Pelin CENGİZ
Ocak 2018 tarihinde Kanal İstanbul projesinin güzergahı belli olduktan sonra nasıl arsa ve konut fiyatlarıyla ilgili spekülasyon arttıysa, aynı dönemlerde buradan gerçekleştirilecek gemi trafiğinden elde edilecek gelirle ilgili de bazı rakamlar ortaya atıldı.
Güzergâh belli olunca kanaldan günde 150-160 civarında gemi geçeceği, Montrö Anlaşması by-pass edileceği için de gemi geçişlerinden yılda 8 milyar dolar gibi bir gelir elde edileceği ifade edildi.
Oysa, 12 yıldır sürekli olarak İstanbul Boğazı’ndan geçen gemi sayısında düşüş var. Örneğin, 2018’de son 12 yılın en düşük geçiş sayısı 41 bin 103 adetle gerçekleşmiş. Günlük ortalama geçiş sayısı ise 113.
Maliyeti 75 milyar lira olarak açıklanan ancak öngörülemeyen maliyet unsurlarıyla tam olarak ne kadara mal olacağı bilinmeyen bir proje kaç yılda kendini amorti edecek de, uluslararası sözleşmelere aykırı şekilde bir de 8 milyar dolar elde edecek?
Kanal İstanbul geçişleri nasıl cazip hale getirilecek de günlük geçiş sayıları 150-160’lara çıkacak? Mevcut gemi geçiş haliyle 8 milyar dolar gelir için her gemiden astronomik rakamlar almak gerekecek, bu paraları vermeye kim, niçin ikna olacak?
Bu hafta, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 10 günlüğüne kamuoyunun görüşüne açılan nihai ÇED raporunda, İstanbul Boğazı’ndan gemi geçişlerinin arttığı -ki yanlış- ve bu artışın tehlike ve riskleri de arttırdığı varsayımıyla şu ifadeler yer alıyor:
“Normal gelişme senaryoları içerisinde halen yılda 45 bin - 50 bin gemi geçişi mertebelerinde olan Boğaz trafiğinin 2071 hedef yılında 86 bin mertebelerine ulaşacağı öngörülmüş olup, 2071 yılı için belirlenen trafiğin akışını simüle edebilmek için ARENA modeli ile gemi akış simülasyon modeli oluşturuldu.”
2017 yılında gemi trafiğinin hangi sebeplerle 86 bine çıkacağına dair hiçbir bilgi yok, üstelik 86 bin verisinin nasıl elde edildiği de belli değil.
Üstelik, tehlikeli madde taşıyan gemilerin geçişinde de artış yok. İstanbul Boğazı’ndan geçen gemilerin büyük çoğunluğu dökme yük taşıyan gemilerden oluşuyor.
İddia edilen bu gemi geçişi ve gelir rakamları, Kanal İstanbul’un Süveyş ve Panama kanallarıyla kıyaslanmasına dayanıyor. Montrö’nün devre dışı kalacağından hareketle gelirin artacağı öne sürülüyor.
Kanal İstanbul projesinin temeli, gemilerin ve özellikle tehlikeli yük taşıyan gemilerin İstanbul Boğazı’nı değil Kanal İstanbul’u kullanmaları varsayımına dayanıyor. Oysa hem Montrö Sözleşmesi’ne hem de uluslararası hukuka göre, gemiler Kanal İstanbul’u kullanmaya zorlanamaz.
Türkiye’deki boğazlardan gemi geçişlerinin hukuki altyapısı 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile başlıyor. Ticari ve askeri gemilerin boğazlardan geçişini düzenleyen sözleşme, Türkiye dahil bütün taraf ülkeler için önemli.
İstanbul Boğazı’ndan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin imzalandığı 1936’da yılda ortalama 4 bin 700 gemi geçişi vardı, 2018 yılında bu rakam 41 bin 103 olarak gerçekleşti.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na bağlı Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nün “2019 Yılı İstanbul Boğaz Gemi Geçiş İstatistik Özeti”ne göre, 2019 yılının ilk dokuz ayında İstanbul Boğazı’ndan toplamda 30 bin 352 gemi geçti. Aynı şekilde yine bu yılın ilk dokuz ayında Çanakkale Boğazı’ndan ise 32 bin 414 gemi geçiş yaptı.
