Sinan ÇİFTYÜREK
I – Kürt meselesine güvenlikçi yaklaşım ağza bir parmak balla perdelenmek isteniyor!
En son söyleyeceğimi başa alayım; Yenikapı mitinginden hareketle Kürdistan ulusal demokratik güçleri, Türk Milli birliğine, ulusal demokratik ittifakla yanıt vermeli. AKP hükümeti, darbe girişimi sonrası Yenikapı’da “milli birlik” temelinde “barışı” geliştirme vurgusu üzerinden bununla birden fazla “tehdidi” göğüslemeyi hedefliyor. Öncelikle yeni bir askeri darbe ihtimaline karşı “bakın millet-asker olarak darbeye karşıyız yapamazsınız” denildi. İkincisi, darbe girişimi sürecinde ABD ve müttefiklerince yalnız bırakılması üzerinden algılanan tehdidi “Milli Birlik” ile yumuşatma ve ikili pazarlıkta elini güçlendirme arayışı hakimdi Yenikapı’da! Üçüncüsü, gerek “sınır” ötesinde gerekse içerde kapıda bekleyen asıl büyük “tehdit” olarak Kürt/Kürdistan meselesinde ortak ırkçı mesaj verildi. Türk siyaseti, Yenikapı’da halkımıza “tek bayrak, tek millet, tek devlete dayalı Milli Birliğimiz ile size karşıyız” mesajını verdi, “dondurulan çözüm sürecinin” yakında buzluktan çıkarılmayacağı tescilenmiş oldu. Kürt halkının canına okuyan, Kürtlere, Türk olmayan tüm halklara deli gömleği giydiren Kemalizm’e ortak payda olarak yeniden sarılmanın anlamı budur. Demek ki darbe girişimi sonrası “iç barış” çağrıları gerçekte barış değil halklarımıza Milli Birlik temelinde yeni bir savaş olarak dönme potansiyelini taşıyor. En başta bu güncel nedenle HDP, CHP ile ittifak arayışını yeniden gözden geçirmelidir. AKP’nin, CHP ve özellikle MHP destekli yeni devlet yapılandırılmasında da görüyoruz ki Kürtlerin payına düşen, yine güvenlikçi yaklaşım olarak sopa! Erdoğan ve AKP’nin darbe girişiminin hemen ardından, Kuzey Kürdistan’a güvenlik merkezli bakışlarının değişmediğinin ilk işaretleri de gelmeye başladı. Kırsal alanda başlatılan askeri operasyonlar, Hakkâri ve Şırnak’ın güvenlik nedeniyle il olmaktan çıkartılmasına karşı Kürdün ağzına bir parmak bal çalma misali, Hakkâri’ye Kürtçe adı Colemerg veriliyor. Yenikapı’da sözde “demokrasi şöleni” düzenlendi ancak ortada halkımıza, halklarımıza yansıyan bir demokrasi (burjuva demokrasisi) yok. “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” deyip icraatta Karar Hükmünde Kararnamelerle (KHK) devleti tek başına yeniden şekillendirip Meclisi devre dışı bırakmak bunun göstergesi. Halkımızın payına düşen yine OHAL ve sokağa çıkma yasakları. Ne Yenikapı mitingine çağrı, ne Taksim’in CHP mitingine açılması; ne Erdoğan’ın, “Parlamenter sistemden vazgeçmeyiz” beyanı; ne AKP Genel Merkezine Atatürk posterinin asılması ve ulusal ittifak arayışları; ne de Nazımlı ve Arifli mesajlar, Erdoğan’ın demokratlaştığının işareti değil zayıflamasının belirtileri. Erdoğan stratejik yönelimlerinde yarı yolda kaldı ilerleyemediğini çıplak görünce kerhen de olsa çark ediyor. Nereye? CHP ve MHP ile ulusalcılık-Kemalizm ekseninde ortaklaşmaya. Yakın vadede bunu sürdürecek, sonrası ise birçok değişkene bağlı. Erdoğan fırsat bulursa yeniden özgün hedeflerine dönebilir.
