Süleyman Seyfi Öğün
Son Tahran Zirvesi, Sûriye meselesini bir kördüğüm hâline getirdi. Ama yazım bu hususta değil. Daha çok Türkiye-İran-Rusya arasında sağlanmış olan mutabakatın, Rusya ve İran tarafından delinmesiyle alâkalı. Bölgesel olarak komşu, târihsel olarak da çok karmaşık bağlarla birbirine bağlı olan bu üç devlet, millet ve kültürün ilişkileri üzerine bâzı spekülasyonlarda bulunmak istiyorum..
Aşırılıklar çok defâlar zannedildiği gibi kendiliğinden tezâhür eden; bireylerin şahsiyetlerinden gelen veriler değildir. Aşırılıklar komplekslerin mahsûlüdür. Ezcümle; kompleksler aşırılıkları önceler ve insanları, bir uçtan bir uca savurarak yönetir. Şöyle de ifâde edebiliriz: Diyalektik’in beşerî dünyâdaki manzaralarını kompleksler fişekler.
Buradan hareketle kompleksizliğin müdafaasına girişecek değilim. Beşerin harcının komplekslerle karıldığına kâniyim. Bu da son derecede tabiî bir durum. Beşer eksikleriyle mâlûl. Eksiklik değil midir kompleksleri doğuran? Diger taraftan bu durumdan çok da şikâyetçi olduğum da iddia edilemez. Beşerî târihte ,eğer bu tâbir uygun düşüyorsa, yapılan “yüce” işlerin - meselâ sanatlar- ardında derinleşmiş komplekslerin bâzı kaabiliyetlerle buluşması ve ilhâma dönüşmesinin rol oynadığını söyleyebilirim.
Gâliba mesele, komplekslerimizi “yok etmek”ten çok, onları “yönetebilmek”tir. Belki de beşeriyetin manâlı ve mâkûl tasniflerinden birisi; kompleksleri tarafından yönetilenlerle, komplekslerini yönetebilenler olarak yapılabilir. İşte tam da kompleksler tarafından yönetilmenin tezâhürüdür aşırılıklar. Ara durumlar da dâhil bu savrulmaların her aşamasında bir başka duygu bizi esir alır. Meselâ çok sever; akabinde de çok nefret ederiz. Bizim memleketimizde bu tarz savrulmaların şuursuz misâlleri yaygındır. (Aşırılık da bâzen gerekebilir. Ama şuurlu aşırılık kelimenin her çağrışımıyla nedrettendir).
Dünyâ ile kurduğumuz bağlar da komplekslidir. Bu da tabiîdir ve soğukkanlılıkla teslim edilmelidir. Beşerî kültürel ilişkiler zâten böyle kurulur. Meselâ Batı hegemonyası tamâmen kompleksli bir şekillenmedir. Avrupa’nın kültürel bir zâtiyet olarak inşâsında Müslüman Türklerden yana duyulan bir korku kadar bir eksiklik ve eziklik duygusu da rol oynamıştır. Bunu elbette aştılar. “Aşmak” fiilinin pozitif kullanımının sorunlu olduğunu düşünürüm. Aşmak hep kurtulmakla eşlendirilir nedense. Hâlbuki aşmak fiili çok defâ bir aşırılığın, bir savrulmanın sanrısıdır. Avrupa bir zamanlar karşısında ezim ezim ezildiği Müslüman Türk kompleksini aşamadı; onu bir üstünlük duygusu üzerinden yeniden üretti sâdece. Çünkü diyalektik’in kâidesidir: Zıtlıklar sâdece bir zıtlaşmanın değil; daha mühimi olarak birliğin ifâdesidir. Yâni düşüklük kompleksi ile yücelik kompleksi arasındaki fark ihmâl edilebilirdir.
