Sinan ÇİFTYÜREK
Ermeni halkının kendi topraklarında soykırıma uğratılmasının 100. yılına girdik. Öncelikle, gerek soykırımda yaşamını yitirenlerin; gerek sağ kalıp yaşamları boyunca inanılmaz acılar yaşayanların; gerekse anavatanları dışında yaşayan ve tek istekleri maddi-manevi değerleriyle yüklü doğdukları coğrafyada, toprak ana ile buluşmak olanların BÜYÜK ANILARI ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLİYORUM!
Bir Kürt/Kürdistanlı olarak yaşananlardan dolayı hep acı duydum. Zira büyüdüğüm Urfa Siverek bölgesinin hemen her ovası, dağı, ırmağı, vadisi, mağarası ile ilgili Ermeni halkının katliamına ilişkin bir anı-olay illaki anlatılırdı. Hatta Ermeni halkının katliamını simgeleyen; “newala Ermeniya” (Ermeni vadisi), “şikefta Ermeniya” (Ermeni mağarası) “çemı Fırat xwin dıherıki” (Fırat nehri kan akıyordu) söylemi, ev ve köy odaları sohbetlerinde günlük yaşamın konuları arasındaydı.
Eğer soykırım;
1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin 2. Maddesindeki tarif ile:
“Bu sözleşme bakımından, ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir grubu kısmen ya da tamamen ortadan kaldırmak amacıyla aşağıdaki eylemlerden herhangi biri, soykırım suçunu oluşturur.
1. a) Grup üyelerinin öldürülmesi; b) Grup üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel zarar verilmesi; c) Grubun yaşam şartlarının, bütünüyle ya da kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldırılacağı hesaplanarak, kasten değiştirilmesi; d) Grup içerisinde doğumları engellemek amacıyla önlemler alınması; e) Gruba üye çocukların zorla başka bir gruba nakledilmesi” olarak belirlenmişse…
Eğer soykırım;
Anadolu ve Kürdistan’da 100 yıl önce 2 milyon civarında Ermeni yaşarken, bugün ancak 60 bin civarında Ermeni’nin kaldığı söyleniyorsa…
Eğer soykırım;
Müslüman olmayan halkların da ana yurtları olan Anadolu ve Kürdistan dün halklar ve inançlar bahçesi iken, 20. Yüzyıl başında nüfusun %20’si Müslüman olmayan inançtan iken bugün Türk rejim yetkilileri “elhamdülillah nüfusumuzun “%99,9’u Müslüman” diyecek kadar çoraklaştırıldıysa…
Eğer soykırım;
Müslüman olmayan nüfus bugün; Azerbaycan’da %4, Mısır’da %11, Suriye %12, Kuveyt %5, BAE %10, Irak %5 ve hatta İran bile %2 civarındayken, Türkiye’de Gayrimüslim nüfus kabaca %0.1 ile %0.2 arasında değişen bir orana kadar geriletilmişse…
Eğer soykırım;
Katliamda tesadüf kurtulan ve bir ara Ermeni Çalışma Taburunda asker olan Tadevosyon’un; “bir gün, çoğunluğu kadınlar ve çocuklardan oluşan 5 bin kişinin yanlarından geçtiğini ve bir gün sonra da kendilerinin sürgünleri görmeleri için dağın tepesine götürüldüğünü”, devamla “vahşiler, yaşlıları kırbaçlayarak, kadınları soyarak ve genç kızları kirleterek eğlendiler… Saat bire doğru da katliam başladı… Türklerin ağır baltaları, suçsuz kurbanların kafalarını uçuruyordu. Bu korkunç manzara karşısında kayaların gözleri yaşla dolardı ama biz o kadar dehşet içinde kalmıştık ki gözlerimiz kupkuru kaldı. … Dört saatlik bu vahşi kıyımdan sonra 5 bin Ermeni ölmüştü. … Kesim alanında dağılmış cesetleri topladık. Çoğu henüz nefes alıyordu ve tarif edilmez bir korkuyla gözlerini bize dikmişlerdi” (M. Kalman Batı Ermenistan (Kürt ilişkileri) ve Jenosid sy; 118) beyanlarının yarısı bile doğruysa…
Nihayetinde eğer soykırım; Türk Savunma Bakanı Vecdi Gönül ”ün “Bugün eğer Rumlar yaşamaya devam etseydi ve Türkiye’nin pek çok yerinde Ermeniler devam etseydi, bugün acaba Türkiye aynı milli devlet olabilir miydi?” itirafı ortadaysa… Ermeni halkına yapılan bir soykırımdır. Ayrıca Anadolu ve Kürdistan’da soykırım Ermenilerle de sınırlı değildir. Türk rejimini bu gerçeği kabul ederek gereklerini yerine getirmeye çağırıyoruz.