II- “Güçlüyüz ama Batı’dan kopmayız” mesajı Yenikapı mitingi ile Batıya verilen mesaj, “bakın biz AKP olarak değil Türk siyaseti olarak darbeye karşıyız, tavrını buna göre belirle” ile sınırlı değil. CHP ve MHP’yi de yanına alıp ortak referans Atatürk’ü öne çıkararak “bakın Cumhuriyet’in kurucu değerleri olan laisizm ile Batıcılık ilkelerine bağlıyız” mesajı da verildi. Zaten Erdoğan’da, tam da Batı’dan özelde ABD’den algıladığı tehdit nedeniyle Cumhuriyetin kurucu iki öğesine kerhen de olsa sarılmak zorunda kalıyor. Hatta Erdoğan’ın 9 Ağustos Rusya ziyaretini bile ABD’yi telaşa düşürerek ilişkileri erken düzeltme, pazarlıkta elini güçlendirme olarak okunabilir. ABD üst düzey askeri yetkililerinin Ankara ziyareti de, hem ilişkileri erken onarma hem de Erdoğan'ın Rusya ziyareti öncesinde “sakın yanlış yapmayın, biz müttefikiz” mesajını içermekte. ABD ve Batı’nın da Türkiye ile ilişkileri düzeltme hamleleri bununla sınırlı değil. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, darbe girişimi sonrası 18 Temmuz’da yaptığı açıklama ile “Türkiye’yi izlemeye aldığını” açıklayınca Erdoğan ve ekibi nefesini tutmuş sonucu bekliyordu. Batı, Türkiye’nin Batı bloğunda hem kalacağına hem de kalması gerektiğine inandıkları için, Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s üzerinden kredi notu düşürülmedi yanı yatırım yapılabilir ülke seviyesi korundu. Bunların ışığında Türk devletinin “Avrasyacı yönelimi” iddialarına gelince: “Ankara-Washington gerilimine paralel olarak Türkiye, Atlantik ekseninden Avrasyacı eksene yani Rusya’ya kayıyor. Rusya ile yeni bir başlangıcın koşulu Suriye siyasetinin değişmesi.”(İnce ayar Kürt hesabı Fehim Taştekin) “Atatürkçü, laiklik hassasiyeti yüksek, ABD ve NATO karşıtlığı belirgin, uluslararası sisteme daha bağımsızlıkçı ve Avrasyacı perspektiften bakan bu ekibin, TSK’nın mevcut stratejik kültürünü etkileyeceği muhakkak… TSK’nin stratejik kültürünün daha az Atlantikçi ve NATO’cu, daha çok Avrasyacı bir karakter kazanacağını söylemek mümkün. (TSK’de büyük tasfiye Metin Gürcan) Bu iddia görüşlere hakkında “Darbe girişimi, Musul operasyonu, Rojava ilişkisi ve ABD” başlıklı yazımda; “Erdoğan, AKP yönünü Avrasya’ya yanı Şanghay ittifakına döner mi? Böylece 150 yıllık ‘batılılaşma’ hedefinden vazgeçip eksen değiştirir mi? Çok zor ama dilerim Erdoğan ve ekibi böyle bir adım atar. O zaman gerçekten hem askeri hem de ekonomik olarak hükümetin ötesinde Türk devleti ciddi hatta köklü bir sarsıntı geçirir ki bu, ulusal özgürlük ve sosyalizm mücadelesinde halkımıza, Türkiye emekçilerine yeni fırsatlar yaratır” demiştim. Kürt özellikle Kürdistan meselesi, TC için hem birleştirici hem ayrıştırıcı bir değişken ancak devleti için halihazırda halkımıza yeni fırsatlar verecek onarılamaz bir sarsıntıdan söz edilemez.
