Sinan ÇİFTYÜREK
Sabahleyin tarihi kent Sur’a uğradım. Dağ Kapı’dan içeriye doğru ilerledim Dört Ayaklı minareye kadar! Esnaf ufak ufak toparlanıyor ve meraklı gözlerle etrafa bakarak “ne oldu buraya niçin oldu bular” der havasında! Polis kontrol noktaları eskiye oranla biraz gevşetilmiş ve kaldırılma hazırlıkları göze çarpıyor. Ama önemlisi devlet, tank ve topla yıktığı mahallelerde bu kez “temizlik” telaşında!
Kamyonlar enkaz taşıyor ki kim bilir taşınan o enkazlarla birlikte neler taşınıyor! Tank ateşleriyle yıkılan binaların enkazlarıyla birlikte kim bilir ne sırlar da taşınarak tarihe gömülüyor! Dahası ve önemlisi telaşla kaldırılan enkazlarla birlikte acaba ne kadar ölü beden de taşınıyor? Kim bilir alelacele kaldırılan enkazla birlikte yıkımın tüm delilleri de tarihin karanlıklarına taşınıyor! Kim bilir daha neler neler taşındı, taşınıyor! Ve bütün bunlar olup biterken, halkımız gibi siyasetçimiz de, tarihçimiz de seyirciyiz! Acı ama gerçeğimiz bu!
Sur’da bunlar yaşanırken, Bağlar’ın belli mahallelerinde ise çatışma ve yıkım yeni başlamıştı. Önce polis derken asker de her yerde olduğu gibi burada da devreye girmiş. Tank ve askeri araçlar operasyon başlatılan mahalleleri çevreleyerek kuşatmış.
Akşam bir yoldaşla birlikte operasyonun yapıldığı mahallere doğru yürüdük. DTK binasının önünden Koşuyolu Parkı’nı izleyerek sola doğru dönüp devam ettik orada bulanan Oryıl benzin istasyonuna vardık. Sağa dönüş serbest fakat Bağlar Dörtyola doğru gidiş yönü kapatılmıştı zırhlı askeri araçlarla!
Ne gördük yol boyunca? DTK önünden Koşuyolu sonuna ve oradan da Oryıl benzin istasyonuna kadar yaşlı genç halkımız öbek öbek toplanmış kaygı verici gözlerle seyrediyor parkın öbür yakasını! Hem izliyor hem konuşuyorlar. Kimileri, yanındakine parkın karşı tarafını eliyle işaret ederek bir şeyler (herhalde boşalttığı evini ya da kapalı duran işyerini vb.) gösteriyor!
Parkın sağında bulunan Batıkent’in önündeki kahvelerde dışarıda oturan vatandaşların da gergin yüzü operasyon bölgesine yanı Parkın öbür ucuna dönük seyrediyor! Denilebilir ki halk arenaya çıkmış savaş alanını seyrediyor kaygılı ve hüzünlü olarak! Ama evini, işyerini, ama (belki de esas) orada bulanan kızını, oğlunu ya da yakınını, dava arkadaşının akıbetini derinden hissederek ve de bir şey yapamamanın çaresizliği içerisinde…
Sabahın erken saatlerinde yoğun duyulan çatışma sesleri sanki mola vermiş gibiydi. Arada tek tük gelen silah seslerinin dışında operasyon bölgesi sessiz ama buna rağmen giriş çıkışlar yasak! Halk zaten daha operasyonun başlayacağı ilanının ilk saatlerinden itibaren taşıyabileceklerini alarak evini, işyerini boşaltmış durumda.