Türk Rejimi Neden Soykırıma Yöneldi ve Hangi Silahları Kullandı?
Birincisi: Bugün Türk yetkililerin sıkça tekrarladıkları; tek millet, tek devlet, tek din, tek dil, tek bayrak hedefini Anadolu ve Kürdistan’da gerçekleştirmek için birden fazla soykırıma giriştiler. Ermeni, Rum, Yahudi, Süryani ve Êzidi gibi Müslüman olmayan halkları soykırıma uğratarak, kalanlar ise topraklarından zorla sürülerek Anadolu ve Kürdistan’ı etnik olarak Türkleştirmek, inançsal olarak İslamlaştırmak istediler ve önemli ölçüde de başardılar.
Osmanlı devletinin onlarca halkı uzun süre bir arada tutma siyasetinin ana hatları böl-parçala-yönet olarak özetlenebilir. Başta Müslüman olmayan halklara, “ben olmasam Müslümanlar sizi ortadan kaldırır”, Müslüman halklara da “ben olmasam bu kâfirler size yaşam hakkı tanımaz” diyerek parçalayıp birbirine düşürmüştür. 18. yüzyıl sonu 19. yüzyıl başında ise Merkezileştirme-Türkleştirme siyaseti gereği Müslüman halkları yanına alarak Müslüman olmayan halkları soykırım veya katliama uğratıp Anadolu ve Kürdistan’da etnik temizlik gerçekleştirildi.
Osmanlı, Müslüman olmayan halkları Anadolu ve Kürdistan’dan temizlemek için; “Müslümanların birliğini” öne çıkarırken Cumhuriyet ile birlikte bu kez Türk-İslam sentezi öne çıkartılarak herkesin Türkleştirilmesi hedeflendi. İkincisinde Türklük belirleyiciyken İslam kimliğine ise tamamlayıcı misyon verildi.
İkincisi: Osmanlı rejimi, Ermeni’ye karşı Kürdü ve Kürde karşı da Ermeni’yi kullanırken; ezilen iki ulus olarak Kürtler ile Ermenilerin Osmanlıya karşı ortaklaşamaması, Türk rejiminin böl-parçala-yönet siyasetinde işini kolaylaştırdı.
“Ermenilerin Kürt Beyleriyle olan çelişkileri, onları Osmanlı’nın yanına itti. Kürdistan ve Ermenistan’daki işgalin sorumlusu Osmanlı Devleti olduğu halde Osmanlılara karşı savaşmaları gerekirken Ermeni ruhani liderlerinin Osmanlıları desteklemeleri bütünüyle bir talihsizlik örneğidir. Kendi bağımsızlıklarını Kürtlerin yenilgiye uğratılmasında görmeleri ciddi bir yanılgı olur. Din, vergi, sınır ve idari yönden Ermeni-Kürt çelişkisinin gerçek sorumluları her iki ülkeyi işgal eden Osmanlı Devleti olduğu halde düşman olarak Kürtleri görmek ciddi bir yanılgıydı.” (M. Kalman age sy, 24)
Osmanlı rejimi, “Ermeni-Kürt çelişkisinden memnun” kalmanın ötesinde bilinçli bir siyasetle Ermeni-Kürt çelişkisini kaşıdı, derinleştirdi ve de kendi lehine kullandı.