III - Devlet (rejim) yeniden yapılandırılırken halkların rolü yine yok! Ordu başta olmak üzere Türk devleti yeniden yapılandırılıyor, mesele sadece Cemaat mensuplarının ordu, polis, bürokrasi, eğitim, sağlık kurumlarından temizlenmesinden ibaret değil. Hem sermayenin küresel ekonomiye eklenmesinin gerekleri hem bir diğer küresel trend olan kitlesel ordunun küçülerek profesyonelleşmesinin gerekleri hem de nüfusun kent merkezli yoğunlaşmasının dayattığı etkin polis gücü ihtiyacı gibi gelişmeler başarısız darbe girişimiyle birleşince “Cemaati temizliyoruz” ile birlikte devlet de yeniden yapılandırılıyor. Askeri okulların kapatılarak yerlerine Milli Savunma Üniversitesi’nin kurulması; Kara, Hava, Deniz kuvvetlerinin, Milli Savunma Bakanlığına bağlanmasıyla emir komuta zincirinde köklü değişiklik yapılması; Jandarma ve Sahil Güvenlik’in de Genelkurmay’dan ayrılarak İçişleri Bakanlığına bağlanması; polisin ağır silahlar donatılması; askeri mahkemeleri Adalet, askeri hastanelerin ise Sağlık bakanlıklarına bağlanması; MGK yapısının sivil bakanlıklarla genişletilmesi gibi önemli adımlar atılırken halkların, işçilerin talep ve hedeflerini yansıtacak siyasal dinamizm yok. AKP, CHP ve MHP’nin görüşlerini usulen alsa da “iptaline yönelik yargı yolunun kapalı olduğu” KHK ile yukarıdan aşağıya devleti yeniden yapılandırıyor. CHP’nin “zaten sivil otoriteye (başbakana) bağlı olan Genelkurmay ve MİT’in cumhurbaşkanına bağlanması dışında” askeriyenin yeniden yapılanmasına ilke olarak itirazı yok. MHP ise genel geçer “askeri yapı güçlendirilmeli” yaklaşımıyla Erdoğan’ın yanında görüntü veriyor. Yaşananlar belli bir devlet krizine işaret ediyor fakat bu sınırlı krizi bile ne Kürdistan ulusal kurtuluş hareketi ne de Türkiye sosyalist hareketi lehine değerlendiremiyor. Öyle ki devlet (rejim) yapılanması büyük oranda değiştiriliyor ama dipten gelen müdahale ile halklar, emekçiler ve siyasal temsilcilerinin etkileri yok! Devlet 15 Temmuz öncesi değil, Osmanlı’dan günümüz Cumhuriyet’e kadar Kürt halkının devleti değildi yeni yapısıyla da Kürt halkının devleti olmayacak. Dolaysıyla devletin eski ve yeni yapısı da doğrudan Kürtleri ilgilendirmiyor. Devlet Kürtler için dün de bugün de işgalci bir güçtü. Türkiye emekçilerine gelince, devletin sopa gösteren baskıcı, sermayenin kolluk gücü rolü değişmeyecek, değişen günlük yaşamında polis ağırlıklı devlete geçişin sorunlarıyla yüzleşmesi olacak.
IV - Ordu eliyle devlet (Cumhuriyet), devlet eliyle ise ulus ve sermaye yaratma! Türk devleti tarih içerisinde daima asker merkezli şekillenmişti. Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşu Almanya benzeri yerel ve ekonomik bağımsızlıkları olan derebeylerin üzerinde değil, doğrudan askeri şeflerin komutasında yukarıdan aşağıya kurulduğu için padişahın olan devletin mülkü çeşitli adlar altında halka kullanım hakkı veriliyordu. Doğrudan askerin kurduğu Cumhuriyet eliyle ise Türk ulusu ve sermayesi yaratıldı. Nasıl mı? “TC Devleti, Osmanlı’dan devşirilen ordu ve sivil bürokrasi öncülüğünde kurulur. Birinci evrenin başat eğilimi, Cumhuriyet kurulurken ve sonraki uzun yıllarda devlet eliyle bir Türk ulusu ve Türk sermayesinin yaratılmasıdır. Kapitalist bir devlet kurulmuştur, ancak devlete hakim olan sermaye değil, asker ve sivil bürokrasidir. Ordu-sivil bürokrasi merkezli devlet, Türk sermayesin yaratılmasında olduğu gibi Türkleştirmede de belirleyicidir. Batı’da, sermayenin şafağıyla uluslaşma el ele vererek kendi devletini yaratmışken, Türkiye’de aksine devlet, Türk sermayesi ve ulusunun yaratılmasında belirleyicidir. ‘Kutsal devlet’ anlayışı, dahası devletin de yaratıcısı olarak ordunun kutsanması buradan gelir. Her ülkede devletin bir ordusu varken Türkiye’de “ordunun bir devletinin olması” özetlediğimiz bu gelişmelerden kaynaklanır. Geliştirilin süreç artık sermayenin devletini ve ordusunu oluşturma sürecidir. Artık bir adım önde ‘kutsal’ olan sermayedir.” (Rejimde İkinci Evreye Geçiş S. Çiftyürek). Devlet eliyle gelişip büyümesiyle kendi ayakları üzerine duracak hale geldikçe sermaye, Orduya “siyasette elini çek ki sivil toplum güçlensin” çağrısını şimdi daha yüksek sesle yapacak. Sermayenin ihtiyaç duyduğu şey sivil topluma bekçilik görevdir ki bunu da ha asker ha polis yapmış önemli değil.