12 yıldır sürekli olarak İstanbul Boğazı’ndan geçen gemi sayısında düşüş var. Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nün sitesinden yıllık geçiş sayılarına ulaşmak mümkün.
Yıllara göre İstanbul Boğazı’ndan geçen gemi sayıları şöyle:
2006 54.880
2007 56.606
2008 54.396
2009 51.422
2010 50.871
2011 49.798
2012 48.329
2013 46.532
2014 45.529
2015 43.544
2016 42.553
2017 42.978
2018 41.103
Tekrar Montrö’nün önemine dönecek olursak, sözleşmenin imzalandığı yıllarda boğazlar için önemli bir risk unsuru olan petrol taşımacılığı yokken, artık yılda ortalama 150 milyon ton civarında petrol ürünü taşınıyor.
Kanal İstanbul’dan dedikleri büyüklükte bir gelir elde edilebilmesi için, gemilerin ve özellikle tehlikeli yük taşıyan gemilerin İstanbul Boğazı’nı değil, Kanal İstanbul’u kullanmaları gerekli.
Sözleşmenin II. maddesinde, “Barış zamanında, ticaret gemileri, gündüz ve gece, bayrak ve yük ne olursa olsun, aşağıdaki III. madde hükümleri saklı kalmak üzere, hiçbir işlem (formalite) olmaksızın, Boğazlar'dan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır. Bu gemiler, Boğazlar'ın bir limanına uğramaksızın transit geçerlerken, Türk makamlarınca, alınması işbu sözleşmesinin I sayılı Ek'inde öngörülen vergilerden ve harçlardan başka, bu gemilerden hiçbir vergi ya da harç alınmayacaktır” deniyor.
Geçiş finansal açıdan cazip kılınırsa, Kanal İstanbul’un kullanılması teşvik edilebilir. Bunu sağlamak için İstanbul Boğazı’ndan geçişi yasaklamak hatta zorlaştırmak gerek ki, bu da Montrö Sözleşmesi’ne ve bu sözleşme feshedilse bile geçerli olacak genel uluslararası hukuk kurallarına aykırı olacak.
Sularının tamamı bir devletin karasuları içinde dahi olsa, hem ticari hem de askeri gemiler, uluslararası ulaşımda kullanılan boğazlardan geçişe ilişkin uluslararası hukuk kuralları uyarınca kıyı devletinin güvenliğini tehdit etmediği sürece Boğaz’dan geçiş hakkına sahip olmaya devam edecek. Kıyı devletinin bu geçişi yasaklama, askıya alma, hatta askeri gemiler için dahi ihbar veya izin isteme hakkı yoktur. Yani, Montrö Sözleşmesi feshedilse dahi Türkiye, ticari gemi geçişlerini yasaklama yetkisine sahip olamaz.
Kanal İstanbul’un sürekli kıyaslandığı Süveyş Kanalı ve Panama Kanalı ile ilgili rakamsal veriler ortada. 2018 verileriyle Süveyş Kanalı’ndan Mısır’ın elde ettiği gelir 5,7 milyar dolar. 2016 yılında 5 milyar dolar seviyesine çıkan gelirler, 2017 yılında da 5,5 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Asya ve Avrupa arasında önemli bir geçiş noktası. Panama Kanalı’nın geliri yıllık 3 milyar dolar düzeyinde. Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanus’u birbirine bağladığı için önemi büyük. Dolayısıyla işlevsel ve kritik kanal geçişlerini Kanal İstanbul ile kıyaslamak doğru değil.
Türkiye’de iktidar sürekli ülkeyi ekonomik, ekolojik, toplumsal ve sosyal yeni yeni kaoslara sokacağı bu projeyle gelir hesabı yapıyor. Olur da bu proje hayata geçerse diye soruyorum, acaba iktidar, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne aykırılıktan doğacak zararları da hesap ediyor mu?
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.03.2025
29.12.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
26.07.2024
21.05.2024
13.02.2023
10.02.2023
15.11.2022