Üçüncüsü: Kürtler gibi Ermenilerinde iç siyasal birliğini yaratamaması en büyük sorunlarıydı ama sorunları bununla sınırlı değildi. Ermeni halkının bir diğer zayıf yanı ise Anadolu ve Kürdistan’ın her yanında, Trabzon’dan Tokat’a, İstanbul’dan Çukurova’ya ve Kuzey Kürdistan’ın her yerinde nüfus olarak var olmaları ama hiçbir yerde çoğunluk oluşturmamaları idi; bu durum siyasal ulusal direnişlerini olumsuz etkiledi.
Dördüncüsü: Ermeni soykırımında Batının, özellikle Almanya’nın günahı büyüktür. Osmanlı devleti Birinci Dünya savaşında Almanlar ile müttefikti. Almanya, Ermeni soykırımında sadece bilgi sahibi değil aynı zaman planlayıcıydı. -Yer yer Alman komutanların doğrudan soykırımda yer aldıklarına dair bilgi-belge var.- Sadece Almanya değil genelde Batı az çok bu soykırımdan haberdardı. Talat Paşa, ABD elçisi Morgenthau’ya, “Abdülhamit’in yapamadığını biz yaptık” diyerek daha önce başlatılan ama yarım kalan soykırımı “tamamladık” diye böbürlenmiştir.
Soykırım sürecinde Kürt Egemenlerinin Tutumu ve Günümüz Kürt Siyasetinin Duruşu!
Öncelikle Kürtler genellemesi altındaki Kürt halkı ile Kürt egemen sınıflarını birbirinden ayırt etmemiz gerekiyor. Ermeni soykırımında esas sorumlu İttihat ve Terakki rejimidir, Kürt egemenleri ise bu soykırımda kullanılmıştır. Sadece Kürtler mi? Hayır. Ermeni halkının yaşadığı her yerde, o yörenin Müslüman egemen güçleri bir biçimiyle soykırımda kullanılmıştır çünkü Türklerin temel propagandaları olan “bu mesele Gâvurlarla Müslümanlar arasında varlık yokluk meselesidir” deyişi ile Müslüman ahali din ve mülkiyet hırsı ile kışkırtılıp suça ortak edilmiştir. Irkçı İttihat ve Terakki siyasetinin pratiğine Kürt egemenlerinin katılmasının birden fazla nedeni var:
Birincisi: İttihat ve Terakki tarafından, “Ermenilerin sizin topraklarınızda gözü var, Batılılar Müslüman toprağında, özelde de Kürtlerin toprağında bir Ermeni devleti kurmaya çalışıyorlar” propagandasının yapılması. Tersinde de Kürt egemen sınıflarına dönük, “Ermeniler kovalanırsa malı mülkleri size kalır” propagandasının gerçek hayatta karşılığının bulunuyor olması. Yani dini fanatizm kadar mal-mülk hırsı da kimi Kürt egemenlerinin katliama katılmasında önemli rol oynamıştır.
İkincisi: Kürtler ile Türklerin aynı İslam inancında olmalarına karşın, Ermenilerin Hıristiyan dini inançta olmaları, sadece Kürt egemen sınıfların değil genelde Kürtlerin, “din elden gidiyor” propagandasının galeyanına gelmelerinde rol oynamıştır. Urfa’da Molla Sait Ahmet verdiği fetva ile 28 Aralık 1895’te saldırılar başlar. Herkesin gözü önünde “bir Ermeni’yi yere yatırıp başını kesince” ahali de kendisini izler.