V - Cemaat, ortak eseriniz, hepiniz suç ortağısınız. Bugün Türk siyaset kadrosunca cüzamlı muamelesi yapılan Gülen Cemaati kimin eseri? Başta Gülen’in kendisi olmak üzere Cemaat kadrosunun eseridir. Sonra gerek antikomünist projede gerekse son yıllarda Türk hükümetlerini dengeleme ve terbiye etmede kullanmak amacıyla ABD’nin eseridir. Böyle olduğu kadar siyasi kaygılarla (oy hesabıyla) Cemaati destekleyen Demirel (AP), Özal (ANAP), Ecevit (DSP), MHP ve Erdoğan’ın da (AKP) eseridir. Erbakan ile Kürt siyasetini saymazsak hepsi bir biçimiyle Gülen Cemaatinin büyümesine katkı koymuştur. Pensilvanya’ya, Abant’a kimler gitmedi ki? Düne kadar dış ülkelerdeki Cemaat okulları kapanmasın diye tüm devlet erkanı çalışmadı mı? Dolaysıyla Kürdistan’da sürdürdüğünüz savaş başta olmak üzere işlenen onca suçu Gülen Cemaatine yıkarak kendinizi temize çıkaramazsınız. Hepiniz Cemaatin suç ortağısınız. Genelde olduğu kadar Kürdistan özelinde de asıl suçlu, emri uygulayan değil kurumsal olarak emir veren rejim ve hükümettir. Osmanlıdan beri kural; duruma ve biriken sorunlara göre rejim, iç iktidar kavgalarında kliğin biri iktidardan tasfiye edilirken beraberinde yakın zamanda işlenmiş ne kadar kirli icraat varsa hepsi tasfiye edilen kliğe yüklenerek bir taşla iki kuş vurmaya çalışır. Hedef klik tasfiye edilirken devletin suç dosyası hafifletilmiş olunur. Gülen Cemaati, Kürt meselesinde oyun bozucu faaliyetlerin ötesinde özellikle AKP ile paylaştığı iktidar sürecinde işlenen katliam ve yıkımın doğrudan suç ortağıdır. Fakat buradan kalkarak “her şeyi Gülen Cemaati yaptı” diyerek Türk devleti ve AKP aklanamaz. Devlet ve hükümetin ağır suç dosyasında, asıl hesap sorulması gereken uygulayan değil yaptırandır. Kararı uygulayan da sorumludur ama esas sorumlu devlet ve hükümetteki karar mercii olarak siyaset kadrosudur. Devrimci hareket bunu gözden kaçırmamalıdır. AKP hükümeti ordu, polis, eğitim, sağlık, bürokrasi gibi alanlarda Cemaatin üzerine giderken siyaset alanındaki ayağına halen dokunmadılar ise bumerang gibi kendilerine döneceği korkusu da var. Cemaatle ile 10 yıl birlikte iktidarı paylaşan, birlikte sözünü ettiğimiz alanlara kadro yerleştiren Erdoğan ve AKP, Cemaatin siyaset ayağını bilmez mi? Bilir!
Sonuç olarak ikili çağrımız var: Türk devleti, Kürtlerle barışmaya niyeti ve politikası varsa, önce savaş siyasetine son vermeli. İkinci adım ana dilde eğitim-öğretimi hayata geçirmeli. Üçüncü adım, halkımızın kendi kaderini özgürce belirmesini tanımalıdır. Kürdistan siyaseti ise, Türk milli birliğine zaman geçirmeden Diyarbakır merkezli ulusal ittifakla yanıt vermelidir. 08.08.2016
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018