Durumun özeti budur! İzlenen yanlış siyaset nedeniyle, Diyarbakır halkı kaygı yüklü bakışlarla seyirci duruma düşürülmüşken; Urfa, Mardin, Van’da halkımız dehşet verici onca yıkıma rağmen halen sessizliğini korurken; Türkiye halkı, Kürdistan’da yaşananlara izleyiciyken ve TAK’ın üstlendiği Ankara katliamından sonra yakın vadede izleyici konumunun devam edeceği açık iken …… KCK, Türkiye devrimci gruplarıyla “Halkların Birleşik Devrim Hareketi”ni kurduğunu ilan ediyor! Bunun üzerinde fırsat bulursam ayrıca ayrıntılı duracağım!
KCK, DTK, HDP’nin onca çağrısına rağmen, Kürt halkı aylardır yaşanan yıkıma seyirci durumuna düşürüldü! Türkiye halkı seyrediyor, dünya kamuoyu aynı şekilde seyrediyor! Ankara katliamından sonra daha fazla seyirci durumuna düşecekleri ortadayken; KCK, Türkiye devrimci yapılarla “Halkların Birleşik Devrim Hareketi”nin kuruluşunu ilan edip “temel hedef olarak da Erdoğan ve AKP hükümetinin devrilmesi”ni belirliyor!
Her şey bir yana hangi halkla devireceksin? Belirttiğim gibi halk, silahlı özerklik ilanı ile birlikte yaşananlara seyirci duruma düşürüldü. Dolayısıyla bu çıkış veya ilan ya tepeden tırnağa tepkisel bir çıkıştır ya da izlenen kör siyasetinin ürünüdür! Her iki durumda da siyasetin ağır bedelini halkımız ödemektedir!
Bugün Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak, Yüksekova … da yaşanan dehşet verici yıkıma yani Kobanê’den daha beter halkımıza yaşatılan yıkıma halkın seyirci duruma düşürülmesinin üzerinde Kürdistanlı siyasetçiler başta olmak üzere herkes ama herkes derin derin düşünüp çıkış aramalıdır.
Diyarbakır başta olmak üzere halkımız; Kürdistan kentlerinin yanı sıra Türkiye metropollerinde de Kobanê için ayağa kalkarken neden burnunun dibindeki Sur, Cizre, Bağlar … için ayağa kalmıyor! “Kobanê düştü düşecek” diyenlere karşı ayağa kalkan Kuzey Kürdistan halkı aynı yurtsever halktır. Halk aylardır kentlerimizde yaşananlara seyirci ise, bunun nedenini halkta değil siyasette elbette tepeden tırnağa yanlışlarla yüklü sürdürülen kör siyasette aramak lazım.
Daha fazla uzatmadan can alıcı meseleye gelelim!
Ne yapacağız ki dün Cizre, Sur’da yaşanan bodrum katliamları benzeri katliamlar şimdi de Nusaybin, Yüksekova, Şırnak ve Bağlar’da yaşanmasın, bunu nasıl engelleyebiliriz? Ne yapacağız ki ulusal bilinç yönünde en duyarlı en deneyimli kentlerimizin boşaltılmasını engelleyelim?
Ne yapalım ki Kobanê ile dayanışmada olduğu gibi Bağlar, Yüksekova, Nusaybin …. kentleri için de halkımız Kürdistan ve Türkiye metropollerinde yeniden meydanlara aksın ve sivil itaatsizlik temelindeki mücadelesi büyük ivme kazansın? Ne yapalım ki sivil demokratik siyasetin önü yeniden açılabilsin! Böylece sivil siyaset terörize edilmiş zeminden kurtulabilsin?
Bütün bu soruların nedenleri üzerinde sorumlu olan herkes tekrar tekrar düşünsün ve elbette en başta da KCK yetkililerini düşünmeye davet ediyorum! Kendim bir süre önce bu soruların yanıtlarını kısa aralıklarla peş peşe yazdığım; “Taş çatlatan sessizliğin, Mart eylemliliği ile aşılması için…!” ve “Tanklar Gever’e ulaşırken Kürt ulusal hareketinin pozisyonu!” başlıklı iki yazımda ele almıştım! 17.03.2016
Yazarlar
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018