Üçüncüsü: Kürtler ve Ermenilerin bin yıllara dayanan yan yana, iç içe yaşamalarına karşın ayrı dini inanca sahip olmaları ile iki ayrı millet olmaktan kaynaklanan sorun ve çelişkileri de var. Osmanlı rejimi malum, daima farklı inanç ve etnik kimlikler arası çelişkileri kullanarak her birini ayrı ayrı kendine bağlamanın yollarını aramıştır. Kürtler ile Ermeniler arasındaki çelişkileri ise merkezileşme-uluslaşma hedefi doğrultusunda daha bir önemle ele alıp derinleştirmeyi hedeflemiştir.
Kısacası bin yıllara dayanan, aynı coğrafyada ortak yaşadığımız kapı komşumuz, kuyumcumuz, goşkarı me (ayakkabı tamircimiz), necarı me (marangozumuz), kalaycımız, demircimiz, semercimiz… olan Ermeniler katledildilerse; Kürdistan’da, biz Kürtlerin gözleri önünde adeta kökleri kazındıysa; Diyarbakır yöresinde Ermeni avcıları “Bejikler”, Van’da “Kasaplar Taburu” ve Mardin’de “El Hamsin Birlikleri” gerçeği varsa… Kürt egemen sınıfların da az-çok sorumlulukları vardır, olmuştur. En azından torunları olarak (üstelik ortalama her üç Kürt ailesinden birinde bir biçimiyle Ermeni damarının da bulunduğu gerçeğimiz bulunuyorsa) ÖZÜR DİLEMELİYİZ, DİLİYORUM!
Elbette soykırım sürecinde, zayıf da olsa Ermeni halkına kol kanat geren, sahip çıkan Kürt halkı gerçeği de vardır. Hatta “Bazı Kürt beylerinin çok sayıda Ermeni’yi kurtardığı” söylenir. Örneğin “Mahmutzade Beytullah Beyin Moksi yöresindeki Ermenileri kurtarması gibi.” Yine “Abdürrezak Bey’in 1915’in ilk yarısındaki en önemli faaliyeti, birçok vilayette Hamidiye alaylarının öncülüğünde ve teşvikiyle yürütülen Ermeni katliamını önlemek ve Ermeni göçmenlerini Rusların elindeki güvenli bölgelere ulaştırmak olur.” (Ahmet Kardam Cizre-Botan beyi Bedirhan Direniş ve isyan Yılları sy; 47 dipnot yay.) Bu tutumunun bedeli ise Abdürrezak Bey’e 1918 yılında Musul’da İttihat ve Terakki tarafından öldürülerek ödetilir!
Dersim Kızılbaş Kürtleri ise genelde Ermenileri korumakla -tabir yerindeyse- biz Kürtlerin yüz akı olmuşlardır. “Lazarev’e göre 5 bin, N. Dersimi’ye göre ise 36 bin Ermeni Dersim’e sığınmış ve daha sonraları Ruslar Erzincan’a girdiklerinde onlara katılmışlardır” (M. Kalman age sy, 135)
Nasturi-Keldani-Süryani Soykırımı Ve Bedirhan Bey
19. yüzyılda, çoğunluğu Hakkâri yöresinde 200 kadar Hıristiyan köyünde yaklaşık 100 bin civarında Nasturi nüfus bulunurken, bugün Kuzey Kürdistan’da Nasturiler neredeyse hiç kalmadıysa bunun temelinde Bedirhan Bey’in birincisi 1843, ikincisi ise 1846 yılında olmak üzere peş peşe Nasturilere dönük iki büyük katliama girişmesi bulunur.
Bedirhan Bey birincisinde 1843 Haziranında 9 bin kadar Kürt askeriyle Nasturilere saldırır. İngiliz kaynaklarına göre, “yaklaşık 10 bin Nasturi katledilir, sağ kalanlar esir alınır. Binlerce Nasturi canlarını kurtarmak için Musul’a sığınır.”
1846’da gerçekleştirdiği ikinci saldırıda ise bu kez 20 bin civarında Nasturi’nin katledildiği belirtilir. Yani iki saldırıda toplam 30 bin civarında Nasturi katledilmiş geri kalanı ise esir alınmış veya kitlesel göç zorlanmışsa bu bir soykırımdır!
