel Konularda Bilgiye Erişim, Çevresel Karar Verme Sürecine Halkın Katılımı ve Yargıya Başvuru Sözleşmesi) ve Espoo (Sınır Aşan Çevresel Etki Değerlendirme) sözleşmelerini imzalamadı. Aarhus Sözleşmesi çevresel konularda halkın bilgilendirilmesi, karar mekanizmalarına halkın katılımı ve yargıya başvurulabilmesiyle ilgili konuları içeriyor. Espoo ise sınır aşan boyutta çevre kirliliğine yol açan faaliyetlerin proje aşamasında taraf ülkelerin ve kamunun katılımıyla ele alınmasını amaçlıyor. Türkiye, AB’nin özel önem verdiği sınır aşan konularda iç hukuka aktarım ve kamuya danışmanın arttırılması konularını ele alan bu iki sözleşmeye taraf olup olmamayı üyelikle birlikte değerlendireceğini belirtiyor.
Özetlemeye çalıştığım çalışmaların, müzakereler devam ettiği sürece ve iyimser bir bakış açısıyla, eninde sonunda yerel mevzuatı müktesebatla uyumlu hale getireceğini, AB’nin ısrarla üzerinde durduğu uygulamaların zamanla hayata geçeceğini ummak mümkün. Ancak çevre konularında, siyasette olsun toplumda olsun yaygın ve kemikleşmiş duyarsızlığın göz yumduğu geri dönüşsüz tahribatın geldiği nokta şimdiden büyük boyutlarda. OHAL’in, hukuksuzluğu kural haline getirerek bu gidişatı hızlandırdığını da belirtelim. Diğer taraftan AB ile ilişkilerde girilen karanlık dönem sürecin bekasına dair ciddi belirsizlikler içeriyor. Sözün özü, AB çevre normları AKP iktidarının önceliği olmadığı gibi tamamen doğa düşmanı, hoyrat inşaat ve fosil enerji üzerine bina edilmiş olan ekonomik modelinin önünde engel oluşturuyor. O yüzden de asla dikkate alınmıyor.
Avrupa ile Orta Asya kriterleri
Ve iktidar, AB ile ilişkiler ne zaman istemediği gibi gelişse, elini güçlendirmek adına sanki birbirinin alternatifiymiş gibi Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) üye olmaktan bahsediyor. Birkaç yıl önce gündeme gelen Şanghay Örgütü’ne üyelik, AB üyeliğiyle ilgili gelişmelerle birlikte soğuduğu raftan indirilip tekrar ısıtıldı. Elbette biri diğerinin muadili olamayacak kadar “ayrı dünyaların” örgütleri bunlar. AB bütün sorunlarına rağmen ulusüstü siyasi ve iktisadi bir bütünleşmeyi hedefleyen yapısal bir oluşum, ŞİÖ ise hükümetlerarası ve güvenlik ağırlıklı konjonktürel bir oluşum.
AB'nin ekonomi, politika, güvenlik ve insan hakları konusunda bağlayıcı bir müktesebatı, üye ülkelerden parlamenterlerin temsil ediği ve kısmi yasama gücü bulunan bir meclisi, mahkemesi, marşı ve tüm üye ülkelerin bayraklarının yanında kullandığı bir bayrağı bulunurken bunlar ŞİÖ'de mevcut değil. Haliyle, örgüte üye ülkelerin içişlerine en ehven müdahalede bulunması söz konusu bile olmayan ŞİÖ’nün kuruluş ve işleyiş kriterleri arasında çevreye dair herhangi bir uygulama alanı da yok. “Environmental protection” (çevre koruma) âdet yerini bulsun diye olsa gerek, üyeler arasında ilişkilerin geliştirilmesi istenen konular arasında zikrediliyor.[1] 2001’de kurulan örgütün altı üyesi Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Rusya, Tacikistan. Hindistan ve Pakistan aday ülke. Örgütün diyalog ortakları Azerbaycan, Ermenistan, Kamboçya, Nepal, Sri Lanka ve Türkiye.
ŞİÖ üyelerinin çevre koruma performansı
Yukarıda özetlemeye çalıştığım AB’nin Çevre Faslı kapsamındaki uyum gereklerinden sonra ŞİÖ’nün çevresel hiçbir normunun olmaması, iktidarın arayıp da bulamadığı “konforlu” alan. Bu örgütün bir arada yürüttüğü herhangi bir çevre politikası olmadığı için ülkelerin ayrı ayrı çevre koruma ve iklim değişikliği performanslarına bakalım.
Üç yıl önce Erdoğan’ın başbakan olduğu dönemde Putin ile bir araya geldiği bir toplantıda, Türkiye’nin elli yıldır AB kapısında olduğundan serzenişle bahsederek, “Ben diyorum ki Şangay İşbirliği Teşkilatı’na gelin, Türkiye’yi alın. Bizi de bu sıkıntıdan kurtarın. Biz bunun yanında Avrasya’daki ülkelerle ilgili serbest ticaret anlaşmasına da varız,” demesi işte o konforlu alana işaret ediyor.
