Pelin CENGİZ
Türkiye’nin geçtiğimiz günlerde Oruç Reis gemisini Rodos ve Meis adaları arasında kalan açık denizde hidrokarbon araştırmaları başlatmak üzere göndermesi ve NAVTEX ilan edilmesi, Doğu Akdeniz’de gerginliğin bir kez daha yükselmesine, suların ısınması neden oldu.
Hatırlanacağı üzere, Türkiye ve Kıbrıs arasındaki gerginliğin boyutu, 2010'dan itibaren Doğu Akdeniz'de hidrokarbon yataklarının keşfedilmesi ve uluslararası büyük enerji şirketlerinin bölgeye akın etmesiyle birlikte daha da artış gösterdi.
ABD'nin Noble ve Exxon Mobil şirketlerinin yanı sıra İtalyan ENI ve Fransız Total şirketleri Kıbrıs ile yaptıkları anlaşmalar çerçevesinde bölgede faaliyetlerini devam ettiriyor.
Exxon Mobil'in 2018 sonunda Kıbrıs Adası'nın güney tarafında yer alan 10 numaralı parselde doğalgaz aramaya başlaması gerginliği daha da artıran bir adım oldu. Nisan ayında ExxonMobil, Coronavirus salgını ve enerji fiyatlarındaki düşüşler nedeniyle arama faaliyetlerine ara verdi. Exxon Mobil, söz konusu sondaj faaliyetini Katar devlet şirketi Qatar Petroleum ile birlikte yürütüyordu.
Ankara, ExxonMobil ile Katar Petrolleri'nin 10 numaralı parselde sondaj çalışmalarına başlamasına sert tepki göstermiş, daha sonra da Fatih ve Yavuz sondaj gemilerini Akdeniz'e göndermişti. Daha sonra Barbaros Hayrettin Paşa sismik araştırma gemisini Akdeniz'e çıkaran Türkiye, kendi kıta sahanlığında kalan bölgelerde doğalgaz arama faaliyetlerine başladı.
Bu işin siyasi, ekonomik ve jeostratejik tartışmaları, üçüncü tarafların devreye girmesi, karşılıklı atışmalar daha çok su kaldırır.
Esas olarak, Türkiye’yi hem komşularıyla hem de Avrupa Birliği ile karşı karşıya getiren fosil yakıt arama tartışmasının en kritik boyutu gözden kaçıyor.
Bu meseleyi içinden geçmekte olduğumuz iklim krizi, ekolojik denge ve fosil yakıt rezervlerini yerin altında bırakma açılarından ele almaya çalışalım.
Her şeyden önce jargon olarak “hidrokarbon” yatakları diye ifade edilen rezervlerin önce adını koyalım ve kavramsal olarak “fosil yakıt” ifadesiyle devam edelim.
Hidrokarbon içeriğine sahip olan kömür, petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarının tümüne fosil yakıtlar adı veriliyor. Bunlar, yenilenemez oldukları için mevcut hallerinden başka kaynağa sahip değildir.
Üstelik gezegenin sanayi öncesi döneme göre, küresel olarak 1-1,2 °C daha sıcak olmasının ardında bu fosil yakıtlara dayanan üretim ve tüketim modeli olduğu artık tartışma götürmez biçimde bilimsel verilerle desteklenmiş bir gerçekliktir.
Peki hidrokarbon değil de fosil yakıt dememiz gerektiği niye önemli?
İklim krizini dert edinenler olarak, fosil yakıt ifadesinde ısrar ediyor olmamızın sebebi, sadece kömür, petrol ve doğalgazın fosilleşmiş organik maddelerden oluştuğu ve yenilenemez olduklarını vurgulamak değil, aynı zamanda fosil yakıt devrinin çoktan kapatılması gerektiğini de vurgulamaktır.
Gezegenin geleceği bu denli tehdit altındayken, hem fosil yakıtlara yönelik bağımlılıkta inat etmek, hem de yerin altındaki rezervlerin çıkarılmasında ısrar etmek bir insanlık suçu olarak kabul edilmeli.
İnsanlığın bekası için bu kaynakları yerin altında/denizin altında bırakmaktan başka çare yoktur. Eğer bu yapılmaz ve mevcut fosil yakıt kullanım düzeyi devam ettirilirse, dünyayı çok da uzak olmayan bir sürede 5 °C’lik bir sıcaklık artışı felaketi bekliyor.
Bu sebeple, Keep it in the ground (Yerin altında bırak) sloganıyla ifade bulan investment (yatırım) yerine divestment (yatırımı geri çekme) ile hedefteki şirketlerin finansal kaynaklarını kurutma hedefleniyor.
