Süleyman Seyfi Öğün
Esad'ın onlarca mâsumun hayâtını kaybettiği kimyâsal saldırısı sonrasında ABD devreye girdi. Trump bunun kabûl edilemez olduğunu ifâde etti. Hemen ardından da misilleme olarak Esad'ın askerî varlığını hedefleyen etkili bir füze saldırısı düzenlendi. Müdahalenin devâmının gelip gelmeyeceği belirsiz gözüküyor. Ama bu kadarı bile bölgede çok mühim bâzı değişikliklerin arefesinde olduğumuzu düşündürtüyor. Bu tabloyu nasıl değerlendireceğiz?
Rusya'nın Esad'ın yanında ve arkasında olarak Suriye'ye yerleşmesi aslında son derecede garip ve sıradışı bir durumdur. Normal olanı, Doğu Akdeniz ve Mezopotamya coğrafyasında Rusya'ya nefes aldırmamaktır. Elbette sâdece Rusya da değil; bu coğrafyada ne Almanya ne de Fransa'nın kuvvetlenmesi istenmiştir. Hem stratejik olarak hem de tabiî kaynaklar îtibârıyla son derecede kritik olan bu coğrafyanın sâhib-i aslîsi Büyük Britanya ve ABD'dir. Yalta Düzeni içinde, bir zamanlar, bâzı BAAS rejimlerinden bir düzeyde destek bulan Sovyet nüfûzunun yaşanmış olduğunu unutuyor değiliz. Ama bu yakınlaşma hep sınırlı kalmış; Soğuk Savaş'ın ardından da yok olup gitmiştir. Pekiyi nasıl oldu da Rusya bu kadar rahat bir şekilde bu coğrafyaya yerleşebildi?
Artık görmek gerekiyor ki, Atlantik Batısı ile Kıt'a Avrupa hedefine epeydir Rusya'yı koymuş durumda. Aslında kendi içinde sorunlu olan bu iki Batı, Rusya'yı dize getirmek istiyor. Sebepleri farklı.. Pan-Avrupa, Rusya'ya enerji açısından bağımlı olmayı sindiremiyor. Atlantik Batısı ise, Rusya'yı Pasifik üzerinden değerlendiriyor. Niyetleri Çin-Rusya eksenli Asyaik-Pasifik bir ittifakı geriletmek. İşin ilginç tarafı, Rusya'yı dize getirmek için nereden başlanacağı, nerelere ağırlık verileceği konusunda farklı fikirlerin olması. Demokratların iktidârı sırasında iyi kötü bir stratejide anlaştıkları görülüyor. Buna göre önce Willy Brandt doktirini çökertildi. Rusya-Avrupa arasındaki târihsel yakınlık sona erdirildi. Ardından Rusya'yı Avrupa üzerinden sıkıştıracak bir plân denendi. Pan-Avrupa ve Atlantik güçleri NATO'nun Avrupa'da güçlendirilmesi temelinde bir ağırlık oluşturdu. Ukrayna ve Kafkaslar zorlandı. Rusya'nın buna cevâbı çok sert oldu. Kırım'ın işgâli ve Ukrayna'da iç savaşı ve neredeyse fiili bir bölünmeyi devreye soktu. İpler gerildi ve Rusya sıkı bir ambargoya tâbi tutuldu . Ama bunun da bir etkisi olmadı. Pan-Avrupa ile Atlantik ittifâkı bu denemelerinden bir sonuç alamadı. Eğer seçilmiş olsaydı, Hillary Clinton'ın doğrultusu aynı süreci ısıtmak olacaktı. Almanya,Fransa ve NATO bürokrasisi arasındaki beklentiler de bu yöndeydi. Ama öyle olmadı.Trump'ın seçilmesi bu ihtimâli devre dışı bıraktı. Pan-Avrupa ve NATO büyük bir boşluğa düştü. Trump'ın Rusya'ya “mavi boncuk” dağıtan söylemlerinin jeo-politik bir sınırlama içinde karşılığı olduğu görülüyor. Trump'ın karşı çıktığı, Atlantik Batısı ile Pan-Avrupa Batısının birlikte yürüttüğü bir doktrindi. Bunun sınırsız ve koşulsuz bir Rusya sempatisi olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğunu düşünüyorum.
Ağırlığını Avrupa'ya veren Obama'nın Ortadoğu'yu kan davâlarına boğup süresiz bir istikrarsızlık içinde tutarak yönetmek gibi bir tercihi vardı. Bu tercihin hatırına Obama yönetimi, Türkiye, Körfez ülkeleri ve hattâ İsrâil'e bile sırt çevirmekten çekinmedi. Bu işi; İran ile ABD arasındaki buzları eritmeye kadar ileri götürdü.
Avrupa'da sıkışan Rusya da boşluğu gördü ve Suriye'ye girdi. O, artık “sâhipsiz” kalan bu coğrafyada istediği gibi at oynatan bir aktör hâline gelecekti. Ama bu süreçte Rusya'nın en büyük zaafı işin içine İran'ın da girmiş olmasıydı. Rusya-İran ve Esad arasında kurulan ittifak, Irak'a da sirâyet ediyor ve ittifâkın çok büyük bir alanı etkileyebileceği bir kapasite kazanma ihtimâlini doğuruyordu. Bu durum bölgeyi tam manâsı ile bir türbülansa sokuyor; eş anlı olarak İsrâil, Türkiye ve Körfez devletlerinin, İran'ın ve Hizbullah'ın güçlenmesine dâir tepkilerini açığa çıkarıyordu.
Trump işte tam bu noktada esaslı bir dönüşümü başlattı. Pan-Avrupa ile Atlantik arasındaki ittifâkı sona erdirdi. Brexit ile Almanya ve Fransa'yı dışladı. NATO'yu boşa çıkardı. Artık anlaşılıyor ki, önümüzdeki dönemde Trump iki siyâseti devreye sokacak. İlk olarak Rusya ile Avrupa üzerinden kafa kafaya gelmeyecek. Bunun yerine Çin-Rusya ilişkilerini bozacak adımlar atacak. İkincisi; önceliği Orta Doğu'ya verecek; Rusya ile İran arasındaki bağı kopartacak ve İran denklemden çıkartılacak. Bu da Rusya'yı Ortadoğu'da yalnızlaştıracak ve daha kolay bir hedef hâline getirecek. Elbette Rusya'nın onca kazanımını bir anda bırakıp geri çekileceği manâsına gelmez. Ama artık bundan sonra bu coğrafyada istediği gibi at oynatamayacağını göreceğiz. Bu dönüşümün Amerikan iç siyâseti açısından da bâzı sonuçları olabilecektir. En başta Trump'ın kategorik manâda Rusya yanlısı olmadığını ıspatlayacak ve meşrûluğunu güçlendirecek. Yeni durum Türkiye'nin de konumunu yeniden tanımlayacak süreçleri besliyor. Bunları izleyeceğiz….
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019