2016 başında Yale Üniversitesi tarafından açıklanan Dünya Çevre Performansı Endeksi’nde (EPI) yer alan veriler, ŞİÖ’ye üye devletlerle müstakbel aday Türkiye’nin durumunu gayet net gösteriyor.[2] Endekste ülkeler çevresel sağlık sorunları, hava kalitesi, suyun temizliği, su kaynakları, tarım, ormanlar, balıkçılık, biyoçeşitlilik ve habitat ile iklim ve enerji başlıkları altında inceleniyor. Endeksin genel sıralamasında 180 ülke içinde Rusya 32, Kazakistan 69, Kırgızistan 71, Tacikistan 72, Türkiye 99, Çin 109, Özbekistan 118. sırada yer alıyor.
Rusya’nın, genel sıralamada üst sıralarda yer almasına rağmen alt başlıklar incelendiğinde 113. sıra ile performansının en kötü olduğu alan biyoçeşitlilik ve habitat koruması. Özellikle karasal özel koruma alanlarının korunmasında notu çok düşük. Yine havadaki azot oranı ve sera gazlarındaki artış oranı açısından sorunlu. Çalışmadan diğer ülkelerin ve Türkiye’nin genel olarak güvenli olmayan hava kalitesi, karasal ve deniz habitatlarının, ayrıca biyoçeşitliliğin korunması alanlarında sınıfta kaldığı anlaşılıyor. Gelişmişlikle çok yakın bir ilişki gösteren endeksteki ilk 30 ülkenin 25'i Avrupa ülkesi.
Bu yıl Germanwatch tarafından açıklanan İklim Değişikliği Performans Endeksi’nde de (CCCPI) benzer bir durum mevcut.[3] Küresel sera gazı emisyonlarının %90’ından sorumlu 58 ülkenin değerlendirildiği ve ilk üçte hiçbir ülkenin yer alamadığı raporda, 48. sıradaki Çin, 51. sıradaki Türkiye, 53. sıradaki Rusya ve 59. sıradaki Kazakistan “çok kötü ülkeler” liginde yer aldılar. ŞİÖ içinde bulunan diğer üç ülke değerlendirmeye alınmamış. İlk 15’te yer alan ülkelerin 13’ü Avrupa ülkesi.
Aslında tüm veriler birbirinin sağlaması gibi. 2015’te Paris’te gerçekleştirilen COP21 sonrası (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Konferansı) yayımlanan sonuç bildirgesinde yer alan verilere göre, Çin küresel sera gazı emisyonlarının % 20,09’undan, Rusya ise % 7,53’ünden sorumlu. Bu iki ülkenin emisyonları şu haliyle dünyadaki toplam emisyonların dörtte birinden fazla (Kazakistan %0,84, Kırgızistan %0,03, Tacikistan %0,02, Özbekistan %0,54). Türkiye’nin sorumluluğu ise %1,24 oranında.[4]
Diğer yandan, özellikle Çin ve Rusya’nın küresel anlamda en ciddi hava, su ve toprak kirliliği yaratan ülkeler arasında başı çektiğini unutmamak gerek. Bunlarla ilgili sayısız örnek verilebilir. Ayrıca, çağımızda dünyada insan eliyle gerçekleştirilmiş en büyük çevre felaketi olarak anılan Aral Gölü’nün çölleşmesi, örgütte yer alan ülkelerin hepsini bir şekilde ilgilendiriyor. Aral Gölü artık yerini dünyanın en “genç” çölü olan Aral Çölü’ne bıraktı. Petrol sızıntıları, nükleer atıklar, endüstriyel kirlilik, su kaynaklarının kullanılamaz hale gelmesi ve kronik hava kirliliği ŞİÖ ülkelerinde en fazla görülen çevre ihlalleri olarak karşımıza çıkıyor.
Elbette, gezegeni elbirliğiyle kirlettik, havasını, suyunu, doğal dengelerini bozduk. Ancak, bugün gelinen noktada Paris Anlaşması’nın da etkisiyle, yavaş ilerlese de dünya çözüm arayışında, bir çabanın peşinde. Bir ülkenin adının daha iyi, eşit, adil ve temiz bir dünya için çalışanlarla ya da sorumluluk almadan kirletmeye devam edenler arasında yer alacak olması tamamen o ülkenin seçimi… Türkiye için bunun yolunun ŞİÖ’den geçmediği aşikaâr.
TABLO 1

NOTLAR:
(1) İnsani Gelişmişlik Endeksi 2015 verileri, UNDP.
(2) COP21 Final raporu verileri, 2016, UNFCCC.
(3) AB-28 verisi yaklaşık olarak WRI 2012 verilerine dayanarak ifade edilmiştir.
(4) Dünya Bankası verileri, 2015.
(5) İklim Değişikliği Performans Endeksi 2017 verileri, Germanwatch.
(6) WRI CAIT verileri, 2016.
(7) Yale Üniversitesi Çevresel Performans Endeksi 2016 verileri, Yale EPI.
(8) AB-28 üye ülkeleri ülke bazında ve ağırlıklı olarak ilk 30'da yer almaktadır.
*Renk kodları aşağıdaki tabloda ve grafiklerde sunulmuştur.
TABLO 2



*Tablolar Ekoloji Kolektifi’nden ODTÜ Yer Sistem Bilimi Doktora Öğrencisi Arif Cem Gündoğan tarafından hazırlanmıştır.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları


























































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.03.2025
29.12.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
26.07.2024
21.05.2024
13.02.2023
10.02.2023
15.11.2022