Bu şirketlerden yeni rezerv arayışlarını durdurmaları, karar alma süreçlerini etkilemek için yaptıkları lobicilik faaliyetlerine son vermeleri ve sahip oldukları rezervleri de çıkarmamaları isteniyor.
Dünya genelinde çok büyük sorunlara, hak ihlallerine, yerinden edilmelere neden olan iklim değişikliğinin bir iklim krizine dönüşmesinin nedeni bu sistem, bu sistemi sorgulamadan ne pandemilerden ne de iklim krizlerinden kaçınmamız mümkün görünmüyor.
Bunu durdurabilmenin yegane en iyi yolu ise fosil yakıtları tartışılmaz biçimde yerin altında bırakmak.
Bundan sonra tek bir denizaltı rezervi, tek bir petrol kuyusu, tek bir kömür madeni devreye alınmamalıdır.
Coronavirus pandemisi süreci, fosil yakıtları yeniden sorgulatırken, kapitalizmin önemli kaleleri olarak gösterebileceğimiz fosil yakıt şirketleri bu süreçte önemli varlık kayıpları içinde. Atmosfere saldıkları gazlarla büyük kibir abideleri olan bu şirketler, dünyayı kirletme cüreti gösterdikleri kadar kırılganlar da…
Coronavirus döneminde petrol talebinin düşmesiyle, dokuz ayda dünyanın en büyük borsaya kote petrol şirketlerinin petrol ve gaz varlıklarının değerinden neredeyse 90 milyar dolar silindi. Geçtiğimiz aylarda en düşük seviyeye ulaşan petrol piyasasının çöküşü, şirketleri önümüzdeki yıllarda fiyat beklentilerini yeniden değerlendirmeye zorluyor.
Carbon Tracker tarafından yapılan bir analize göre, yalnızca son üç ayda, Royal Dutch Shell, BP, Total, Chevron, Repsol, ENI ve Equinor gibi şirketlerin varlıklarının değerinde yaklaşık 55 milyar dolar değerinde düşüş gerçekleşti.
Dünyayı en çok kirletenlerin kapitalist sisteme nasıl sıkı sıkıya bağlı olduklarını, sistemdeki en ufak bir sallantıda bu şirketlerin nasıl çöküş trendine girdiğini göstermesi açısından fosil yakıt şirketlerinin durumu tam anlamıyla ibretlik…
En ufak bir krizde çökme noktasına gelen, devlet destekleri ya da sübvansiyonları olmadan neredeyse ayakta duramayan bu sektörün sürdürülebilirliği kalmamış durumda.
Sonuç olarak, bir denizi paylaşan tüm taraflar, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de karşılıklı çeşitli hak iddialarında bulunuyor.
Tüm tarafların hakkının olmadığı tek şey iklim krizini bu kadar sarsıcı biçimde deneyimlerken, insanlığı, doğayı, gezegeni tehlikeye atacak fosil yakıt faaliyetlerine girişmektir.
Politik ihtilafa neden olan, bölgedeki barışı tehlikeye atan bu fosil yakıt kaynaklarının yerin altında kalması, iklim kriziyle mücadele açısından çok önemli.
Doğu Akdeniz’deki mevcut durumda, Aralık 2019’da Green New Deal (Yeşil Yeni Düzen) ile Avrupa’nın yeni yeşil düzen haritasını ortaya koyan Avrupa Birliği’nin liderlik gösterebileceği çok önemli bir durum söz konusu.
Her ne kadar Yunanistan, Doğu Akdeniz’de herhangi bir fosil yakıt arayışında değilse de, Kıbrıs ve Türkiye arasındaki gerginlikte taraf olmasına neden oluyor.
Bu 2500 metre üzerinde derinlikte aranmaya çalışılan, ne çıkarılması, ne işlenmesi, ne depolanması ne de tüketilmesi hiçbir şekilde ekonomik olmayan bir hayal uğruna zaman kaybetmektense Kıbrıs’ta barışın tesis edilmesine, iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayanan bir federal yapının oluşturulmasına, adanın askersizleştirilmesine çalışılmalı.
Avrupa Birliği’nin Yeşil Yeni Düzen hareketi de, felsefesi gereği Kıbrıs’ta ve Doğu Akdeniz’de barışı ve temiz bir geleceği tesis etmeyi gündemine almalı…
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.03.2025
29.12.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
26.07.2024
21.05.2024
13.02.2023
10.02.2023
15.11.2022