Bedirhan Beyin Nasturileri hedef alması kendisine zarar verdiği gibi Kürtleri de Dünya kamuoyu nezdinde zor durumda bırakmıştır. Bugün Kerkuk, Şengal, Heseki’de Kürt savaşçıların, Müslüman olmayan halklar başta olmak üzere tüm halkların, tüm inançların savunuculuğunu yapmaları bu imajlarının düzeltilmesinde katkısı olacaktır.
Bedirhan Bey liderliğindeki Kürt askeri gücünün Hıristiyan Nasturileri soykırıma uğratması, Kürtleri uluslararası, özellikle Batı kamuoyu nezdinde zor durumda bırakırken bir yıl sonra kendisini hedef alacak Osmanlı’nın işini de kolaylaştıracaktı. Osmanlı, Kürtlere (Bedirhan Beye) saldırdığında Avrupa’nın ses çıkarmayacağını hesaplamış, hesabı karşılık da bulmuştur.
Böylece, Osmanlı önce Kürtler eliyle Nasturileri ortadan kaldırılarak Batının bölgedeki elini zayıflatmış; sonra da sıra Kürtlere gelmiştir. Nihayetinde Osmanlı 1847 Mayıs-Haziran’ında Bedirhan Beye saldırıya geçip teslim alınca Batı bunu alkışlamıştır!
Osmanlı, aynı siyaseti Ermeni soykırımını gerçekleştirirken de izledi. Bu kez, “Ermenileri Kürtlerin katlettiklerini göstermek için yöneticiler Kürt giysileri içerisinde ‘iş başında’ fotoğraf çektirerek dış dünyaya onları suçlu gösterdiler. Başarılı da oldular. ‘Biz yapmadık Kürtler yaptı’ propagandası ile Talat Paşa’nın Kürdistan’da otoritenin olmadığını belirtmesi, soykırımı Kürtlerin üzerine yıkma anlayışındandır.” (M. Kalman age sy,135)
Sonuç itibarıyla günümüz Kürt siyaseti -özelde Kürdistan komünist hareketi olarak Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP) yaşanan Ermeni soykırımında tarihimizle yüzleşmelidir.
Birincisi: Ermeni soykırımında, atalarımızın günahlarını sür git sırtımızda taşımak durumunda olmamalıyız. Soykırımda bize düşen payı kabul ederek öncelikle özür dilemeliyiz.
İkincisi: “İslam kardeşliği” adı altında geliştirilmek istenen Hıristiyan karşıtlığına “hayır” diyerek, hali hazırda potansiyeli bulunan Kürt-İslam sentezine karşı durmalıyız.
Üçüncüsü: Ermenilerin topraklarına dönüş talepleri üzerine, Türk rejiminin bildik propagandasına karışı; bizler “ister Kürdistan, ister Kuzey Mezopotamya diyeceğimiz coğrafyaya ortak vatan olarak; Kürt, Ermeni, Arap, Azeri, Türk, Süryani ve tüm inanç gruplarıyla hepimizdir” diyelim. Soykırım kurbanlarının ve mirasçılarının vatandaşlık haklarının iade edilmesi, el konulmuş maddi zenginliklerinin iadesi ya da tazmin edilmesi mücadelesini yükseltelim. Bu konudan Güney Kürdistan parlamentosunun Ermeniler dahil aldığı beş resmi dil uygulaması iyi bir referanstır.
Dördüncüsü: 24 Nisan Ermeni Soykırımının 100. Yıl dönümünde Anadolu ve Kürdistan’da savaşsız, sömürüsüz düzen olarak özgürlük ve sosyalizm mücadelesini yükseltmeliyiz.
Beşincisi: Zorla Müslümanlaştırılmış Ermeni ve diğer inançlardan olan herkesin özgür iradesiyle kendi kimliğine dönme koşullarının yaratılmasını savunmalıyız. 15-04-2015
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları












































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018