Süleyman Seyfi Öğün
Irak’daki son referandum; 1990’lı senelerin başından beri bir kaos içinde yaşayan Ortadoğu’da; Türkiye açısından gelinen en tehlikeli aşamayı ortaya koyuyor. Bir defa bunu peşinen kabûl etmeliyiz. Vurguya husûsen ihtiyaç var. Çünkü, halâ bâzı çevreler, görebildiğim kadarıyla Kuzey Irak’da bir Kürt Devletinin kurulamayacağı; kurulsa bile uzun süre yaşayamayacağı; dahası, öyle olsa bile bunun Türkiye’yi tehdit eden bir etkisinin bulunmayacağı düşüncesine kendilerini kaptırmış durumda gözüküyor. İleri sürdükleri gerekçelerin bir kısmını mâkûl bulsam, hattâ paylaşsam bile buralardan çıkardıkları neticeyi kabûl etmem bir hayli zor.
Evet; “devlet kurdum demekle devlet olunmaz.” Doğru. Buna katılıyorum. Kürtlerin, Türkler ve İranlılar gibi yaslanabilecekleri bir devlet gelenekleri mevcut değil. Bir kavimden millet türetmek bile kendiliğinden olmuyor; binbir mâniye takılıyorken; kaşla göz arasında “devlet oldum” demek pek de ciddiye alınır bir tarafının olmaması gerekir. Buraya kadar tamam. Ama dahası da var. Bir defa şunu gözden uzak tutmamalıyız ki, bu çıkış tek başına Barzânî ve ekibinin fırsatçılığı veyâ iç siyâsal hesaplarının neticesi olarak değerlendirilmemelidir. Bu basbayağı; Barzânî’ye de fazlaca bir seçenek bırakmayan dışarıdan bir dayatmanın ortaya çıkardığı bir durumdur. Zamanlaması da bu dayatmayı yapanların çıkarlarıyla örtüştürülürse anlaşılabilir. Herşey bir yana; tabiî ki geceden sabaha, Kürtler devletleşmiş olmuyor. Ama “öyle olduğu varsayımı” doğurulmuş oluyor. Film platolarında o kadar başarılı replikalar yapılıyor ki; bunların sahte olduğundan bir an bile şüphe etmiyoruz. Koca film boyunca onu gerçek zannediyoruz. Evet Kürtler devletleşmiş olmuyor ama, filmi çevirmek için yeterli olan bir siyâsal plâto kurulmuş oluyor. Mühim olan da bu olsa gerekir. Bu sözde devletin ne kadar yaşayacağı veyâ yaşatılacağı ise senaryonun ona biçtiği zaman kadar olacaktır.
Lâfı uzatmadan söyleyelim: Bu, basbayağı ABD ve İsrâil’in güdümlediği bir süreçtir. Bir tarafıyla Büyük Britanya’nın bölgedeki hidrokarbon zenginlikler temelindeki çıkarlarına büyük bir darbe indirilmektedir. Britanya bölgeden atılmak istenmektedir. İkinci olarak Çin’in en büyük alıcısı olduğu bir rezerv alanı denetim altına alınmaktadır. Bunlar ekonomik sâikler olarak tanımlabilir.
Aynı süreç siyâseten, Ortadoğu’da Post-IŞID bir evreye girildiğine işâret etmektedir. Ortadoğu’da önce Esad rejimi düşmanlaştırıldı. Ama kısa bir zaman içinde Esad’a karşı da savaşan IŞID tahta oturtuldu. Bu sûretle Esad hedeften çıkartıldı. Rusya’nın devreye girmesiyle konumunu tahkim etti. Şimdi IŞID temizleniyor. Lâkin IŞID’dan “arındırılan” coğrafyaya barış geleceğini boşuna hayâl etmeyelim.
Yeni düşman kuşağına iki devlet giriyor. İlki zâten çok net tanımlanıyor: İran. İkincisi ise biraz daha gizil; “latent” bir düşman: Türkiye. Artık anlıyoruz ki; bundan sonra saldırılar bu iki memlekete ve devlete yöneltilecek. Sözde bağımsız bir Kürdistan kurulması ve bunun zaman içinde Suriye’de “kurtarılmış” bölgelerle eklemlenmesi, Türkiye ve İran’a açılmış bir savaştır.
Herhâlde en fazla tercih edecekleri tıpkı bir zamanlar Irak-İran savaşında yaptıkları gibi bir Türk-Fars Savaşı çıkarmaktır. Ama, kendi aralarında savaşmanın sıfır toplamlı olduğunu tecrübeden bilen bu iki devleti ha deyince savaştırmak pek de mümkün olmayacağını biliyorlar olsa gerekir. Diğer taraftan, bu iki devletin işbirliği yapmak ve saldırıları birlikte göğüsleme tecrübesi de çok zayıf. Bırakalım bunları; karşılıklı güven çok, çok zayıf. Bakıp göreceğiz. Lâkin şu kadarına işâret edelim ki: bundan sonra Türkiye’de Alevî-Kürt, İran’da ise hem Kürt hem de Türk (Azerî Türkleri vd) meselelerinin tırmandırılmaya hayli açık olduğunu düşünüyorum. Diğer taraftan Sistani-Sadr ile Hamaney-Ruhânî arasındaki ihtilâfların körükleneceği ihtimal dışı değil. Hâsılı herkesin çok ama çok dikkât etmesi; çıplak telleri iyi hesaplaması gerekiyor.
ABD’nin istediği, elbette İran’ı dümdüz etmek, Lübnan’dan başlayan Şii hilâlini ezmek; Türkiye’de ise eskisi gibi kendisine itâat edecek bir yönetimi -ne pahasına olursa olsun- işbaşına getirmek. Artık savaş yakınımızda değil, bizi hedef almış durumda. Suriye’de , Türkiye ve İran ile ortak hareket eden Rusya bakalım Irak’daki gelişmelere ne diyecek? Britanya’nın karşı atağını göreceğiz. Rusya eğer ABD ile anlaşmış ise susar veyâ çok konuşsa bile aslında hiçbir şey söylememiş olur. Britanya ise bağımsız bir Kürt Devleti meselesine sâdece “bunu ben yapacakken neden başkası yaptı?” kırgınlığı ile söylenir. Hepsi bu. Ateş düştüğü yeri yakar ve evvelâ yakını tehdit eder.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019