Biz Türklerin kompleks târihi gerçekten incelenmeye değerdir. Türklerin târihi Sümerlilerin târihi kadar eskiye gidiyor. Tuhaf olan Sümerliler bugün yok; ama Türkler mevcut. Bunun sırrı Türklerin kompleks târihini iyi okumaktan geçiyor. (Tabiî bu okumayı engelleyen yine komplekslerimiz oluyor). Şunu kaydetmek yerinde olur kanaatindeyim: Türklerin binlerce senelik galerilerden süzülen bek’a mücâdelesi komplekslerini yönetebilme başarılarından besleniyor. Meselâ imperium ölçeğini yakalayabilmek bunun imkânlarını arttırmaktır. Osmanlı İmparatorluğunu yöneten zihniyet aynı zamanda daha evvelki nesillerden gelen kompleksleri de yönetiyordu. İmparatorluktan olmak ise komplekslerimizi elbette yok etmedi, ama daha yönetilemez hâle getirdi. Bir zamanların kudretli bir imparatorluğu olmaktan , yarı-merkez dünyâda , yâni dünyânın PTT Ligasında yer almanın travması komplekslerimizi yönetilmesi hayli zor bir hâle getirdi. Abartılar ve aşırılıklar içinde bir dünyâ kurduk kendimize. Halâ da bu aşırılıklar içindeki savruluşumuzu sürdürüyoruz. Tahran Üçlüsü’nün aktörleri, Rusya, İran ve Türkiye ,birer imparatorluk bakiyesi. Ama imparatorluktan “devlet-ulus”a geçişte , başta coğrafî kayıplar olmak üzere en büyük kayba uğrayan Türkiye oldu. Ne Rusya ne de İran böyle bir coğrafya kaybına uğradı. Bu kaybetmişlik duygusu, Türkiye’nin komplekslerini keskinleştirdi. Belki de, ne Rusya ne de İran’da olmayan dinamizmimizi de buna borçluyuz. Toplumların dinamizm eksikliği, emin olunan şeylerle, yâni, maddî olsun mânevî olsun, sâbit sermâyeleriyle yaşamaya mahkûm ediyor onları. Bu da modern dünyâda en fazla bürokrasi ve ordu olabiliyor. Rusya ve İran’ın dayanıklılığı ve dayanıksızlığı buradan kaynaklanıyor. Türkiye’nin dinamizmi ise ona “risk” aldırıyor; neticelerinin belirsiz olduğu sahalarda at sürmek tecrübesi bu. Türkiye sâbit sermâyelerinin dışında-maddî ve mânevî- yeni bir sermâye arayışının her dâim canlı olduğu bir memleket.. Bu da kaçınılmaz olarak bir kırılganlık doğuruyor. Ama istikbâl penceresi de o nispette açık kalıyor. Rusya ve İran’ın “başarıları” istikbâle mâtuf ne bir şey söylüyor ne de bir şey vaad ediyor. Yâni ne İran ne de Rusya’nın “savaş pozisyonunu” devâm ettirmekten başka bir umudu yok. Ne Rusya’nın ne de İran’ın bir “Dünyâ Düzeni “arzu ve tasavvuru olduğunu düşünebiliriz. Her ikisi de târihsel komplekslerini bu savaş pozisyonunda bastırıyor. Bu pozisyonun sona ermesi en büyük korkuları. O zaman ne bürokrasileri ne de orduları işe yarayacak. O zaman sâdece hidrokarbona tekellenmiş olan zenginliklerini tüketim çılgınlığı emip yutacak. Esas o zaman toprak kaybedecekler..Bunu biliyorlar..Onun için katılaşıyorlar..Katılaşanın buharlaşacağını bilerek veya bilip de bilmezden gelerek…
Eğer komplekslerini yönetmeyi becerebilirse, sâbit ve gayrı sâbit sermâye birikimlerini doğru eşlendirebilirse; dinamizmini savrukluktan kurtarıp verimlilik ile temellendirebilirse, istikbâl Türkiye’nin…
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019